Bir süredir değil yazı yazmak twit atmakta bile zorlandığım yoğun ve yorucu bir süreç geçirdim. Bu süreçte siteyi boş bırakmayan arkadaşlara ve onların yazılarını siteye hazırlayan Duran Erdem’e teşekkürü borç bilirim. Galatasaray’da çok acayip şeyler oluyor ancak ben duruma o kadar uzak kaldım ki tekrar ortama dönüp süreci anlamam zaman alacak. Ancak uzak kaldığım süreçten bu yana değişmeyen bir şeyler var. Hakemler ve VAR hakemleri hâlâ katliama devam ediyor ve oyuncularımızın psikolojileriyle oynuyorlar. Koskoca Galatasaray kulübünün başına gelenleri artan oranda sürüyorsa ve kimse ciddi bir karşılık veremiyorsa biz rahmetli Mustafa Cengiz ile ekibine boşuna tepki göstermişiz. Demek ki Galatasaray’ın elleri kelepçelenmiş ve kimse ses çıkaramıyor. Eğer ses çıkaracak kudrete sahip değilseniz o zaman o makamlarda durmanın çok da anlamı yok. Kişisel korkuları olmayan, gerekli hukuki adımları atacak, uluslararası ses getirecek, mevcut federasyonun yapısını dünyaya haykıracak bir sese ve icraata ihtiyacımız var.
Maça Gelirsek
Klasik eksiklerimiz, klasik fazlalarımız ve klasik hakem faktörü içeren bir lig maçı oldu. Hakem Zorbay Küçük maçın hemen başında Kerem’e yapılan kırmızı kartlık faulü kartsız geçiştirdi. VAR hakemleri de Galatasaray aleyhine verilen kararı her zaman olduğu gibi seyretti. Sonra Tolga’nın üst üste yaptığı faullere uyarı bile verilmedi. Hatta faul olanı da vermeyip Başakcity takımına kontratak ortamı bile hazırlandı. Okaka’nın boksörlüğünü de görmezden gelince futbolcularımız gerildikçe gerildi. Ve bu gerilim Galatasaraylı oyuncuların kartlar görmesine sebep oldu.
****
Galatasaray dengeli bir oyun peşinde ancak bu iklimde dengeli bir oyunla değil şampiyon olmak galip gelmek bile mucize olur. Avrupa’da objektif hakemlerle alınan başarılı sonuçlar kimseyi yanıltmasın. Avrupa’da objektif hakemler Türkiye’de tetikçi hakemler var. Ve Galatasaray’ın bu oyunu bozacak güçlü bir oyunu yok. Eğer bir duran top ustamız olsaydı. Eğer duran toplardan gol atmayı haftalarca unutmasaydık bu denge oyununu kötü niyetli hakemlerin ayaklarına dolaştırabilirdik. Ancak ligin “en istikrarlı teknik kadrosuna sahip olmamıza(!) ve transfer için bonservis ödediğimiz bir transfer dönemi yaşamamıza rağmen duran top konusunu ısrarla görmezden gelince yollar ne yazık ki tıkanıyor. O zaman bol kart görmeyi göze alan, sakatlık risklerini göze alan ve tıpkı bugünkü son 25 dakika gibi kora kor mücadele eden bir anlayışa geçmemiz gerekiyor. Bize ligde Feldkamp’ın 92 yılındaki oyun anlayışı gerekli. Tüm takımın tekmeye kafa soktuğu, 9 kişi kaldığımızda bile pes etmediğimiz bir kurgu lazım. İki oyuncu değişikliği hakkı olduğu zamanlarda başardığımız şeyi 5 değişiklik hakkı varken başarmamamız için neden yok. Yeter ki gerçekleri görmekten kaçmayalım. Hepimiz biliyoruz hakemler berbat… Hepimiz biliyoruz hakemler iyi maç yönetmek istese bile korkutulmuş. Ali Palabıyık bile Galatasaray lehine hata yapıldı algısıyla haftalardır kızakta. Böyle bir tehdit gören genç hakemler bu durumun karşısında duramaz. Ligden, yayın havuzundan çekilmeyip her hafta hakem şiddetine maruz kalacağımıza oyunu kaosa çevirip hakemlerin başını döndürelim. Bugünden kötü ne olabilir ki?
Tekrar Tekrar Yazmaktan Sıkıldım
Bizi hakemlerin kırılma noktalarına getiren yollar maalesef ki bazı hatalarımızdan kaynaklanıyor;
- Kerem – Marcao süreci bir disiplinsizlik örneğidir. Ligin ilk maçından krize girdik. Maalesef bu hata bize yazar. Sonrasında 8 maç ceza almayı engelleyemedik. Hem 8 maç Marcao’suz kaldık hem de yaşanan olayla dikkati dağılan Kerem’in formsuz bir süreç yaşamasını izledik.
- Öne geçtiğimiz maçlarda hatalı değişikliklerle puanlar kaybettik.
- Takımda iki tane gol kralı adayı net santrfor varken Halil Dervişoğlu ile çok zaman ve puan kaybettik.
- Beşiktaş derbisinde penaltı tartışması ile yine bir disiplinsizlik örneği yaşadık. Zaten penaltı vermemek için yeminli hakemlerin mecbur kalarak verdikleri penaltıları atamıyorsak bu da Hoca’ya ve teknik ekibe yazar. Gomis’in penaltı kaçırmaya başladığı süreçten beri gönül rahatlığıyla penaltı izleyemiyorsak bunu çözmemiş olmak elbette tartışılmalıdır.
- Galatasaray’a düşman bir federasyon olduğu ortada. Özellikle derbilerde çok ciddi kaos kollayan tetikçi hakemleri var. Her seferinde sinir harbi tuzağına düşmek ve haftalarca ceza almak da bence bir disiplin sorunudur.
- Fernando gittiğinden beri net ön libero almamak, duran top konusunu görmezden gelmek de işi bir memur zihniyetinde oluruna bırakmaktır.
- Oğulcan ile ilgili bir savaş başlatıp, oyuncuyu Avrupa listesine yazmamak, lig maçlarında tribünde unutmak bir stratejik açık içerir.
- İkinci kaleci krizi yaşayacağımız açıkken Okan Koçuk’u Giresunspor’a gönderdik. Şimdi yeni Eray İşcan olma ihtimali olan İsmail Çipe’nin bir futbol mucizesi yapmasını bekliyoruz. Muslera’nın bile hatasını kaldıramadığımız ortamı Kayserispor’da üçüncü kaleci pozisyonuna düşen İsmail ile mi karşılayacağız?
Yaz yaz bitmiyor. Kendi adıma bu durumları yazmaktan sıkıldım. Şimdi ocak ayı geliyor. Yine transfer, yine gelecek oyunculara endeksli hayal dönemine gireceğiz. Yanlış anlaşılmasın genç bir takım olduğumuzun farkındayım. Her şey iyi gitse bile tecrübesizlik yüzünden şampiyonluk kaçabilirdi. Ancak sıkıntı başka noktada. Sıkıntı bir araba planlarken 4 eşit tekerleği arabaya koymamız gerektiğini bilmememizde. Bazı noktalarda çok iyiyken bazı noktalarda vasat altında kalmamızda. Ve bu eksiklerin iyi noktalarımızı da olumsuz etkilemesinde.
Sonsöz
Ülkemizin mevcut siyasi ve ekonomik durumu ortada. Bu ortamda futbol konuşmak yaşamın olağan akışına aykırı olsa da “ruh hastası Galatasaraylılar” olarak tartışmaya devam edelim. Dövizin bu kadar yükseldiği ortamda artık transfer 1 Milyon € transfer bedeli bile bir servet teşkil ediyor. Bu ortamda ne yapıp edip Feghouli ve Babel ile yolları ayırmak, Muslera’da da bir ücret azalmasına gitmek gerekiyor. Marcao hariç ciddi teklif gelen her oyuncu satılmalı, Marcao’da ise astronomik teklif kollanmalı. Mostafa Mohammed’deki opsiyonun da Fransa pazarına güvenerek kullanılması gerektiğini düşüyorum. Diğer yeni transferler de yeni ekonomik konjonktüre göre yapılmalıdır. Yoksa ekonomisi zaten batmış olan kulüpler iflas edecek. Bu süreçte burnunu suyun üstünde tutabilen takım 20 senesini kurtarır. Aksi takdirde olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/