Ligin ikinci yarısına ümitle başlamak için oturduk televizyonların başına. Seri galibiyetlerin ilki olsun istedik. Son günlerde camia içinde yaşanan tuhaflıkların gölgesi vuruyordu yüzlere ama buna rağmen bir galibiyetle birçok şeyi unutacaktık.
Hayal Kırıklığı
Neyse maça dönelim. Savunma dörtlüsü ilk kez yan yana oynayanlarla oluştu. Işık Kaan, Nelsson, Boey ve Ömer’le başladık. Ortada Berkan, Cicaldau, Emre, Morutan, Babel ve ilerde Halil’le çıktık sahaya. Maç taraftarın müthiş desteğiyle başladı. Buna karşın oyuncularımızda işaret göremedik. Tribünlerdeki coşkunun oyunculara sirayet edip etmeyeceği dakikalar geçtikçe daha da netleşti. Etmedi maalesef. İlk yarı itibarıyla hiçbir varlık gösteremeyen, ne oynadığı belli olmayan ve sahada kaybolan bir Galatasaray vardı.
Rakibin planı bizi geride karşılayıp kazanılan toplarla kontratak yapma üzerine kuruluydu. Hâl böyleyken top hep bizde göründü ama çorak topraklara sebze eken çiftçi misaliydi durumumuz. Verimsiz, aciz, etkisiz ve bir o kadar da çaresiz… Ne bir kanat organizasyonu ne de bir planlı hücum vardı sahada. Kalemize gelen ilk topun gol olması dışında aksiyon namına herhangi bir emare yoktu.
Taraftar golden sonra da desteğini sürdürdü ama bizimkilerin kulağı bayağı sağırdı sanırım. Oyun kuramamanın verdiği acziyet alenen gösterdi kendini. Ben bu takıma dair ilk kez ümitlerimi kaybetme noktasına geldim. Daha önce de kötü oynamıştık ama bu denli verimsiz ve etkisiz bir oyun hatırlamıyorum.
Değişikler İşe Yaramadı
İkinci yarıya oyucu değişikleriyle başladık. Oğulcan ve Aytaç, Berkan ve Emre’nin yerine oyuna dahil oldu. 55’ten sonra biraz da olsa baskıya yönelik girişimlerimiz oldu. En azından Okan’ı zorlayacak birkaç pozisyon bulduk ama atamadık. Sonra Arda girdi oyuna. Hangi sebeple girdi bilemiyorum. Gençleşmekten bahsederken neden kurtarıcı olarak Arda? Maçın devamında gol bulma konusunda hafiften bir mücadele sezsek de yetersizliğimiz ayan beyan ortadaydı. Rakibi boğan ya da adım attırmayan bir baskıdan eser dahi yoktu. Doldur boşaltlar da işe yaramadı. Nitekim maçın son düdüğüyle beraber kafalar öne eğildi.
Fatih Terim Bırakmalı Mı?
Fatih Hoca dört yıl önce ‘’Nerede Kalmıştık?’’ diyerek başladı. İki sene üst üste şampiyon olduktan sonra salgının başladığı sezon döküldük. Geçen sezon ise tek golle kaybettik. Bu seneki durum ortada. Fatih Hoca uzun süredir hatalarında ısrar ediyor. Bence en büyük problem burada. Suçlu benim diyor ama aynı hataları yapmaya devam ediyor. Fatih Hoca’nın şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım. Hatalarını eksiklerini tek tek bulup çözmesi gerekiyor. Evet elbette kredisi var ama hatada ısrar etmek sabırları zorlar.
Bu sezona üç yıllık projeksiyon çizerek başladık. Yönetim ve hoca bu konuya sıklıkla değindiler. Takımın gençleştirme ve maaşı yüksek oyuncuları elden çıkarma politikasıyla büyük bir sinerji oluşturduk. Taraftarın çoğunluğu da bu plandan memnumdu. Geldiğimiz noktada ileriye dönük bu planın hasar aldığını görüyoruz. Bu noktada çok önemli bir kelime karşımıza çıkıyor: sabır. Evet, şimdi ne yapacağız? Sabredip bu takımın düzelmesini mi bekleyeceğiz yoksa plan filan dinlemeyip hocayı gönderiyoruz mu diyeceğiz? Hangisi daha makul? Söz konusu isim Fatih Terim olunca herkesin kafası karışıyor.
Ben hocanın sezon sonuna kadar takımda kalmasından yanayım. Ligdeki ve Avrupa’daki durumumuzdan bağımsız söylüyorum bunu. Gerekçem ise şu: Galatasaray’a yıllarca hizmet edip çok büyük başarılar kazandırmış bir isimle kötü ve sevimsiz şekilde ayrılmayı asla istemem. Ayrıca yeni gelecek kişiyle takımın düzelmesi ne derece gerçekleşecek bunu kestiremiyorum. Bence sadece takıma değil teknik ekibe de transfer şart. Hocanın ekibini büyütüp istişareye daha çok önem vermesi gerekiyor. Antrenman tekniğinden idman temposuna kadar her şeyi elekten geçirmekte fayda var. Değişimden bahsediyorsak kişilerden ziyade yöntem ve teknik konusunda adım atmalıyız. Göndermek veya istifa etmek işin en kolayı.
Yönetimin de kendi içindeki tutarsızlıklarını bir tarafa atıp basına dedikodu malzemesi vermeden iletişimi güçlendirmesi lazım. Teknik ekiple birlikte yola çıktıklarını unutup arkadan iş çevirmeye kalkmamaları gerekir.
Son Söz
Buhranlı bir dönemden geçiyoruz. Takıma da yönetime de kızgınız. Böyle anlarda elbette tepkimizi ve eleştirimizi ortaya koyacağız. Nitekim taraftar da bunu yaptı. Ben böyle zor durumlarda akut operasyondan ziyade makul değişimlerden yanayım. Fatih Hoca’nın şu an için gitmesini mantıklı bulmuyorum. Değişim olacaksa ekibi güçlendirerek olmalı. Hülasa ben sabra devam edeceğim.
Burhan ALSAN
Twitter: https://twitter.com/BurhanAlsan
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!