Okan Koçuk ve Yunus Akgün’ün kiralık oynadıkları takımlardaki performansları Galatasaray taraftarı arasında tartışma yarattı. Kimi bu kiralamaları Fatih Hoca’nın öngörülü olmasına bağladı kimisi de bu oyuncuların oynatılmayıp gönderilmesine tepki gösterdi. Okan Koçuk’un kendisinin kiralık gitmek istediği, Sn. Burak Elmas’ın Giresunlu olduğu için araya girdiği ve transfere yardımcı olduğu da yazılanlar arasında. Tüm bu tartışmalara bakınca hep aklımda olan “sezon planlaması nasıl olmalı?” sorusunu sormamız lazım. Daha önce başka bir sitede o zamanki mevcut takım üzerinden yazmıştım. Şimdi biraz daha güncel örnekler vermeye çalışacağım ama çok da derinleşmek istemiyorum çünkü Kasımpaşa maçı öncesine yetişsin istiyorum.
Hamza Hamzaoğlu’nun Gidişi
Üçüncü Fatih Terim dönemi iki “Terim” şampiyonluğu, bir ayrılık sonrası ikincilik ve nihayet dört yıldıza ulaştığımız Hamza Hamzaoğlu dönemi gibi üst sıralarda bir periyot izletmişti bize. Hamzaoğlu gönderildiğinde Terim dönemi fiili olarak sona ererken, sonraki iki sezon bizi kanser edecek, beni de yazmaya teşvik edecek bir süreç yaşadık. Büyük takım çalıştırma yetisi kaybolmuş, kısmen emekli olmuş Efsane Mustafa Denizli ile başlayan yeni macera Orhan Atik ile devam etti. Takıma hoca bulunamayınca da altyapı hocası Riekerink Galatasaray’ın başına getirildi. Geçici olarak düşünülen Riekerink ile Türkiye Kupası alınca ertesi sezona da Onunla başladık. Yalan yok Süper Kupa’yı şampiyon Beşiktaş’ın elinden alınca hepimiz havaya girdik ve sezona umutlu şekilde başladık. Büyük bir “planlama” yaparak 14 yabancı hakkımızın olduğu sene gurbetçi ve yerli oyunculara bonservis ödedik. Buna ek olarak da Trabzonspor’un kadro dışı bıraktığı Cavanda’ya 1,8 Milyon bonservis ödeyerek “yardımcı” olduk. Bu “vasıfsız” teknik adam ligin en kritik maçında Cüneyt Çakır’ın penaltı operasyonu sayesinde ligden koparılacak, Türkiye Kupasına da Emre Belözoğlu’nun dirsekleri ve Mete Kalkavan ortaklığı eşliğinde veda edince bir sonraki mağlubiyetten sonra takıma veda edecekti.
Bir üstteki paragrafta aslında neler var?
- Günlük kararlarla Galatasaray’ın ekonomik darboğaza gidiş hızı artmış.
- Zamanın gerçeği 14 yabancı kuralından faydalanıp kulübün geleceğine yatırım yapılmamış. Bunun yerine Eren Derdiyok, Tolga Ciğerci ve Serdar Aziz’e bonservis ödenmiş.
- Yeterince donanımı olmayan bir teknik adama Galatasaray’ın geleceği emanet edilmiş. Buna rağmen Galatasaray ismiyle, markasıyla, geleneğiyle, tribün desteğiyle kupa almış ve ligde de iddialı bir konuma gelmiş.
- Ligde kritik bir haftada o zamanın gizli şimdinin açık silahı Cüneyt Çakır devreye girmiş.
- Kupada da ezeli düşman Mete Kalkavan devreye girmiş.
Bakın bu kadar olumsuz tabloya rağmen Galatasaray şampiyon da olabilirdi. Ancak bu şampiyonluk ancak günü ve yönetimi kurtarırdı. Çünkü bir gelecek aklı olmadan gelen şampiyonlukların bazen daha fazla zararı olabiliyor.
Riekerink Gitti, Tudor Geldi
Kaderin cilvesine bakın ki bizi hakem yardımıyla yenmiş takımın hocası yönetimimizin ilgisini çekmiş ki “etik” tartışmaları eşliğinde Igor Tudor’u takımımızın başına getirdiler. Tudor son anda takımı UEFA’da 3. turda oynayabilecek seviyeye taşıdı. Ertesi yaz Riva’daki meşhur kurtarıcı arazimiz büyük güzellemelerle ihale edildi. Gelen gelirin bir kısmı transfere yatırıldı ve Galatasaray yeni yolculuğuna çıktı. Yüksek bonservis bedelleri, yüksek yıllık ücretler ve sınırsız bonuslar içeren kontratlarla Galatasaray ya batarım ya da çıkarım yolculuğuna başladı. Bazı transferlerin yetişmesine rağmen Östersunds takımına elendik. Eksik kalan transferler de gelince takım iskeleti oluştu ve Fatih Hoca’nın 1996-2000 takımını andıran bir girişle sezona başladık. En büyük eksiğimiz sol bekti ama takımın geneli çok iyiydi. Tudor derbilere kadar takımı bomba gibi getirdi. Yine Cüneyt Çakır katkısı olsa da 0-0 kaldığımız Fenerbahçe derbisine çıkan kadronun ürkek hali sonrasında medyanın ve bizlerin (sosyal medyanın) salvoları başladı. Halis Özkahya’nın kötü yönetiminde takım arkadaşını korumak için araya giren Feghouli’nin atılması ve sonrasında 3 maç ceza alması takımın iyice ayarlarını bozdu. Takım içinde eksilme sürecini yönetemeyen, medya baskısı sonucu gerginliği artan Tudor, Başakşehir’den 5 yerken, Beşiktaş’ın elinden de 3 yiyerek kurtuluyordu. Artık Tudor istifa etmeli, Dursun Özbek ve ekibi de beraberinde gitmeli baskıları iyice artmıştı. Klasik “önce teknik adam kovulur durumu” gerçekleşti ve Tudor kovuldu, Dursun Özbek’le çalışmaz denen Fatih Terim takımın başına geldi. Dursun Özbek “Fatih Terim kozuyla” baskın seçime gitti ve kaybederek yerini rahmetli Mustafa Cengiz ve ilk muhalefet dayanışma ekibi geldi. Sonrasında Ndiaye satıldı, kadro dışı kalan Donk geri geldi, sol bek için İnter’den Nagatomo kiralandı ve sezon sonu şampiyonluk geldi.
Peki Tudor’u götüren Terim’i Getiren Yolculukta Neler Var?
- Mesela bir Karabük maçı var. Hepimizi kendimizden geçiren ama Belhanda’nın verdiği hatalı geri pas sonrası fark bire düşünce Alper Ulusoy’a fırsat veren bir maç. Son dakikalarda yarattığı penaltı ile maç 2-2 olmuş ve son dakikada Maicon’un meşhur golüyle galip gelmiştik. https://sporzip.com/video/galatasaray-3-karabukspor-2-mac-ozeti
- Trabzonspor maçında Fernando’nun ayağını kırma girişiminin es geçilmesi var. Olcay Şahan’ın Ndiaye’ye yaptıklarını seyredip önleyici hakemliği kullanmayan ve Feghouli’nin mecburi araya girmesine Olcay Şahan’la birlikte kırmızı kart veren bir Halis Özkahya var.
- Hem Feghouli’ye hem de Olcay Şahan’ın (olay başlatan – tahrik eden oyuncu olmasına rağmen) ikisine de eşit maç cezası veren bir TFF, PFDK ve Tahkim Kurulu var.
- Yönetimin transferini yetiştiremediği ama Latovlevici ile geçiştirdiği bir eksik bölge var. ( Sol bekte yaşadığımız kaos Nagatomo gelene kadar sürdü hatırlarsanız)
- TFF ve kurullarının verdiği cezalara karşılık veremeyen bir yönetim var.
- Her kötü sonuçta Tudor’a Fatih Hoca’ya sorulamayacak soruların 10 katını soran basın mensupları var.
- Terim ve seçim ilişkisinin Özhan Canaydın’dan sonra bir kez daha gündemimize girmesi var.
Ancak zorluk derecesi yüksek maçlar hariç kurulan takımı hakemle yenmek o kadar kolay değildi. Takım her zaman iyi ve coşkulu oynamaya çalışıyordu ve iyi bir iskelete sahipti.
Fatih Hoca Geldi Ne Değişti?
- Fatih Hoca her ne kadar federasyonla kötü ayrılsa da basın toplantıları asla Tudor’unkiler kadar zor geçemezdi.
- Sol beke Nagatomo gibi Galatasaray ruhuna uygun bir oyuncu geldi ve oldukça formdaydı.
- Ndiaye sonrası Fatih Hoca tarafından tekrar değer olarak kazandırılan Donk takıma katkı verdi.
- İyi bir takıma sahip Galatasaray’ın kritik virajlarda özellikle de derbilerde bir lidere ihtiyacı vardı. Fatih Hoca bu virajı tecrübesiyle aldı.
Ekonomik Risk Alınmış Sezonda Şampiyonluk Gelmişti, Şimdi Ne Yapılmalıydı?
İşte beni bu yazıya iten ve öncesinde de yazmaya iten sorular ve sorunların başlangıcı bu dönemde başlıyor.
- Ekonomik riskler almış bir takım aldığı risklerin karşılığını almışsa ertesi sezon bambaşka bir planlama yapmalı.
- Takımın zaaflarını transfer gelirlerinden ya da genç takımdan gidermeli.
- Yüksek maliyetli oyunculara gelecek transfer teklifleri değerlendirilmeli ve başarı maliyeti daha da küçülterek gelmeliydi. Açarsak; Belhanda, Feghouli, Fernando, Gomis, Maicon gibi şampiyon takımın oyuncularının şampiyonluk katkıları pazarlanmalı ve yerine daha maliyetleri daha düşük oyuncular gelmeliydi. O yüksek kontratların hepsinden birden çıkmak kolay olamazdı ama bu yıllar içine yayılabilirdi. Bu açıdan bakarsak Gomis’in satışı yanlış sayılmaz. Yanlış olan Gomis’in önce taraftarın önüne atılıp değersizleştirilmesi, sonraya kadroya alınmamaya başlanması ve transferin son günü Eren ve Sinan’a kalarak UEFA Avrupa Ligi tadında Şampiyonlar Ligi grubunda mücadele etmekti. Aslında bugün yaşadığımız sorunların kaynağı tam da bu şampiyonluk sonrasına dayanıyor.
Transfer Aklı
Takım çalıştırmak, iyi başkan olmak, futbolcularla iyi ilişkiler kuran yönetici olmak gibi özellikleri olan yöneticileriniz olabilir ama transfer aklı diye de bir gerçek var. Fatih Hoca’nın transferlerde duygusal davrandığı, uzatılan transferlerde de bu duygusal davranışlarından etkilendiğini çoğumuz gözlemledik. Örneklerle yazıyı uzatmak istemiyorum. Rahmetli Mustafa Cengiz’in bürokratlıktan kalma deneyimi de transfer aklı olması için yeterli değildi. Kala kala Abdürrahim Albayrak’a kaldık. Daha önce yazdım yine yazacağım. Ana dilini konuşmakta zorlanan, ( bahsettiğim mesele Karadeniz şivesi değil.) yabancı dil bilmeyen taraftara sevimli gözükmeyi seven bir transfer aklının koskoca Galatasaray takımına transferde faydası ne kadar olabilirdi ki? FFP dönemi başlamış. Taraftarın gazıyla bonservis ödeme hakkımız “Cimbomun Çocuğu” kontenjanına harcanmış, transferin son günü Gomis gönderilmiş. FFP hesapları gereği ancak 150 bin € gibi bonservis ödeme hakkımız var. Tek ihtimal bonservissiz ya da kiralık oyuncular. Elinizdeki “transfer aklı” Abdürrahim Albayrak ve biz santrfor transferi bekliyoruz. Transferin son günü sol bek transferi diye Akhisar’ın sol ön oyuncusu Ömer Bayram’ı transfer ediyoruz. O günden beri de bir sol bek krizimiz ve Ömer Bayram’ın futbolculuğunu tartışıyoruz. Asıl sorun şu Ömer Bayram sol bek değil, sol önde de Galatasaray seviyesinde değil. Ömer Bayram’a aldığı düşük ücrete ve kapasitesine rağmen verdiği mücadeleye çok saygı duyduğumu da ayrıca belirtmek isterim.
Toparlayalım
Uzun ve bol başlıklı bir giriş oldu. Kendimi anlatabilmek için bir yol çizmem gerekiyordu. Şimdi yazacaklarım aslında her takımda ve her dönemde geçerli olması gereken durumlar ama ben Galatasaray üzerinden özelleştireceğim.
Galatasaray Tudor ve Fatih Terimli sezonda şampiyon olurken kimler vardı?
Mevkii mevkii İnceleyelim:
- Kaleci konusunda Muslera’ya sahipti ve yedeği de tecrübeli Cedric Carrasso’ydu. O sezon Galatasaray kaleci sıkıntısı yaşamadı. Üçüncü ve güven veren bir kaleci yoktu.
- Sol bek son anda Latovlevici alınmıştı. Nagatomo geldiğinde kriz sona ermişti ama yedeği konusunda sıkıntı vardı. Linnes zaman zaman sol bek oynuyordu.
- Stoper hattında Serdar Aziz, Maicon, Denayer ve Ahmet Çalık vardı. Ön liberoda değerlendirilen Donk da alternatifler arasındaydı.
- Sağ bek Mariano güven veriyordu. Linnes de gerektiğinde oynuyor ve çok fazla sıkıntı yaşanmıyordu.
- Orta sahada savunma önce Fernando, Ndiaye, Belhanda, Tolga Ciğerci ve Selçuk İnan vardı. Devre arası Ndiaye gidince Donk ile boşluğu doldurduk. Sol kanatta Garry Rodrigues, sağ kanatta Feghouli ve santrfor pozisyonunda Gomis vardı. Tolga Ciğerci bir dönem sol tarafta oynasa da Garry Rodrigues sol kanadı otobana çevirmişti. Sağ kanatta Mariano ile iyi bir işbirliği kuran Feghouli zaman zaman Sinan Gümüş ile değişebiliyordu. Gomis’in yedeğinde de Eren Derdiyok eksik yeteneğine ve tepkilere rağmen skor yapabiliyordu.
Sonraki Sezon Planlamasına Bakalım
- Carrasco gitmiş Muslera’nın yedeği kısa Gaziantep macerası yaşayan İsmail Çipe ve genç Batuhan Şen. Kısacası Muslera’nın uzun süreli sakatlığı, ceza alması hiç düşünülmemiş. Şampiyonlar Ligi Real Madrid ve Eray İşcan deneyimi kimsenin aklına düşmemiş.
- Stoperde Serdar Aziz ve ağır olduğu için defosu ortaya çıkan Maicon kalmış. Denayer tekrar kiralanamamış ve Lyon’un yolun tutmuş. Rahmetli Ahmet Çalık ve gerekirse Donk’tan faydalanma plansızlığına düşülmüş. Oysa Ahmet de tutmadığı için her şey kötü giderken Ozan Kabak oynatılmış. Ve o Ozan devre arası bonservis kazandırarak takımdan ayrılmış. Yani olası Ozan piyangosu dışında bir planlama gözükmüyor.
- Sol bekte Nagatomo’ya yedek olarak Ömer Bayram alınmış. Kısa sürede savunma zaafları ortaya çıkınca kurtarıcı yine Linnes olmuş.
- Sağ bekte Mariano yine Linnes ile yedeklenmiş ama Linnes’ten iki tane olmadığı için burada zaman zaman kriz yaşamışız.
- Ön liberoda Fernando’nun yedeği Donk, aynı zamanda stoper rotasyonun da oyuncusu… Ndiaye de geri çağrılmış. Burası nispeten önceki sezonun tamamına göre daha iyi sayılabilir. Bakın çok sevdiğim Selçuk İnan’ı alternatif yazamadım. Çünkü gerçek bir alternatif değildi.
- Orta sahada da oynayabilir opsiyonuyla Emre Akbaba takıma katılmış. Hem kanatlarda hem de orta sahada değerlendirilmesi öngörülmüş.
- Henry Onyekuru transferi sonrası Garry Rodrigues için ciddi bir alternatif oluşmuş. Gomis’in gidişinden kaynaklanan eksiklik Eren Derdiyok’un kucağında kalırken Sinan Gümüş de santrforluğa terfi etmiş. Bir önceki sezon alternatif kanatken ertesi sezon Şampiyonlar Ligi takımının santrforu olarak on birde sahaya çıktığı maçları izlemek zorunda kalacağız.
Bu iki sezonun karşılaştırdıktan sonra kesmek zorundayım. Zira bu dört sezonun plansızlığından bir kitap çıkar ama Kasımpaşa maçına yetişmez…
Bu Verileri İnceledikten Sonra…
Bu kadar tutarsız bir planlamadan sonra gelen şampiyonluk açıkçası bir mucize içeriyor. Bunda Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un bizden de kötü durumda olması tek rakibimizin camiasız bir proje takımı olan Başakşehir olmasının katkısı büyük. Tekrara düşecek ama yine yazalım;. federasyonu dizayn eden bir ekibin özel çabalarına hakemlerin de eşlik etmesiyle Başakşehir şampiyonluğa “yürütülecekti.” Temmuz transfer dönemini kusurlu atlatan ve kötü skorlar alan takımın hocası Fatih Terim topu Ocak ayına atıyor ve gördüğüm en mucize devre arası dönemi gerçekleşiyordu. Öyle mucizeydi ki bundan sonraki transfer aklının hep Marcao-Luyindama çizgisinde olacağı, yıllık ücretler konusunda iniş yönünün çizildiği ve alt yapıdan Ozan Kabak mucizesi ile yeni bir alışkanlık başlayacağı umudu beni heyecanlandırıyordu. Neticede Ocak ayında iyi bir takım olduk ve yerel seçim sonrası gelen mecburi hakem objektifliğini değerlendirip şampiyon olduk. Sekiz de kapanır on sekiz de sloganı önemliydi ama bu stresli şampiyonluk hepimizi çok yıpratmıştı. Şampiyon olmuştuk ama
- Muslera’nın yedeği yoktu.
- Stoperde yaşadığımız krizle yaklaşık 20 maça çıkarken Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkmak yerine üçüncülük başarısına tutunuyorduk. Özellikle Schalke maçlarında beşinci seçenek Ozan Kabak mucizesi sayesinde ayakta kalıyorduk.
- Santrforda Donk ve Maicon ile maç kazandığımız bile oldu. Ama önceki sezonun coşkusu, iyi oyununu Şubat ayına kadar göremeyecektik.
- Devre arası Gomis’in alternatifi Eren Derdiyok devre arasında gönderildi. Serdar Aziz sahte sakatlığı ortaya çıkınca kadro dışı kaldı. Alacakları ve geri kalan sözleşmesinden “Vizyonlu Ali Koç” sayesinde kurtulduk. (Cavanda’da yaşadığımızı Fenerbahçe yaşamış oldu.) Ozan Kabak ve Garry Rodrigues satıldı. Gelen para ile Marcao ve Diagne bonservisi ile alındı. Mitroglou ve Luyindama kiralandı. Luyindama zorunlu satın alma opsiyonuyla kiralanmıştı. Ardından sezon sonu Sinan Gümüş taraftara “Suriyeli bunlar” diyen video ortaya çıkınca şampiyonluk kutlamalarına çıkamadı ve gönderildi.
İki sezonu kıyasladım. Bir sonraki sezon Marcao ve Luyindama transferi ufkunda değil de Babel ve Falcao tarzı devreye girince tüm bu süreç bizi bugünlere getirdi.
Özcesi
Hakem kararları, kötü federasyon, kötü yönetimler, para krizi, şans, şanssızlık her dönem oldu ve olacak. Önemli olan sizin bu süreçlere nasıl hazırlandığınızdır. 3 sezon önce sol bek için hatalı transfer sayılan Ömer Bayram bugün yine ikinci sol bekinizse, kiralandığı takımda bile kaleyi teslim alamayan ve Kayserispor gibi bir takımda üçüncü kaleci olan İsmail Çipe bugün sizin ikinci kalecinizse, Fernando’dan sonra orta sahamızın bir daha toparlanamadığı açıkken birden çok transferle farklı özelliklerde oyuncularla sorun çözmeye çalışıyorsanız, duran top konusunda yıllardır topun başına geçince kimse için “evet topun sahibi budur” diyememişsek, Kerem frikik atana kadar frikikleri iç geçirerek izlemişsek, kornerden gol atmak yerine kontratak yiyip kalemizde gol görüyorsak uzun süredir… asıl sorun bizim planımızdadır Sevgili Galatasaraylılar!
Galatasaray gibi bir camianın bir şablonu olmalı
Kalecisinden, santrforuna yeteneklerinden kişisel özelliklerine özelliklerine kadar her oyuncunun Galatasaray’a gelmesinin bir anlamı olmalı. Bu anlam oyuncunun Galatasaraylı olması, taraftarın istemesi, Hoca’nın gönlüne kayması değil, oyuncunun Galatasaray’ın planlarında nasıl yer alacağında ortaya çıkmış olmalı. Bu veriler mutlaka raporlanmalı… As oyuncudan, yedeklere, gençlerin ne zaman şans bulacağına kadar bir şablona ihtiyacımız var. Yazı çok uzadığı için ayrıntıları başka bir yazıya bırakacağım.
Sonsöz
Galatasaray çok kötü bir süreç geçiriyor. Tarihte de buna benzer dönemler yaşadık. Ancak her zaman bir çıkış yolu bulduk. Brian Birch, Derwall, Feldkamp, Lucescu, Gerets bunlara örnektir. Yeterince tanımıyoruz belki ama kim bilir belki de Torrent de bu dokunuşu yapacaktır takımımıza. Evet Fatih Hoca önemli bir karakter, camianın da en önemli başarılarında da imzası var ama 1,35 puan ortalamasıyla, umutsuz bir oyunla ve bu umutsuz oyunu iyi kabul edişiyle bizi hangi limana yanaştıracaktı. Artık bu tartışmaları geride bırakıp takımımıza odaklanmanın zamanı geldi. Eksiğiyle, gediğiyle on bir parçalı sahaya çıktığında içimize bir umut doğmalı… Akşam güzel bir galibiyet yazısında görüşmek dileğiyle. Planla ve SALDIR GALATASARAY!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/