Kopenhag’ın Bayern’den çıkardığı bizim çıkaramadığımız bir puan maalesef bugünkü düellonun en büyük kozu oldu. Önceki beş maçın çoğunda oyun üstünlüğü kuran takımımız ikinci evimiz Parken’den belki de dördüncü olarak dönecekti.
Bu iklimde oynanan bir maçta ilk başta 0-0’lık oyunu ve skoru tutmayı başarmanız lazım. İlk devrenin stratejisini bu açıdan beğendim. Sadece kanatlardan geri dönüşlerde sıkıntı yaşadık. Bir de Davinson Sanchez’in sakatlığının hepimizi tedirgin etmesi büyük bir sorundu.
İlk Devre Bittiğinde
Devre arası değişiklik olmalı diye yazan arkadaşlarım oldu. Hücumda kısır kalışımızdan haliyle böyle tepkiler olacaktı. Ben Ziyech ve Mertens’in yarım devre değil de yarım saatlik yüksek performansıyla maçın çözeceklerini düşündüm. 57 dakika işler yolunda gitti maalesef beklediğim kadar direnemedik ve çok basit bir gol yedik.
Golden sonra herkesin beklediği oyuncular sahaya girdi. Kopenhag baskıyı kabul etti. Ancak ne duran toplarda ne de kenar ortalarda yeterli tehlike yaratamadık.
Almanya’dan Bayern’in güzel gol haberi gelmeden Okan Buruk riskleri artırdı ve Bakambu’yu oyuna aldı. Arada Kerem’in üst üste yakaladığı pozisyonlar golle sonuçlanmadı. Bayern’den gol haberi de gelince son kozlar olan Oliveira ve Barış’ı alarak baskıyı biraz daha artırdık. Ziyech’in uzaktan şutu, üst üste karamboller derken golle buluşamadık ve mağlup olarak Devler Ligi’ne veda ettik.
Okan Buruk
Önceki maçlarda Okan Buruk’un coşkulu oyun anlayışına oyuncuların yeteneği eşlik etmişti. Hemen her maç bir oyuncu maça damga vurdu. Bugün birden fazla oyuncumuz kötüydü. Yıldız dokunuşu da gelmeyince işler yolunda gitmedi. Okan Buruk altı maçta neler yaptı?
– Bu altı maçlık periyotta Bayern maçlarında geç kalan değişiklikler konusu…
– Abdülkerim’in sol beke çekildiği ve tandemde işlerin karıştığı tercihler… (İkinci Manchester maçı hariç olmasa iyi olurdu)
– Kerem’in oyunda tutulması konusunda takıntılı davranması… Kerem’e müthiş saygı duyuyorum ve beğeniyorum ama Okan Buruk’un bu konuda bazen duygusal davrandığını düşünüyorum. Örnek olarak Zaha’nın son Manchester maçında üst üste pozisyon bulması ve kaçırması sonrası oyundan çıkarılmasını, bugün iki tane net gol kaçıran Kerem’in oyunda tutulmasını verebilirim. Buruk’a göre üst üste pozisyon bulan atacaksa Zaha da atabilirdi. Üst üste kaçıran çıkıyorsa Kerem de çıkmalıydı…
– Kerem’in 10 numara oynatılması… Bayern, Manchester gibi takımlara karşı şok baskılar içeren bir oyunda Kerem’in böyle bir rolü olabilirdi. İkinci Bayern maçı hariç oyun katkısı da verdi. Ancak kendi “kapalı defanslara karşı zaafımız var” söylemine rağmen Kerem’in yine on numara oynaması maalesef bugünkü kötü oyunda rol oynuyordu.
– İcardi’nin sakatlığı sonrası her maçı neredeyse 90 dakika ile tamamlaması…
– Sekiz numara krizinden Kaan Ayhan’ı ön liberoya çekerek kurtulması güzel bir hamleydi.
– Davinson Sanchez’i takıma monte ettiği hafta tercihi çok doğruydu.
– Son maç hariç Galatasaray’ın adına yakışan bir oyun beklentisi içinde olması ve iki farkla geriye düştüğümüzde bile bizleri kendine inandıran bir felsefesi olması çok kıymetliydi.
Kuralar İlk Çekildiğinde
Kuralar ve fikstür ortaya çıktığında, henüz takımı yeni kurguladığımız evrede Kopenhag ile başlamayı hiç istememiştim. İlk maçın Bayern ile üç ve dördüncü maçın Kopenhag ile olması uzun vadede işimize daha çok gelecekti. Buna rağmen ilk Kopenhag maçına müthiş başladık. Yüzde yüz golleri kaçırdıktan sonra şok bir gol yiyerek oyun ve moral üstünlüğünü bıraktık.
İkinci devrede ikinci golü de yiyince tamamen işler kötüleşti. Maçın sonlarındaki yarattığımız bir kıvılcım ile maça döndük ve evimizde bir puanı kopardık. O gün alamadığımız galibiyet bugün elenmiş olmamıza, aldığımız bir puan ise Avrupa Ligi’ne devam etmemize yaradı.
Altı Maçın Karnesi
Çok zor bir grup kurası çekmiştik. En büyük avantajımız Manchester United takımının dağınık bir dönemine denk gelmemizdi. Toplam altı maçın en kötüsünü bugün oynadık. İlk Kopenhag maçında ilk golü yediğimizden ilk golü atttığımız ana kadar olan periyotta da çok kötüydük. Çünkü kendi sahasında bekleyen takımlar bizim en büyük zaafımızdı.
İki Bayern maçında en az 140 dakika oyunun hâkimi en az da dört puanı hak eden bir oyun oynadık. Ancak sıfır puanla döndük. İlginç VAR kararları da puan alamamamızın sebeplerinden biriydi.
Manchester United ilk maçında Zaha’nın ilk golüyle sürece başladık ve oyunu tamamen istediğimiz gibi oynayıp galip geldik. İkinci maçta iki kez iki farkla mağlup duruma düşmemize rağmen maçı berabere bitirdik. Ve pes etmemizle yine kendimizden söz ettirdik.
Beşinci maçlar bittiğinde Bayern’in Kopenhag takımına verdiği puan bütün taşları oynattı. Bayern’in tüm grubu süpürmesi halinde bu gece beraberlik bile bize yetecek ve çok ilginç bir şekilde altı puan ile ikinci olacaktık.
Bugünkü maçta maalesef en pasif oyunumuzu oynadık ve yolumuza Avrupa Ligi ile devam ettik.
Yönetsel Hatalar
Öncelikle bir sezon önce lig on üçüncüsü olmuş bir takımın şampiyon olması çok büyük bir iş.
Üç tane ön elemenin iki tanesini İcardi olmadan, bir maç hariç Torreira olmadan ve sadece tek transferle kazasız geçirip Şampiyonlar Ligi’ne kalınması daha da büyük bir iş.
Davinson Sanchez gibi bir oyuncuyu düşük maliyetle transfer etmek çok büyük bir iş.
Bonservissiz Zaha, sıfır kiralama, sıfır opsiyon ile Ziyech ve sıfır bonservisli Tete’yi almak kolay bir olay değil. (Kadro planlaması konusu hariç) Buraya ilk başta eleştirdiğim Bakambu transferini de ekleyebiliriz.
Kademe kademe gelen gelirle transfer planlamak ve aldığımız her oyuncunun yıldız oyuncu olması çok büyük iş. Kimse bu sürece haksızlık etmesin. Evet, yanlış ve eksikler vardı…
Neydi Yönetsel Hatalar?
– Sol bek hakkımızı kurguladığımız oyuna göre tercih etmemiş olmak.
– Hem sol beki hem de sağ beki yedekleyen Dubois’i kadroda tutacak yabancı planlaması yapamamak.
– Yerli oyunculardan özellikle Berkan’ın bunun yanında da Yunus’un elden çıkarılması… Böylece ligde yerli oyuncu rotasyonunda sıkıntı yaşamamız. Özellikle Berkan’ın kalması Kaan Ayhan’la idare ettiğimiz durumdan bir üst seviyeye çıkarırdı bizi. Oyuncunun taraftar baskısından etkilenmesi ve gitmek istemesi belki de kariyerinin en büyük hatası olmuştur. Kalsaydı Torreira ön liberoda kalırdı. Biz Torreira’yı öne attığımızda zaten skor beklentisini düşürüyoruz ki Berkant sekiz numarada oynarken Torreira’dan daha skora yakın olurdu.
– Ekonomik hamleleri anlamakla birlikte yabancı haklarımızı kanat oyuncularına harcamak bizi grupta ve ligde sıkıntıya uğrattı. Zaha, Ziyech, Tete elde Kerem varken ve Kerem’i ikinci plana almayı düşünmüyorken alındılar. Diğer yanda Mertens’i de ekleyince yabancı haklarımız bir bölgeye sıkışmış oldu.
– Torreira’nın, Boey’in alternatifi oyuncuları kadroda tutamamak alınmış en büyük risklerden birisiydi. Berkant konusu sadece sekiz numarada değil altı numarada da önemliydi.
– Son gün transferlerinden Ndombele’yi eleştirmeyeceğim. Eğer Ndombele tutsaydı şu an hiçbir Şampiyonlar Ligi kurasından korkmazdık, maalesef olmadı. Bundan sonra olur mu bilmem ama opsiyonun zorunlu olmaması çok kıymetli.
Tüm verilerle ligde ve Avrupa’da hakem kıyımlarına rağmen ligde averajla ikinci, Avrupa’da son maça kadar iddialı gelerek üçüncü olduk. Artık küçük dokunuşlar bizi yeni bir Avrupa Kupası konusunda iddialı hale getirebilir.
Neler Yapabiliriz?
Öncelikle sol bek sorununu kalıcı bir şekilde çözmeliyiz. Bunun için kanar mı, acır mı demeden hamleler yapmamamız lazım. Kiralık oyuncularımızda geri çağırma opsiyonu var mı bilmiyorum ama opsiyon olursa diye aşağıya öneriler eklemek istiyorum.
– Angelino ile yolları Van Anhoolt gibi ayırabilirsek oraya sistemimize uygun, ayağı ortalamanın üstünde sağlam, atletik bir sol bek almamız lazım. Bunun yanında Dubois’i geri alabiliyorsak hem sağ beki hem de sol beki yedeklememiz lazım.
– Genoa takımında yeterli süre alamayan Berkan’ı geri çağırmamız lazım. Devre arasına kadar toparlayamazsa Ndombele ile yolları ayırmamız lazım. Doğacak kontenjana gelecek vadeden yabancı bir ön libero almamız lazım. Berkan’ın dönüşü ile yerli rotasyonu bir nebze daha rahatlayacak.
– Formasını kaybettikten sonra oyun seviyesi düşen Nelsson için gelen teklifleri değerlendirmemiz lazım. Nellson giderse Westerloo’da gelişim gösteren Emin Bayram’ı geri çağırarak stoper rotasyonumuzu rahatlatabiliriz.
– Takımda çok fazla general oyuncu var. Biraz da asker oyunculara ihtiyacımız var. O yüzden alınacak oyuncular ya gelecek vadeden ya da asker denecek göreve hazır oyunculardan oluşmalı. Takımdaki yıldız fazlalığı da bir evreden sonra işi zora sokabiliyor.
– Türkiye Kupası maçlarından itibaren başta Eyüp Aydın olmak üzere gençleri vitrine çıkarmamız lazım.
Taraftara…
Hep “müşteri değil, taraftarız” diyen, kendi rolünü önemseyen bir taraftara sahibiz. Bunun farkı nasıl ortaya çıkar? Müşteri bir mekânda sabırsız olabilir. Kaliteli hizmeti hemen ve oracıkta ister. Çünkü parasının hesabını yapıyordur. Ancak taraftar olmak başka… Bazen hizmet kötü olduğunda bile “olsun, bir dahaki sefere daha iyi olabilir” diyebilendir taraftar.
Bunları niye yazdım?
Özellikle yerli oyuncular üzerine o kadar ölçüsüz baskı kuruyoruz ki oyuncular zulümden kaçarcasına gitmek istiyorlar. Sonradan kıymetleri anlaşılıyor belki ama iş işten geçmiş oluyor. Özellikle tribündeki olumsuz uğultular ve sosyal medyada “çöp” ilan etmeler takımımıza çok fazla zarar veriyor. Yeniden UEFA Kupası almak istiyorsak o periyotta her şeyin güllük gülistanlık olmadığını bir kez daha hatırlamakta fayda var. Bu demek değildir ki takımı eleştirmeyelim. Sadece maç devam ederken kendi oyuncumuza karşı biraz esnek davranalım. Sosyal medyada da biraz daha ölçülü olalım… (Diğer yandan hep profesyonellikten bahseden oyuncuların da mücadeleyi bırakmaması lazım. Galatasaray taraftarı sabreden ve başaran oyuncunun gönlünü almasını da bilir.)
Büyük başarılar birden olmaz, sabırla gelir… Bunu hiç unutmamak lazım!
Sonsöz
Mevzu Galatasaray olunca her maçına kitap yazılır. O yüzden Şampiyonlar Ligi son maçında yazım biraz uzadı. Bu takımın üç eleme oynayıp Şampiyonlar Ligine katılması, bir maç hariç oynadığımız her maçı kazanmayı hak edecek kadar oynamış olması beni çok mutlu etti. Bayern, Manchester gibi takımlara kendi sahasında kafa tutan, eskiden gördüğü saygıyı yeniden kazanan bir Galatasaray var artık. Artık “çıta” demiyoruz. Bu gruptan neden çıkamadığımızı sorguluyoruz.
Evet, Sevgili @ilkeryaziyor’un da yazısında bahsettiği gibi çok büyük bir gelirden olduk. Bu gelir için eskiden olduğu gibi çok yüksek ekonomik risklere girmemiş olmak iki açıdan avantajlıydı. Kazansaydık elimizi müthiş rahatlatacaktık. Kaybedince de tepe taklak olmayacağız.
Evet, artık Avrupa Ligi kuralarını bekleyeceğiz. Takımımızda Şampiyonlar Ligi seviyesinde oyuncularımız vardı. Bunun yanında Avrupa Ligi seviyesinde oyuncularımız da vardı. Bu açıdan bakarsak eksikleri giderince en iddialı takımlardan birisi biz olacağız. Tabii eleme maçları grup maçları gibi olmayacak. Ama havamızı bulursak yolumuzda kimse duramayacak!
Ben kendi adıma takımdan, Okan Buruk’tan, yönetimden razıyım… Elbette hatalar olmuş daha da olacaktır. Ama doğruların daha fazla olduğu bir yoldayız. Bugün kapanan yol yerine bambaşka bir yola çıkacağız. Ben bu umut dolu yolculukta takıma elimden geldiğince eşlik edeceğim.
Takıma inanan tüm taraftarlarımızı bu yolculuğa eşlik etmeye davet ediyorum.
Yaşasın Galatasaray!
Not: Halil Umut Meler’e yapılan saldırıyı kınıyorum. Buna dair ayrı bir yazı yazacağım. Türkiye’deki kirli futbol iklimi bugünkü gündemimize girsin istemedim.
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/