Maç yazısından önce Fatih Terim Hoca’mızın değerli babasının vefatından dolayı bir kez daha Terim ailesine başsağlığı diler, sabırlar temenni ederim.
Açıkçası bu maçın yazısından çok başlığı beni düşündürdü. Belhanda’nın patlama yapışı, Diagne’nin cezalı maçlardan sonra golle dönüşü ya da 11 yabancı oyuncu ile maça başlamamız; hepsi için başlıklar hazırdı. Ama sanırım daha doğrusu “İmparator’un Arena’ya dönüşü.” olacaktı, öyle de oldu.
Fatih hoca için bence lig yeni başlıyor. Futbolu bilinçli izlediğim yıllardan itibaren, şampiyonluğa gittiğimiz sezonlarda böyle birçok kırılma maçından iyi veya kötü oynayarak ama sonuçta galibiyet ile ayrıldık. Yolu açtık ve mutlu sona ulaştık.
Fatih Hoca bugün kaybından dolayı durgundu. Ama onun saha kenarında olması bile ciddi bir motivasyon kaynağı. Taraftar olarak biz de motiveyiz tabii ki. Kendisinin de bahsettiği gibi Türkiye’de üç kulvarda mücadele eden tek ekip yine onun ekibi.
Maçın geneline bakarsak ilk yarı son derece güzel bir oyun ve tempo vardı, ikinci yarı ise anlaşılmadık biçimde oyunun kontrolünü Trabzonspor’a bıraktık. Trabzonspor, ağırlıklı olarak genç oyunculardan kurulu bir ekip. Diğer maç dışı ambiansları bir kenara bırakırsak Ünal Hoca’yı da tebrik etmek lazım.
Özellikle Rodallega tabiri caizse “Hayatının maçını oynadı”. Bir hafta evvel Sivasspor maçında sahada gezinen Rodegella resmen iki kişilik mücadele etti. Sanırım Galatasaray maçlarında ekstra motive olan oyunculardan biri. Motivasyon kaynağını merak ediyorum açıkçası ??
Bir başka parantez de maçın hakemi Ümit Öztürk’e. Anlaşılan Galatasaray düşmanı medyanın bu hafta çok etkisinde kalmış ya da yukarılardan bir uyarı almış. Seyrettiğim en kötü maçıydı, sarı kart standardı berbattı. N’diaye’nin devrenin sonundaki pozisyonunu es geçmesi, üstüne bir de VAR’ın da O’nu uyarmaması inanılır gibi değildi. Oynatan bir hocadan maçı kesen bir hocaya dönüşmüş ki gerçekten gözlerime inanamadım.
Kendi oyunumuza gelirsek; ilk yarı özellikle golü bulana kadar neredeyse rakibi yarı alanına hapsettik. Golden sonra Trabzonspor biraz canlandı. Nitekim, kalemizi bulan ilk isabetli şutları da gol oldu.
Ve sonra, Belhanda sazı eline aldı. Geldiğinden beri skora en net katkısı olan maçı oynadı. Feghouli ve Linnes ile beraber sağ, Yuto ve N’diaye ile sol tarafı çalıştırdı. Koştu, araya kaçtı, ara pası attı ve iki gol. Kalecinin acemiliği onu belki bu kadar çok şut atmaya itti. Günün şüphesiz en iyisiydi. Fatih hoca, onu alkışlattırmakla çok iyi bir jest yapmış oldu.
Diagne ve bugün oynamasa da Mitroglou ile ilgili söylenecek çok şey olacaktır. Sadece bir husus önemli burada. Bu oyuncular eğer devre arası kampından önce takıma katılsalardı çok farklı olacaktı. Diagne, çok iyi bir kumaş. Nerede nasıl olması gerektiğini biliyor. Ama takımı, yanındakileri tanımıyor. Uyum sorunu çok net olarak kendini belli etti. Dört maç cezası belli olarak bize geldi. İlk resmi maçını oynadı ve Perşembe günü Benfica maçı var. Bahsettiğim gibi devre arası kampa gelip birkaç hazırlık maçı oynamış olsaydı, sahada bambaşka bir Diagne izleyeceğimize şüphem yoktu. İşte bizim devre arası boyunca transferleri vaktinde yapmaktan kastımız buydu. Umarım bu süreç uzamaz. Uyum sürecini atlattığı andan itibaren tutulamayacağını zannediyorum.
Yeni gelen iki stoperimizi övüyoruz ama bu fazla kendine güven başımıza bela açabilir mi diye de şüphelerim var. Tamam, her iki stoperde takımı yerden ve geriden iyi çıkarıyor ama bu durum bazen riskli hareketlere neden olabiliyor. Fatih Hoca mutlaka bu duruma bir ahenk getirmeli. Kendisinin de çok iyi gördüğüne eminim.
Sahada özellikle ilk yarı N’diaye, Yuto ve Linnes’in çok iyi mücadele ettiğini belirtmeden geçmeyelim. Esas itibariyle ilk yarı kötü oynayan bir oyuncu bile yoktu. Fernando’nun yokluğu belli olmadı desek yeridir.
Ama ikinci yarı futbolda, benim ve eminim ki birçok futbol severin sevmediği biçimde, rakip hücumunda rakip ile beraber geri gelme hastalığı baş gösterdi. Kim bilir, belki de bu maçın taktiğinde fişi ilk yarıda çekmek vardı. Ama 3-1’lik skora rağmen ikinci yarıda sıkıntılı geçen dakikaları yaşadık. Muslera’yı eleştirenler lütfen Rodegella’nın vuruşunu nasıl çıkardığını tekrar izlesinler ve düşünsünler. Maçı kazandıran kırılma anı oydu. Selçuk, oyuna daha evvel dâhil edilebilir miydi? Ya da Yunus’u daha erken kullanabilir miydik? Yine de ilk yarının rövanşını Trabzonspor’dan almak bundan sonra Arena’ya geleceklere bir gözdağı olacaktır.
Bazen iyi oynarken de eleştirmek, şampiyonluğa giderken vaktinde alınan bir mağlubiyet kadar değerli olabilir. Ben ilerleyen haftalarda daha uyumlu ve senkronize olan bir takım izleyeceğimize inanıyorum.
Taraftarımız, bu sene izlediğim en iyi maçlarından birini çıkardı. Bu desteğin ne kadar önemli olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Şimdi, galibiyetin keyfiyle sosyal medyadan paylaşımlarını yapabilirler..
Evet, artık geriye 13 hafta kaldı. Aradaki fark, altı puan, yani ikinci yarı başlarken olduğumuz yerdeyiz. Avrupa kupası ve Ziraat Türkiye Kupasının da olduğu zorlu bir 13 hafta. Bizi bu sene, dış etkenler ve zaman zaman yönetim hataları çok zor durumda bıraktı, yordu. İteklenen bir ekip var. Ama futbolda “çok olanlar değil inananlar kazanır” derken neden “Avrupa maçlarında inanmadınız?” diye sormadan geçilemiyor. Malum olduğu üzere, bizim görünen tek rakibimiz bu ekip. Ve de perde arkasından düzeni yöneten TFF…
Taraftarın hep konuştuğu gibi; rakibi ve hakemi de değil artık, bu federasyonu da yenerek mutlu sona ulaşmalıyız. Kolay mı, elbette değil.
Ama Fatih Hoca’nın dediği gibi; “Herkesin adaleti şaşar, Allah’ın adaleti asla”…
Twitter: https://twitter.com/byymiralay
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!
Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom