Takım Savunması
Şampiyonluğa oynuyorsanız eğer, çok iyi hücum oyuncularınız ve iyi bir takım savunması yapmanız lazım. Takım savunmasını iyi yaparsanız ve iyi hücum oyuncularına sahipseniz biri çıkar golünü atar ve maçı bitirir. Tıpkı Gomis’in Konyaspor’a yaptığı gibi. Bu maçın ve bu yılın en önemli gelişimlerinden biri Galatasaray’ın takım savunmasını oturtmuş olması. Galatasaray geçen iki yılda Umut Bulut gibi santrfor ile oynarken bile gol sıkıntısı çekmiyordu; ama 3-0 öndeyken bile rakip takım her an gol atabileceği baskıyı kurabiliyordu. Bu sene, geçen hafta bireysel hata ve hakem hatasından iki gol yese de takımlar Galatasaray’a gol atarız rahatlığıyla maça çıkamıyorlar.
Bu sene takım savunmasında neler değişti?
- Öncelikle Galatasaray şampiyon olduğu yıllarda bile yakalayamadığı bir hava topu üstünlüğü yakaladı. İlk haftalarda takım oturana kadar devam eden yan toplardan gol yeme alışkanlığı, ilerleyen haftalarda tamamen yok olmaya başladı.(Hava toplarındaki bu gelişmenin yararı en çok önümüzdeki sene oynanması pek muhtemel Şampiyonlar Ligi’ndeki maçlarda görülecektir bence)
- Galatasaray Fernando gibi bir ön liberoya sahip olarak, takım savunmasına Melo’dan sonra bir şef buldu. ( Bence mütevazi ve karta uzak oyunu onu Felipe Melo’dan bir adım öne çıkarıyor.)
- Beklerdeki kalite artışı: Önceki senelerde takımlar bir beki hedef alıp Galatasaray’a saldırıp sonuç elde edebiliyorlardı. Artık bu planla Galatasaray’a karşı hücum planı yapanlar kalmadığı gibi, rakiplerin çoğu tıpkı bugünkü maçta izlediğimiz şekilde beklere karşı savunma önlemi almak zorunda kaldı.
- Ndiaye faktörü: Takım kontra atak yediğinde de, set savunması yaptığında da rakip karşısında Ndiaye’yi buluyor. Bu da hem rakipleri yıldırıyor hem de takıma iyi bir güven aşılıyor. Bizler Ndiaye’den hücum resitalleri beklerken, Tudor onu savunmanın bel kemiklerinden biri yaptı.
- Bunlara ek olarak; Gomis’ten başlayarak hiçbir oyuncunun takım savunmasını bırakma ayrıcalığının olmadığı bir oyuncu topluluğuna ve oyun anlayışına sahip olmak Galatasaray’a bu sonuçları getirdi.
Kısa Kısa
- Bu maçın en önemli olaylarından biri takımın Selçuk İnan’dan uzun bir zaman sonra katkı alması oldu. Özellikle derbi öncesi böyle bir rahatlama takıma ve tribünlere olumlu yansır.
- Belhanda bugün çok yorgun görünüyordu, milli ara ona yaramamış. Önümüzdeki haftayı iyi geçirmesi gerekir. Derbi maçındaki oyun, onun performansından çok etkilenir.
- Maç içinde dikkatimi çeken bir sahne var, maç 2-0 olmuş ve Maicon köşe atışından gelen bir topa iyi vuramıyor ve golü kaçırıyor. Sinirden kendini yiyor, işte geçen seneki Galatasaray’la bu seneki Galatasaray arasındaki ruh farkı bu pozisyonda fazlasıyla ortaya çıkıyor.
- Özgür Yankaya: Maçı hızlandırmamaya çalışır bir havası vardı. İlk yarıda Ndiaye’ye cömertçe gösterdiği sarı kartı, Rantie’ye gösteremedi. Yine ilk yarıda Gomis’e yapılan penaltı pozisyonunu süz(e)medi. İkinci yarı Gomis’in golünden önce Selçuk İnan’ın attığı pasta ofsayt vardı bunu da süzemedi. Ancak Gomis’e çaldığı penaltı da bir hakemin yapması gerekeni yaptı, önce devam etti, bekledi ve sonra penaltıyı çaldı. Daha önce kendisine küfür eden Ali Turan’ın bu pozisyonun kahramanı olması ilginç bir sonuç ortaya çıkarıyor!?
Mustafa Reşit Akçay
Bugün Galatasaray çok iyi oynamadı belki; ama bunda Konyaspor’un da başarılı bir takım savunması yapması en önemli faktördü. Aradaki fark, takım savunmasında başarıya ulaşıp golü atmaktı, bunu da Gomis’le Galatasaray başardı. Mustafa Reşit Akçay’ı tebrik etmek lazım, maç sonlarında sadece maçı yorumluyor. Gomis’in golden önceki 30 cm. ofsayt olmasına değinmedi bile. Çünkü maçı kafasında oynamış ve izlediğinde de ne izlediğini biliyor. Boşu boşuna seyirciyi ve medyayı kışkırtmıyor.
Gomis
Bir takım şampiyon olacaksa en önemli unsurlardan biri çok sağlam bir santrfor modeline sahip olmasıdır. Daha önce dediğim gibi Gomis öyle bir golcü ki hangi özelliğine önlem alırsanız alın mutlaka bir özelliğini ortaya çıkarıyor. Bugünkü maçta bana, yıllar önce Hagi’nin gol attığı Monaco maçındaki Nonda’yı hatırlattı. Bravo Gomis.
Yabancı Sınırı
Bu mevzu özellikle Galatasaray başarılı olurken çok su götürür. Öncelikle yabancı kontenjanının takımlar tarafından en efektif kullanıldığı sezon bu sezon. Yabancılardan verim alınca oyun kalitesi, gol sayıları ve hatta estetik gol sayıları bile arttı. Uzun süredir bu seneki kadar güzel oyunların ve gollerin atıldığı bir sezon izlememiştik. Burada kararı verecek olan futbol endüstrisinin müşterileridir ve seyirci sayılarındaki artış “bu olumlu gidişin önüne geçmeyin” diyor. Bu kural böyle devam ettikçe ileride yerli oyuncu kalitesinde de bir dengeye ulaşacaktır. Bu sefer kibar bir öneride bulunayım, lütfen iyi giden işlere müdahale etmeyin. Yerli ya da yabancı futbolcuya öncelik tanımayın, iyi futbolcuya öncelik tanıyın.
Yine Rıdvan Dilmen
Ligin sadece 3 büyüklerden ibaret olduğunu sanan sayın “futbol duayeni” Fenerbahçe geri kalınca kontrolü kaybediyor. Göztepe’yi, Kayseri’yi saymıyor. Lütfen artık Türk futbolunu rahat bırak. Fenerbahçe TV’de yorumculuk yap. Orada özgürce sevinip,üzülebilirsin!
Not: Hafta içi mutlaka takipte kalın Arda Turan ile ilgili bir yazı yayınlayacağım.
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/