Eski ya da yeni nesil fark etmez; yeni transferlerle başlanan maçlardan önce herkes farklı bir heyecan duyuyor. Galatasaray bugün sahaya yeni transfer Saracchi ve “eski yeniler”, Linnes ve Emre Akbaba ile çıktı. Kenarda ise bonus beklentisi yüksek ekonomik transfer Sekidika hazır kıta bekliyordu. Tabii bu kadar farklı sayıda, maç eksiği olan oyuncuya Feghouli ile Ömer’in düşük fizik kalitesi ve Seri’nin yumuşak kaldığı anlar eklenince bu maçı riskli maç kategorisinde izledik.
Benim için ilk onbire çıkan kadronun fizik olarak en dinamik ve gole en yakın hali makbul. O yüzden Emre Akbaba yerine Taylan’ı görmek benim için daha doğru olurdu. Ancak Emre antrenmanlarda kendini daha çok gösteriyor ve Fatih Hoca’da bazı hisler uyandırıyor ki öncelikli tercih oldu. En formsuz zamanlarında bile gole bu kadar yakın Emre Akbaba eğer maç kondisyonunu yakalarsa ikinci yarı çift haneli gol katkısına yaklaşabilir. Kadronun diğer isimlerine bakarsak bazı noktalarda ne kadar da çaresiz durumda olduğumuzu görüyoruz. Umarım ilk yarı transfer dönemi bitene kadar -gelen giden verimi- geçtiğimiz devre arasındaki Marcao ve Luyindama’nın katkısı kadar büyük olur.
Kadro demişken benim ilgimi aslında en çok yedek oyuncular çekti. Eskiden 18 kişilik kadrolarda bile anlamlı bir kulübe oluşturabiliyorken, bu kadar anlamsız bir kulübeyi hangi planlama dahilinde yapılıyor, gerçekten çok merak ediyorum. Bir kaleci, iki sağ bek, iki sağ açık, üç orta saha, (ki bunlardan Belhanda ve Taylan kanat da oynayabiliyor) bir santrfor, (yine Adem Büyük son yıllarının büyük bölümünü kanatlarda geçirdi) ve sadece bir stoperden oluşan on kişilik yedek kadromuzda Ahmet Çalık dışında stoper yok. Sahaya as olarak çıkan kadroda da sadece Marcao gerçek stoper, Donk ise joker stoper. Hemen maça dönelim; maçın başında saçma bir sarı kart neticesinde Marcao riskli bir duruma düştü. Bunun üstüne bir sakatlık, bir kırmızı kart gibi bir durum olsa stoper mevkiisinde kim oynayacaktı? Eğer böyle beklenmedik bir olay gerçekleşseydi biz buna “şanssızlık” mı demeliydik? Futbol çok hamleli bir oyun; bazen her seçeneği düşünerek plan yapmalısınız. Seçenekleriniz yoksa bir şey diyemem ama altyapımızın en büyük potansiyellerinin genç stoperler olduğunu düşünürsek bence bu plansızlık kategorisine alınmalı. Ki bence hiç eksik gedik olmasa bile 21 kişilik kadroda o hafta kadroda olmayı hak eden en az üç genç oyuncu olmalı. Kulübe yeterince para kazanan oyuncuların prim merkezi olmamalı!
****
Tekrar maça dönersek bu maçta gelecek adına ışıktan, geçmiş adına karanlıktan esintiler vardı. Öncelikle sol ayaklı ve dinamik bir sol bekini neleri değiştirdiğini bununla birlikte; geri dönemezsem, korkusundan ileride kalamayan, gereksiz ortalarla rakibin sırtını döven bir sağ bek yerine en azından takımı ileride tutmaya çalışan sağ bek izledik. Hücum yaparken de hücumdan dönerken de bunun farklarını izledik. Aslında 2019’un Ocak ayında bu sol bek hamlesinin en kötü bu sezon başında olması gerektiğini yazmıştım. Yazılarımı düzenli okuyan arkadaşlar hatırlayacaktır. Çünkü yaşlanan as beklerimiz geçen sene kış aylarında alarm vermeye başlamıştı. Ancak biz bunun yerine elimizdeki Linnes’ten de olacak şekilde bir kadro planlaması yaptık ki bu anlamda geçen sezonun sayısal olarak daha gerisine düştük hem de bir yaş daha artmış iki beke gebe olduk. Hem Mariano’ya hem de Nagatomo’ya saygım sonsuz ama Real Madrid’in hâlâ iş yapan Raul’ü gönderdiğini gören bu gözler zamanı gelen herkesin gönderilmesini mantıklı görüyor.
Saracchi’ye özel bir paragraf açarsak;
- Tek maçlık performansı beni fazlasıyla mutlu etti. Tüm Galatasaraylıların beklediği ofansif bir bakışa sahip savunma yönü de kuvvetli bir bek. Stilleri itibariyle karşılaştıracağımız kişi Telles olacaksa; Telles’e göre daha güçlü savunma hamleleri ve daha hızlı karar verme potansiyelini gördük. Tabii ki bir tarafta kendini ispatlamış bir Telles, diğer tarafta potansiyelli bir genç var ama eğer gerekli istikrarı sağlarsa gelecekte çok daha başarılı olabilecek bir gençle sarı kırmızı formada tanışma imkanına kavuştuk.
Linnes için de bir şeyler söylemek lazım;
- Yarım sezon boyunca maç yapmayan bir oyuncuya göre çok önde. Bu takımı bilmesi sayesinde maç eksiğini çabuk kapatacaktır. Ancak Linnes de tek başına sağ bek için yeterli değil. Şampiyon olalım ya da olmayalım, seneye Saracchi ayarında bir sağ beki mümkünse bonservisiyle kadroya almak zorundayız. Şunu gördük ki dinamik ve belli standartların üzerinde bekleriniz olmadan Şampiyonlar Ligi’nde varlık gösteremiyorsunuz. Şampiyonlar Ligi, “elimde şu var, bir de bunu eklersek idare ederiz” diye geçiştirebileceğimiz bir lig değil.
****
Galatasaray’ın en büyük sıkıntısı yumuşak bir orta saha hattına sahip olması. Hoca bu sorunu daha çok topa daha çok sahip olarak çözmek isteğinde, fakat en basit maçlarda bile, basit top kayıpları çok ciddi kontrataklara yenilmesine neden oluyor. Yani bu yumuşaklığı rakipler kullanıyor. Emre Akbaba, Feghouli ve Ömer Bayram’ın topsuz ve fizik mücadeleli oyunda kısa sürede katkı vermesi çok zor. Bunlara yine yumuşak oyunculardan sayacağımız Seri de eklenince tüm yük Lemina’ya kalıyor. Her şey transferle çözülmez ama Nzonzi meselesi bir an önce çözülmeli. Ön liberoya Donk gibi joker bir oyuncu alınmalı. En azından Lemina Ömer’in yerine O’nun yerine de yeni transfer ya da Donk geçerse takımın çehresi ciddi anlamda değişir.
İkinci en büyük sıkıntı aslında kronik bir sıkıntı… İsimlerden de bağımsız Galatasaray’ın santrforunu yok sayarak oynaması en büyük sıkıntılardan. Bugün bu sıkıntıya dair ilk kez bir dokunuş gördük. Falcao geldiği günden beri hiç bu kadar çok topla buluşmamıştı belki de. Maçın ilk yarısında biraz tutuk da olsa ikinci yarıda açılmaya başlayan Falcao maçı bir de golle tamamladı. Ama benim için Falcao ile ilgili en önemli şey üç puan için yaptığı mücadeleydi. Maçın son dakikasında Sekidika’nın kaptırdığı topu kovalayıp olası bir gollük atağı engellemesi hem isteğini hem de güçlendiğini gösteriyordu. Ki bu sene son dakikada yenen goller olmasaydı şu an lider bile olabilirdik; bu da üç büyük sorunumuzdan biri…
Bir de oyuncu değişiklikleri mevzusuna değinmek istiyorum. 65. dakikadan itibaren oyunda çok ciddi bir düşüş oluyor. Bu esnada maçı tutacak hamlenin geç gelmesi ya da yanlış gelmesi çok şeyi değiştiriyor. Daha önce Selçuk İnan’la kaybedilen puanlara bugün geciken Taylan değişikliği eşlik edebilirdi. Fatih Hoca’m siz söylediniz; lig ZORLU geçecek diye… İşte bu ZORLU mücadelede biraz daha formda bir Fatih Terim’e ihtiyacımız var. Bazen bir sonraki maç bile bugün kazanılır. Rakiplere “bu takımı yenmek zor” duygusunu yaşatmak zorundayız. Galatasaray’ı zirveden “uzaklaştırmak isteyenler” de bu çaresizliği yaşamasın mı?
****
Çözümü transferde görmeyi çok sevmesem de transferle sorunların çözüleceği ve yeni sorunların doğacağı bir mevsimdeyiz. Transferin son gününe kadar çok şey değişecek. Transferler yapılırken kulübün geleceği de düşünülerek çok dikkatli sözleşmeler imzalanmalı. Zaten satış ve iletişim yönünden sıkıntılı bir yönetimimiz var. Bir kıymetimiz Ozan’ı verip yerine aldığımız Diagne’deki gibi yaptığımız yatırıma satış zorunluluğu etiketi eklersek çok sıkıntılar yaşarız.
Sonsöz
Biz zor şampiyonluklara alışkınız. Karamsar taraftarımızın da enerjisinin eklendiği Nisan ayından Mayıs ayına gülerek bakarız. Geçtiğimiz sene “Muslera şampiyonluk moduna girdi” demiş ve geleceğe rahat bakmaya başlamıştık. Bu sene de Fatih Hoca’nın şampiyonluk moduna girmesini bekliyoruz. Geçtiğimiz iki sene politikanın spora karışmasına karşı bir hırsla şampiyonluk mücadelesi vermiştik. Bu sene de Türk burjuvazisinin en eski iki ailesinden birisinin “şımarık çocuğuna” bir ders vermek için hırslanıyoruz. Yok öyle çocukluğumdan beri her istediğim olsun. Galatasaray bu; birilerinin çocukluk hayallerini gerçekleştirmesine olanak tanırken birisini de doğduğuna pişman eder… Biz biraz da bundan sevmiyor muyuz Galatasaray’ı…
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/