Liderliğe az kala, herkese merhaba! Tekrara düşecek belki ama Galatasaray nihayet dört haftadır sonuç odaklı da olsa bir oyun ortaya koymaya başladı. Bu uyanışın en önemli farklarından biri Galatasaray’ın artık ilk gollerini erken bulmaya başlaması. Oysa çöpe giden sezonun ilk yarısında maçların da ilk yarısını çöpe atıyorduk. Öyle maçlarımız vardı ki değil gol atmak ilk yarıda şut bile atamıyorduk. Bugün skoru erken bulan, Muslera ile daha az oynayan, daha az pas hatası yapan, ceza sahasında daha çok giren ama bir o kadar da az pozisyon veren bir Galatasaray var. Ve tüm bunları harika değil vasat sayılacak bir oyun içinde başarıyor ve alması gerekeni alıyor. Düşünün ki bunu mükemmel bir oyunla değil sadece bazı ortalama doğrularla yapıyor. Ya bir de mükemmele yaklaşırsa kim bilir neler olur? Bu değişim sürecinde olası aksilikler için Muslera savaşmaya hazır bekliyordu ama saha içindeki en önemli değişim Lemina’dan kaynaklıydı bence. Galatasaray, Lemina sayesinde statik savunma ve statik hücum başlangıçlarını tamamen devre dışı bıraktı. Bu sürece Lemina’nın riskli hamleleri dahil ama bence bu da tercih edilen bir şey. Evet, Lemina savunmadan çıkarken riskli hamleler yapıyor ama aynı anda en az üç kişiyi üzerine çektikten sonra ya kendisini boşa çıkartıyor ya da en uygun arkadaşını buluyor. İşlemeyen bir sürü çarkın olduğu bir takımda, Lemina’nın bu tarzı bir sürü zaafı ortadan kaldırıyor. Çok işleyen bir takımda bu tarzı çok fazla istemesem de bu takım için altın değerinde olduğunu düşünüyorum. Yine Lemina’nın sahadaki varlığının Seri üzerinde yarattığı olumlu etkinin de farkında olmak gerek. Kayserispor maçındaki Seri’yi hatırlayınca bana hak vereceksiniz. Seri bugün de bir kaç kritik pas hatası yaptı ama geçen haftayla alakası yoktu.
****
Aslında Saracchi’nin bugün tekrar takıma dönmesinden sonra çok daha etkin bir oyun bekliyordum. Ama genç oyuncu henüz ikinci dakikada sakatlanarak oyundan çıktı. Deplasman olması, Linnes’in henüz istenen seviyede olmamasını düşününce bu maç için zorlanma ihtimali ortaya çıktığını düşünmüştüm. Hakemin Mete Kalkavan olduğu bir deplasman maçı benim için her şeye gebeydi. Özellikle Quearesma’nın Adem’e yaptığı hareketi bile uyarıyla geçiştiren bir hakemin maç ile ilgili niyetleri olduğunu ister istemez düşündüm. Neyse ki Emre Akbaba’nın ceza sahası içinde yaptığı müthiş atraksiyon sonunda topu Feghouli’ye ulaştırdı. Bu atraksiyonların üzerine Kasımpaşalı oyuncunun ters hamlesi neticesinde gelen gol Galatasaray’ı rahatlattı. Bu pozisyonda Emre Akbaba’nın yerinde olan çoğu oyuncu sonu en iyi ihtimalle kornerle bitecek bir hamle yapardı. Ancak Emre Akbaba, müthiş bir dönüşle Kasımpaşa savunmasını birbirine dolaştırdı. Emre Akbaba sahalara dönmek için fiziksel olarak müthiş çalışmış. Bunu hepimiz görüyoruz ancak zihinsel anlamda da kendine katmış. Ceza sahasında iki haftadır yaptığı beklenenden çok farklı hamlelerini gördüğümde Emre Akbaba’nın sakatlığı süresince çok fazla maç izlediğini ve bilgisayar oyunu oynadığını düşünüyorum. Umarım bu zihinsel gelişimi eskisinden daha iyi fizik gücü ile destekler Emre Akbaba… Eğer bunu gerçekleştirirse filmlere konu olacak bir dönüşe imza atarak Avrupa’ya doğru bile kanat açabilir. Tabii ki eski Emre değil. Daha az topla buluşuyor belki ama bu buluşma oranına göre verimi çok yüksek. Belki hâlâ gerçek anlamda 45 dakikalık bir gücü var ama Fatih Hoca O’nu ilk yarıda kullanarak erken skor almaya olan müthiş katkısından faydalanıyor. İlk yarı bittiğinde hepimiz o formayı Taylan’ın alacağını düşünmüştük ama Fatih Hoca yaptığı bu riskli hamlenin karşılığını aldı. Asıl Fatih Hoca da bu değil mi? Tamamı kötü olan kadroları belki de “bu hafta olmadı, bu hafta olur, “bu hafta da olmadı, bu hafta da olur,” düşüncesiyle sürdü. Oysa biz ondan “hamle” bekledik. O beklenmedik bir hamle ile kazanmaya başladı. Keşke bugün maçın sonu Selçuk İnan ile bitmeseydi ama ne yapalım; kazanan her zaman haklıdır!..
Kısa Kısa
- Marcao’yu uzun süredir bu kadar konsantrasyon halinde görmemiştim. Eğer bu çıkış gelişim yönünde devam ederse geçen sene yaptığı katkıyı verir. Umarım bu senenin zayıf halkası tekrar şampiyon takımın as oyuncusu kıvamına gelir.
- Mariano’daki değişime inanamıyorum gerçekten. Rakibin “sırtını döven” ortalardan “maçın kilidini açan paslara” evrilmek büyük başarı. Oysa ben futbolun onu bıraktığını düşünmüştüm…
- Donk’ için ne denilir bilmiyorum. Ama her takımda böyle bir joker olmalı.
- Sakatalanan Saracchi’nin yerine giren Linnes, bence oynamaya başladığında sonra en diri performansını gösterdi bugün. Alanyaspor ile oynanan kupa maçındaki performansının hastalıktan kaynaklı olduğu konusuna şimdi ikna oldum.
- Lemina için koca bir paragraf açtım daha fazla ne yazılır bilmiyorum. Bence Fatih Hoca da ondan bu kadarını beklemiyordu. Ön liberoda takıma kattıkları beklentilerin çok üzerinde.
- Takım vites arttırdıkça katkı yapmaya başlayan bir Feghouli var. Sezonun son periyodu için bu çok kıymetli. Fikstür sıkıştıkça Emre, Falcao, Henry ve Adem ile birlikte çok kilit açacaktır. Keşke Feghouli bir kez daha şampiyonluğa katkı yapıp üzerine bir de bonservis kazandırsa Galatasaray’a…
- Ligin tecrübeli ismi, en formda olduğu dönemlerde bile üç büyüklerin kendisinde ısrar etmediği Adem Büyük, 33 yaşında kadro genişliği için bonservissiz olarak transfer edildi. Ancak hem fiyasko ile geçen Şampiyonlar Ligi sezonun tek gollü puanına katkı sağladı hem de ligde puanlar getiren goller attı. Açıkçası biz Galatasaray taraftarını irrite eden tarzıyla, yaşıyla, kanat oyuncusuna dönmüş verimsiz haliyle çok şey beklemiyordum sezon başında. Bugün bir şampiyonluk iddiasından bahsediyorsak katkısı çok büyük. Ancak bugün penaltı istatistiklerini görünce çok şaşırdım. Attığı bütün penaltıları kalecilerin sağın atmış. Bugün de yine kalecinin sağına hem de kötü bir penaltı attı. Umarım bir daha penaltı atarsa, alternatif vuruşlarla hazır olur. Zira dersini çalışmış bir kaleci Adem’in penaltılarını kurtarabilir.
Çalışan Kazanır, Elması Kızarır
Galatasaray, eksik yanlarını, güçlü yönlerini ve de hangi konularda haksızlığa uğradığını çok bilen olgun bir takım. Puan durumunda 10 puan kadar geride kalıp, hâlâ şampiyonluk konusunda iddialı olan kaç takım vardır. Sadece bu ligde değil, diğer liglerde de… Futbolun çok önemli bir gerçeği var; bahanelere teslim olursanız, gerçek anlamda teslim olursunuz. Fatih Hoca’nın üç sezondur ligin ikinci yarınlarında yaptığı en önemli hamle bu. Sezonun ikinci yarılarını bahaneler içinde geçirmiyor. Umarım _şampiyon olalım ya da olmayalım_ gelecek sezon lige bahane gerektirmeyecek şekilde başlar ve bunu Avrupa performansıyla süsleriz. Çünkü kötü sezon başlangıcı aynı zamanda bahanelerle dolu bir Avrupa macerası demek oluyor. Ben bir Galatasaray taraftarı olarak Avrupa’da bahane izlemek istemiyorum.
Ezeli rakiplere gelince tam da bu noktada kaybediyorlar. Özellikle Galatasaray’da oynamış ya da Galatasaray’ın ilgilendiği oyuncuları transfer etme stratejisi ile yola çıkan Fenerbahçe’nin düştüğü durumu görüyoruz. Son üç senede en çok bonservis bedelini, kaleci ve stoper transferine harcayan üzerine yine, yeni bir stoper transferi için “her türlü atraksiyonu” yapan Fenerbahçe’nin durumu gerçekten sıkıntılı. Bir camia eleştiri kültürünü kaybetmişse uzun vadede kaybetmeye mahkumdur. Bir takım düşünün yıllarca kaçan çoğu şampiyonluk sonrasında istifa eden ve “taraftar yine de beni istiyor” diye geri dönen, takımın adını şikeye karıştıran birisini 20 sene kabulleniyor. Sonra “aynı sofrada” yetişmiş birisine onun zıttıymış gibi kulübü teslim ediyor. O başkan da başarısızlığının sebebini sürekli başkalarına atıyor, tıpkı eskisi gibi… Bahaneler bir yere kadar, Fenerbahçe taraftarı bile bir gün uyanabilir! Oysa biz Galatasaraylılar olarak iki yıldır şampiyon olan takımın başkanını bile eleştiriyoruz. Çünkü Galatasaray bu konuda çok farklı bir camia…
Diğer ezeli rakibimiz Beşiktaş’a gelince onların dinamitini Fikret Orman döşemişti. Üstüne bir de “Kimyacı” Abdullah Avcı gelince Hababam’a bağladılar. Sergen hamlesi klasik evlat hamlesidir. Camialar sıkıştıklarında “evlat” dediklerini ateşe atarlar. B planları yoktur sadece tesadüflerle çalışırlar…
Sonsöz
Evet, Galatasaray’ın kolay bir fikstürü vardı her iki başlangıç döneminde de. Bu periyotlarda 15 puan alması kimseyi şaşırtmazdı. İlk devre 8 puan aldığı periyottan, ikinci devre bir maçı eksik 12 puan ile çıktı Galatasaray. Evinde Malatyaspor’u da yenerse o periyoda 7 puan artı ve daha yüksek gol ortalaması ile fark atacak. Sonrasında Kadıköy deplasmanına gidecek. Son iki sezondur olduğu gibi “bu sene o sene mi?” duygusundan çok alacağımız puanlara odaklanacağız. (Ki geçen sene aslında seri bitmişti. Ali Palabıyık belki Fenerbahçe’nin serisini korudu ama bu şampiyonluğu engellemeye yetmedi.) Eğer Kadıköy’den stratejimize uygun şekilde ayrılırsak yavaş yavaş teslim alırız rakipleri. Çünkü kimse Galatasaray camiasının tecrübesine ve final geleneğine sahip değil. Biz hem takımımızı eleştiririz hem de şampiyonluğa inanırız. Farkımız biraz da bu değil mi?
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/