Uzun aradan sonra merhaba. Normalde transfer döneminde sosyal medyadan uzaklaşırım ama maçları es geçmem. Bu yaz döneminde işlerimin yoğunluğu nedeniyle Galatasaray’dan da uzak kaldım. Bugün tekrar bir merhaba dedim çocukluk aşkıma. Dedim ki kıralım artık zincirlerimizi, Avrupa Fatihi günlerimize geri dönelim. Bir umut geçtim ekranın karşısına. İsimler değişti, acaba oyunda neler değişti? Hangi özelliğimiz gelişmiş, hangi özelliğimize umut tohumları atacağız?
****
Geçen sezon Glasgow Rangers’a elenene kadar çok iyi bir form tutmuştu Galatasaray. Bu sene sezonu çok erken açıp, takımı yenileyip, yeterince de hazırlık maçı yapmayınca zayıf bir rakibe karşı zaman zaman ecel terleri döktük maalesef. Galatasaray’ın Avrupa’da başarılı olduğu yıllara şöyle bir bakarsak önemli takımlarla hazırlık maçı oynandığını göreceksiniz. Bu sene tren kaçtı belki ama önümüzdeki yıllarda öze dönüş yaparak güçlü ekiplerle hazırlanma geleneğine geri dönmeliyiz. Eğer kazara bu zayıf ekibe elenseydik hataların en tepesine hazırlık sürecini kötü yönetmeyi eklerdim. Sonra da Galatasaray’ı “2021 model Mehmet Bölükbaşı” İsmail Çipe’ye mahkum eden, veda edememe geleneğini seçerdim. Genç futbolculara sonsuz desteğim olduğunu bilirsiniz. Ancak koskoca Galatasaray takımının Süper Lig seviyesine asla çıkamayacak bir performansı süzebilmesi gerekir. Bir oyuncuyu bedava bıraktığınızda bile kimsenin almama ihtimali varsa bu oyuncuyla Galatasaray’ın kaybedeceği zaman olmamalı. Fatih Hoca’nın 1996 yılında yaptığı hatayı hâlâ yapıyor olmasını, Fadıl Koşutan’ın yıllardır Muslera’ya gerçek bir alternatif yaratamamasını hiç anlayamayacağım.
Nerede Eski Terim?
Fatih Terim’in taktiksel ve fiziksel konularda geriye gittiği konusunda yaygın bir görüş var. Ben de buna kısmen katılıyorum. Çözümü yardımcı kalitesini arttırmakta bulanlar da çoğunlukta. Ben de böyle bir gelişimi çok isterim. Ancak ben daha çok eksiğin saha içi yardımcısında olduğunu düşünüyorum. Fatih Hoca’nın en özgüvenli, en dominant oynadığı dönemlerde saha içinde yardımcıları olurdu. Hagi, Bülent, Popescu, Ujfalusi, Melo, Selçuk İnan, Drogba, Sneijder ilk aklıma gelenler…
Fatih Hoca, keyifli oyunlar oynatmayı seven bir hoca. Ancak saha içinde bu sürece liderlik edecek, kritik anlarda ortaya çıkacak ya da ortaya çıktığını bile hissettirmeden fayda sağlayacak isimlere ihtiyacı var. Hoca, Arda’dan bu açıdan faydalanmaya çalışıyor ama bugünkü asiste rağmen Arda o isim değil. Arda şu an kendi yetersiz kaldığı durumları zorlayarak bir varoluş mücadelesi veriyor. Ama Galatasaray’ın yetersizliklerden değil üstün taraflarından ilham alacak ve takımı büyütecek birisine ihtiyacı var. Genç transferlerin büyük oyuncular haline gelmesinde de böyle bir model şart. Yoksa yapılan yatırımlar boşuna gider.
Gönderememe Sorunu
Yıllarca bol keseden yıllık ücret dağıtmanın bedelini sadece ekonomik olarak değil, sezon planlamasında da ödüyoruz. Göndermek istediğimiz Feghouli’den, Diagne’den tur getirmesini, Babel’den maçı tutmasını bekliyoruz. Özellikle Diagne gibi istenmeyen bir adamın hâlâ her daim en skorer oyuncu olmayı başarması bir futbol mucizesi. Bu oyuncuların kalması ya da gitmesi bir an önce netleşmeli. Bu belirsizlik tüm takımı etkiler.
Pas Oyunu Garabeti
Fatih Terim yıllar önce Feldkamp’ın presli oyununu geliştirerek sürekli bir felsefe haline getirmiş, bu ilk gelişmiş gegenpress örneğiyle Avrupa takımlarını bezdirmişti. Şimdi bu felsefeden uzak bir şekilde “pas oyunu” dediği sıkıcı bir formatı tercih ediyor. Bunun da en yavaş örneğini sergileyip, bir de oyuncuları bireysel hatalar yapınca St. Johnstone gibi San Marino’dan hallice bir takım bile Galatasaray’ı eleme fikrine ciddi ciddi inanabiliyor. Oysa geçmişte o presleri yapan takımımız, bugünden çok daha fazla pası hem de en kalitelisinden yapardı. Futbolcunun zevk aldığı, bir ortak ritme ait hissettiği, rakibi hataya zorladığı, yardımlaşması sayesinde hata yapmaktan korkmadığı bir oyun Galatasaray’ın futbol genlerine uygundur. Fatih Hoca takımı gençleştirirken böyle bir değişim ortaya koymalı. Aksi taktirde yine rakiplerimizin kötü olması üzerine başarı hayalleri kurmak zorunda kalırız.
Galatasaray gol yemekten, yenilmekten korkmaz. Galatasaray mağlup duruma düştüğünde “yine mi yenileceğiz?” duygusu yaşamaz. Geçen sene en büyük psikolojik eksikliğimiz yenik duruma reaksiyon gösterememekti. Bu futbol yapısıyla yine değişen bir şey yok. Bakalım yeniler takımla kaynaştıkça, maç formu artınca neler değişecek?
Sonsöz
Dört gol atarak turu geçmiş bir takımın maçının yazısı coşku dolu olmalıydı değil mi? Ancak gerçekten yaşamadığım bir coşkuyu yazamam. Fakat bir Galatasaraylı olarak yine de karamsar değilim. Gençlere yatırım yapılan bir sezon beni tabii ki heyecanlandırıyor. Geçen sezondan Taylan ve Kerem’i heybemize koymuştuk. Yeni transferlerimizden de yüksek bir verim oranı tutturup geleceğe yolculuğa başlamalıyız. Bahaneler üretmeden, hep mücadele ederek, özellikle Avrupa’da tekrar var olacağımız bir sezon dileğiyle…
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye

Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/