Gelenek Bozulmadı!

0
350
By Miralay
Hep ufka bakar Galatasaray!

Evet, birkaç yıldır alışılagelmiş biçimde Kadıköy’den yenilmeden ve galip gelerek döndük. Bilmem farkında mısınız ama Kadıköy’de ciddi bir yenilmezlik serisi başlattık ve son iki maç üst üste galibiyetde şüphesiz ki çok güzel.

Bu sene fazla yazı yazamıyorum hem işlerimin yoğunluğu hem de çok çirkin bir sezonun yaşanması ve benzer şeyleri tekrar yazmamak için.

Ama bir Fenerbahçe galibiyetinden daha keyif veren ve yazmaya teşvik eden başka bir şey de düşünemedim açıkçası. Yazıma birçok başlık düşündüm aslında. Çünkü suyun karşı yakasının hak ettiği birçok başlık vardı. Ancak bir geleneğin başlaması bakımından bu başlıkta karar kıldım. Çünkü rakip bizi son 4 maçtır sahasında yenemiyor. En son, bize karşı sahasında 5 yıl evvel galip gelmiş. Son dört sezon ise bize karşı hiç galibiyeti yok. Tam da “vizyoner!” başkanlarına yakışan bir tablo. Üstelik çevirdikleri onca dolaba kurdukları onca tezgâha karşın.

Saymakla Biter Mi?

Bazen bu rakibe acımakla karışık duygular yaşamıyor değilim. Ülkenin en tepesindeki yönetici, federasyon başkanı ve tüm kurullarını kendi takımınıza mensup olacak, ülkenin en büyük holdinginin sahiplerinden biri başkanınız olacak ve üç senedir tüm rekorları tersinden kırdığınız halde başarılar bir kenara dursun, başarısızlıklarla resmen rezil olacaksınız. Hakikaten acınası bir durum. Bir tek Fatih Terim koca camianın hakkından geliyor. Ve bunu kabullenemiyorlar..

Maça geçmeden biraz daha dertleşelim, sorularımızı soralım;

Soralım; Fenerbahçe, Türkiye’nin yaklaşık 5 Milyar TL. ile en borçlu kulübü iken limitleri nasıl aşıp onlarca transfer yapmıştır? Ya da hakem kararları her hafta nasıl onları şampiyonluk yarışında tutmuştur? Transfer şikesinden tribün şikesine kadar olan şikenin yeni türlerini öğreten kulüp olmayı nasıl başarmışlardır? Sahi, nasıl olur da Türkiye Cumhuriyeti Spor Bakanı’nın gözlerinin içine baka baka dün akşam maç önü maç boyu ve sonunda Galatasaray Kulübünün sahadaki futbolcu ve görevlilerine galiz biçimde sövebilmişlerdir? Yetmeyip, maç sonu bir meczubu Galatasaray ikinci başkanına nasıl saldırtmışlardır?

Nasıl sahiplendikleri belli olmayan ama bir Koç grubu şirketi olan Tüpraş, Topuk Yaylası tesislerinden petrol bulmuş da bu limitleri aşıp transferleri o şekilde mi yapmışlardır?

Sıralasak günlerce konuşuruz tabii…

Tüm medya organlarına reklamlar verip satın alan ve lehte algı kampanyası yapan da onlar değil midir? Hatta yayıncı kuruluşun maç önü ve sonu reklam kuşaklarına bakın.

Acaba hangi şirketlerin reklamlarını izleyeceksiniz? Hani Hande Sümertaş oradayken siz boykot yapacaktınız? Bu perhiz bu ne lahana turşusu. Öyle bir taraftar ki bunu bile sorgulamaktan aciz.

Sizlerin aklına gelen ve tabi şu an benim aklıma gelmeyen olaylar silsilesinin, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalan bu pis düzenin baş mimarı başkanları sadece fanatik bir zengin çocuğudur. Hepsi bu! Ama başarı için “Paranın ve zamanın yetmediği yerler olduğunu” Galatasaray ona kafasına vura vura öğretecektir.

Maç Önü

Her ne kadar kirli düzene veremediği tepki bakımından pasif ve yetersiz bulsak da, Galatasaray Spor Kulübü yönetimi, iyi bir ara transfer sezonu geçirmiştir. Ancak bu noktada şunu da hatırlatalım, eğer bu doğru transferler sezon başında yapılsa şu ana kadar hatırı sayılır bir puan farkı ile önde olabilirdik.

Bu sezon için yeni ancak taraftarımız için alışılmış olan Henry Onyekuru transferi, Halil İbrahim, Yedlin, Mustafa Muhammed ve Gedson transferleri beklenen ve ihtiyaç olan isimlerdi. Her biri kendi mevkileri için Türkiye şartlarında oldukça yetenekli oyuncular. Umarız satın alma opsiyonları kullanılıp bir şekilde kulübe tam bağlılıkları da sağlanır.

Galatasaray’ın oyun hızı bakımından eksiklerinin tamamlanması gerektiği noktada takıma katılmışlardır.

****

Beşiktaş mağlubiyetinden sonra Galatasaray, ikisi çok dişli deplasmanlar olmak üzere 4 güzel galibiyet alarak Kadıköy’e geldi. Maçın hakemi eyyamı ile meşhur ve son 6 yıldır yönettiği Galatasaray derbilerinde Galatasaray’ın gol dahi atamadığı Cüneyt Çakır ve VAR hakemi, düzenin adamı Palabıyık olunca gayet tabi endişe duyulmuştu. Hem de nedense son dakikaya kadar bu atamalar belli olmadı. Acaba neden?

Galatasaray bu sezon gerçekten inişli çıkışlı bir grafik çizdi. Son 4 maçta ise daha güzel bir futbol oynamaya başladı ve bizi bu maç öncesi umutlu olmaya sürükledi.

Bu bakımdan klasik bir derbi ve beraberlik, yok eğer biri galip gelecekse, bizim galibiyetimizle oluşacak bir sonuç bekliyordum.

Maça Gelirsek

Fatih Hoca klasiğin dışına çıkarak Onyekuru’yu solda değil sağda başlatmıştı. Bu anlayış savunma anlamında zayıf olan Caner’in üstüne, onu oynatmak ve soldan çok çıkmalarını önlemek amacıyla yapılmıştı. Arda solda Taylan defansa daha yakın Belhanda onun biraz daha önünde ve onların en önünde Mustafa şeklinde hücum hattı ile çıktı maça Galatasaray. Savunmada alışılagelmiş biçimde Donk-Marcao tandemi, beklenen şekilde Saracchi ve Yedlin olabilir mi derken Linnes tercihi ile karşımıza çıktı. En geride tabii ki Muslera.

Muslera demişken, Allah onu nazarlardan korusun. İnşAllah bir daha benzer bir sakatlık yaşamaz. Oynadığı her maçta hem takıma hem de onu izleyen milyonlarca taraftara güven veriyor. Gerçekten haksız rekabet ve bunu Türkiye’de kabul etmeyen kimse de yok. Kaptan, gerçek bir efsane olma yolunda emin adımlarla yürüyor.

Beşiktaş maçını aksine Galatasaray bu maçı kazanmasının gerektiği bilinci ve kararlılığıyla gelmişti Kadıköy’e. Bunu ilk 20 dakikadaki topla oynama oranı olan %23-77 ile de ispatladı.

Rakip galibiyet almak değil berabere kalıp puan farkını koruma amacındaydı. Bana göre sıradan bir Anadolu kulübünden farksız bir rakip vardı. Malatyaspor, Gaziantep Futbol Kulübü bile çok daha iyi mücadele etti bize karşı. Suni bir başarı olunca böyle maçlarda takke düşüyor kel görünüyor haliyle.

Oyunun ilk yarım saati boyunca maçın net olarak oyunun hakimi bizdik. Top bizdeydi rakip ise kontratak ile gol atmak dışında bir amaçla sahaya çıkmamıştı. Şimdi bu noktada rakip, Pelkas ve Gustavo oynamadı diyebilir. Ancak biz de eksik sayarsak, sezonun flaş isimlerinden Oğulcan, dünya yıldızı Falcao, takım içindeki en kreatif oyuncu Feghouli’yi söyleyebiliriz.

Bu bakımdan orta sahada sadece ayakta kalmaya çalışan Ozan ve Osayi Samuel dışında rakip takımda birbirinin aynısı, vasat ve vasat altı futbolcular izledik.

İlk yarıda Donk’a yapılan penaltı ve gösterilmeyen kırmızı kart için söylenebilecek şeyleri burada yazmaya kalksak bizi sıkıntıya sokar. Ancak en hafif tabirle “ayıptır” diyebiliriz. Çünkü çok daha hafiflerine rakiplerimize penaltı çalan hakemler gördük. Hatta bu eyyamcı hakem de dâhil. Donk’un pozisyonu o kadar net ki Linnes’e yapılan kontrolsüz müdahale için aslında penaltı olmasına rağmen acaba mı diyoruz.

Oyunun hâkimi olmamıza rağmen çok fazla net pozisyon yaratamamamızın sebebi Onyekuru’nun solda çok verimli olmaması ve son paslardaki beceriksizlik oldu. Bir de Çanakkale geçilmezi oynayan adı büyük vizyonu küçük rakip.

İkinci yarı itibariyle Galatasaray galibiyet için geldiğini biraz daha belli etmeye başladı. Ancak oyun faullerle o kadar çok durdu ki bu tamda maçın hakeminin işine geldi. Son dönemde topun oyunda bu kadar az kaldığı bir maç izlememiştik.

Galatasaray ikinci yarıda rakip kaleye daha etkin gitmeye ve zorlamaya başladı. Onyekuru’nun kaçırdığı gol gelecek golün müjdecisi gibiydi adeta.

O pozisyondan iki dakika sonra Mustafa Muhammed müthiş klas bir golle Galatasaray’ı öne geçirdi.

Mustafa demişken ona ayrı bir parantez açalım. Kim bulup getirdi ise onu gerçekten tebrik etmek lazım. Komple bir futbolcu ve karakterli bir genç. Görünen o ki, zamanla daha iyi olacak ve onu çok yazacağız şimdilik burada bırakalım.

Maçın kalan kısmı zayıf rakip ataklar ve kaçan özellikle Babel’in pozisyonu ile devam etti ve sona erdi. Oyunun bu bölümünde yaşanan iki adale sakatlığı harcanan ciddi efor ve mücadelenin ürünüdür. Gözümüzden kaçmayan nokta ise sanki Kerem’i biraz daha aktif kullanabilsek skoru daha büyütebileceğimizdi.

Rakibin bulduğu bir gol VAR’dan döndü. Açıkçası şaşırdım pek iptal beklemiyordum. Ancak bir değil tam iki defa ofsayt olan pozisyon için yapılan algılar insanları aptal yerine koymaktan başka bir işe yaramıyor. Zira, ofsaytın tanımının yapılacağı bir pozisyon bu.

Takımda o iyi bu kötü oynadı diyemeyiz. Çünkü ekip olarak iyi hazırlanmış olduğumuzu ve çok iyi mücadele ettiğimizi söylememiz yeterli sanırım. Fatih hoca ve kenar yönetimin inanılmaz çalışması ve taktiksel anlayışının faydasını inkâr edemeyiz.

Bu galibiyetin, liderliğin ezeli rakipten, ezeli rakibin sahasında alınması bakımından da inanılmaz bir keyif veren bir tarafı var.

Beşiktaş ve Trabzonspor maçlarını sahamızda oynayacağımız düşünürsek, bence bundan sonra en zor deplasmanımızı haftaya oynadıktan sonra karşılaşma takvimi bizim için yokuş aşağıya gidecektir.

Tabi bu arada umarım yönetimimiz, bu iki büyük maçta “gerçek güvenlikçiler ve kargo taşıyıcıları” gibi meslekler için seyircinin maça alınması için gerekli başvuruları yapar.

Şampiyonluk ateşi yanmış ve liderlik alınmıştır. Bu galibiyet tüm camiamıza hayırlı olsun.

Galatasaray taraftarı başta yapılan kampanyalara destek olmak üzere, kendisine düşeni yapmalı, gerek saha dışında ve gerekse sosyal medyada takımı yalnız bırakmamalıdır.

Şen ola Cimbom şen ola

Pusulanız Galatasaray olsun…

Twitter: https://twitter.com/byymiralay

İletişim: 3numaraliuye@gmail.com

Blog’un kuruluş amacı ve isim hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!

.

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız