Çok risk alarak, hemen hemen bütün hücum oyuncularımızı oyuna sokarak maçın son bölümüne girdiğimizde oyunda 10 kişiydik ve buna rağmen son saniye golüyle 3 puanı almayı başardık.
Çaykur Rize maçı sanki sezonun son maçı gibi, kazanırsak şampiyon olacağımız puan kaybedersek tüm sezonun emeği boşa gidecek gibi gördüğümüz maç edasındaydı. İşte Fatih Terim bu yüzden bu kadar büyük teknik direktör. Gerektiğinde tüm gemileri yakıp bütün riskleri alıp tüm kozlarını öde sürerek maçı kazanmayı başarıyor. Çaykur Rize maçı da bunlardan biri oldu. Bir piyango bileti aldık ve sonunda büyük ikramiye kazandık. İşin teknik boyutuna tabii ki değineceğiz ama bu maç teknik konulardan daha “çok ya herro ya merro” düşüncemizin öne çıktığı bir maçtı. 100. dakikada galibiyet golünün gelmesi ise yıllar boyu bu maçı unutulmayacak konuma getirdi. Milli araya moralli ve 3 puanla girmek de güzel.
TEKNİK ANALİZ
Galatasaray lig maçlarında Avrupa maçına göre oyun anlamında daha geride oluyor. Avrupa maçındaki “yüksek konsantrasyondan mıdır?” yoksa “Türkiye’de oyunun bozulmasına yönelik taktik anlayışı uygulandığından mıdır?” bilinmez, organizasyon ve set hücumlarında pek iyi olduğumuzu söyleyemiyoruz. Zaten Fatih Hoca da Marsilya maçından sonra “Daha güçlü bir set oyununa ihtiyacımız var” demişti. Bu konunun bazı sebepleri var; Birincisi, Galatasaraylı oyuncular topu ayağından çıkarmakta çok geç kalıyor bu da rakibin boşlukları kapatmasına zaman kazandırıyor. İkincisi, sezon başından beri geriden oyun kurmakta zorlanmamız.
Çaykur Rize maçı da bu sorundan kaynaklanan gol yememize ve penaltı yapmamıza sebep oldu. İki pozisyonda da Berkan’ın orada olması tesadüf değil. Berkan çok fazla mücadele eden çok fazla koşan bir oyuncu ama topla ilişkisini biraz arttırması lazım. Koşarken fazla efor sarf eden oyuncular topla oyunda sorun yaşayabilir. Berkan belki de daha verimli koşular yapmalı. Bazen önde baskı yaptığında zamanlamayı ayarlayamayıp markajdaki oyuncusunu boşta bırakıyor. O oyuncu da bir kaç saniye sonra topla buluşuyor ve rakibimiz orta sahayı geçip kalemize doğru önünde boş bir alan buluyor. Bu durumda Berkan geriye doğru koşmak zorunda kalıyor.
****
Belki bu yüzden topla oynarken yeterli enerjisi kalmıyor ve basit hatalar yapıyor. Diğer taraftan bu maç, oyunu geniş alana yayamadığımız bir maç oldu. Rakip takım oyunu o kadar daralttı ki doğru dürüst pas yapmakta zorlandık. Cicaldau’nun yüzüne top çarptığı o anda kale arkası kamerasında 9 tane Rizeli oyuncunun markajda olduğunu gördüm. Böyle bir rakibe karşı siz de dar alanda pas yapmaya çalışırsanız cephedeki o duvarı aşamazsınız. Galatasaray da bu yüzden geriye doğru çıkıp Alparslan’ı topla buluşturdu ve rakip yarı alana onunla girmeye çalıştı. Ne yazık ki Alparslan istenilen performansı gösteremedi.
O da topu ayağından çıkarmakta geç kalan, hatta çok geç kalan bir diğer oyuncuydu. Belki de Nelson ile topla çıkmayı denemek daha doğru bir seçenek olacak. Bir diğer konu ise Galatasaraylı orta saha oyuncularının hareketsiz kalması… Yerleşik savunmayı aşmak için hareket, markajdan kaçmak, topu hızlı çevirmek gerekir. Halil’in oyunu gibi… Halil bazen sağda bazen solda bazen ortada topla buluşuyor. Bu hareketliliği rakibini üzerine çektiği için boşluk bulmamızı sağlıyor. Sahada Halil yokken varmış gibi organize olmak yanlış. Yeni oyun planlarına ihtiyacımız olduğu çok açık ve ortada çünkü ne Diagne ne de Mostafa, Halil’in oynadığı oyunu oynayamaz, oynayamıyor.
HER ŞEY KÖTÜ MÜ?
Bu kadar olumsuz bir paragrafın ardından belki de “o kadar pozisyon bulduk bunları mı yazıyorsun?” diye düşünebilirsiniz. Hakkınız var. Ancak unutmayalım ki maçın bir çok bölümünde seri paslaşmalarda zorlandığımız anlar oldu. Seri paslaşmalar yapabildiğimiz her an pozisyon bulabildik. O pozisyonları daha çok bulmamız gerek. Bulduğumuz pozisyonları da iyi değerlendirmek lazım. Gol atamadığımız her dakika rakibin direncini arttırıyoruz ve galibiyet için daha fazla efor sarf ediyoruz. Bu kadar yoğun maç trafiğinin olduğu zamanlarda bu kadar yorgunluk devamında Kayseri maçındaki gibi mağlubiyetleri ve sakatlıkları da getirebilir.
İyi olan bir diğer konu da bu kadar çok basit top kayıplarına rağmen oyuna tamamen hakim olmamız ve her şeye rağmen mücadele ederek 3 puanı bir şekilde almış olmamız. Rotasyon yaptığımız haftayı kayıpsız geçmek ise bir diğer sevinç konusu.
KİNG KONG
Senelerdir tartışılan Mbaye Diagne’nin eleştirilmesinin sebebi, topla oyununun çok iyi olmamasıydı. Ceza sahası içinde bitirici bir oyuncu ama onun pas oyunu yapmak ya da önünde top atıp koşmasını istemek neredeyse imkansızdı. İngiltere macerası ona o kadar yaramış ki çok değişen bir Diagne izliyoruz. Yaklaşık 80 metre koşup asisti yapması, o kadar oyuncuyla ikili mücadeleye girmesine rağmen ayakta kalması harikaydı. Son şampiyonluğumuzda Rize’de kritik bir kafa golüyle şampiyonlukta önemli rol oynamıştı, Yine aynı saha yine aynı kale ve bu kez asist yaptı. Umarım bu gol de yine şampiyonluğun önemli anlarından biri olacak sezon sonunda.
Twitter: https://twitter.com/ejderdilber
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!