UEFA Kupasındaki maceramız dün akşam oynanan Benfica maçıyla sona erdi. Hepimizin bildiği üzere, ilk maçı evimizde 2-1 yenilmiştik. Benfica takımı deplasmanda aldığı galibiyetle kendi sahasında oynayacağı maça avantajlı bir şekilde çıktı. Gol atmamızın kaçınılmaz olduğu bir maçta skor üretemeyince elenmemiz de kaçınılmaz oldu.
Her ne kadar Galatasaray takımı oynadığı her kulvarda kupalara talip olsa da, kısıtlı kadro yapısıyla Uefa macerasında bir yere kadar ilerleyebilirdi. Bu kupadan elenmemiz lige daha iyi odaklanmamızı sağlayacak belki de. Sonuç itibariyle dün bitti, yarına bakacağız…
Maçla alakalı notlarımıza geçelim…
Benfica’nın ne kadar diri bir takım olduğunu hepimiz biliyoruz. 90 dakika sahanın her yerinde basmaya çalışan, ayağa ve hızlı oynayan, kanat beklerini sürekli önde oynatmayı seven, seyirci desteğiyle de coşan bir takım. Böyle bir takıma karşı bile hakem hataları olmasaydı şu an 16 takım içerisinden hangisini çeksek daha iyi olur diye konuşuyor olabilirdik.
Yukarı da yazdığım özelliklere sahip Benfica takımına karşı nasıl oynamamız gerekiyorsa öyle oynadık. Konsantre, kontrollü futbol… Böyle bir takıma karşı ha bire saldırmamız beklenemezdi. Üstelik ilk maçta oynamayan Pizzi, Almeida ve Grimaldo sahadayken. Oyunu idare edip geride boşluk vermeden gol veya goller bulmaktı hedef. Bu bağlamda rakibin atağa çıktığı her pozisyon topun arkasında kalıp takım defansını iyi uyguladık. Atağa çıkma konusunda Onyekuru’nun ve tutuk futboluyla Belhanda’nın etkisi büyük oldu. Takımımızın atak yükü Soso ve Mariano’ya kaldı. Bir de saman alevi gibi ara ara parlayan N’diaye’nin bindirmeleri işte…
Bu maç özelinde tek tek oyuncu performanslarına girmeye gerek yok. Sadece Diagne’yi ele alıp konuşsak yeter sanırım.
Arkadaşlar bu oyuncuya sabır göstermemiz lazım. Bakın, dışarıda üstümüze oynamayı bekleyen bir çok dış güç var. Bugün bile açın gazetelere ufaktan bir göz atın.
”Galatasaray’dan Sinan’a teklif gelmezse ezeli rakibi Fenerbahçe ve Beşiktaş’a gidebilir.”
” Diagne, Galatasaray taraftarının sabrını taşırdı”
” Galatasaray, Belhanda’dan kurtulmak istiyor”
vs vs…
Bu adamlara imkan vermeyelim, bir olalım, birlik olalım.
Diagne özelinde değineceğim bir iki kritik nokta var.
Bu adamın Kasımpaşa’dan gelirken son 4 maç oynamadığını unutmayalım. Yeni bir takıma geldi, sisteme alışacak, ortama alışacak, takım arkadaşlarına alışacak…
Oyun içinde yaşanan en büyük sıkıntı, Diagne’nin fiziğine bakıp Elmander, Hakan Şükür olmasını beklemek oluyor. Arkadaşlar bu adam böyle bir oyuncu değil. Burada net olarak hocanın da hatası var. Oynadığı son üç maçta adamı hep yanlış oynattık. Diagne’yi sağa sola deplase ettirmek, kanatta top aldırmak, ikinci bölgeye yanaştırıp pas alış verişinin içinde tutmak yanlış. Ortada pas alsa ne yapacak veya sağa sola koşup kanatta topla buluştursak ne gibi bir fayda sağlayacağız? Adam sprinter değil, topu alınca hemen döneceği bir çabukluğu yok. Anca stoperleri sağa sola çekip arkasında ki oyuncuya boş alan yaratır. Bu şekilde gücünü harcayarak stoperleri çekip fayda sağlayacağına on sekiz etrafında dolaşıp diri kalarak pozisyon kovalasın daha iyi…
Diagne golcü bir oyuncu. Yukarıda da yazdığım gibi, adama yanaşacak ve tamamlayacak oyuncu lazım. Gol atması, takıma katkı sağlaması için on sekiz etrafında pozisyon kovalatmak lazım. Dün akşamın ikinci yarısı ilk defa istenen gibi oynadı. Sadece rakip ceza sahası etrafında dolandı. Emre Akbaba’nın oyuna girmesiyle de daha etkili oldu. Sadece işi bilen, aklıyla oynayan, tekniği iyi olan Emre bile ne kadar fark ettirdi. Bu ikili çok can yakacak arkadaşlar, sadece biraz sabır.
Bazen her ne kadar kafanızdaki sistemi takıma uygulatmaya çalışsanız da oyun içi dinamikler sistemin kendi kendine evrilmesini engelleyemez. Evrilen sistem de oynatılmak istenen sistemle birlikte takıma adapte olur. Bizde de tam anlamıyla bu olacak. Hoca, Benfica maçının ilk yarısında Diagne’yi sağa sola koşturarak, ortada top aldırarak golden uzaklaştırdığının farkına vardı. Geldiği günden bu yana yakaladığı pozisyonlara bakın, hepsi ceza alanı içinde kendine indirilen toplarla oldu. Trabzon maçında kaçırdığı iki kafa vuruşu, Kasımpaşa maçında Belhanda’dan aldığı pasla topu önüne alıp vuramadığı pozisyon, son olarak dün akşam ki kafa vuruşuyla gelen gol. Hepsi on sekiz içinde pozisyon aldığı anlarda gerçekleşti. İkinci yarı özellikle Emre’nin girmesiyle sitem Diagne’ye göre evrildi…
Önümüzdeki haftalarda çok daha etkili bir hücum hattımızın olacağına inancım sonsuz. Bunun öncüsü de Diagne – Emre ikilisi olacak.
Yeter ki gaza gelerek oyuncumuzu yedirmeyelim. Diagne de önüne bakıp, sahada yapamadıklarını arkadaşlarına bağırarak örtmeye çalışmasın. Antipatik davranışlara gerek yok. Top rakipteyken stoperleri çıkartmasın, top bizdeyken de diri kalıp on sekiz içinde pozisyon kovalasın yeter. Golü atar rahatlar. Biz de avuçlarımız patlayana kadar alkışlar, avazımız çıktığı kadar da kendisine bağırıp desteğimizi hisettiririz…
UEFA Kupası artık bitti. Bu kupayla alakalı hayaller başka bahara artık.
Bizim için en güzel son Mayıs ayında olacak. Lige dönelim ve sevdiğimizi bağrımıza basalım…
Ne demiş şair;
Mayıs, ayların gülüdür,
taze bir çiçek dalıdır,
İçerim ateş doludur;
Mayıs‘ta gönlüm delidir.
Yeşil dağlara göçülür,
Kırmızı şaraplar içilir;
Yarim dökülüp saçılır,
Mayıs‘ta gönlüm delidir.
HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ İNŞALLAH…
KONSANTRASYON!
twitter: https://twitter.com/emana312
Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom