BİR BAŞKA GALATASARAY
Hepimiz geçtiğimiz hafta içinde “forvet, stoper” transferleri beklerken tam tersi biz bir forvet gönderdik. Ve hatta üstüne bir de stoper gönderiyorduk ki Arabistan kapılarından geri bize döndü.
Burada önemli olan nokta Fatih Terim’in Galatasaray ruhunu tam manasıyla ortaya koymaya başlamasıdır. Geçen sene rekor kırmış bir forvet gidiyor ve 3. Hafta maçına elinde tek forvet bulundurarak çıkıyorsun. Bence burada Hoca’mın verdiği mesaj net : “Kimse Galatasaray’ın üzerinde değildir. Ben de dahil’”
Tüm bunların yanında Alanyaspor maçı değerlendirmesine yavaş yavaş girerken bir diğer önemli noktaya da değineyim. Maicon Arabistan kapılarından döndükten sonra sanki hiçbir transfer görüşmesi olmamış gibi konsantre, istekli, hırslı olması benim için önemliydi. Hem bu konsantreyi sağlayan Fatih Terim’ e hem de Maicon’a birer teşekkür…
ALANYASPOR KARŞILAMASINA BAKIŞ
DEFANS
Defans hattımıza baktığımızda geçen hafta da olduğu gibi yine maça Maicon-Ahmet ikilisiyle başladık. Herkes Ahmet Çalık’ı kadroda gördüğü zaman yüzünü ekşitirken sanırım artık Ahmet bu hissiyatı değiştirecek gibi gözüküyor. En azından iç saha maçlarında iyi bir rotasyon olabileceğinin sinyallerini verdi. Umarım performansı giderek artar.
Maicon ise yukarı da belirttiğim gibi full konsantreydi. Bu açıdan takdirimi kazandı.
Ancak bu maç özelinde defans hattımızın bizi aldatmasına izin vermemeliyiz. Çünkü Alanyaspor hücum bölgesinde organize olamadı. Agresif değildi. 3. Bölgeye topu aktaramazken, aktardığı ender anlarda da çoğalamadı. Dolayısıyla her ne kadar Hoca ‘’Stoper almadan idare edebilirim.’’ dese de ben Şampiyonlar Ligi için stoperlerimize %100 güvenemiyorum.
Nagatomo her zaman ki gibi çalışkandı. İşini en iyi şekilde yapmaya çalıştı. Marinao ise maç boyunca Sinan’a kızmıştır. Yani ben Mariano’nun yerinde olsam çok kızardım. Çünkü Sinan oyunun içinde o kadar çok kayboldu ki Mariano yalnız kaldı ve hücum varyasyonlarına aktif bir şekilde katılamadı.
ORTA SAHA
Bu maçta orta sahamız adına en çok merak ettiğim şeylerden biri “Belhanda” idi. İlk yarıyı saymazsak ikinci yarı “press” gücünü arttıran sahipsiz topları alıp değerlendiren, büyük ölçüde topu doğru bölgeye taşıyan ve mücadele eden bir Belhanda vardı. Bu da Fernando’nun yükünü azaltarak zaman zaman hücum da zaman zaman da defansta daha çok doğru yerde durmasını sağladı. Zaten Fernando “doğru zamanda doğru yerde” olma konusunda usta bir futbolcu olduğu için Belhanda’nın yükünü azaltması Fernando’yu da çok rahatlattı.
Belhanda’nın performans artışı > Fernando’nun performans artışı zincirinin anahtarı tabi ki Emre Akbaba’ydı. Tekniği, şutörlüğü, pas kalitesi, hücuma verdiği katkı Emre’yi tam manasıyla bir anahtar oyuncu yaptı. Sanki geçen sene orta sahada eksik olan puzzle parçası gibi Emre Akbaba…
Üstelik bu orta sahaya Ndiaye gelecek. Yani bu demek oluyor ki rakibe göre veya iç saha dış saha maçlarına göre Fatih Hocam’ın rotasyon imkanı oldukça arttı. Zaten Orta sahan iyiyse defansın ve forvet hattının eksikliklerini toparlayabilirsin. Bu maç özelinde ‘’Forvetsiz Galatasaray’’ buna en iyi örnek oldu.
HÜCUM HATTI
Sinan maç boyunca çizgiye geleceği yerde içe, içe gireceği yerde çizgiye gitti. Yani Sinan’ın pozisyon bilgisi oldukça zayıf. Bence Sinan’ın en büyük eksikliği budur. Bir diğer eksikliği ise ‘’Karar verme’’ özelliği. Ne zaman nerede pas vermesi gerektiğini tartamıyor. Ayrıca ‘’zamanlama’’ konusunda da sorunlar yaşadığını söylesek yanlış olmaz. Buna rağmen biraz futbolun da şansıyla bir gol ve bir asist yaptı. Yani demek ki üzerine biraz daha koysa ‘’İşte bu Sinan’’ diyeceğiz. Ancak Sinan için zaman yok artık. Çok bekledik be çocuk, artık bizi bekletme…
Sol tarafta ise gözümün pasını silen bir Onyekuru vardı. Bence çok önemli bir kumaşı var. Yeri geliyor çizgiye iniyor. Yeri geliyor içe girip sahte forvet oluyor. Üstüne üstlük geri gelip press yapıyor. Ne yazık ki sezon sonunda zor ayrılacağız senden Onyekuru…
Ben Fatih Hocam yerinde olsam Garry sakatlıktan döndüğü zaman onu sağ tarafa koyar solda Henry ile devam ederim. Tabi Feghouli ve Sinan bu nokta da rotasyon oyuncusu olacak. Ah Feghouli ah… Neyse…
Eren Derdiyok, ama bizim derdimiz çok.
Eren çok iyimser, bir şeyler de yapmak istiyor ancak bizim oyunumuzun futbolcusu olmadığı çok açık. Üstüne zaten yetenekleri de sınırlı. Dolayısıyla acil forvet diyor ve dua ediyoruz. Forvet konusu bu yüzden çok önemli. En azından Gomis kadar kaliteli bir forvet almak bu zaman kadar yönetimin yapmış olduğu tüm faydalı transferleri anlamlı hale getirecek. Ama beklenen açıklama maç sonrasında geldi. Forvet kesinlikle alınacak. Umarım alınacak kişi Gomis’i unutturur. Bu arada ‘’Yolun açık olsun Gomis…’’
GELECEĞİMİZ
Yunus Akgün’ün duruşu, dönüşü, topu alışı, verişi ben “futbolcuyum” diyor. Biz zaten buna yetenek diyoruz. Ben Yunus’u izlerken mutlu oluyor ve onun kadar heyecanlanıyorum. 57. Saniye de asist yapması da ona öz güven konusunda kendisine katkı verecektir. Çok güzel asistti be Yunus…
Ben Yunus’tan çok ümitliyim. Umarım kendi üzerine koyar ve değişmez. Aynı şekilde Hocam’ın bir diğer prensi de Ozan Kabak… Bir iki pozisyonda bile varlığını hissettirdi Ozan… Ne demiştik ‘’ Sizi buraya getiren yeteneğiz, burada tutacak olan ise karakterinizdir’’… Bunu unutanların sonunu hali hazırda görüyoruz. Siz bu sözü asla unutmayın çocuklar.
KAPANIŞA DOĞRU
Hocam bu kadar imkansızlık içerisinde kendi kadro mühendisliğini konuşturuyor. Geçen sene 14 oyuncu ile mücadele ederken şimdi 3 kulvarda koşturacak bir kadro kurmaya çalışıyor. 2 forvet isteğinin olduğunu söyledi. Ama ben tercihimi kaliteli 1 forvet kaliteli 1 stoperden yana kullanmak isterdim. Galatasaray’ımız için en iyisi neyse o olsun.
Yazının sonlarına gelirken Hocam’ın bahsettiği birkaç önemli noktaya değinmek isterim.
Duyumculuk adı altında ‘’Onunla anlaştık, bu geldi bile, jetler kalktı, uçaklar indi’’ diyen insanlara prim vermememiz gerekiyor. Hoca bunu kaç defa ifade etti. Galatasaray gibi bir markanın transfer süreci ne olduğu bilinmeyen 3-5 kişinin elinde oyuncak olmamalı. Eğer siz onlara itibar etmezseniz onlar da yazmaz, çizmez ve prim yapamaz. Bu konuda belki Galatasaray muhabirlerinin de eksikliği vardır…
Bir diğer konu ise Fatih Hoca’nın “Gelenlerde ve gidenlerde sorumluluk bende. Bir eleştirisi olan varsa bana yapsın” sözü de benim için önemli. Biz taraftar olarak illa ki birilerini takımda görmek istiyoruz. Veya tam tersi görmek istemiyoruz. Ancak burada ‘’Ekonomik durumu, oyuncu profillerini, oynamayı istediğimiz oyunu, takım uyumunu, takımın mental durumunu, Uefa kriterlerini ve Galatasaray’ı ‘’ bizden daha iyi bilen bir adam var orada. 45 yılını futbola vermiş ve bu senelerin içinde en büyük başarılarını Galatasaray’da kazanmış ve hayal edilmesi güç olan başarılar elde etmiş birisi var orada; O da Fatih Terim…
Hayatta en sevmediğim şey “Biat etmek”tir. O yüzden bunun adı biat değildir. Bunun adı Hoca’na güvenmektir, inanmaktır. Ha güvenmeyen ve inanmayan var ise saygı duyarım. Neden güvenmediğini de ayrıca tartışırız. Ki keza yazımın bazı bölümlerinde de “Fatih Hocam’ın yerinde” olsam diyerek farklı fikirlerimi de ilettim. Biatçı değil Galatasaray’lıyız.
Son olarak “Alt yapımızın başına önemli isim getireceğiz. Orayı dünya çapında bir yer haline getirmemiz lazım” mesajı da Fatih Terim’in bir günü kurtaran bir teknik adam değil, bir proje adamı olduğunu da ispatlar nitelikteydi.
Hoş geldin Ndiaye diyerek yazımı bitiriyor, hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.
http://twitter.com/allahkitaphagi