Bir de Buradan Bakalım
Oldukça detaylı ve uzun bir yazı olacak. Umarım sıkılmadan okursunuz. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı Porto deplasmanı öncesinde evinde BB Erzurumspor’u ağırladı. Genel kanı, takımın seyircisi ile birlikte coşarak ilk yarıda işi bitirip bir an evvel aktif dinlenmeye geçeceği yönünde idi. Fakat beklendiği gibi olmadı. Bunları bölüm bölüm inceleyelim.
İlk Yarı
İlk yarıda daha çok rakibi üzerine çekerek savunmanın bireysel hatalar yapmasını sağlamaya yönelik bir taktik ile sahaya yayıldı Galatasaray. Oyuncular Özelinde Dikkat Çeken Önemli artılar ve eksiler. Benim dikkatimi çeken önemli detaylar şunlardır.
Öncelikle eksi olarak gördüklerimden başlayayım:
- Mariano, son çizgiye inmeme konusunda adeta inat ediyor gibiydi. Tam 4 erken orta yaptı. Yüzü kendisine dönük savunma tarafından hiçbir tehlike oluşturmadan savuşturuldu. Oysa ki son çizgiye inme rakipler açısından karşılama anlamında birçok zorluğu da beraberinde getirir. Söyle açarsak;
- Son çizgiye inen bir bek oyuncusu, rakibinin yüzünü kendi kalesine doğru dönerek savunma yapmasını sağlar.
- Olası bir ters vuruş ihtimali çok yüksektir.
- Yüzü kalesine dönük savunma oyuncularının ters ayakta yakalanma ihtimali artar.
- Rakibini adam ve alan paylaşımında hataya zorlar.
Evet, erken yapılmış bir orta bizleri tüm bunlardan mahrum bırakır. Ve aynı zamanda takıma ekstra koşu mesafesi bindirir. Hücumdan savunma aksiyonuna geçiş sebebiyle, tüm takım tehlike bölgesinden savunma setine dönmek zorunda kalır. Hem zaman kaybeder hem de takım tekrar topu ele geçirmek için yeniden pres yapmaya başlar ve enerji kaybeder. Bazen çok basit gibi görünen detaylar çok ilginç sonuçlar doğurur.
- Garry Rodrigues’in, oyunun kaderine etki etme ve tabela yapma arzusunun bazı zamanlar takıntıya dönüştüğünü gördük. Ceza sahası içinde 4 takım arkadaşı varken kaleye cılız bir şut atması bu takıntı açısından oldukça keskin bir örnektir.
- Feghouli’nin bir türlü form tutmaması artık herkesin ortak kanaati. Yalnız oyun içerisinde oyuncu özelinde bazı önemli nüanslar yakaladım. Şöyle sıralayalım:
- Arkasında ligin en hücumcu beki ile oynayan Feghouli, atak aksiyonu esnasında sıklıkla çizgiye paralel hareket ederek geriden gelen Mariano’nun önünü kapatıyor.
- Fiziksel olarak fit olmaması sebebiyle çok rahat top kaptırıyor.
- Takım rakibin üstüne bölgesel pres ile gidip hataya zorlarken savunma aksiyonu esnasında konsantrasyonunu sık sık kaybederek fauller yapıyor ve pres devamlılığını engelliyor
- Yine fiziksel durumundan ve konsantrasyon sıkıntısından dolayı savunma hamlelerinin hemen hepsinde rakibin gerisinde kalarak arkadan müdahale ediyor. (Ligimizde Galatasaray’a karşı ne kadar kolay kartlar kullanıldığını anlatmaya gerek görmüyorum.) Bu konuda karta açık bir oyunu var.
- Kendisi ortalama üstü bir zekaya sahip olduğu için savunma aksiyonu içerisinde kurnaz davranıp sık sık içeri – yani kalabalık olan- doğru girerek kendisini gizliyor.
- Özellikle bir pozisyona ve ardından devam eden hatalar zincirine dikkat çekmek istiyorum. 76. dakikada sol çizgiye yakın bir yerde Feghouli faul bekledi. Hakem vermedi. Hemen akabinde yerden kalktı ve takım savunmasına katkı vermesi gereken alanda önce rakibin üstüne gitti, sonra Ndiaye’nin kapattığı adamı marke etmek üzere ona yöneldi. Ardından tekrar vazgeçip topla gelen rakibine yönlendi. Şimdi diyebilirsiniz ki bu tip aksiyonlar her pozisyonun içerisinde olabilir. Fakat özellikle takım savunmasında ciddi koordinasyon ve konsantrasyon isteyen bir iştir. Sizin yöneldiğiniz bir adam varsa ona yakın olan takım arkadaşınız bile başka oyuncuyu kapatmaya yönelik hamle yapar. Siz şayet ondan devir aldığınız markaj işini bırakıp tekrar başka yöne yönelirseniz takım sizin bıraktığınız adam üzerinden tehlikeye maruz kalır.
- Emre Akbaba. Taraftarın yeni gözbebeği. Yaklaşık 3 haftadır en az skora olan katkısı kadar dikkat çeken bir durumu vardı. Sık sık da dile getirildiği üzere:
Fiziksel olarak hazır olmaması, kırılgan bir yapıya sahip olmasına sebep oluyor. Birçok pozisyonda çok etkili şutlar atabilecekken, atamıyor. Kullandığı kornerler ön direkten öteye geçemiyor. Tabi ki bunlar anlayışla karşılanabilecek eksiklerdir. Kariyerinin hiçbir döneminde bu kadar sık ve yoğun bir tempo görmemiş olan Emre, kısa süre içerisinde çok yıpranmış ve bunun neticesinde sakatlanmıştır. Bu satırları yazarken ilk devreyi kapattığı söyleniyordu.
Bir de Emre Akbaba gelmeden önce başta twitter olmak üzere birçok platformda Emre’nin hem 8 hem de 10 bölgelerini alternatif altına alabileceği sık sık dile getiriliyordu. Sanıyorum şimdiye kadar ortaya koyduğu performans ondan bir 8 numara olmayacağı konusunda yeterlidir. Oldukça etkili ve efektif bir hücum oyuncusudur Emre Akbaba.
- Eren Derdiyok: Bu yaşıma kadar aslında yapması gereken şeyleri yeni öğreniyor gibi bir intiba bırakıyor izleyenlerde. Defansın arasına doğru yaptığı koşuda çok akıllıca savunmayı şaşırtmayı başardı ama kötü top kontrolü sebebiyle kendisinden sadece bir “tip” uzakta olan golü, kontrol hatası sebebiyle yapamadı.
- Emre Akbaba’nın sakatlığından sonra oyuna giren Fernando, o dakikaya kadar takımın oynamaya çalıştığı oyun anlayışını tümüyle değiştirdi. Çoğu zaman yaptığı başarılı hamleler ve basit oyunuyla taraftarın dikkatini çekmeyi başaran Fernando’nun girişiyle beraber takım tamamiyle öngörülebilecek bir yapıya büründü. Artık o an itibariyle ya rakip savunmanın bireysel bir hatası ya da duran toplardan bulacağımız bir gole kalmıştı galibiyet umutlarımız. Ve bir diğer umudumuzu adı ise meşhur devre arası, soyunma odası kültü “Fatih Terim effect” idi.
Evet takımı çok fazla eleştirdik. Peki bu takım hiçbir şeyi mi doğru yapmadı? Tabi ki hayır. Belki çok iyi bir oyun oynamadık ama bu maçta puan kaybetmemizin önüne geçen de önemli isimler ve onların hamleleri vardı. Bunları da sıralayalım:
- Donk, defansif orta saha mevkisinde hakikaten fark yaratan bir oyun sergiledi. Savunmadan topla çıkışlarını neticesinde arkadaşlarına 4 net ara pası verdi. Bunlardan 3 tanesi takım arkadaşlarımı kaleci ile karşı karşıya bıraktı. Şu görüntüsü ile oynamak istediğimiz oyuna en uygun defansif orta saha bence Ryan Henk Donk.
- Topla geriden çıkan bir stoper yahut defansif orta saha oyuncusu bizlere ne gibi avantajlar sağlar?Topla çıkan bir stoper ya da defansif orta saha, öncelikle rakibin santrforu ile forvet arkası (ikili santrfor oynuyorsa bu iki santrfor) arasındaki bağı koparır.
- En kötü ihtimalle takımı karşılayacak olan orta sahalardan birisinin kendi üstüne gelmesini sağlar. Kendisine çektiği oyuncunun açığını kapatmak amaçlı diğer oyuncular da kaymalar yapmak zorunda bırakır.
- Ayağı gayet düzgün olan Donk, oyunu geriden görmenin avantajı ile kimi zaman savunma arkasına, kimi zaman bek-stoper arası koşulara ve kimi zaman da bindirme yapan bek oyuncularına attığı paslarla özellikle ilk yarıda rakibi çokça zorladı. Buna tedbir almak isteyen rakip takım oyunu daha geride karşıladı.
- Ve tabi ki takımın en çok isteyeni, Badou Ndiaye. Bence ligin açık ara en komplike ve tesirli futbolcusu. Herkesin açığını kapatan, hem 6 hem de 8 bölgesinde aynı etkili performansı veren takımın motoru… Erzurum maçında yine muazzam bir oyun takibi ile savunmanın tam merkezine doğru yaptığı dalış ile gole çok yaklaştı. Ve en çok aklımda kalan pozisyonu, sağ çizgiye yakın bir bölgeden dripling ile takımı öne doğru çıkarmaya çalışırken Mariano’nun ona yardım etmek yerine bindirme yapmasına verdiği agresif tepkiydi.
- Ömer Bayram’ın isabet konusuna takılmadan denemesi de maçın önemli artılarından biriydi.
İkinci yarıda takım oldukça kısır bir hale büründü. Hocanın elinde seyri değiştirecek ciddi alternatifler olmaması, bu maç da tekrar göze battı. Kısa kısa görseller eşliğinde oyunun özeti:
Galatasaray, hücumlarını dengeli biçimde kanatlara yayarak oynadı.
Galatasaray’ın ve Erzurumspor’un girdiği gol pozisyonları birbirine oldukça yakındı. Ki bu ev sahibi takım için ciddi anlamda bir soru işareti oluşturur. Hatırladığınız üzere neredeyse 7-8 dakika kadar aralıksız kendi yarı alanımızda savunma yaptık.
Görselde de gördüğümüz üzere Galatasaray aslında oyunu oldukça ileride oynadı fakat efektif ve sonuca tesir edecek bir oyuncusu olmaması sebebiyle bu önde oyundan netice alamadı.
Ve son söz. Takımda müthiş bir dalgalı performans durumu söz konusu. Aynı takım bir maçta rakibini eze eze kendi oyununa tedbir almak zorunda bırakırken, bir sonraki maçta reaktif, tepki veremeyen oldukça sıradan bir takıma dönüşüyor. Bu durum Fatih Terim takımlarında alıştığımız bir özellik değildir.
Yazımı temennim ile bitirmek istiyorum.
Galatasaray taraftarı için hücum futbolu ve kendi oyununu rakibe kabul ettirmek birçok zaman puan veya planlardan önce gelir. Umarım futbolcularımıza bunu anlatabilecek bir ortam var olur. Porto deplasmanından güzel sonuçlarla dönmek dileğiyle. Hoşçakalın.
Not: Bugün oldukça uzun bir yazı yazdım. Buraya kadar bana sabreden herkese teşekkür ediyorum.
Twitter: http://twitter.com/hykmet