Şampiyonlar Liginden elendikten sona sonra devam ettiğimiz Uefa Kupası serüveninin ilk karşılaşmasını dün akşam Benfica’yla kendi sahamızda oynadık.
Maç öncesi inanmışlık üst safhadaydı. Bir kaç gün önce lig de Trabzonspor’a karşı oynanan futbol ve alınan üç puanla birlikte umutlar artmıştı. Bu inanmışlıkla sahaya çıktık. En son oynadığımız maçın 11’ine göre değişen tek isim Donk yerine forma giyecek olan Fernando’ydu.
Maça, bu senenin klasik dizilişi olan 4-3-3 ile başladık. Kalede Muslera, birinci bölgede Linnes, Luyindama, Marcao, Nagatomo, ikinci bölgede Fernando, N’diaye, Belhanda, son olarak üçüncü bölgede ise Onyekuru, Feghouli, Diagne.
Saha avantajımızla beraber seyirci desteğini de arkamıza alarak maça baskılı başladık. Tıpkı Trabzon maçının sisteminde ki gibi, iki stoperimiz Luyindama ve Marcao’yu öne itip üçüncü bölgenin en ucunda ki Diagne ile arada ki mesafeyi daraltarak baskı kurmaya çalışıyorduk. Bu baskıyla beraber oyunu rakip sahada oynayıp gol kovaladığımız dakikalarda, gelişen bir Benfica atağı sonrası verilen uydurma penaltıyla golü kalemizde görüp 1-0 yenik duruma düştük. Golün şokunu kısa bir süre yaşayan takımımız seyircimizin de desteğiyle tekrar yüklenmeye başladı. Yüklendiğimiz bu dakikalarda Belhanda takımın pas yükünü çekip ofans hattını beslemeye çalıştı. Özellikle Onyekuru’yla iyi toplar götürdük. Lakin; bu oyuncumuzun bencil futbolu ve futbol aklından uzak hareketleri takımın sonuca gitmesine engel oldu.
İlk yarıyı yediğimiz uydurma penaltı golüyle kapattıktan sonra, devre arası Fatih Terim’den gazı alan takımımız daha inanmış bir yürekle sahaya çıktı. Bu hırsın meyvesini de 54. dakikada Nagatomo’nun sol taraftan içeri kestiği toptan Luyindama’nın kafasıyla beraberlik golle almış oldu. 1-1
Beraberlik golüyle sevinen takımımız galibiyet için yüklenmek istese de bir türlü beklenen futbolu sahaya yansıtamadı. Bunun neticesinde de attığımız golün on dakika sonrasında, Benfica takımının geriden şişirdiği bir topla birlikte Marcao’nun pozisyon hatasını iyi değerlendiren Seferovic tam bir golcü örneğiyle karşımıza çıkıp uzak köşeye yaptığı plase vuruşla takımını 2-1 öne geçirdi.
Kendi evimizde yenilmekten daha çok takımın kötü futbolu taraftarı üzdü. Bana göre bizim oyun sisteminin en kilit mevkileri iki kanat bekimiz ve iki stoperimiz. Bu adamları ne kadar öne çıkatabilirsek ileri bölgemizde bir o kadar etkili olabiliyoruz. Oyun planımızın temel noktası, ayakları iyi olan iki stoperimizi mümkün olduğunca ileri itip en uç bölgeyle aradaki mesafeyi kısaltmak ve ofans kanatları içeri sokarak kanat beklerimizi onların arkasından çizgi üzerine bindirerek pozisyon aramaktan geçiyor. Benfica dersini çok iyi çalışmış. Maç boyunca ne Linnes’in ne de Nagatomo’nun ofansa bindirmesine müsaade etmediler. Top kanada bindiği an da ikili üçlü sıkıştırmalarla alanları daraltıp baskı uyguladılar. Durum böyle olunca ne Feghouli, ne Nagatomo, ne de Linnes etkili olamadı. Bir tek Onyekuru bireysel çırpınışıyla pozisyonların içinde yer almak istedi. O da kısıtlı futbol aklıyla ilerde çabalayıp durdu.
Özellikle sol bek Grimaldo ve orta sahanın beyni Pizzi’nin oynamayışı bizim için avantajdı. Maalesef bu avantajı lehimize çeviremedik. Maç öncesi yaptığım yorumlarda, Grimaldo yerine forma şansı bulan Riberio’nun defansif zaafiyeti olduğunu, bu oyuncunun üzerine oynarsak kesinlikle golü bulacağımızı yazmıştım. Nitekim Luyindama ile bulduğumuz kafa golünde oyuncunun defansif eksiği ön plana çıktı, kalelerine giren gole engel olamadı.
Maç boyunca Onyekuru’yu en az kendi kadar çabuk ve süratli olan Corcia’yla eşleştirip durduk. Sol bekleri Riberio, Corcia’ya göre çok daha ağır bir oyuncuydu. Maç içinde Feghouli ve Onyekuru’nun yerleri değiştirilseydi eminim ki daha efektif bir ofans hattımız olurdu. Riberio’nun eksik yönünü ikili üçlü sıkıştırmalarla kapatıp sağ tarafta oyun kurmamızı engelleyen Benfica takımı, bizi sürekli sol tarafta oynamaya mahkum etti.
Sonuç olarak, duran top haricinde pozisyona bile giremeden maçı bitirdik. Bu bağlamda herkesin eleştirmeye başladığı ve kafalarda soru işareti oluşturan Diagne’yle alakalı çok fazla yorum yapamıyorum. Adama top taşıyamadık çünkü. Rakip stoperlerin arasında kendi kendine çabaladı durdu. Bir de, oyuncu süratliymiş gibi ha bire önüne önüne top attık. İleri uçta Diagne yerine Dany Welbeck olsa eyvallah diyeceğim. Lakin; bu adam süratli ve sprinter bir adam değil ki. Adama yanaşıp oynamak varken neden sürekli koşturmaya çalışıyoruz ki? Bu oyuncuyu kaliteli oyuncu. Zamanla da kalitesini kanıtlayacaktır. Önemli olan Diagne’yle nasıl oynayacağımızı oturtmak. Sistem oturdukça gerisi gelecektir…
Bunun dışında yazacaklarım bireysel performanslar üzerine olacak. Geldikleri günden bu yana Soso ve Belhanda’nın inişli çıkışlı performansını yazmaktan usandım. Bu iki oyuncunun en büyük sıkıntısı istikrarsız olmaları. Özelikle Belhanda bu konuda üst seviyededir. Daha bir kaç gün önce harika bir Trabzon maçı oynamış, Benfica maçının ilk yarısı yine iyi oynamış ve orta sahada pas trafiğinin içinde olmuş bir oyuncu, ikinci yarıya çıkıyor, en oynaması gereken maçın 46. dakikasından itibaren ortada yok. Yahu bu nasıl bir kafa yapısıdır? Ben çözemedim, çözen varsa dinlerim…
Gelelim maçın en verimsiz ve sezonu faydasızlığıyla geçiren adamına. Bu isim kim? Bir çoğunuzun da tahmin ettiği gibi, FERNANDO. Bu oyuncumuzun görevi nedir? Stoperlerimizin ÖNÜNDE DURUP rakibin gelişen ataklarında çapa görevi görmek, top bizdeyken oyun akışlarında boşa çıkıp top alarak oyunu yönlendiren ilk isim olmak ve önünde oynayanları ileri ittirmek olmalıyken, Fernando maç boyunca nasıl oynadı? 90 dakika boyunca yaptığını aynen yazıyorum; iki stoperin arasına girip top alarak oyun kurmak istedi, rakip ataklarda da başı kesik tavuk gibi ortada dolanıp durdu. Bana göre oyunun kitlenmesinde baş oyuncu Fernando’ydu. Maç yazımıza başladığımız ilk satırlarda oyun planımızın nasıl olduğunu yazmıştım. Oyun planımızın en başında, ayağı iki stoperimizle geriden oyun kurmak ve takımı öne ittirmek vardı. Dün akşam böyle oynayabildik mi? Hayır. Böyle oynayamamızın nedeni, Fernando’nun sürekli Marcao ve Luyindama’nın arasına girerek oyun kurma çabasından kaynaklandı. Geride ki oyuncularımızın ayakları zaten iyi. Sen boşa çıkıp top alsana, ikinci bölgede kalabalık olmamızı sağlasana neden ha bire defansı üçleme sevdası çekiyorsun… Bu olaya bir de N’diaye’nin kötü performansıyla Belhanda’nın yarım devrelik bitik performansı eklenince ikinci bölgemiz tamamen Benfica’nın oyuncularına teslim oldu.
İstikrarsız oyuncularla, Bir varmış Bir yokmuş durumu kaçınılmaz oluyor maalesef…
Sene sonu yapılacak ilk iş, ikinci bölgemizin komple yenilenmesi olacak sanırım. Fatih Hoca da, bunun sinyallerini zaman zaman veriyor.
Dün akşam özelinde naçizane gördüklerim bu şekilde.
Bu maç kötü oynadık bir daha ki maç daha kötü de oynayabiliriz, çok daha farklı bir Galatasaray da izleyebiliriz. 2018 -2019 senesinin Galatasaray’ı böyle. Bir an önce Benfica maçını geride bırakıp Kasımpaşa maçına odaklanmalı. Yapılan yatırımın geri dönmesi ve ayakları yere daha sağlam basan bir Galatasaray için lig çok daha fazla önemli.
”Galatasaray’ın adının olduğu her yerde umut vardır” deyip yazımızı sonlandıralım.
Saygılarımla
Umut COŞKUN
twitter: https://twitter.com/emana312
Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom