Hafta içi Şampiyonlar Liginde iki kez iki farkla geriye düştük. Maçtan zerre umudumu kesmedim. Bu maçta 1-0 geriye düşersek diye ödümün kopmadığı an yok. Hatta sevgili http://@DoguTribunUstkardeşimin de yazdığı gibi 1-0 öne geçtiğimizde bile içim rahat değildi. Evet, tribünler, zemin, rakibin oyun tarzı televizyon başındaki insanların bile motivasyonunu etkiliyor. Fakat bu maça da 3 puan verildiğini unutmamak lazım. Belki de Şampiyonlar Ligi motivasyonunu fazla yüklemenin sıkıntılarını yaşıyoruz.
Eti Budu Belli Takım
Böyle maçlar için takımı motivasyonundan önce rakip analizini ön plana çıkarmak lazım.
– Bu takım nasıl hücum ediyor?
– Duran topları nasıl kullanıyor?
– Savunma duran toplarındaki zaafları nedir?
– Kalecilerinin üstün ve zayıf özellikleri nedir?
– Oyuncu analizi v.s…
Bu maç temposunda bunların hepsini Okan Buruk tek başına yapamaz. Bu yüzden güvenebileceği bir ekibi olmalı. Ve bu ekip bu maçın haritasını Okan Buruk’a vermeli. Aksi durumda kısıtlı antrenman süresini sadece kadro seçmek ve çıkın oynayın demek için kullanırsınız.
Bugün De Böyle Oldu
Bugün Davinson, Zaha ve Abdülkerim’den yoksun olarak çıktık mücadeleye. Eksikler asla bahane olmamalı. Ancak bu maç tam da ikisine de çok ihtiyaç duyulan maçlardandı. Topun bizde daha çok kaldığı bir oyunda sol stoperin daha teknik, hücum düşünen bir oyuncu olması önemli. Oyunu hızlandırmada katkısı olabilirdi. Davinson zaten her dokunuşu ile hücum düşünen bir stoper… Diğer yandan Zaha da tam bu maçlar için anahtar oyuncu. Bireysel olarak rakip sağ bekini hırpalayacak. Baskıyı üzerine çekecek ve diğer arkadaşlarına alan açacak. Bu eksiklerle çıkılan kadroya da “çıkın oynayın” denmiş adeta. Çünkü tamamen doğaçlama bir oyun izlemiş olduk.
– Ya kaliteli ayaklardan birisi devreye girecek ya duran toptan gol atacaksınız ya rakip kaleci ya da savunma sakarlık yapacak. (Ki bunun için hızlı bir oyun, sert bir baskı kurmuş olmanız lazım.)
-Belki bekleriniz sıfıra inecek ve öldürücü toplar atacak. (Boey ilk yarı çokça zorladı ama verimsiz hücumlardı. Kazımcan’ın performansı ise tam bir hayal kırıklığıydı.)
Bugün duran topların çoğunu da kötü kullandık. Ziyech kornerlerin hepsini aynı noktaya ortaladı. Ve kaleci her defasında bu topları aldığı gibi devamında da hızlı ataklar başlattı.
İkinci Yarıdan Nağmeler
Kazımcan o kadar kötüydü ki Okan Buruk onu devre arası oyundan aldı. Ancak ilginç şekilde Angelino değil de Barış Alper’i tercih etti. Sanırım yerli sınırı böyle bir maceraya yol açtı. Kazımcan’ı anlayamıyorum. Geçen sezon iki sorunu vardı. Çabuk sakatlanıyor ve tecrübesi yoktu. Bunun dışında özellikle atletik yönü ve mücadele gücü ile öne çıkıyordu. Basit toplarda ise güvensizlik yaşamıyorduk. Ondan bu sene geçen sezonun üstüne çıkmasını beklerdim. Aksine dublörü kadar bile sahada yok. Geçen sezona biraz yaklaşsa hep oynayıp güven kazanmasını isteyeceğim. Ama bu şartlarda işi çok zor…
İkinci yarı başında çıkan diğer oyuncu ise Tete’ydi. Tete ilk Molde maçında oyuna girdiğinde geniş görmeye çalışan ve daha çok takımı düşünen bir profil gibi gözükmüştü. Ancak sonraki süreçte aklını golle bozduğunu görüyoruz. Bir değil kaçıncı defa benzeri pozisyonda çok daha müsait arkadaşı varken dar açıdan vuruş denedi. Gol tabii ki güzel de bir kanat oyuncusu için ancak asist de güzel kardeşim. Bunu anlayamayan 25 Milyon Euro değerli oyuncu mu olur?
Nihayet Goller
İkinci yarı gelen değişiklikler sonrası açıkçası daha da çekindim. Çılgın hücum etmeye çalışıp daha çok yediğimiz kontralar sonrası dağıldığımız maçlar var. Ancak uyutucu maçta kimse uyanamadı. Ve futbolun tanrıları oyunu sahasında kabul eden takımı cezalandırdı. Mertens’in şutunu tamamlayan sonradan oyuna giren Bakambu kontratının ilk puanını kazandırdı. Yaz dönemi çok eleştirdim. Bayern maçında attığı gol ve bu gol sonrası biraz umutlandım. En azından Gomis kadar katkı vermeli. Bunu artı bir sayalım… Mertens’in her takıma aynı ciddiyetle yaklaşımı, oyuna girdikten sonra yay etrafında aldığı konumu maçın çözülmesindeki etkenlerden. Sonrasında Ziyech’in attığı füze ise tam usta işi… Bitik halde geldi. Katkı yaptı, hemen maçlar kazandırdı ve sakatlandı. Tekrar sahalara döndü ve çok acayip dokunuşlar yapıyor. Henüz form tutmadan bunu yaptıysa sonrasını düşünemiyorum…
Hakemler
Volkan Bayraslan maçın ilk dakikalarında tutarsız faul kararları verdi. Her iki takım lehine de aleyhine de… Sonra Torreira’ya ağır bir sarı kart verdi. Daha ağırını yapan Musampa’nın faulünü kartsız geçiştirdi. Kazımcan’ın ceza sahasına doğru soldan akan Erencan Yardımcı’ya yaptığı kartlık faulü vermedi. Hareketin devamındaki temas için penaltı diyenler var ama bence Kazımcan’ın ayağı kaldığı yerden devam ederken Erencan temasla düşüşünü sürdürdü. Penaltı ağır bir karar olurdu. VAR’ın ceza sahası dışındaki pozisyona müdahale edemeyeceği açık. İçerideki pozisyon için verdiği karar ise bence doğru.
Maç 2-0’ken Vukoviç’in ceza sahasında yaptığı vuruş sonrasında Bakambu’nun bir darbesi var. Bence bu pozisyon Pendik lehine penaltı olarak değerlendirilmeliydi. VAR bu konuda devreye girmeliydi. Daha önce Ghezzal’in İcardi’ye yaptığı faule benziyor. Ancak orada İcardi vuruşu henüz tamamlamadığı için darbenin yeri ve sertliği açısından penaltı ile kart olmalıydı. Burada vuruş bitmişti… (Vukoviç’e yapılan hareketten önce el varmış. video görüntüleri sonradan çıkınca twitterda yazıya dokunamadım. El olduğu için penaltı olmaz. Hakem VAR’dan gelen bilgiyi vücut dili ile aktarmalı, yayıncı kuruluş görüntü atlamamalıydı.
Yavaş Oyun
Bu tarz rakiplere karşı yapacağınız son şey yavaş oynamak. Bugün Abdülkerim ve Davinson Sanchez’in yokluğu bu açıdan elimizi daralttı. Geçen sezonun kahramanı Nelsson’un da artık ortaya çıkan yavaş oyun kurma defosunu bir kez daha ortaya çıkardı. Sezonun en zor periyoduna girerken Abdülkerim ve Davinson’un yoklukları oldukça can sıkıcı. Özellikle Kopenhag maçında mutlaka sahada olmaları gerekiyor.
Herkes Bir Yana Torreira Bir Yana
Evet, bugün kazandık ama takımın çoğu kötüydü. Tek tek analize o yüzden gerek yok. Yalnız Torreira her açıdan kalitesini sahaya yansıtan tek kişiydi. Rakip Bayern olsun Pendik olsun fark etmiyor. O her topu kapmak ve en doğru şekilde kullanmak istiyor. İşte bu kısa motivasyonun felsefesi uzun vadeli performansın anahtarı. İlk Manchester United maçı dışında hayran olmadığım tek maç hatırlamıyorum. Teşekkürler Küçük Dev Adam Torreria! (@LTorreira34)
Sonsöz
Lig uzun maraton derbileri 6 puanlık sayabilirsiniz belki. Ama diğer tüm maçlar 3 puan… Bir maçı daha çok ciddiye almak diğerine almamak Galatasaraylı futbolcuya yakışmaz. Yarın öbür gün bir puan için tekmeye kafa atacağınız maçlar gelecek. Hazır rakip zayıfken bu kadar karaktersiz oynanır mı? Bugünü şans hanemizle kurtararak yolumuza devam ediyoruz. Oysa Avrupa’da dağılan rakiplerimizi iyice umutsuz hale düşürmemiz lazım. Avrupa’da rahat hareket etmek istiyorsak içeride hep bir maç önde olmalıyız. Zayıf rakiplere asla ama asla puan kaybetmemeliyiz. Galatasaray’la kalın!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/