Bu Şampiyonluk Kimlere Gelsin?

0
1448
Fatih Terim ve Florya

En çok neyi seviyorum biliyor musunuz? Şampiyonluktan sonra stadyumun sarı kırmızı yangın görüntüsünü… Yollarda sarı kırmızı formalı insanlar, her yerde bayraklar, sıkışan trafik bile sarı kırmızı…

Bu şampiyonluk hem 19.05.2019 gibi Galatasaray’ın kuruluş yılını bize hatırlatan hem de Türkiye için tarihsel önemi büyük bir gün olan, Atatürk’ün Samsun’a çıkışının yüzüncü yıl dönümüne denk geldi. Bu vesileyle herkesin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını kutlarım ama Galatasaraylıların bayramını bir başka kutlarım. Ya finalin bu sezon en çok çekiştiğimiz Başakşehirspor ile maçımıza denk gelmesine ne demeli…

Çok değişik bir sezon oldu. Acılar, mücadele ve sevinçle dolu. Kitap yazsan yazılır, film ya da belgesel çeksen yine olur. Ben bu hikâyeyi kısa bir makalede toplayayım dedim ama öyle bir sezondu ki kalemim dur(a)madı… Yazı gözünüzü korkutmasın, aktörü olduğunuz hayatı hep birlikte gözden geçiriyoruz. Zevkle yazdım, zevkle okuyunuz efendim. Buyurun:

Sezonun Hikâyesi

Evet, geçen senenin şampiyonu olarak, eldeki şampiyon kadronun çoğunu transferini son gününe kadar koruduk. Süper Kupa’da ilk VAR muamelesini görsek de rakiplerin kadrolarının yetersizliğini görüp devreye kadar kendimizi lider götüreceğimize inandık. Transferin son gününde yollarımızı ayırdığımız Gomis’in yerine kimseyi alamayınca Eren ve Sinan’a güvenerek yola çıktık. Ligde işler istediğimiz gibi gitse de Avrupa’da gitmedi. Bu sezonun çıkarılabilecek en büyük dersi belki de buydu. Her şeye rağmen Fenerbahçe maçına kadar deplasmandaki Malatyaspor ve içerideki Bursaspor maçında olanlara rağmen işler kötü gitmedi. Fenerbahçe maçı içinde ve maç sonunda yaşananlar, sonrasında eklenen cezalar Galatasaray’ı oldukça zorlamasına rağmen Galatasaray her seferinde kafasını çıkaracak konuma geldi. On üçüncü haftada kadro eksikliğinden ve Hoca’nın tribünde olmasından da kaynaklı iç sahada ilk kez kötü oynadık Konyaspor maçında. Buna rağmen Mariano’nun da kişisel becerisi sayesinde 1-0 öne geçtik. Kötü oynayarak da olsa kazanacağız derken Hüseyin Göçek devreye girdi. Penaltıyla alakası olmayan bir pozisyonda verdiği penaltıda Türkiye VAR tarihine VAR’a çağrılmasına rağmen gitmeyen hakem olarak bir ilki gerçekleştirdi. Ancak VAR’la ağzı kapalı şekilde yaptığı uzun konuşmada kimsenin gözünden kaçmadı. Galatasaraylılar olarak sene başından beri hissettiklerimizin paranoya olmadığını iyice anlamış olduk. Bu maçtan sonra kulübümüzün hakemlerin niyetlerinin sorgulandığı ve VAR kayıtlarının açıklanmasını talep ettiği açıklamalara rekor cezalar gelirken Fikret Orman, Göksel Gümüşdağ ve Ali Koç öncülüğünde 17 takımın tamamının bilgisinin olmamasına rağmen 17 takım adına yayınlanan meşhur “17ler” bildirisi geldi. Bildirinin içinde geçen “Ligimizde her daim hakem hataları olmuştur ve olacaktır. Çünkü insanın var olduğu her yerde hata da işin bir parçasıdır. Dünyanın birçok liginde de hakemlerin performansına bağlı uygulamalar mevcuttur. ” cümleleri ligin son haftalarında yedirilmek üzere rafa kaldırılırken bu sezon oynanan oyunun çok daha büyük olduğunu ortaya koyuyordu.

****

Tüm bunlara sahada karşılık vermeye çalışırken gelen deplasman Beşiktaş derbisinde “hakemlerde insandır, hata yapabilir” diyen Fikret Orman’ın takımı lehine güzel hatalar oluyorken, VAR uygulamasının aleyhte kullanımını komedi sınırlarını zorluyordu. Kabul edelim ki bu maçtan sonra sinirlerimiz bozuldu. Ardından evimizde oynadığımız iç saha maçında Rizespor maçında bireysel hatalarla rakibi 2-0’dan 2-2 ile maç ortak ederken son dakikada Linnes’e yapılan harekette hem hakem hem de VAR heyeti “Üç Maymun’u” oynuyor ve bu sonuçla Galatasaray ligde yedinci sıraya kadar gerilerken, puan farkı da sekize çıkıyordu. On altıncı haftada rakip sekiz puan farkla lider olan Başakşehirspor’du. Bu maçta her iki takım da vasatı aşamadı ancak son dakikalarda Eren’in kaçırdığı gol hepimizin aklında kaldı. Sezonun ilk yarısı devre arasında Başakşehir’e transfer olacak Robinho’nun iki golüne karşın atılan dört golle gelen Sivasspor galibiyeti ile bitti. Alanyaspor ile berabere kalan Başakşehirspor maçının sonucuyla birlikte Galatasaray devreye altı puan farkla ve beşinci sırada giriyor ve malum medyalarda Başakşehirspor şampiyon ilan edilmeye başlıyordu.

Devre Arası, Yeni Yüzler, Yeni Kahraman Adayları ve Ayrılıklar

Devre arasına altı puan farkla geride giren Galatasaray’dan herkes yeni transfer beklerken Galatasaray as kadrodan iki oyuncusuyla yollarını ayırıyordu. Mide bulantısı şikayeti ile Sivasspor maç kadrosundan çıkarılan Serdar Aziz ertesi gün Maldiv’lerden fotoğraf paylaşınca kadro dışı kalırken, oynadığında elinden geleni yapan ama kritik maçlar öncesi takımı yalnız bırakmasından şikayetçi olunan Eren Derdiyok da Galatasaray’ın kadro dışı kalan diğer oyuncusu oluyordu. Derken Rodrigues’de FFP’nin kurbanı oldu ve Arabistan kervanına katıldı. Giden oyunculara karşın yeni santrfor gelmezken Serdar Aziz’in yerine hepimizin hayali olan sol ayaklı stoper Marcao geldi. Herkes Marcao-Ozan tandemi derken, Ozan sürpriz bir transfer gerçekleştirerek 11 Milyon Euro’ya Bundesliga ekibi Stuttgart’a transfer oldu. Ozan Kabak’tan ve Rodrigues’ten gelen para ile birlikte transferde aniden hareketlenen Galatasaray önce Luyindama’yı transfer etti ve yeni tandemin adı Marcao ve Luyindama oldu. Stoper transferini hızlı şekilde çözen Galatasaray sanrtfor transferini hâlâ gerçekleştirememişti. Herkes Marcao ve Luyindama transferinden alınan ışıkla yine bir scout transferi bekliyordu. Ancak devre arası transferleri hem daha pahalı olur hem de takımlarında oynayan oyuncuların satışı bazen astronomik bedellere rağmen gerçekleşmeyebilir ve sonuçta da öyle oldu. Tüm bunlar Galatasaray’ı ligin en golcü oyuncusu Diagne ve Mitroglou tranferine yöneltti. Özellikle Diagne transferinin maliyeti çok tartışıldı.

****

Bu karmaşık transfer döneminde takımdan ayrılması kesinleşen bir oyuncu daha vardı O’da Maicon. Takımdan ayrılması kesinleşmesine rağmen iki maçta daha sarı kırmızılı formayı giyen Maicon transfer sezonu bittikten sonra Arabistan Yarımadası’nın yolunu tutacaktı. Galatasaray zorlu saha ve hava şartlarında oynadığı on dokuzuncu hafta Göztepe maçını VAR marifetlerine rağmen 0-1 kazandı. Bu maç Maicon’un da Galatasaray formasıyla son maçı oluyordu.

****

Alanyaspor deplasmanında yeni stoperler Marcao ve Luyindama ilk kez buluşurken, santrfor pozisyonuna transfer edilen Yunan oyuncu Mitroglou’da Galatasaray’ın yeni gol umuduydu. Maça Alanyaspor’un Yugoslav faullerine hakem tarafından müdahale edilmemesi, Djhalma’nın ilk devre sonundaki sürpriz golü ve puan alma yolunda mücadele eden kaleci Haydar’ın “gizli bir el tarafından yerden yere atılması!” damga vurdu. Bu damgalara Galatasaray yeterince karşılık veremeyince deplasmanda iki puan daha kalmış oldu ve liderle puan farkı tekrar sekize çıktı.

****

Yirmi birinci haftadaki Trabzonspor maçıyla nihayet yeni transfer Diagne ile başlayan Galatasaray ligin flaş takımı Trabzonspor ile oynadı. Sezonun en iyi oyunlarından birisinin oynandığı haftada Trabzonspor lehine çalınmayan bir penaltı pozisyonu üzerinden yapılan algılar sezonun ilk yarısında gelen saldırıların şekil değiştirdiğinin göstergesi oluyordu. Bir hafta boyunca Galatasaray’ın iyi oyunundan bahseden olmadığı gibi Galatasaray’ın iyi oyunu yayıncı kuruluşun özet görüntülerinde bile makaslanıyordu!

****

Deplasmanlarda zorlanıyoruz derken gelen rahat Kasımpaşaspor maçından sonra içeride Akhisar maçında bir türlü gelmeyen gol neticesinde ecel terleri döktük. Neyse ki son dakikada devreye Mitroglou girdi ve bu sezonun en önemli üç puanlarından birisi geldi. Sanırım futbolcular kendi aralarında ligi konuşsalar bu maçı ayrı bir yere koyarlar.

****

Ligde yirmi dördüncü haftaya girilirken yeni bir Ali Cengiz Oyunu devreye girmişti. Bir yayla-şehir olan ve soğuk mevsimlerde yıllardır gece maçı oynanmayan Erzurum şehrinde saat 19:00’da maç oynatmak isteyenler topu yayıncı kuruluşa atarken yayıncı kuruluş da topu geri yolluyordu. Bu durumdan memnun olan Erzurumspor havanın soğukluğu sayesinde alacağı puanların umuduyla hem kendi hem de Galatasaraylı futbolcuların sağlığını hiçe sayarak -20 derecede maç oynatmasını alkışlıyordu. Netice 1-1 olurken Başakşehirspor ve Malatyaspor maçında “dostluk havasında” geçen maçta puanlar paylaşılmasın diye Arda’ya penaltı hediye edilince puan farkı tekrar sekiz oluyordu. Fatih Hoca maç sonunda puan farkı ve şampiyonluk ihtimali ile ilgili sorulan soruya ” 8 puan da kapanır, 18 puan da… Biz yeter ki kazanalım,” diye yanıtlarken takımını şampiyonluk yolunda hâlâ sıcak tutuyordu.

****

Yirmi beşinci hafta Antalyaspor ile oynanan maç Ali Sami Yen’de 5-0 gibi rahat skorla geçilirken, Başakşehirspor ligin üç yıldızlı ekibi Fenerbahçe karşısında rahat bir galibiyetle puan farkını koruyordu.

****

Yirmi altıncı hafta ilginç bir gündüz maçına şahit olduk. Uzun bir aradan sonra Başakşehirspor’dan gerçekten puan almaya niyetlenen bir takım olan Kayserispor’u mücadele dolu maçını izledik. İlk bölümünde kaleci Ljung’un kahramanlaştığı maçın ikinci kısmında Kayserispor’un golü geldi. Kayserispor bir gol daha atamayınca “Başakşehirspor’un onikinci adamı VAR, son dakikada devreye girdi ve bir puanlık penaltıyı vermeyi başardı!” Kayseri’den bir puanla dönen liderle puan farkının altıya düşme ihtimali vardı ancak Bursapor’da küme düşmeme mücadelesindeydi ve maç deplasmandaydı. Deplasmanda 2-0 geriye düşen Galatasaray bu senenin en önemli dönüşlerinden birisini daha yaşadı ve maçı 2-3’e getirdi.

****

Yirmi yedinci haftanın puan yönünden bir önemi yoktu. Ancak kupada gördüğü kırmızı kartla bertaraf edilen Luyindama’nın bir sonraki Kadıköy deplasmanında olmaması birilerine yetmemiş olsa gerek ki, Malatyaspor maçında sarı kart sınırında bulunan Marcao’ya denk gelen ilk pozisyonda sarı kart vererek cezalı konuma getirmiş oldular. Böylece ikinci yarının en önemli katkı veren stoper tandemi yerini Donk ve Semih’e bırakıyordu.

****

Yirmi sekizinci hafta ile büyük gün gelip çatmıştı. Ezeli rekabette yaklaşık 20 yıldır yenemediğimiz Fenerbahçe ile, hayatın garip bir cilvesi ki, küme düşme korkusu yaşarken karşılaştık. Maçta, Ali Palabıyık’a rağmen üstünlük kuran Galatasaray aradığı gole nihayet ikinci yarıda ulaştı. Golden sonra fark gelir ve seri biter derken Skrtel’in, Onyekuru’ya yaptığı turuncu kart diyebileceğimiz hareketin Ali Palabıyık tarafından es geçilmesi önce maçın gerilmesine neden oldu. Sonra Linnes’in karnına gelen tekmenin es geçilmesiyle hakem niyetini ortaya koyuyordu ki faul tartışmaları içinde Fenerbahçe’nin golü geldi. Ali Palabıyık bu sezon ikinci kez VAR’dan çağrıldığı halde gitmeyen hakem olarak tarihe geçti. VAR hakemlerinin “Hocam ayağa basma var, bir bak istersen” çağrısını, “pozisyon temiz” ben gördüm diyerek geri çeviren Ali Palabıyık hem iki puanımızı hem de seriyi bozma şansımızı elimizden aldı. Kadıköy’de kalan iki puanla Galatasaray’ı şampiyonluktan ettiğini düşünenler hemen herkesin şampiyonluk hesabında derbiye bir puan verdiğini bilemeyecek kadar beraberliğe seviniyorlardı. Kaptanlarını “Allah bize beraberliğe sevindirmesin,” sözü bu büyük sevincin etrafında çınlıyordu. Gerçi işe yarayan her puan önemlidir, bazı bir puanlar kupa aldırır, bazı bir puanlar da küme de kaldırır! Tüm bunların yanı sıra zirve yarışında Beşiktaş’a yenilen Başakşehir’le puan farkı beşe inerken, ateşli haftaların sert virajlarına dönülüyordu.

****

Yirmi dokuzuncu hafta Galatasaray adına rahat geçerken Başakşehir tarafında işler iyi gitmiyordu. İkinci yarının flaş takımı Rizespor, (Başakşehirspor’la ne tesadüftür ki aynı sırt forma sponsoruna sahip olan, benzeri sulardan içen, benzeri formatlarda başkana sahip olan iki takımın karşılaşmasında) doksan artılara 1-0 önde giriyordu. Bu maçta son dakikada yaratılan puanla Kayserispor maçına benzer şekilde, bir kez daha Başakşehirspor’a bir puan hediye ediliyordu. Maçtan sonra Rizespor başkanının penaltıyla ilgili bir beyanını gören varsa benimle paylaşırsa sevinirim.

****

Ligde hem zirve hem küme düşme mücadelesi büyürken Başakşehir’in takkesi yavaş yavaş düşüyordu. Küme düşmesi alacağı ilk üç puan bağlı olan Göztepe deplasmanda Başakşehir’i iki farkla geçerken erken oynanan maç sonrasında Galatasaray’a Beşiktaş derbisi öncesi liderlik şansı geliyordu. Galatasaray deplasmanda iyi defans yapan ama genelde kendisine ters gelmeyen Konyaspor ile oynayacaktı. Konyaspor on haftadır kazanamıyorken, ligde ne yükselme iddiası ne de küme düşme korkusu varken, önce galibiyet primi açıkladı; sonra sosyal medyada oyun öncesi maçla ilgili hiç olmadığı kadar hareketli oldu. Ardından maç 0-0 bitti. Akıllarda Diagne’nin pozisyonu kalırken yetinilen bir puan Galatasaray’ın farkı ikiye indirmesine yaradı.

****

Otuzuncu hafta ligin en kritik haftasıydı. Kazananın önünün açılacağı ya da Beşiktaş’ın sürece somut şekilde dahil olacağı senaryolar mevcuttu. Ancak #Konsantrasyon seviyesini arttırmış Galatasaray rakibin uyumalarından faydalanarak attığı iki golle liderliği haftalar sonra aldı. Bu maçla sazı iyice eline alan Galatasaray’ı artık durdurmanın mümkün olmadığını anlayanlar, sahada Gökhan Gönül dışarıda Fikret Orman önderliğinde Galatasaray’ın galibiyetine ve olası şampiyonluğuna kara çalma çalışmalarına başladı. Galatasaray sahasının ortasında hatalı verildiği net olmayan pozisyonda kendilerini değil de hakemi suçlayarak maçı içinden çıkılmaz hale getiren Beşiktaş, kaderin yeni bir cilvesi ile yine bir taç organizasyonunda ikinci golü yerken, her iki golden sonra da hakeme ciddi tepkiler vererek hakemi etkileri altına aldılar. İlk yarı özellikle takdir haklarının bir kısmını Galatasaray’dan yana kullanan Bülent Yıldırım maçın ikinci yarısında “eyyam ile idare etme” kısmına geçmemiş olsaydı Beşiktaş maçı sekiz ya da dokuz kişi tamamlayabilirdi. Yıllar önce bir Kadıköy derbisinde tek pozisyonda üç kırmızı kartı çıkaran Ali Aydın gibi hakem herkese nasip olmuyor, özellikle de Galatasaray’a!

Maç sonunda Galatasaray hakemle kazandı diye algı oluşturmaya çalışanlara Galatasaraylılar “on yediler bildirisini” hatırlattı ancak bu eksik ve yanlış bir savunma biçimiydi. “On yediler” bildirisinin olduğu hafta Galatasaray maçı çok net hatalardan etkilenmişken, Beşiktaş maçında çok anlamlı pozisyonlar yoktu. Onlara “hakem golünüzü mü vermedi?”, “penaltınızı mı vermedi?”, “Galatasaray’dan birisi atılmalıydı da hakem atmadı mı?” diye sorduğunuzda verecek cevapları olmadığını göreceksiniz. Evet bir bildiri de “hakemler de insandı ve hata yapabilirler” dediler ama bu cevabı bile hak etmeyecek kadar hakemden uzak maçlarla ilgili konuştuklarını hatırlatmak lazımdı. Tabii medyada bu kadar yeri fethetmişken ligde olmasa da “algı” konusunda şampiyonluğu kimseye bırakmayacakları çok açıktı.

****

Otuzikinci haftada oynanan Rizespor maçı da şampiyonluğun kesin ve erken ilanı için önemliydi. Başakşehir ile galip iken son anda berabere kalmış Rizespor ikinci yarının flaş ekiplerindendi ve zor bir maç Galatasaray’ı bekliyordu. Aslında takımlar farklı olsa da bu maçın ön senaryosu Konyaspor maçına benziyordu. Küme düşme hattındayken önemli primler vermeyen Rizespor birden 3 Milyon TL. seviyesinde teşvik primini çağrıştıran bir ödeme vaat ediyordu oyuncularına. Etik olarak karşı çıksam da Galatasaray’ın rakiplerinin teşvik almasına çok fazla şey söyleyemem. Sonuçta sen Galatasaray isen çıkarsın ve kazanırsın. Ama bu maçta başka bir şey vardı. Bu prim Başakşehir ve Beşiktaş maçlarında şiir gibi top oynamak isteyen Rizespor’u oyun dışına çıkarmış ve oldukça sert, oyuncu sağlığını tehdit edercesine bir oyuna sevk etmişti. Buna rağmen bir golle öne geçti Galatasaray. Maç, Rizespor mağlubiyetiyle bitinceye kadar çok da gündeme gelmeyen Diagne’nin kaçırdığı penaltı pozisyonu geldi. Devre arasına girerken Vedat Muriqi’nin attığı gol Galatasaray’ı panikletti. İkinci devre sert düşünce karşılığını buldu ve Emre Akbaba’nın ayağı “kaza süslü” bir şekilde kırıldı. Bu pozisyonu yasal hakkını kullanarak VAR’ dan tekrar izleyen Serkan Çınar, Rizesporlu oyuncuyu kırmızı kart ile cezalandırdı. Emre Akbaba’nın ayağının iki yerden kırılmasının şokundaki Galatasaray çok kısa sürede ikinci golü yedi ve mağlup duruma düştü. Umutların kırıldığı anda Henry Onyekuru’nun ayağına gelen darbeyi yine hakemin kendisi VAR’dan değerlendirdi ve penaltı noktasını gösterdi. Çıkan tartışmalara rağmen penaltıyı kullanan Diagne sonrasında geldiğinden beri en ustalık gerektiren golünü attı; tabii Feghouli’nin ortasının kalitesini unutmamak lazım.

Bu maçın sonucuyla birlikte “algı” yüklemeleri başladı. Hakem maçı katletmekle suçlandı. Hatta Rizepor başkanı “silahı yanımda olsaydı, hakemi vururdum” bile dedi. Bu arada yaratılan algılar kupa maçına yönlendirildi. Hepinizin bildiği maçta verilen nizami penaltıları hakem katliamıymış gibi yansıtan Akhisarspor oyuncularının Galatasaraylı oyuncuları tahrik etme çabalarına bu konuda ağır staj yapmış oyuncularımız çoğunlukla cevap vermedi.

Geldik Şampiyonluk Akşamına

Beşiktaş maçında top yekûn başlayan Galatasaray’ı şampiyonluktan etme ya da en azından kirletme çalışmaları Rizespor maçından sonra Göksel Gümüşdağ ve “medya şekerlemecileri” ile tepe noktasına ulaştı. Sevgili başkanımız Mustafa Cengiz hafta içi yaptığı basın toplantısında Galatasaray’a geldiğinden beri en etkili konuşmasını yaptı. Özellikle Gümüşdağ için “Türk futbolunu dizayn ettiğini ve yönettiği psikozunu-havasını etrafa yayan bir kardeşimiz” vurgusuna bayıldım.
Bu koşullar altında lig boyunca yaklaşık on yedi puanı gasp edilmiş, hocası, oyuncuları haftalarca ceza almış Galatasaray, lig boyunca desteklenmiş haksız şekilde aldığı puan sayısı onlu rakamları geçen Başakşehirspor ile ölüm-kalım maçına çıktı 19 Mayıs akşamında.

Tıpkı Beşiktaş gibi savunma yapan ve hata kollayan bir Başakşehir’e karşı kendi oyununu oynamaya çalışan bir Galatasaray vardı sahada. İlk yarıda bireysel hatalar ve Elia’nın Mariano’ya kurduğu üstünlükten gelen gol Galatasaraylılarda bir “acaba” sorusunu akıllara getirse de çok daha zorlarını gördükleri için umutlarını yitirmediler. İkinci devreye Mariano-Linnes ya da Donk-Selçuk değişikliği arasında kaldım. Ama yine de Elia karşısında zorlanan ve hücumda çok top kaptıran Mariano’nun çıkacağını düşündüm. Ancak Fatih Hoca yine çok top kaybı yapan Donk’u oyundan aldı ve Selçuk’u oyuna dahil etti. İkinci yarının hemen başında Feghouli’nin harika golü geldi. Sonrasında gelen üç golden bir tanesi sayılsa da bize şampiyonluk için yetti. Galatasaray yine bir mayıs akşamı “Mayıslar Bizimdir” dedi. Rakip takımın sahada ve saha kenarında yaptığı provakasyonlara maç sonundaki açıklamalarıyla devam ettiğini gördüm. Toplu halde gazeteci döven, saha içinde oyuncu tokatlayan, saha dışında vatandaş döven, hakem tartaklayan, deftere yazan ve benim aklımda kalmayan türlü çirkinlikleri yapanların hem de olmayan şeyler üzerine konuşmaya hiç hakkı yok. Abdullah Avcı o takımın ilelebet kalacağını zannediyor sanırım ama hem duygusal hem de ekonomik olarak çok da ömrü yok. Hiç kupası olmayan “başarı sembolü Avcı’nın” sonraki kariyeri ya Fenerbahçe ya da Beşiktaş’a doğru mutlaka düşer. Ama orada da o’na Galatasaray’ın kupalarını izlemek düşer.

Bu Şampiyonluk Kimlere Gelsin!

  • Bu şampiyonluk Süper Kupa maçında VAR katliamlarının ilk yolunu açan ve Beşiktaş maçıyla açan Cüneyt Çakır’a gelsin. Kaderde Şampiyonlar Ligi Finali yönetmek için önleyici hakem olmak, oyuncu niyetlerini süzmek de varmış!
  • Bu şampiyonluk her iki dönem MHK’sine ve yedi yıldır değişmeyen TFF düzenine gelsin!
  • Bu şampiyonluk hakemler Ali Palabıyık, Fırat Aydınus, Halis Özkahya, Hüseyin Göçek, Mete Kalkavan, Yaşar Kemal Uğurlu’ya gelsin. Zararlı bir organizma gibi Türk futbolunu sardınız. VAR marifetiyle hasta etme gücünüz arttı. Siz zararlı organizmaysanız, Galatasaray’da şifa gücüdür. Kolay kolay teslim etmez milyonların emanetini!
  • Bu şampiyonluk “on yediler” bildirisini yazan Fikret Orman ve Göksel Gümüşdağ’a, onlara destek çıkan Ali Koç’a ve bildiride kulübünün imzası olmadığını beyan etmeyen tüm başkanlara gelsin!
  • Bu şampiyonluk ismi lazım değil “5 Numara’ya”, “bir yerlerinde top saklama ustası” kaleciye gelsin!
  • Bu şampiyonluk “Birinci Geleneksel Yusuf Koşusu Şampiyonu” Jailson’a ve O’nu koşuya hazırlayan Soldado’ya gelsin!
  • Bu şampiyonluk Soldado ve Jailson’un ne yaptığını bilen, gören ve müdahale eden ve sonrasında onların yoldaşı olan Serdar Aziz’e gelsin!
  • “Belki de Galatasaray’ı şampiyonluktan ettik” diyen Ersun Yanal’a gelsin!
  • Bu şampiyonluk ligin oscarlı oyuncuları Konyasporlu Skubiç, Alanyasporlu Haydar Yılmaz ve Başakşehirli yedek “5 numara” Mossoro’ya gelsin!

Kızgınlığımız geçtiyse şampiyonluğu hep birlikte gerçek sahiplerine armağan edelim.

  • Bu şampiyonluk kulübe para kazandırarak takımdan ayrılan Gomis, Rodrigues, Maicon ve Ozan Kabak’a gelsin!
  • Bu şampiyonluk bizi uzaklardan destekleyen Podolski, Sneijder, Melo, Drogba, Kewell gibi yıldızlarımıza gelsin!
  • Bu şampiyonluk FFP, TFF, medya, Galatasaray kronik muhalefetine rağmen eksiklerini de kabul ederek pes etmeyen başkanımız Mustafa Cengiz ve arkadaşlarına gelsin!
  • Bu şampiyonluk Fatih Hoca’ya gelsin! Hem kulübün içinden hem dışından gelen tüm saldırılardan takımını korumayı başarmak ve böyle bir senede şampiyon olmak herkesin harcı değil.
  • Bu şampiyonluk Fatih Hoca’ya destek olan tüm ekibine ve Florya çalışanlarına gelsin!
  • Takımın çok ciddi bir kondisyon sorunu varken adeta sihirli bir değnekle takıma dokunan Alberto Bartali’ye ve o’nu Türkiye’ye gelmeye ikna eden Fatih Hoca’ya bir kez daha gelsin.
  • Bu şampiyonluk takımın morali yerlere indiğinde tüm takımı ayağa kaldıran taraftarlara gelsin!
  • Bu şampiyonluk Duhan Emir gibi minik taraftarlarımıza gelsin!
  • Bu şampiyonluk Galatasaray’a yapılmak isteneni süzüp, bu konuda pes etmeyen, gerektiğinde karakterlerindeki defoları temizleyen, sinirlerini aldırıp maçları bırakmayan futbolculara gelsin!
  • Bu şampiyonluk Çorlu’da tren kazasında kaybettiğimiz Oğuz Arda Sel ve o’nun güzel anısını yaşatmaya çalışan Mısra Öz Sel’e gelsin!
  • Bu şampiyonluk Galatasaray’a gelmek için çırpınan, sonra Galatasaray için çırpınırken iki kere sahada ayağını bırakan CİMBOMUN ÇOCUĞU EMRE AKBABA’YA gelsin!

Doya Doya Sevinin Galatasaraylılar

Dikenli, taşlı yolları başı dik biçimde geçtiniz, hiç pes etmediniz; doya doya sevinmek hepinizin hakkı. Ancak bu sefer sevinirken birbirimize kıracak şeylerden uzak kalmalı, şampiyonluğun tadını doya doya yaşamalıyız. Galatasaray’ın ekonomik yönden müthiş bir sıçrama yapacağı dönem iyi yönetilirse artık hedef somut şekilde Avrupa’ya dönebilir. Eğer bu fırsat kaçarsa makara tekrar geri sarar. Kuruluş mottomuz olan
“İngilizler gibi toplu halde futbol oynamak, bir renge ve isme sahip olmak ve Türk olmayan takımları yenmek” noktasına geri dönmeliyiz.

Yetmez artık iki kupa, hedef artık Avrupa!

Yaşasın Şampiyon Galatasaray!

Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye

Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom

Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/

İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız