Hayal kırıklıkları ile dolu sezonun ilk yarısı biterken maalesef bir önceki haftanın tekrarını yaşadık. Dersler alınmıyor, alınamıyor. Daha evvel bahsetmiş olduğum, bazı oyuncuların takımı sabote ettiği konusunun, taraftarımız tarafından görülememesi, bende endişe uyandırıyor. Bazılarının ise yetersizliği de söz konusu tabi ama orası apayrı..
Alanyaspor maçının son dakikalarında ızdırap yaşadık demiştim. Bu sefer maçın son beş dakikası tabiri caizse korku filmi gibi oldu. Boğazımız düğümlendi. Belki bazılarımız sinkaflı küfürler etti, bazılarımız ise tüm sinirini televizyon kumandasından çıkardı.
Bu sezon, başarıyla sonu getirilemeyen kaçıncı maç bu? Daha bu maçların sonunu getiremezken Mayıs’ın bize mutluluk getireceğini düşünmek fazla mı iyimserlik acaba?
Açıkçası, aynı hafta içinde Şampiyonlar Liginden elenmek ve ardından yerel ligde böyle dramatik bir sonla maçı berabere bitirmek, bizlere ciddi bir travma yaşattı.
Herkes farklı yorumlayabilir ama bence neredeyse maçın hiçbir bölümünde kompakt ve iyi diyeceğimiz seviyede futbol oynayamadık. Üstelik, rakip ikinci lig yolcusu. Bakmayın bizden puan aldıklarına. O, bizim berbat futbolumuzdan kaynaklandı. Ankaragücü küme düşecektir.
Çünkü futbolu bu kadar çirkinleştiren bir ekibin başarılı olma şansı yok. Söyleyeceklerimiz şimdilik bununla sınırlı kalsın, zamanı geldiğinde tekrar değerlendiririz.
Öncelikle Falcao konusunda birkaç cümle etmeliyiz. Görüyoruz bazıları, “2,5 Milyon Euro verip oyuncu tedavi ettiriyoruz” diyorlar. Bunu söyleyenler, “kuşgillerden” Robin Van Persie kazığı yiyenlerdir. Dolayısıyla Galatasaraylılıkla alakaları olmayan kişilerdir. Başka bir açıklaması olamaz. Maçın 12. dakikasında bir Ankaragücü oyuncusu, kalecisine geri pası yaptı. Bu geri pasta Falcao’nun koştuğu yere dikkat ederseniz bu futbolcunun oyun aklı ve yetenekleri konusunda sağlam bir fikriniz olabilir. Falcao direkt pas kanalı olan oyuncuya koşuyor. Yapılan baskı akıllıca. Kaleciye koşmuyor. Bizim forvetleri düşünün.
Rakip cezasahası içine kaç tane isabetli orta yaptığımızın istatistiğine bakın ve Falcao’yu öyle değerlendirin. Daha da olumsuz yorum yapanı ciddiye almamak gerek.
Oynanan futbolu yorumlamak çok da kolay değil. Neyi yorumlayacağız ki? Rakibe baskı yapamadık, hızlı oynayamadık, isabetli ortalar açamadık, tempoyu 5 dakika bile yüksek tutamadık. Tek başarılı yanımız yaklaşık 80 dakika rakibe etkili pozisyon vermedik. Gerçi rakibin buna gücü de yoktu. Ama 2-0’ı yakaladıktan sonra rakibin hem de on kişi ile iki gol bulması aslında gerçeğin çok farklı olduğuna işaretti. Son haftalarda, maçın skoru ne olursa olsun, sonuçta galip gelemeyeceğimiz düşüncesi aklımıza yerleşmeye başladı. Bu artık bizde bir fobi haline geliyor. En korkuncu da bu sanırım…
Rakibin oyunda on kişi kalması aslında çok önemli değildi. Çünkü Selçuk’u oyuna alırken biz zaten durumu ona on eşitlemiştik doğrusu. Selçuk’un oyuna girmesiyle, olumsuzlukların ete kemiğe bürünmesi doğal olarak kaçınılmaz oldu.
Dün gece oynanan maçta sezonun flaş ismi Ömer ve sakat sakat mücadele eden Lemina dışında takımda olumlu işler yapan kimse yoktu.
Şimdi bu noktada tekrar da yapsak değineceğimiz konu Belhanda ve Feghouli ikilisi. Ben diğer oyuncuların, yetersizliği, doymuşluğu ve gevşekliğini anlayabiliyorum, görebiliyorum. Yazdığımdan, sakın bu durumu kabullendiğim anlamı çıkmasın. Bu oyuncular zaten Galatasaray formasını (bazıları geçmişte olsa bile şu an) hak etmiyorlar. Ama bu iki futbolcu futbolun garip cilvesiyle birer gol atsalar dahi sahanın en kötüleriydiler. Belhanda madem penaltıdan goller ile anılıyor. O halde Diagne’nin suçu neydi? Feghouli dün ne oynadı? Maçın lütfen tekrarını izleyin. Olumlu bir hareketi var mı? Gol bile onun değil Falcao’nun. Belhanda, ilkyarı 5’in üzerinde kritik top kaybı yaptı. En son 4 metre yanındaki arkadaşına topu atamayıp, taca attı. Kaptırdığı her top tehlikeli akın başlangıcı olabilirdi. Bereket Ankaragücü o refleksi gösteremedi. Peki yediğimiz ikinci golde Belhanda neredeydi? Topa vurup golü atan rakiple ortasahadan beraber bizim cezasahasına doğru koşuyorlar. Birden ne oluyor? Belhanda adamını takibi bırakıyor ve gol. Geçtiğimiz yıl, Fenerbahçe maçı sonunda yaşananlar ve Trabzonspor maçında gördüğü kırmızı kart. Kullanmaya müsait biri değil mi ya da kendini kullandırtmaya? Beni takip edenler az çok bilir. Kuzey Afrikalı futbolculara sempati duymam. Çünkü genlerinden mi yoksa coğrafyalarından gelen şartlardan mıdır bilinmez, paraya düşkün ve laubalidirler.
****
Şimdi başa saralım ve tekrar değerlendirelim. Gomis paragöz dendi, istediği zam yapılmadı ve ayrıldı ama hainlik yapmadı. Efendi gibi çekti, gitti. Bu iki oyuncu iki şampiyonlukta payımız var bize hakkımız olan ücret verilmiyor diye mi böyle oynuyorlar? Daha ileri gidelim, acaba dışarıdan manüpüle mi ediliyorlar? Organize kötülük onlara da mı bulaştı?
Eğer sahada iki kişi iyi niyetten yoksun mücadele ediyorsa, birkaçı dışında geride kalanlarda yetersiz iseler siz bu ligde kimseyi yenemezsiniz. En azından kolay yenemezsiniz.
Tabi ki imkansız ama Muslera, Lemina, Ömer, Taylan ve şans bulması gereken Falcao dışında, gençleri de bir kenara koyun, takımı komple değiştirsek bile üzülmeyeceğimiz bir noktaya geldik.
Organize İşler Bunlar
Biz sahada kötüyüz, hocamız kendi itiraf ediyor, formsuz. Yöneticilerimiz uyuyor ya da uyutuluyor. Tamam, itirazımız yok. Bunların hepsinin üstüne gizli kapılar ardında, futbolu istediği gibi şekillendirmek kimin haddidir? Birkaç sene evvel Ali Dürüst konusunda bir bardak suda fırtına koparan medya maymunları, konu şikeciler olunca neden kafalarını kuma gömüyorlar? Para hırsından mı? Yoksa korkudan mı? Bana fanatiklik demeyin sakın. Onlar parasını aldıklarının fanatiğidir ancak.
Faul ve sarı kart ortalamaları, futbol teröristinin bir oyuncunun ısrarla kollanması, benzer açıklamalarda bizler ceza alırken karşı tarafın almaması. Daha neler, neler…
Artık çok net belli olmuştur ve bunu söylemekten korkmanın da bir faydası yok. Türkiye’yi kimler yönetiyorsa, onlar, suyun karşı yakasını şampiyon yapmak için kolları sıvamıştır. Federasyon başkanı olan zatın geçmişini objektif kaynaklardan okuyun. Az çok, geçmişini bildiğim için söylüyorum. Kendisi önce yıllarca İBB’nin taşeronluğunu sonrasında ise kaymaklı ihaleleri alan bir zattır. Bu zat, yönetenleri tarafından izin verilmeden, bir bardak su dahi içemez. Ne oldu da bir hafta içinde ceza kriteri %30’dan, %40’a çıktı? Emir nereden geldi? Neden maçın saati değişti? Nasıl oluyorda bu hafta atanacak hakemi herkes tahmin edebiliyordu?
Tahminen bu yazı yayına girdiğinde, Sivasspor ile oynayacakları maç sonuçlanmış olacak. Bu soruların cevabını hep beraber değerlendireceğiz.
Tekrar ediyorum, bizim kötü futbolumuzu ve sahadaki acizliğimizi elbette sağlayan bu futbol ortamı değil. Ama Muriqi transferinde olanları ve de sahadaki Arap futbolcularımızın halini düşünün. Yorum siz okuyucuların..
Ocak ayı çözüm olmaya yetecek mi?
Şimdi, herkeste bir beklenti: Ocak ayı…
Bizim federasyon, şikecilerin lehine kuralları değiştirmeyi alışkanlık haline getirse de FFP kuralları gereği, transfer yapmamız için futbolcu satmamız şart. Zira kiralıklardan gelecek katkı (her ne kadar oyuncu karakterleri ile ilgili de olsa) ortada. Şu an Luyindama da olmadığına göre, Belhanda halen en yüksek bonservisi kazanabileceğimiz oyuncu. Tahminen hoca da burada hata yapıyor. Belki Feghouli ile Belhanda’dan kurtulmak istiyor ve en etkili yolun onları oynatarak satmanın olduğunu düşünüyor. İnsan bazen gözünün önündekini göremez. Buna, bizler çalışma hayatında işletme körlüğü de deriz. Buna benzer bir durum var ve hocaya bunu izah edebilecek, ikna edebilecek etrafında hiç kimse de yok. Bir kez daha söylemekte fayda görüyorum; bu yardımcılar yetersiz. Hiçbir faydaları yok. Ocak operasyonuna buradan başlamak gerekiyor. Abdülrahim Albayrak yine ortalarda yok. Belki artık yukarılardan bir şeyler ummak yerine hocanın ve takımın yanında olsa. Okçuluğa değil futbola odaklansa.
Artık klişeleşmiş şeylerden biz yazmaktan, siz okumaktan sıkıldınız. Yeter artık, neyin diyeti ödeniyor? Neyin karşılığı bu sessizlik? Konuşulsun ve herkes öğrensin.
Yine Ocak ayı transferlerinde ilk hedefimiz, bir saha içi lideri olmalı ki savunma oyuncusu olması en uygunu gibi görünüyor. Dün gece ödül töreninde Melo ve Ujfalusi’yi görüp de içi cız etmeyen Galatasaraylı var mıdır acaba? Onun dışında gelecek vadeden başarıya aç gençler üzerinde durulmalı. Hem ekonomik hem de geleceği kurtarmak açısından. Futbol akademimizden, mümkün olduğunca, iyi gençleri daha çok oynatarak adapte edebilmeliyiz.
Hatta şampiyonluk kazanmaktansa gençleri kazanmak belki gelecek için daha iyi olacak. Belki de buna odaklanmak gerekiyor.
Sadece futbol değil yönetimsel anlamda da tüzük değişikliği olmazsa olmazımızdır. Değişiklik bir an evvel olmalı. Yoksa biz daha çok Ocak ayı operasyonları konuşuruz.
Bizler Mayıs ayı için Galatasaray’ı sevmedik. Klopp’un dediği gibi: “Sürekli başarı isteyen Bayern Münih’i tutsun.” Şartlar ne olursa olsun, renklerine, logosuna, armasına âşık olduğumuz bu kulübün iyi olması için üzerimize düşenleri yine yapacağız.
****
Fatih hocanın bozuk ruh hali ona yakışmıyor. Ama zamanında şike yapmış ve onun için hapse düşmüş Aziz Yıldırım’a destek veren taraftarlarını görünce, yan yana getirmek yanlış anlaşılmasın ama bunca başarı kazandırmış Galatasaray’ın yaşayan efsanesi Fatih Hoca’ya destek vermeyen taraftar da beni çok üzüyor. Desteği hak etmiyor mu Fatih hoca? Hele ki karşısında kumdan kalelerde oturan sadece parası ile hükümdarlık kurmaya çalışan düşmanlar karşısında. O da yanlışlarından dönecek ama tekrar o başarılı günler geldiğinde arkasında ilk bayrak sallayanlar bugün acımasızca eleştirenler olmamalı.
Haftalardır, kötü maçları yazmaktan biz de yorulduk. Düştük ama yeniden kalkacağız. Kara bulutlar dağılacak. Yukarıda saydığımız onca eleştiriye rağmen Galatasaray, bize umutlu olmayı öğretti. Maç sonucu oyuncuların açıklaması bunun işaret fişeği. Bize düşen, sabretmek, Galatasaray duruşuyla vakur ve sağlam olmak.
Galatasaray’la kalın, hoşçakalın…
Twitter: https://twitter.com/byymiralay
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!