En evvela… Çok özlemişim! Pandemi belası yüzünden, 2 sene sonra nihayet mabette izleyebildim Galatasaray’ımızı. Çocukluğumda babam götürürken ya da gençlik çağlarımızda tribün tayfamızla maça giderken ne heyecan yaşıyorsam, o heyecanlarla girdim stada. Maç için Güney’den geldim ama Kuzey tribündeydi yerim. Biraz yukarıdan, kuş bakışı izlemek istedim takımı. Malum, topsuz oyunu, oyun kurgusunu çok daha net görebilirsiniz yukarıdan. Bugünkü oyun için balya balya yazılabilecek şeyler var. Ama bunlar zaten sezon başından beri Galatasaray’ın lig serüveninde hiç değişmeyen ve ne hikmetse düzelmeyi bırakın, ilerleme bile kaydedilemeyen şeyler. Defalarca söylendi, yazıldı. İşin açıkçası ben bugün artık Fatih Terim bir başka oyun kurgusunu tedavüle sürer diye bekliyordum. Oğulcan’lı, Mustafa’lı, Halil’li… Yedlin’siz, Feghouli’siz, Diagne’siz, hatta hatta Van Aanholt’suz… Ama bırakın daha evvelini, bu 11 ile sanki daha geçen hafta koskoca 60-70 dakikanın çöpe gittiğini görmemiş gibi ve sanki bizim aklımızla alay eder gibi, aynı takımla sahaya çıktı Hoca! O zaman, hakemmiş, federasyonmuş, iç düşmanmış, dış mihrakmış… Hepsi taca çıkar benim nazarımda. Çünkü senin İmparator’un sahaya kaybetmek için çıkıyor. Ya da aklını kaybetmiş, ne yaptığını bilmiyor. En fenası, ligi kenara atmış, umursamıyor. İşte o yüzden, Fatih Terim’in teşekkür vakti gelmiştir, benim nazarımda. Kendisine kattıklarından; İmparator tahtına oturmasına sebep olan ve çok sevdiğine hiç şüphe duymadığım Galatasaray’a teşekkür ederek, Teknik Direktörlüğe veda etme zamanıdır artık Fatih Terim için. Çünkü şahit olduğumuz şu ki Fatih Terim, pek çok taraftar ve futbol yorumcusunun haftalardır görüp, defalarca söylediklerini bile göremez hale gelmiş. Ne yazık ki Galatasaray’a zarar verir bir hale düşmüş. Eğer bir inat uğruna bunu yapıyorsa, zaten onun teşekkür edip ayrılmasını da beklemeden, yönetimin kapı önüne koyması gerekir. Ha eğer mazeret şuysa, Avrupa Ligi öncelik, ligi boş verdik. Yok öyle yağma! Bizler kalkıp başka şehirlerden geliyoruz bak, Galatasaray’ı desteklemeye. Bugün o soğuğa, fırtınaya, tipiye rağmen 15-20 bin civarı insan, ülkenin bu zor ekonomik koşullarında para ayırıp tribünlerde Galatasaray için yerini aldı. Değil Fatih Terim, tillahi olsa kimse taraftara bu rezilliği, tekrar tekrar izletme hakkına sahip değildir. Kendi kariyer planı, Avrupa’da bir yarı final, final ve belki de kupa ile veda olabilir. Anlayışla karşılarım. Ama bu ona ligi savsaklama hakkı tanımaz. Fatih Terim değil, Ali Sami Yen gelse, onun bile böyle bir kredisi yoktur, olamaz Galatasaray’da. Fatih Terim, “Biz buralarda mutluyuz” “5 maç” gibi lakırdılarla, Terim fetişistlerinin gözünü boyayabilir; ama o kadar! Gönlü Terim’le değil, Galatasaray ile çarpan hiç kimsenin umurunda olmaz o masallar. Galatasaray her kulvarda var olmak zorundadır. Kazanır, kaybeder, bu oyunun doğasında var; ama ben bu kulvarı umursamam tavrı, bir Galatasaraylılık tavrı değil, kişisel kariyer planıdır. Galatasaray hiç kimsenin şahsi hevâ ve heveslerine kurban ve alet edilemez. Hadi her şeyi bir kenara bırakalım, bugünkü 11 ve 70 dakika maçın elimizden gidişine seyirci kalmak, hocalık vasıflarının yerine getirilemediğinin apaçık delilidir. O yüzden bile, Fatih Terim Galatasaray’a teşekkür edip, bir an önce görevden affını istemelidir.
Gelelim tali ama önem arz eden diğer konulara…
Maçtan önce Vadi’de arkadaşlarla, maç içinde tribündeki taraftarlarla ettiğim sohbetlerde gördüm ki tek bir kişi bile Rezan Epözdemir için müspet bir tavır içinde değil. Ne mutlu! Şunu bilelim ki, Galatasaray bir Başkan kulübüdür. Elbette tenkit edilir; kararları, tavırları tartışılır. Lakin son söz daima Başkanımızın tasarrufundadır. Yönetimde olan beğenmiyorsa, çalışamayacaksa istifa eder ayrılır. Ama Rezan Epözdemir’in yaptığı şey istifa değil, Galatasaray’ın üstüne istifra etmektir. “Ben annemin çocuğuyum, ama babamın çocuğu değilim” kabilinden saçma sapan istifa olmaz! AŞ’den ayrılırım, Dernekte takılırım ne demek? Bir de önce ikisinden de istifa ettiğini beyan edip (Spor Gecesi programında) sonra noter atraksiyonları falan… Ayıp! Edebinle istifa eder gidersin. Muhalif olarak ne yapmak istiyorsan da, Galatasaray adabı ile yaparsın. Kusmazsın gönül verdiğin kulübün çanağına.
Federasyon ayağına gelirsek… Bugün tribünler sık sık tezahüratlarla istifaya davet etti TFF’yi. Lakin o tezahüratları duyan herkes, o bağıran taraftarların bile öyle bir şey olacağına inanmadığını anlardı. Nasıl inansın ki, futbol kayyumu olarak o koltuklarda oturanların istifa tercihi kullanma hakkı olmadığını herkes biliyor. Hakemler ise, maçlara güdümlü çıkıyorlar; o çok belli! Bugün gri pozisyonlarda, sıradan pozisyonlarda bile, tercih haklarını tamamen Galatasaray aleyhine kullanan bir hakem vardı. Maç biraz daha kora kor olsa idi, emin olun Galatasaray’ı doğramaya hazırdı; bir kaç kişiyi oyundan atmak için kırmızı kartı elinde geziyordu, özellikle ilk yarım saat! Ama 70’den sonra ne yapabildi? Galatasaray son tercihlerinde biraz daha dikkatli olsaydı bu maçı kazanması işten bile değildi, 20 dakikada bile. İşte o yüzden Fatih Terim Galatasaray’a teşekkür ederek artık sahneden çekilmelidir. Her maç 60-70 dakikaları çöpe atan bir teknik direktör, Galatasaray’ın hocalığını yapamaz. Akan oyun ve duran top organizasyonsuzluğunu 20 maçtır çözememiş bir teknik ekip, Galatasaray’ın başında duramaz. Durmamalıdır!
Maçtan Aklımda Kalanlar
- İsmail Çipe’nin oyun görüşü ve elle oyun kurma becerisi. Topu kontrol ettiği anda, çok hızlı bir şekilde sahayı gözlemleyip, en doğru, en öldürücü yere eliyle mükemmel gönderiyor. Ve bunu bir kaç kez yaptı, tesadüf değil. Kendine güvenini kazanır; kurtarışlarıyla takım arkadaşlarının da güvenini kazanırsa, Galatasaray’a çok faydalı bir kaleci olabilir. Ben kendisine güvendim bugün. Taraftarlarımız da güvensin.
- Yedlin ve Van Aanholt televizyonda göründüğünden kat be kat daha kötü. Ve biz sahaya bunlarla çıkıyoruz! “Yedlin – VA: Allah’ım sen benim aklıma mukayyet ol!” yazmışım maç esnasında not kâğıdıma. Galatasaray hemen ikisinden de kurtulmanın çarelerini aramalı. Takım, kanat bekler başkan! Ocak’ta farz.
- Feghouli ve Babel ölmüş! Yönetimimiz futbolun mezarlığında kendileri için güzel bir kabir yeri baksın. Ocak’ta gömelim; elimizde sarı kırmızı çiçeklerle, kalbimizin onları en iyi günlerinde hatırlayacakları yere.
- Kulübemiz yok! Yedeklerimiz, tercümanımız falan var da, kulübe dediğin, oyunun teknik aklıdır, bizim kenarda o yok! Fatih Terim zaten yok beyzadem! E, Necati ile Selçuk -ikisini de çok severim-, henüz hoca değiller. İdol birer abi/asistan hoca olurlar takıma, ki olsunlar tabi, o rolde büyük faydaları olur. Bir yandan da pişerler hocalık için. Ama “Ey İmparator! Yanına bir Genaral al! Emir Erleri ile savaş kazanılmaz!” diye 5 senedir söylüyorum, söylüyorlar, söyleniyor kendisine! Hele genç yeteneklerden bir kadro yapılanmasına gidiyorsan, yetiştirici vasfı yüksek bir taktisyen GENERAL getireceksin. Bunu akıl edemiyor musunuz arkadaş? Terim istemese Başkan olmaz arkadaş diyecek, demelidir, eşyanın tabiatı bellidir. İmparator yetiştirmeyle falan uğraşmaz/uğraşamaz bu saatten sonra, General’in işidir ordunun durumu! Neyse… Maçta teknik akıl olmadığı, zaten orta saha ile diğer bloklar arası dizilim ve geçişlere bakın, ampul gibi parlıyor! “Saha kenarından, tribünden, tepeden, kenardan, hiçbiriniz mi görmüyorsunuz arkadaş?” yazıyor not kâğıdımda.
- “Bu takımın şavkı çok yüksek” notunu düşmüşüm arkadaşlar. Ben bütün maçlarını izlediğim Avrupa Şampiyonu efsane kadromuzun ışığını gördüm bu iskelette. Olur bu çocuklar! İskelet biraz ete kemiğe bürünsün; biraz gün görsün, vakit geçirsin… Bir de şu zedelenen adalet duygularını tamir edebilecek, adil oyunu tesis eden bir federasyon gelsin, şahane bir oyun izletir, çok büyük hayallerin peşine takarlar bizi!
Galatasaraylı, “her şey Galatasaray için” diyebilendir! Büyük Galatasaray Taraftarı için, Galatasaray, her şeydir! Kimse unutmasın, bu ülkenin futbolda tek İmparatoru var! O da Galatasaraylı! Düşmanlık boşuna değil!
Twitter: https://twitter.com/KuzgunNogay
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!