Fatih’in Fethi…

0
2680

Bu bir yakın dönem efsanesidir… Alışılmışın dışında; tüm karakterler ve olaylar gerçektir.

Tarih: 23/2/2020 Yer: Papazın Çayırı

Yıllardır dillere pelesenk olmuş bir yere, yeri gelmiş; arsızlığın, adaletsizliğin, hak çalmanın mübah sayıldığı, her türlü kötülüğün olumlu gösterilmeye çalışıldığı, yapılan kasıtların övgülerle taçlandırıldığı yere gidiyorduk. Her defasında ise adaletsizliğe isyan halinde döndüğümüz yerdi orası. Bir şeyler vardı, bir eminlik, bir sakinlik… Bu his bende ve çoğu arkadaşımda oturmuştu. Maç öncesi sohbetlerin tamamında herkesin dile getiriği sonuç, oradan galibiyetle dönüleceğiydi. Öyle de oldu…

Alışılmışın aksine çok mana da yüklememiştik. Gidecektik, oynayacaktık ve dönecektik. Takımımıza olan inancımızın, başımızda olan Hocamızın verdiği hislerdi bunlar aslında. Sosyal medyada gelenek haline gelen paylaşımlar bile eskisi kadar değildi… Gereksiz kimselere gereksiz manalar yüklemememiz gerektiğini bir kez daha yaşayarak öğrendik…

****

Orası söz konusu olunca insanlık namına ne kadar kötü durum varsa hep yaşanmıştı. Bu seferde de değişen tek şey yoktu. Taraftarlarımızın maruz kaldığı insanlık dışı tutum, yarım metrelik yerden tribüne çıkarılma çabaları, nefes bile alınmayacak kadar dar ve basık geçiş noktaları, oturağı olmayan tuvaletler, taraftarımızın bulunduğu tribün önünde hoparlörler ve insan sağlığını etkileyecek uzun süreli yükses ses verilmesi, açılan skandal pankartlar, edilen izansız küfürler… İsim vermeden sorsak ve şu yaşananları anlatsak; verilecek istisnasız cevap “papazın çayırı” olacaktır…

Rehavet ile emin olma hali arasındaki ince çizgiyi iyi yakalayan Galatasaray camiası, bu sınavı da başarıyla tamamladı. Maç istediğimizin çok ötesinde başladı. Henüz 30. saniyede başlayan tehlikelerimiz, 100. dakikaya kadar devam etti. Dakika 6’yı gösterirken 3. net pozisyonumuzu yakalamıştık. Suyun öte tarafındaki korku, homurdanma ve küfür olarak dışa vurmuştu bile…

Yıllar yılı her fırsatta “ama Pirlo’nun kitabı” çıkışını yapanların yüzlerine koca bir tokat vuruyordu Hocamız. Alan bırakmayan, boşluk bırakmayan, adam kaçırmayan, top geçirmeyen, rakibine ecel terleri döktüren, milyonlarcasını tir tir titreten bir oyun vardı. Sürekli basıyorduk; öne baskı, arkaya baskı, ortaya baskı, kanatlara baskı, kaleciye baskı.. Bu basmaların bir karşılığı olmalıydı elbet. Oldu da…

Maçın teknik ve taktik boyutları yıllarca ders olarak okutulacak cinsten. Yıllardır teknik-taktik-futbol konuşulmayan bir gerçeklik var oraya dair, durumlar ortada ve hafızamızda. Bunun tersine uzun yıllar sonra vesile olduğumuz için ayrıca gururluyum…

****

Bu sezon hemen her şeyi bambaşka ve çirkin boyutlarda yaşıyoruz, yaşatıyorlar. Bu zorlukların bir ayağı da karanlık “Zorlu” zirvesiydi. O zamanlar her şeyden memnun ve mutlu olanlar, küstah ve utanmaz tavırlar, onların şakşakçılığını yapan sözde basın mensupları… Fatih ise “Fetihine” o adresten başladı. Şüphesiz son yıllarda içimizi coşturan en güzel ve ince olaydı bu… Hoca inanmıştı, biz de inandık! Zorlu’yu kurgulayanlar, bizim zorlukları sevdiğimizi unutanlardı; hatırlattık…

Hoca inanmışlığını hepimize hissettirmişti her zamanki gibi. Takım inanmıştı, bizler inanmıştık. Kolay yürüdüğümüz bir yol olmadı hiç. Zorlu yolları ve engelleri aşaraktır tüm başarılarımız. Alnımızın dik olma sebebi de budur. Basit, çirkin, adaletsiz ve haksızlıklarla dolu yollar bize göre değildir.

Öyle ki; oyun karakterini bildiğimiz bazı rakip takım topçuları bile sinmiş, ezileceklerini maçın henüz çok başında anlamışlardı. Geçen yıl “Tokatçı” filminin afişiyle paylaştıkları, utanmazlığından gurur duydukları futbolcu kılıklının bile yüzünde korku hakimdi. Tek bir hamle yapamazken, kendisini defalarca peşine takan Henry’nin arkasından bakıp iç çekmekle meşguldü…

Maç boyunca suyun öte tarafından bildiğimiz bazı hamleleri de gördük elbet. Sürekli tahrik etmeye çalışan, futbolcularımıza çok sert müdahaleler yapanlar bu sefer bir duvara tosladı; adil yönetim. Bana göre bu adiliyet ise tam olarak sağlanamadı. Rakibin son düdükle 7 futbolcusu sahada olmalıydı… Dirar’ın, Ozan’ın, Serdar’ın ve Tolgay’ın yaptıklarını görmezden gelse de burada yıllar sonra tümden kayırmaya izin vermeyen bir hakem yönetimi vardı.

Tolgay’ın Ömer’e yaptığı futbol dışı ve ağır müdahale. Kırmızı kart alması gerekirken oyuna devam etti.

Takımımız öylesine akıllı ve inanmıştı ki; bu basit ayak oyunlarına fırsat vermedi.

Zayıflıklarını farklı bir perdeyle örtmek isteyen, her fırsatta hakemi etki altına almak ve kandırmak için çabalayan birine, futbolcularımızın haklı tepkisi (Fotoğraf fotoTTarena’ya aittir)

Bir büyük hikaye: Fatih Hocanın eşofmanları…

Yıllardır zevkle izleriz Hocamızın giyim tarzını. Bir erkek olarak çok severim giyinmesini, özenini. Hoca belki de yıllar sonra eşofmanları ile bir maça çıktı. Bundan öte verilecek bir mesajı tarih yazmadı ey azizan! Öylesine emin, öylesine inanmış ve inandırmıştı ki; hazırlık maçlarında bile tiril tiril giyinen adam “Beni güzel giyindirecek kadar bile değerli değilsiniz!” demişti yaptıkları her bel altılığa, çağ dışılığa, haksızlıklara, adaletsizleklere! “Rahatım, biliyorum, tanıyorum, her şeyin farkındayım ama bir sırta önem verdirecek kadar bile değilsiniz” diyordu…

Kendisine, canı gibi sevdiği kulübüne ağızlarından salyalar akıtarak saldıranların tamamına büyük bir mesaj veriyordu. “Sabahlara kadar uğraşın, her kötülüğü yapın, türlü adaletsizlik organize edin, herhangi bir özenmeye değmezsiniz!” diyordu…

Hocamızın eşofmanı çıksa da yeterdi…

Hocamız, eşofmanları ve idman saatlerini bir meslek grubundan kişilere göre ayarlayan şahıs.

Maçın son düdüğü ile ellerindeki son oyuncakları gitmiş, dünyaları yıkılmış, yöneticileri başta olmak üzere; topyekun kendilerini kandırdıkları adaletsizlik silsilesi son bulmuştu. Hep suni gündemdi Kadıköy. Biriciklerini kollandığı, pamuklara sarıldığı, bizim ise her defasında türlü haksızlıklara maruz kaldığımız, hakkımızın çalındığı, cesurların değil talimatlı tetikçilerin kol gezdiği bir yerdi Kadıköy. Yıkıldı!

  • Saraçoğlu dönemlerini, 2010-2011’leri özleyenlerin tek sığınağıydı Kadıköy; yıkıldı!
  • Suni gündem dağlarını oluşturup, adaletsizlikten sevinç çığlıkları atanların mekanıydı Kadıköy; yıkıldı!
  • Haksızlığın, hukuksuzluğun, arsızlığın zirvesiydi Kadıköy; yıkıldı!

Son düdükle birlikte aklıma bazı sorular gekdi;

  • Maç başlarken açılan, toplumu kutuplaştıran, kin ve öfkeye sevk eden pankartın açılmasına sebep olanlara ne gibi yaptırımlar uygulanacak?
  • Göreve geldiği günden bu yana biriciğini, Fenerbahçesini “ölümüne” koruyan, yıllarca 2. başkanlığı yaptığı yerde dakikalarca validesine sövülen Nihat Özdemir şimdi ne gibi bir ceza düşünüyor?
  • Futbolcularımıza atılan, sahaya atılan sayısız yabancı cismin cezaları ne olacak?
  • Maç boyunca hocamıza ve takımımıza küfürler eden arsızlar sürüsünün cezaları ne olacak?
  • Federasyon seçimlerinden sonra yeni başkana “her zaman emrinizdeyiz” diyen baş işbirlikçi malum takımın başkanı ile federasyon başkanı arasında neler oldu da bu duruma gelindi?
  • Zorlu’da yapılanın aynısı İtalya’da yapılmış, Juventus kulübü “hakem atamalarına etki etmek” suçundan küme düşürülmüştü. Fatih Terim fetih yürüyüşünü Zorlu’dan yapmışken, başka bir mekan bakılacak mı?
  • Hocamıza yönelik “sicil” mevzusu kovalayan kendini ve haddini bilmezler, protokol tribününden aşağı kayarken, bununla da dünyada gündem olmuşken, toplumun yüzüne hangi “sicil” ile bakmayı planlıyorlar?
  • Yine hocamıza hak ettiği tazminat yüzünden laf vurmaya çalışan şahıs, şu ana kadar kovduğu hocalarına, sportif direktörüne ne kadar tazminat verdi?
  • Yine aynı kimsenin kovması muhtemel antrenörüne vereceği tazminat ne kadar?
  • Biz geçen yıl Ali Palabıyık denen hak çalara isyan ettiğimizde sevinç naraları atanlar, aynı şahsın canlarını en ufak yakış biçiminde attıkları çığlıkların boyutunu hesap ettiler mi?
  • Biz “adalet herkese lazım” derken pişkince, rezilce, alçakça 17’ler bildirisine imza atanlar, metni kaleme alanlar utanmaktalar mı?

Fatih’in Fethi tüm kara planları, kurgulanan yalanları, adaletsizlikleri, çok yüzlülükleri, perde arkasından yapılan türlü terbiyesizlikleri, KENDİNİ BÜYÜK SANA ZAVALLILARI bitirmiştir, yok etmiştir, soluklarını kesmiş, akıllarını almış, hesaplarını bitirmiş, defterlerini dürmüş ve ellerine vermiştir!

Bu “Kutlu Fethi” gerçekleştiren İmparator Fatih Terim’e ve Fatih’in Aslanlarına minnettarız! Biz doğru bildiğimiz yoldan, dimdik şekilde Mayıs’a yürüyoruz. Zorlu’dan başlayan yürüyüşümüz Kut’lu olsun!

Cimbom başı dik yürür!

twitter: http://twitter.com/ilkeryaziyor

Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/  yazısını mutlaka okuyun!

Fatih ve Aslanları
Karanlıklar içinde parlarsın yıldız gibi… Işık olursun karanlık gecelerimize…

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız