FIRAT KARANLIKUS
Us kelimesinin eş anlamlısı akıldır. Aydınus ise Aklı aydınlanmış anlamına geliyor. Ama bırakın hakemleri Türk futbolunda AydınUs bulmak çok zor. Bizimkisi daha çok Fırat Karanlıkus … Yani aklı karanlık, aklı bulanık…
İşte derbide de “karanlık akılların” müdahaleleri geceye damgasını vurdu.
HERKES KAPISININ ÖNÜNÜ SÜPÜRSÜN, BİZİM TEMİZ ZATEN!
Maç başladığında daha denge bozulmamışken hemen hemen her şey normal gidiyordu. Ancak Donk golünü attıktan sonra Fırat “Karanlıkus” niyetini belli etmişti bile. Hiçbir şey olmayan pozisyonu VAR’a götürdü. Sonrasında denge Linnes’in golü geldikten sonra iyice bozulunca, Alper’in Linnes’e yaptığı hareket sonrası kırmızı kartını çıkarmayarak yavaş yavaş ligin son sıralarında ki Fenerbahçe’yi oyuna dahil etmeye çalıştı. Sonrasında Onyekuru’ya verilmeyen faulle devam etti bu çaba. Sen bir hakem olarak böyle ufak ufak bir takımı doğramaya başlarsan futbolcular, taraftar, teknik heyet gerilir tabi.
Sonrasında Muslera’nın penaltı pozisyonu meydana geldi. Bence penaltı değil. Çünkü İsla daha Muslera gelmeden yere doğru kapaklanmaya başlamıştı bile. Oyuncular bile itiraz etmedi. Üstelik Muslera kayıyor ve mesafe var. Araba değil ki frene bassın kaymasın ve oyuncuya çarpmasın.
Hadi tamam penaltıyı geçtik; ya taç?
Bunların tümünü dünden beri dinliyorsunuz, okuyorsunuz zaten, o yüzden uzatmayacağım ama sen bir hakem olarak bu şekilde ince ince çalışırsan bunu kimse yemez, eyvallah da demez! Ligin son sıralarında, düşme hattında bulunan zayıf rakibin camiası ise cemaziyelevvelini unuturcasına, maç sonunda o kadar pişkinlerdi ki pes dedirtti.
Şikeye bulaşan, ırkçılık yapan, stadını yakan, polis arabasını deviren, eski başkanı yargılanan, takım ve oyuncusu fark etmeksizin sahada ve saha dışında nice çirkinliklerin altında hep çıkan da sizin camianız, sizin oyuncularınız değil mi? Bunları unutup Galatasaray’a nahoş ve asılsız iddialar ile saldırmak bu camianın ligde ki ve son yıllarda ki durumunun başlıca özetidir.
Küme düşeceksin küme! Halıya hoca sarıp gönderiyorsun, takımın verilerini silebilen insanlar barındırıyorsun, elinde yetiştirebildiğin genç oyuncu yok, ekonomik olarak batmış durumdasın, 16. Sıradasın! Futbol dışında her şey ile uğraşmanızın sonucudur bu… Ve kimse kusura bakmasın bu hikayenin sonunda merhametsiz olacağım ve en ufak üzüntü duymayacağım.
Sonra herkes Hasan Şaş’a sallıyor, eleştiriyor; Beşiktaşlısı, Fenerlisi hepsi… O zaman futbolcunun boğazına sarılarak saldırıda bulunan ve bu nedenle savcılığa ifade vermek zorunda kalan Şenol Güneş’i bu kadar konuştunuz mu ? Sahada oyuncu darp edildi oyuncu! Darp diyorum bakın. İtişme kakışma her maç olur. Tansiyon artar, el kol yapılır. Ama Jailson denen futbol artığı bir adam Belhanda’yı darp ediyor. Ne yapacaktı Hasan Şaş? Kenarda oturup saldırıların bitmesini mi bekleyecekti ?
Yine burada Fırat KaranlıkUs’un ortamın gerilmesinde çok güzel katkısı var. Gözünün önünde Soldado ve Belhanda dalaşıyor. Git hemen müdahale et, tansiyonu düşür. Her ikisine de kartı göster, oyuncuları uyar. Yok yapmaz, çünkü o sıra talimatları dinliyor kulaklığından!
Herkes kapısının önünü temizlerse sıranın Galatasaray’a gelmesine gerek kalmadan Türk futbolu temizlenir. Bunu kimse aklından çıkarmasın.
İĞNEYİ KENDİMİZE ÇUVALDIZ BAŞKASINA
Öncelikle sosyal medyada sıkça gündeme gelen ‘’Fatih Terim’’ eleştirilerine değineceğim. Fatih Hoca formsuz olabilir, hata yapabilir, yanlış kararlar verebilir. Bu çok doğal. Çünkü o bir insan. Ancak her kaybedilen maç bitiminde, yağmur sonrası ortaya çıkan salyangozlar gibi twittera gelip Hoca’ya saldıran tiplerin veya ekranlarda ki vasat yorumcuların ağzına sakız olacak bir adam değildir Fatih Hoca…
Fatih Hoca’nın formsuz olduğu dönemlerde bu salyangozların unuttuğu bir şey oluyor. Terim dalgalanmalar yaşar. Takımının ve kendini performansı da düşer. Olabilir, ama o kaostan, durum ne olursa olsun iyi bir reaksiyonla bir şekilde sıyrılmasını bilen büyük bir Hoca’dır.
Fatih Hoca şu an formsuz, hatalı diyelim, kabul edelim. Ancak şu durumda ki Galatasaray’da her hangi bir Hoca başta olsa, bugün lig sıralamasında ki yerimiz çok daha aşağıda olacağından eminim. Bizim bu kadroyla Şampiyonlar Liginde olmamız, hala daha iddamızın devam ediyor olması Fatih Terim’in size bir lütfudur. Şu kadroyla maksimum oynayacağınız seviye maalesef belli. Bunu daha önce de belirtmiştim. Oyuncuların kapasiteleri belli. Geçen sene Şampiyon olmuş kadrodan kan kaybetmiş ve üzerine konmamış bir takımın seviyesi belli. Fatih Hoca eleştirilecekse bu çerçeveden eleştirilmeli.
Fatih Terim; Tudor, Riekerink, Hamza, Prandelli değil. Ne mazisiyle değil ne de Galatasaraylılığıyla değil. O yüzden ‘’Falanca Hoca bu takıma yenilse, berabere kalsa hemen Hoca’ya suç bulursunuz ama Fatih Terim olunca susuyorsunuz’’ sözleriniz kof kalıyor. Çünkü o falanca Hocaların imkanı kadar Fatih Terim’in imkanı yok. Ekonomik olarak da kadroda bulunan oyuncular noktasında da… Ve saydığınız falanca Hocaların da mazisinde Fatih Hoca’nın yaptığı başarıların yarısı bile yok.
MAÇTAN NOTLAR
Yazının bu kısmına kadar sahada ki oyundan bahsedememek sadece bunu konuşamamak oldukça acı verici. Kısaca maça değinmek istiyorum. Bana kalırsa 60. Dakikadan sonra Sinan’ın yerine Muğdat girmeliydi. Selçuk da oyuna alınmamalıydı. Çünkü yorulmuştuk ve bize direnç getirecek oyuncuları oyuna sokmamız gerekirdi.
Gerçi oyuna sokacak oyuncu yoktu ama belki Feghouli etkisiz Garry’nin yerine, Muğdat Sinan’ın yerine oyuna dahil olabilirdi. Onyekuru iyiydi çıkmayabilirdi. Bu hamleler ile çok daha farklı bir şey olur muydu diye sorarsanız ona da net bir şekilde evet diyemem.
Ayrıca Ömer’in Carole’den tek farkı adının Ömer olması. Ben bu kadar kötü bir performans izlemedim. Geldiği zaman bir acabam vardı. Ama kesinlikle Galatasaray’ın oyuncusu değil.
Tek tek oyuncu özelinde konuşmayacağım. Özetlemek gerekirse sezon başından beri de yazdığım gibi bu oyuncu grubunun ilk yarının sonuna kadar oynayacağı oyun budur. Maksimumu Porto maçıdır. O da Şampiyonlar Ligi artısıyla… İsterseniz Fatih Hoca yerine Guardiola gelsin farketmez…
PLAN
Bence yönetim hala daha ortaya bir plan çıkarmadıysa artık devre arası için ortaya bir plan koyması gerektiğine inanıyorum. Bunları daha sezon devam ederken konuşmaktan hicap duyuyorum ama devre arasında ya da sezon sonunda Maicon, Feghouli, Mariano, Garry, Fernando, Belhanda’dan tatmin olacağımız bonservisler kazanıp yerlerine Fatih Hoca’nın dolduracağı yeni transferler yapmak gerek. Fatih Hoca’nın kendi takımını kurmasını sağlamak gerek.
Önde basabilen, press oyununu oynayabilen forvet/ler , orta sahada oyunu iki yönlü oynayabilecek orta saha/lar, alanını otobana çevirebilen, ileri çıktığında arkasında ki adamı takip edebilen bek/ler, hızlı, pozisyon bilgisi yüksek, lider bir stoper, oyun kurabilen ileriye giden ama geriyi de bırakmayan kanat oyuncular transfer etmek lazım.
Hep birlikte hareket edebilen, alan daraltan, rakibi pressiyle bunaltan, oyunu hızlı oynayabilen, ayağında topu gevelemeden doğru yere oynayan, Galatasaray ruhunu sahiplenebilecek, ağrım var sızım var demeden 3 kulvarda mücadele edebilecek fiziği ve ruhu olan oyuncuları kazandırmak gerek.
Çok şey istiyorsun diyenler olursa, onlara “Burası Galatasaray” demek istiyorum. Bunları bir anda yapamayabiliriz, ama doğru bir plan ve doğru yöneticilerle uzun zaman geçmeden başarabiliriz. O zaman Fatih Hoca’yı daha rahat eleştiririz. Hoca’yı stoperi forvet oynatmak zorunda bırakmadığımız, sahaya oyuncu süremeyecek kadar zorda kalmadığımız zaman dilimize pelesenk ederiz.
YÖNETİME NOT
Derbide yaşananlardan sonra yönetim geçen her dakika damla damla kan kaybediyor. 65 yaşında adam sahada, maç sonunda sinirinde boncuk boncuk terlerken, efendi duruşunu bozmak zorunda kalırken yönetimin bu denli sessiz kalması, gerekli ve yeterli reaksiyon göstermemesi Galatasaray’ı oldukça savunmasız bırakıyor. Taraftarın algısı her şeyi Fatih Terim’e yıkmakla kurtulacağını düşünen bir yönetim anlayışına doğru kayıyor.
Biz taraftarız. Taraftar sadece Galatasaray’ı tutar. Sahada iyi oynayanı takdir eder iki dakika sonra mücadele etmeyen aynı futbolcuyu eleştiririz. Yönetimler içinde aynı şey geçerli. İyi olanı takdir eder kötü olanı eleştirmek zorundayız. Taraftar kimsenin güzel kaşı güzel gözüne bakmaz. Hele ki bu klüp Galatasaray gibi bir markaysa bunlar çok çabuk ve hızlı olur. Kimse size bağırın, kavga edin, saldırın, üslubunuzu bozun demiyor.
Sizler profesyonel insanlarsınız. Söyleyeceğiniz iki kritik cümleyle en ağır baskıyı uygulayabilirsiniz. Gayet sakin, vakar, ne dediğini bilen bir üslupla basın toplantısı yapar kamuoyona seslenir gerekirse videolarla halka, kamuoyuna ‘’tarafımıza yapılan operasyonu’’ veya Türk futbolunun vahimliğini göstererek protesto edebilirsiniz. Sosyal medyadan gelen fikirler bu yazdıklarım. Sizler daha iyisini yapabilirsiniz. O yüzden sizden beklenenleri veremediğinizde şapkayı öne koyup bir değerlendirme yapmanız gerektiği kanısındayım…
Şampiyonluk artık inancın çok daha ötesinde, reel dünyanın tam ortasında… İnancımızı son dakikaya kadar yitirmemek için el birliği yapmanız, yapmamız gerek…
http://twitter.com/allahkitaphagi
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için linkteki→ https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!