Galatasaraylı Fatih

0
2346

Yazması kolay gibi dursa da, kolay yazılamayan bir yazı. Çok insanı yazdım, ama Fatih Hocayı yazmak kolay değil… Tarihin altın harflerle yazdığı büyük bir isimden bahsediyorum. Her fırsatta, imkan bulduğumuz her yerde yazıyor ve konuşuyoruz, bence yetmiyor ve bir şekilde eksik kalıyor.

Objektiflik gibi bir derdim olmadı, olmayacak. Hocamın dediği gibi: “Bir kere tarafsın. Benim tarafım Galatasaray.” bu yazı da bu şekilde yazılıyor. Galatasaraylılığın dışında bir gözle de değinilecek yerler olacak.

1974’te kendi ifadesiyle “Biz imzayı gönlümüze attık” dediği imzayla başladı İmparator’un Galatasaray yolculuğu. O imza bizim gönüllerimize de atıldı. Sonsuza kadar izi geçmeyecek, gururla taşıyacağımız, aklımıza her gelişinde bizi mutlu eden ve edecek o güzel imza. Efsanemiz Metin Oktay’ın çaba gösterdiği, bize İmparator’u kazandıran o imza…

45 sene, dile kolay… İçinde ne hikayeler, ne sevinçler, ne acılar var… Adana’dan dünyaya, en önemlisi kalplerimize uzanan bir yol var. Bunlar boş övgü sözleri değil, Hocanın kimsenin övgüsüne de ihtiyacı yok.

Hayat herkese aynı değil, adil değil, ölçüsü de yok… Bizim buraların insanı ise hayata daha mağlup başlar. Tutunan tam tutunur, kaybolanın adı sanı duyulmaz.. Çok nadir kimselerin çocukları hariç, mücadeleye çok erken başlarsın. Tabiri caizse “sokaktan gelmek” tam da bunun içindir. Sokak hayatı öğretir. Zorluğu, dostluğu, sonsuz mücadeleyi, güçlü kalmayı, dik durmayı, dürüst olmayı, dostlukları… Yeri gelince dövüşmeyi, adil olmayı, “biz çok güçlü olduk, sen karşıya geç” dedirtmeyi öğretir. İmkanlar içine doğmuş, düşüneceği tek şey hafta sonu tatilinde hangi ülkede olacağına karar vermek olanların anlamayacağı bir dil, idrak edemeyeceği mefhumlar, tadına varamayacağı en kıymetli lezzetleridir bunlar. Hayatında yaşadığı tek zorluk “rugan ayakkabısının başparmağını hafif acıtması” olanların anlayamayacağı bir dildir. Hoca, bu kültürün yoğun yaşandığı bir şehirde, böyle bir ortamda dünyaya gelmiş, hayatın sıkıntılı tarafıyla erkenden karşılaşmış. Bu karşılaşmadan, her zaman olduğu gibi galip çıkmış, binbir zorlukla hak ettiği bu noktaya erişmiş, daha ötesi varsa onu da hak etmiş…

Engelli bir babanın oğlu olarak, O’na ve ailesine destek olabilmek adına bir çok iş yapmış küçük yaşlarda. Babasına omuz vermiş, güç vermiş, eksikliğini kapatmak için bin fazlasını yapmış. Bir yandan iş, bir yandan okul, bir yandan tutkusu futbol… Eksik başladığını, farkla kazanmış… Hayatta tek başarısı bakkaldan ekmek almaya gitmek olanlar bunun ne demek olduğunu anlayamaz. Zorluk nedir bilmeyen, yediğini önünde yemediği ardında, en kıymetli eğitmenlerin evine girip çıktığı, her imkanın fazlasıyla olduğu, bizim insanımızın giyeceği ikinci bir ayakkabısı olmazken, o ayakkabıların üretildiği fabrikaları satın alacak kadar dünyalığı bulunanlar bunun ne demek olduğunu anlayamaz. İngiliz dadıyla, dededen kalma servetle, maddi dünyalık namına erişemeyeceği şey olmayan şımarık “yalı çocukları” hiç ama hiç anlayamaz!

Böyle başlar Hoca’nın hikayesi. Azmeder, zorlar, yırtar ama yapar. Yapmaya devam ediyor. Zorluyor, istiyor, hedefliyor ve başarıyor. Bunca başarının takdir edeni olduğundan fazla çekemeyeni olacaktır. Bu ülkenin tabiatında bu var. Çekememekten ziyade bir kompleks, bir eziklik, bir bitiklik. Biz başarılı olanı takdir etmeyi hiç beceremedik. O’na yetişmek için değil, O’nu da kendi seviyemize düşürmek için uğraşırız. Fatih Hoca bu ülkede belki de buna en çok maruz kalan insan.

Kolay değil başarılarını, vardığı yerleri, kariyerini hazmetmek. Halbuki keşke yardım isteseler, danışsalar, dostluğunu kazanıp yol yordam öğrenip, bir şeyler kapmaya çalışsalardı. İftira atmak yerine sorsalar, çamur atmak yerine aynı şeylerin daha fazlasını hedefleselerdi…

Fatih Hoca sportif başarılardan ötesini yaşattı ve öğretti bize. Bir kere dünyanın pek de bilmediği bir ülkeyi dünyaya tanıttı. Bundan da önemlisi bize bir şeyleri hatırlattı: istedikten, azmedip çalıştıktan sonra varamayacağın yer yok… Avrupa’nın, sonra da dünyanın zirvesine “Al Bayrağı” dikti… Sadece bundan ötürü bile güzelliklerin en fazlasını hak ediyor… Türk Devleti’nin çoktan yapması gerekip yapmadığını, İtalyan Devleti çoktan yaptı. Bu ayıp bile bize yetmeli! Bu “Adam” gurur, mutluluk, sevinçten başka şey yaşatamadı ki. Kamboçya’dan Tayland’a, Osaka’dan New York’a, adımızı duyurdu. “Biz buradayız, biz de varız!” dedi! Futbolda Uluslararası ilk başarılarımızda da hep O’nun imzası vardı.

Coğrafya kaderdi. Ama “kaderin üstünde bir kader vardır” duygusunu yaşattı bize Fatih Terim.

Başarının cezasız kalmayacağı bu coğrafyada, en başarılıya özellikle son yıllarda planlı şekilde saldırılar devam ediyor. Bunları yaparken ahlaktan, insanlıktan, vefadan, saygıdan, insani değerlerin tamamından bi haber bir takım kimliksizler, tasmalarını tutanlarının verdikleri talimatlar doğrultusunda, aşıları yapılmamış vaziyette, ağızlarından kötülük, çirkinlik, aşağılık itham ve iftiraların bol olduğu salyaları akıtmaya devam ediyorlar. Biz ise böyle bir değerin bizden olmasına her defasında şükür ediyoruz…

Hoca Fiorentina’ya gittiğinden ötürü bilgisayar oyunlarında bir ecnebi takımını alır olmuştuk…

Hocanın başka bir takımlı olduğunu düşünemiyorum. Her şehire heykellerini diktirip, belli aralıklarla o heykel karşısında esas duruşa geçerlerdi. Tek sıkıntıları da bu ya; bizim var, onların hiç olmadı ve olmayacak…

Bize bunca başarıyı yaşatmış, bunca gurur duydurmuş, olmaz denilen bunca şeyi oldurmuş olan bu “Adam” başka ülkenin vatandaşı olsaydı, her kesim ve her takım taraftarı tarafından baş üstüne konur, o ülkenin en büyük gurur kaynaklarından birisi olurdu. Fatih Terim’in İngiliz olduğunu düşünsenize…

Ben, sen, o: biz. Fatih Terim bizdir. Biz olduğu için böyledir. Hemen hepimizin aynı reaksiyonu vereceği şeylere reaksiyon verir. Bizim gibi hisseder, bizim gibi yaşar, bizim gibi düşünür. Kendi ifadesiyle: “Ne bir eksik ne bir fazla, ben buyum. Özel hayatımda da buyum, dışarıda da. Ben üşenirim, fazlasını koyamam”

“Topun olduğu her yer bizim için pozisyon” cümlesinden bile sayfalar dolusu makale çıkarmak, teknik taktik istatistik paylaşmak mümkün. Ama ben işin o taraflarına girmek istemiyorum. Hocanın başarılarının istatistiği bile çoğu kulübün tarihinden daha büyük yer kaplıyor… Biz de bu Adamı yok saymaya, yok etmeye, saldırmaya, iftira atmaya, yıldırmaya çalışıyoruz öyle mi… Yüzlerce ispat ve canlı örneği varken “ama Pirlo’nun kitabı” diyecek kadar basitleşiyoruz… “İdman saatlerini orospulara göre ayarlıyor” denilen kimselerle kıyas etmeye, o kimselerden “efsane” üretmeye çalışan bir topluluktan her şey beklenir elbet. Yalan, iftira, haset, çirkinlik, etik dışılık, ahlak yoksunluğu… Onların olmadığı için çıldırıyor ve hasetlerinden çatlıyorlar. Haset hırçınlaştırıyor, hırçınlık terbiyesizliği sürüklüyor peşine.

Hazımsız İtalyan’a onların dilinde cevap vermektir Fatih Terim. Aynı İtalyanların elini öptüğü kişidir. Bizden başkası gitse tesislerine giremeyeceği yerlere Hoca olarak girmektir Fatih Terim… Bir milletin uyanışıdır, bir milletin isyanıdır, bir milletin feryadı ve yırtınışıdır. Meydanda da, tenhada da söylediği bir olmaktır Fatih Terim. Hayal satmamak, kurulan hayallere ulaştırmaktır Fatih Terim. 65 yaşında dahi “bir hayalim var” deyip, onun için mücadele etmektir Fatih Terim… Hocayı ziyaretten sonra memlekete döndüğümde istisnasız kadın erkek herkesin sorduğu ve söylediği ilk şey: “Nasıl birisi, ne hissettin, çok heyecanlandın değil mi? Bizim selamımıza da iletseydin” gibi cümlelerdi… Fatih Terim budur. Sayısız başarı, yüzlerce gurur tablosu, bir sözüyle heyecan, bir sözüyle mutluluk, bir sözüyle saygı uyandırmaktır… Çoğu kulüp başkanının ulaşamayacağı kimselerle dost olmaktır Fatih Terim. İlkleri ve enleri yaşatmaktır… İnançtır, güçtür, histir. Babacandır ve babasını kaybetmiş onlarca tanıdığımın “Baba” deyip, baba yerine koyduğu adamdır Fatih Terim… Fatih Terim hırstır, inançtır, idealdir, hedeftir, hedefe atılmak ve geri dönmemektir. Fatih Terim bizdir…

İsteyen istediği şekilde saldırmaya devam etsin,

İsteyen istediği iftirayı atmaya devam etsin,

İsteyen istediği yakışıksızlığı, çirkinliği yapmaya devam etsin,

İsteyen istediği hazımsızlığı yaşasın,

İsteyen istediği yıpratmayı, kötülüğü, ahlaksızlığı yapmaya devam etsin;

Yel kayadan toz alır!

Fatih Terim bu ülkenin yetiştirdiği en büyün övünç kaynaklarından birisidir. Satılık düzenin satılık medyasının satılık ve beş paraya ruhunu satmış fikri kahpeler istediği organize ama amatör kötülüğe devam etsin, bu gerçeği değiştiremeyecekler.

Sizin gibi bir evladı bu ülkeye kazandıran ana-babanıza sonsuz teşekkürler. Babanız beyefendinin ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Şimdi Fatih Hoca’mızla bir şampiyonluk yoluna, yeni başarılara, yeni heyecanlara, yeni sevinçlere doğru yol alıyoruz. Hep #1likte nice başarılara Hocam. Ömrünüz uzun, huzurunuz bol, sağlığınız hep iyi olsun! İsteyen istediği kötülüğü yapsın, hakkınız olanı teslim etmesinler, ne çıkar! Siz bizim gönlümüzde en güzel ve büyük tahtta çoktan oturdunuz…

Twitter: https://twitter.com/ilkeryaziyor

Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom

Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/

İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/

Blog’un kuruluş amacı ve isim hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/  yazısını mutlaka okuyun!

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız