Galatasaray sezona o kadar istekli ve iyi başlamıştı ki hepimiz geleceğe dönük hayaller kurmaya başladık. Fatih Hoca da formdaydı ama transferler gecikmişti. Zayıftan zora doğru gelişen fikstürümüzde oyun olarak ilk çarpılmayı derbide yaşadık. Savunma yapan, Taylan’a ve stoperlere baskı yapan Fenerbahçe deplasmanda bir puan alırken, Galatasaray’ın zayıf noktasını da ortaya çıkarıyordu. Belki de derbide Galatasaray’ın aksamasına neden olan tüm sorunları çok iyi gözlemleyen Rangers’ın teknik direktörü Steven Gerrard turu derbiden aldığı doneler sayesinde turu rahat geçiyordu.
İki maç üst üste aksayan sorunlardan en büyüğü sağ ayaklı Linnes’in kanadı sol taraftan hücum yapılaması ve Emre Kılınç, Feghouli ile Belhanda’nın etkisiz oyunlarıydı. Fatih Hoca da Linnes-Emre Taşdemir değişikliği ile sol bek sorununu çözer, orta sahaya da Etebo ile dinamiz getiririm ve maçı kazanırım diye düşünmüş olacak ki böyle bir çözümle karşımıza çıktı. Bu iki değişimin yanı sıra üst üste iki zor maç oynayan ve etkisiz kalan Falcao’yu dinlendirerek yerine Diagne’yi oynattı.
Maç Rangers maçının aksine daha dengeli başladı. Sonra oyuna ağırlığını koymaya çalışan Kasımpaşa’nın karşısına Etebo çıktı. Etebo sayesinde oluşan direnç sonrası Taylan’ın pasında kaleci Ramazan ile karşı karşı kalan Diagne golü atmayı başaramadı. Sonra Kasımpaşa takımı baskıyı arttırdı. Ofsayt kararı ile geçerli sayılmayan gol, VAR’da izlenirken Diagne’ye ofsayt pozisyonu öncesinde yapılan faul nedeniyle iptal edildi. Gol öncesi ve sonrası gelen alarm seslerini ısrarla duymayan Galatasaray, iptal edilen golün kahramanı Yusuf’un bu sefer sağ kanatta yaptığı atak sonucunda attığı harika golü engelleyemedi. Golde Emre Taşdemir’i hatalı buluyorum. Top uzun mesafeden gelirken pozisyon almak için yeterli zamanı vardı. Top inmeden Yusuf’a yapışsaydı en kötü ihtimalle bir faul yapardı. Üstüne topu çok rahat kontrol eden Yusuf’a uzak kalarak vuruş yaparken de hiç rahatsız etmedi.
Golden önce ve golden sonra etkinliğini arttırmayan Galatasaray ikinci yarıda radikal değişikliklerle başladı. Hoca’nın oyuna sert müdahalelerini özlesem de Babel’i sol kanatta görmek konusu açıkçası beni çok memnun etmedi. Bu hamleyle orta sahaya yük iyice binerken, zaten aksayan Emre Taşdemir’i daha da riske atılmış oldu. Ancak sahada o kadar çok kötü oyuncu kenarda da henüz denenmemiş oyuncular olunca hoca hakkını Babel’den yana kullandı. Tüm bu değişikliklere rağmen Galatasaray gittikçe oyundan düştü. Değil beraberliği yakalamak bizi ikinci golü yemediğine sevinir hale getirdi.
****
Hoca maç sonu açıklamasında lafın arka tarafında transferin geciktiğine değinirken en çok öne çıkardığı fikstürün Galatasaray’a fazla geldiğiydi. Yeni transfer yapılmasa bile takıma bu kadar maaşın ödendiği bir takımın haftada iki maçlık periyoda dayanamaması açıkçası bana çok mantıklı gelmiyor. Galatasaray’ın sorunu geriye düştüğünde “biz bu maçı alırız,” rakibe de “eyvah, bir gol attık adamlar coştu!” dedirtecek bir baskı oluşturamaması. Bunda en büyük etken Belhanda ve Feghouli’nin pas yaparken çoğunlukla birbirlerini aramaları, bu ezberi bilen takımların bu pasların arasına girmesi ya da aldıkları pozisyonlarla atağı püskürtmeleri. Diğer bir etken de Arda’nın sadece zekâsı ve arada bir hücum presi organize etmesi dışında bir katkısı olmadan sol kanadın O’na teslim edilmesi. Sol kanat oynayarak kariyerini büyüten Emre Kılınç’ın orta sahada oynatılması diğer etkenlerden.
****
Eskiden futbol oynanırken sahada bir iki oyuncudan eksik performans alıyorken de sonuca gidebiliyordu. Çünkü yerli oyuncuları vasatın altında kalan Anadolu takımlarıyla oynarken rakipte daha fazla eksik performans gözlemliyorduk. Yabancı sınırının genişlemesiyle beraber daha az baskı altında, daha iyi transfer yapan Anadolu takımları farkı kapadı, belki de öne geçti. Bugün performansını sezonun sonuna kadar yaymayı başaran çoğu Anadolu takımı şampiyonluğa ulaşabilir. Üç büyükler dediğimiz takımlardan herhangi birisi bu yabancı özgürlüğü periyodunu düzgün kullansaydı, şampiyon olma alışkanlıklarıyla birlikte rakiplerine fark atarlardı. Biz bu süreçte iki şampiyonluk yaşadık ama ezeli rakiplerimizden en az birisinin şampiyonluk mücadelesinden geriye düşmüştü. Biz ise onlar yokken tecrübemiz sayesinde şampiyonluğa ulaşmayı başardık. Artık işler çok değişti. “Ben büyüğüm, kötü oynayarak da 3 puan alırım” demek artık o kadar kolay değil. Yani Arda’ya, Feghouli’ye ya da başkasına form tutmaları için haftalarca tahammül ederseniz, lastik mutlaka bir yerde patlar.
****
İlk haftalarda bazı konularda şanslıydık. Öncelikle kolay öne geçtik ve sonrasında teknik oyuncularımız oyunu daha ileri götürürken savunmada Marcao ve önünde Taylan inanılmaz bir performans gösterdiler. Bugün Marcao normal bir oyuna bol pas hatası ekleyince, Taylan da normal bir performans gösterince ortaya bir mucize çıkmadı. Buna rağmen parlayan Etebo’ya eşlik eden sayısı artsaydı bayrağı belki bugün de Etebo taşımış olacaktı. Ancak Etebo’nun tek başına mücadelesi yeterli olmadı.
****
Galatasaray’ın FFP kıskacında olması üzerinden transfer yapılamadığı yönünde bir algı var. Transfer yapamamasına alıştığımız yönetim bence maaş ödemeleri konusunda yaşanacak sıkıntılardan korktuğu için de transfer yapamıyor. Çünkü pandemi ile birlikte gelirler iyice azaldı. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nde de yokuz ve net gelirlerinden olduk. Kiralık oyuncular geri dönmüş olmasına rağmen açılan maaş alanını kullanamıyoruz, çünkü gelirler iyice azalmış. Satamama konusunda başarısızlığımız o kadar kanıksanmış ki kimseyi de satamıyoruz. İki tane şampiyonluk yaşayan takımın önemli isimleri Feghouli ve Belhanda’yı satamamak ciddi bir sıkıntıyken bunların üzerine Babel ve Falcao’nun maaş yüklerini eklemek büyük başarıydı! İndirimli halleriyle bile bu dört oyuncuya harcanan para 16 Milyon Euro’yu buluyor. Bunlara bir yedek için yüksek ücret alan Linnes’in maliyetini de eklersek doğru bir planlama ile zirveye oynayacak bir kadro kurulabilirdi bu ödenen paralarla. Ancak biz o kadar hazıra alışkın bir takım olduk ki son yıllarda altyapıdan Ozan, bu sene parlayan Taylan, scout transferi Luyindama ve Marcao’dan başka değer üretemedik kendi adımıza. Arada Denayer ve Saracchi’yi ve belki de bu sene Etebo’yu da başka takımlar için geliştirdiğimizi eklemek de gerekiyor. Yerli ya da yabancı düşük maliyetli ama potansiyelli oyuncu sayımız az olduğu için dolgun maaşlı yabancılarımız dışında sadece Marcao ve Luyindama transfer için ilgi görüyor. Marcao kilit oyuncu konumunda, Luyindama da sakatlık yaşadığı için satılamıyor ve biz bu çıkmazı sinir küpü olmuş vaziyette izliyoruz.
Sonsöz
İlk haftalarda yaşadığımız rüya gibi haftalardan hemen sonra art arda gelen hüsranlardan sonra ben açıkçası korktum. Son iki sezondur ilk yarıları çöpe attık. Hoca da sürekli Ocak ayı Temmuz ayı gibi transfer aylarını hedef gösterdi. Bugün de buna benzer şeyleri ima etti. Bu ekonomik şartlarda, federasyon ve MHK’nin yaklaşımları ortadayken cepten puan yeme ve de alınacak puanların gelirlerinden olma gibi lüksümüz yok. Hoca açısından kadro bu konuda yetersizse o zaman devamlı aynı nehirlerde yıkanmaya gerek yok. İlk devre boyunca alabildiğimiz en fazla puana Kerem, Ali Yavuz, Oğulcan, Emin Bayram, Sekidika gibi potansiyellerden en az iki üç tanesini ekleyerek yürümeli. Tamamen soru işaretleri olan, uyum sorunu ihtimali olan, maliyet problemleri yaşatacak oyuncuları transfer etmeden önce eldeki oyuncuları değerli hale getirmeliyiz. İşte bu noktada hocanın eskiye dönmesi gerekiyor. İsimlere değil, ortaya çıkan performansa göre forma verip forma adaletini sağlamalı. Gençleri umutsuzluğa sokmak yerine onları hem takımla hem de birbirleriyle rekabete sokmalı. Geleceğe yönelik hamlelerde giden gerekirse puan olsun ama Galatasaray’ın geleceği kazansın…
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/
Hoca , bazılarına sonsuz kredi veriyor ! Verdiği karşılıksız kredi ile kendi sonunu hazırlıyor ve adaletsiz ve inatçı !
Çok haklısınız. Bu konuda aklıma hep Mehmet Batdal örneği geliyor. İlk devreyi kiralık geçirdiği takımdan geri döndüğünde Galatasaray’la sadece antrenmanlara çıkmıştı. Bir gün play off Trabzonspor maçında hoca onu mecburen oyuna soktu. Bir gol pozisyonunda topu kaleciye nişanladı diye eleştirildi ve ertesi sene takımdan gönderildi. Oysa ne goller kaçıranlar vardı. Futbolcuya inanmak meselesine inanıyorum ama forma adaleti konusu da önemli. Yoksa bir gün insanın ayağına dolanır.