Gereksiz Panik!
Galatasaray bu kritik dönemeçte çok önemli bir 3 puanı ve liderliği bıraktı. Maç beklendiği gibi Gençlerbirliği’nin aşırı defansif oyunuyla başladı. İlk yarıda topun kontrolü tamamen Galatasaray’daydı ama o sahipliğin pozisyon zenginliğine dönüşmediği bir durum söz konusuydu. Her şeye rağmen ikinci yarı Galatasaray’ın oyunu çevireceğini düşünüyordum. İkinci yarı başlarken ihtiyaç olan şey biraz daha dinamizmdi. Bu dinamizm belki de Donk- Selçuk değişikliği ile sağlanabilirdi. Ancak Fatih Hoca ikinci yarıya saha içinde Rodrigues ve Feghouli’yi yer değiştirerek başladı. Oysa ilk yarıda sağ tarafta çok başarılı olunmasa da sıkça denemeler yapılmıştı. Bu aşamada Ümit Özat’ın hakkını teslim etmek lazım, oyunun devamlı içinde kalarak kenardan sol tarafın kademesini adeta saha içindeymiş gibi ayarladı. Bu destekten yoksun kalan Gençlerbirliği takımının ikinci yarıda kendi solundan çözüleceğini bekliyordum ama düşündüğüm gibi olmadı.
Oyuncu Değişiklikleri
İlk yarıdaki sıkışık oyun devam ederken Fatih Hoca, Belhanda-Eren Derdiyok değişikliği yaptı. Bence bu aynı anda iki mesajdı;
- “Bu maçı ne olursa olsun istiyorum!”
- “Giden oyundan o kadar umutsuzum ki başka çarem yok!”
Bu konuda ben Fatih Hoca’dan biraz daha sabır beklerdim açıkçası. Eren Derdiyok karambol oyununda mutlaka gerekli bir değişiklik olurdu ama bu değişiklik için çok erkendi. Nitekim Eren’e göre bir oyun oluşmadığı gibi Eren’inde oyuna bir katkısı olmadı. Ardından yapılan Rodrigues-Sinan değişikliğinde Sinan’ın sol tarafta kalması Galatasaray’ın önceki üstünlüğünü de ortadan kaldırdı. Selçuk-Donk değişikliği bana göre olması gereken ilk değişiklikti. Tüm bunların neticesinde yeterli pozisyon çıkmayınca, bir şans golü beklerken Galatasaray’ın kalesinde golü gördük. Bu pozisyonda Maicon’un top kullanma konusunda ısrarcılığı sonucunda kaptırdığı top, akabinde Mariano’nun sarı kartı yüzünden yapamadığı faul, Fernando’nun ayakta kalmak ya da faul yapmak yerine etkisiz topa kayışı Galatasaray’ın beklediği şans golünü bir kontra atak golü olarak Gençlerbirliği’nin atmasına sebep oldu.
Cüneyt Çakır
“İnceci” hakemimiz bugün oyuna çok tesir etmemiş gözükse de Marino’ya verdiği ve Gençlerbirliği’ne vermediği sarı kartlarla oyunun iç dengelerini etkiledi. Marino bu kart sayesinde son dakikadaki atakta faulünü yapamadı. Bunun dışında; Sinan Gümüş’ün ceza sahasına girmeye çalışırken itilmesine devam diyen Çakır, hemen devam eden pozisyonda çok daha hafifine faul çalarak kendi “standardını” devam ettirdi. Yine Sinan Gümüş’ün sarı kart gördüğü pozisyonda faul bile yoktu.
Kime yazar?
Bu maçta sahada hiç kimsenin sazı eline alıp takımı ateşleyemediğini düşününce “Melo” gibi oyuncuların önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu maçın eksileri öncelikle son dakikada topu kaptıran Maicon’a, saha içinde reaksiyon gösteremeyen diğer oyunculara ve oyuna yaptığı müdahalelerin faydasını göremeyen Fatih Hoca’ya yazar. Bu maçın artısı da kendi gücünü bilerek sabırla savunma yapan ve biraz şansın da yardım ettiği Ümit Özat’a yazar.
Sonsöz
Bu maçla birlikte Galatasaray çok ciddi bir avantaj kaybetti. Tüm bunlara rağmen ipler Galatasaray’ın elinde. Önümüzdeki hafta hem bir ölüm-kalım hem de “onur mücadelesi niteliğinde” bir maç var. Türlü çabalarla zirvede tutulan “proje” takım Başakşehir gereken cevabı “Türk futbolunun geleceği adına” almalıdır. Galatasaray taraftarının önünde tekrar liderliğe dönmelidir.
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/