Maçtan önce Okan Buruk’u dinleyemedim. Ancak eminim ki maç sürekliliği, formu ve top teknik yüksekliği nedeniyle Kaan Ayhan’ı bir seviye üste çıkarsa bizi bambaşka noktaya taşıyacak diye de Ndombele’yi tercih etmiştir. Kadro tercihinin sonuna kadar destekçisiyim. Sadece oyun anlayışımızda stratejik bir hata vardı. Kazanmak zorunda olmadığımız bir maça, son ve kazanmak zorunda olduğumuz son maçmış gibi odaklandık. Oysa maçı kesin kazanması gereken takım Manchester United takımıydı. Maç henüz havasını bulacakken yerden oynayacağımız toplar yerine uzun toplar, ortalar ve şişirme toplar denedik.
Tersine uzun oynasa bile topu yere indiren ve net ataklar arayan Manchester United takımı iki farkla öne geçti. Maç 2-0 olmuş ama bunun hayatın sonu değildi. Galatasaray takımı her Avrupa maçındaki kötü zamanlarda olduğu gibi “bir kıvılcım” bekliyordu. O kıvılcım Torreira’nın ceza sahasına girerken indirilmesi ile geldi ve Ziyech’in akıl dolu frikiği ile farkı bire indirdik. Fark bire indikten sonra tekrar üstünlüğü ele aldık. Beraberliği de sağladık ama yarı otonom ofsayt yine bizim için devreye girdi. Hiç futbol oynamadın mı be sanal zekâ, böyle ofsayt mı olur?
İkinci Devre
Devre arası kiminle yazışsam bu maçın böyle bitemeyeceği yönünde bir fikir birliği vardı. İlk golü atarsak kazanırdık. Yine iki farka dönerse pes etmezdik. Çünkü biz Galatasaray’dık! Ancak İcardi’nin iptal edilen golü aslında bir madeni ortaya koyuyordu. İlk yarıda etkili olamayan Ndombele ile Oliveira değişse şartları daha da lehimize değiştirebilirdik diye bekledik ama Okan Buruk değişiklik yapmadan başladı. Ne yazık ki bir gol daha yedik. Okan Buruk golden sonra değişikliğe gitti. Ancak sadece Ndombele’yi değil Mertens’i de oyundan aldı.
Artık oyunda Kerem ve Oliveria vardı. Şimdi topumuzla tüfeğimizle saldıracaktık. Sağdan akan yıldızımız Boey’in getirdiği topla Ziyech buluştu. Sonrasında Ziyech’in düşürülüşünde bir frikik daha kazandık. Topun başında yine Ziyech vardı. Bu sefer Onana’nın hatasını affetmeyerek bizi tekrar hayata döndürdü.
Galatasaray “Acaba” Dedirtmişse…
İki maçta da defalarca öne geçiyorsunuz. Bu maçta iki kez iki farkla öne geçiyorsunuz. Hâlâ maçı koparamıyorsanız o “acaba” kafanıza girmiştir. İşte bu “acaba” gücünü arkamıza alarak baskımızı iyice artırdık. Ve haftalarca suskun kalmış yıldızımız Kerem ile beraberliği sağladık.
Ziyech de görevini yapmış iki gol ve bir asistle şeytanın bacağını kırmıştı. Sıra İcardi ya da Zaha’daydı. Zaha iki kez tam kendine uygun pozisyonlar yarattı ama golle buluşamadık. İcardi ise maalesef sayılmayan gol dışında pozisyon bulamadı. Denemeyi sürdürdük ama bu sefer de Manchester United baskısı başladı.
Attıkları üç golde de sadece bir erken uyarı pozisyonu ile golü yedik. Neredeyse her deneme gol oldu ama 3-3’ten sonra futbolun tanrıları bizim yanımızdaydı. İnanılmaz goller kaçırdılar. Artık bir dördüncü golü yemeyi kaldıramayabilirdik.
Takım oyundan düştükçe Okan Buruk maçın başında yazdığım olması gereken stratejiye döndü. Çünkü bu maçta beraberlik de bizi korumaya alıyordu. Bundan sonra biz Kopenhag’ı yenmeye çalışacağız, Manchester United ise Bayern’i… Bu açıdan ibrenin bizden yana olmadığını söyleyemeyiz. Artık Nelsson ve Barış oyundaydı. Bu hamle Barış’ın bireysel katkısı ile maçı çevirebilir, savunmaya kan taşıyabilirdi. Diğer yandan Nelsson da Kaan’ın yanına tandeme giriyordu. Bu sefer tandemin bozulmasına, Abdülkerim’in sol beke geçmesine bir şey diyemedim çünkü beraberlik de çok önemliydi.
Hakemler
İki maçtır değişik ofsayt kararlarıyla avantaj kaybediyoruz. Bayern maçında çizgi çekilmedi. Bu maçta da yarı otonom teknolojisi bizi gol olmadığına ikna etmedi. Maç boyunca takdir haklarını Manchester United lehinde kullanarak onları evinde hissettirdi. Boey’e verdiği kart standardı rakip takıma uygulanmadı. Sadece Torreira’ya vermediği sarı kart bizim lehimize bir karardı. Bunların dışında uzatmalar konusunda çok cimriydi. Ve neredeyse onları bile oynatmamaya çalıştı. İki maçtaki hakem yönetimleri olmasa bizim için bambaşka bir gece olabilirdi.
Maçın Adamları
Skor kazandırma anlamında maçın adamı kesinlikle Ziyech’ti. Ancak Torreira ve Boey de inanılmaz performans gösterdiler. Takımı savunmada ayakta tuttular ve gollere dönen ataklarla hücuma taşıdılar.
Ahlar Vahlar!
Bir milyon Galatasaraylıya sorsak bu maçta Davinson Sanchez’in yokluğunu çok hissettiğini söyler. Davinson Sanchez’in varlığı hem savunmada hem de hücumda takımı bir arada tutuyor ve bizi Şampiyonlar Ligi seviyesinde bir savunmaya çekiyordu. Bunlar futbolda var tabii ki. Ancak sahaya çıkan her oyuncu parçalı ruhunu temsil ediyor. O yüzden tüm oyunculara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum
Altıncı Maç Kopenhag’ta!
Grubun 5 maçı inanılmaz aksiyonlarla geçti. Mükemmel başladığımız Kopenhag maçında iki farklı mağlup duruma düştük. Oyundan düştükten sonra maçı beraberliğe çevirdik. Manchester deplasmanında iki kez mağlup duruma düştük ama kazandık. İçeride, dışarıda Bayern’i silkeledik ama tek puan alamadık. Bugün evimizde iki kez iki farkla mağlup duruma düştük ama bir puan aldık. Neticede içerideki üç maçtan iki, dışarıdaki iki maçtan üç puan çıkardık. Kopenhag ve Bayern maçları senaryoya uygun bitseydi Kopenhag maçına turistik geziye çıkardık.
Sonsöz
Gruplar bitmeden bir kez daha yazayım. İstersek dördüncü olalım, bizi tekrar Avrupa’ya meydan okuyacak oyunlarla buluşturan Okan Buruk’a ve oyuncularımıza teşekkür ediyorum. Fark iki olduğunda bile oğlumun elini tutarak “üzülme, biz hâlâ dönebiliriz” diyebildim. Bir takım bunu dedirtiyorsa o takım seviye atlamıştır.
Bu duyguyu çok yaşadık. UEFA’ya giden süreç ve sonrasındaki bir dönem hep bu duygu içindeydik. Drogba-Sneijder dönemi yine kısa bir esintisini yaşadık. Ama bu takım bana yine UEFA dönemindeki dozda umut veriyor. O umut içimizde büyürken futbola doyuyor ve yeni bir nesilin de Galatasaray’a âşık olduğuna tanık oluyoruz. Şimdi bir yanda Bayern Münich-Kopenhag maçı açık, diğer tarafta önümüzdeki Kopenhag maçını iple çekiyorum. Asla korku ya da kaygı duymadan tatlı bir heyecanla açık hava müzemiz sayılan Parken Stadında Avrupa yürüyüşümüzü sürdüreceğiz.
Bu takım boyun eğdirmez, keyif aldırır ve hayal kurdurur!
Hayal kurmak ve kurduğumuz hayali yaşamaksa biz Galatasaraylıların kaderidir!
Yaşasın Galatasaray!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/