1966 yılı yapımı bir Sergio Leone filmi. Western tarzı bu filmde üç oyuncu, sıfatlarına benzer üç karaktere canlandırmıştı. Tıpkı bir haftada seyrettiğimiz üç Galatasaray maçı gibi. İyi; Trabzonspor maçı, Kötü; Tuzlaspor maçı ve Çirkin; Alanyaspor maçı!
Sondan başlarsak, bu geceki Alanyaspor maçı çirkin, yenilgiyi sonuna dek hak ettiğimiz sadece Muslera ve biraz da Lemina ile ayakta kaldığımız bir maçtı. Çok iyi başlanan bir maç, işte ancak bu kadar ızdırap içinde bitirilebilir.
Muslera olmasa, galip gelmemiz mümkün değildi. Zamanında gitsin diyip, eşine kadar sosyal medyadan küfür edenleri yâd ediyorum, kulakları çınlasın! Bu kadar kötü futbol oynadığımıza gerçekten inanamıyorum. Evet, bazen kötü oynarken de galip gelmek önemlidir. Ama bugün kötü oynarken, maçta akılla değil şansla galip geldik. Daha bir hafta evvel toparlanmakta olduğundan bahsettiğimiz Mariano’nun hali içler acısıydı. Rakibe kaç asistlik pas attı ya da kaç ortasında topu rakibe nişanladı? Sayısı belli değil. Stadyumda ve ekran karşısında benimle aynı yaş aralığında bulunan binlerce kişi, itiraf edelim ki 20 gün antrenmanla bu kadar oynayabilirdik diye düşünmüşüzdür. Ya Ömer? Kendisi kesinlikle çizgi adamı değil. Yokluktan o pozisyonda oynuyor belli. Ama orta sahanın ortasındaki verimi yok. Geçen haftaki performansın yanından bile geçemedi.
Maç boyunca her iki çizgiden de hiçbir kenar oyunu yapamadık. Neredeyse isabetli orta gelmedi. Rakibi cezasahasına sıkıştırıp doğru presi yapamadık. İlkyarıda belki biraz ama ikinci yarıda hiçbir ön alan etkinliğimiz olmadı. Yuto, top benden gitsinde, ne olursa olsun havasında. Daha evvel de bahsetmiştim, kağıt üzerinde iyi ama sahada berbat bir onbir. Adem, elimizde kalan sağlam tek forvet ama koşmaya, pres yapmaya mecali yok. Alanyaspor maçı çirkin bir gösteriydi, tek bir kontratak dahi yapılamayan. Rakip, son yarım saat senin yarı sahanda oynuyor ve bir ara pası ile bir ikiye bir ile rakip ceza sahası çevresine inemiyorsun. Brugge, Trabzonspor maçlarında keyifle izlediğimiz Seri, penaltı öncesi attığı bir ara pası dışında neredeyse sahada yok.
Ne oynadık? Çirkin bir oyun. Tekrarına kalp dayanmaz. Böyle bir maçı daha taraftar dilaltı hapı almadan izleyemez.
Ya o rezil hakem ve VAR yönetimi? VAR sadece Galatasaray’ı durdurmak için kurulmuş tezgâhtır sözünü defalarca tekrarladık. Söylemekten bıktık. Ama anlaşılan odur ki bu tezgâh malum şike erbabını hedefe ulaştırmadan durmayacak. İddia ediyorum, böyle bir golün ofsayt ile geçersiz sayılmasını Kadıköy’de yapamazlar. Yaptıklarında akıbet belli, lisans iptali!
Ey TFF, futbolu rezil ettiniz. Bu maçın en çirkinlerinden biri de sizsiniz! İlan edin şampiyonu, en azından sahadaki işkenceye daha fazla katlanmayalım. Futbolcular da boş yere sakatlanmasın. Bazıları ter dökmeye de meraklı değil, üşütüp hasta olmasınlar..
Bir çift laf da yayıncı kuruluş sıfatı verilen rezil kuruma etmekte fayda var; anladık paranın kölesi olmuşsunuz. Geçen senenin şampiyonuna bir ödül dahi vermemiştiniz. Ama kabahat sizde değil hala sizi evinin başköşesine yerleştiren Galatasaray taraftarında. Daha neyi bekliyorsun büyük Galatasaray taraftarı? Bir kişide dahi bu rezil kurumun dekoderi kalmayana kadar mücadele bitmemeli.
Hafta arası ikinci ligden bir takıma hem de ukala bir hocası olan bir takıma yenilmek tam anlamıyla kötüydü. Tamam, yedek ağırlıklı bir kadro vardı. Rotasyon olmalıydı da. Ama yedekler mi daha kötü yoksa as kadro mu? Ben karar veremedim. Eğer kendisine şans verilen bir oyuncu, varını yoğunu sahaya koyamıyorsa, kusura bakmasın kulübeden de çıkamaz, sözleşmesi dolunca da doğru herhangi bir Anadolu kulübünün yolunu tutar. Galatasaray’ın sözleşmeli futbolcusuna hakaret etmek ne prensibim ne de haddim değildir. Ama Selçuk markette son kullanma tarihi geçmiş bir ürün gibi duruyor sahada. Yürümeye mecali yok. Durduk yerde düşüyor. Artık daha fazla zorlamamak lazım. Takıma ağabeylik yapmak için onca yol varken onu da daha fazla rezil etmenin anlamı yok. Yunus, Emre Mor; bu halleri ile Galatasaray formasının ağırlığını taşıyamazlar. Yol yakınken ayrılmak uygun olacak. Tek sevindirici nokta, genç Emin’den aldığımız ışık. Umarım, o kutsal formayı aynı kararlılık, ciddiyet ve çalışkanlıkla giyer. Bizim bu gençlere gerçekten ihtiyacımız var.
O maçta biraz da Taylan dikkat çekici bir performans göstermişti. Hatta bugün ilk onbir ya da ikinci yarının başında sahada olur diye ummuştum ama olmadı. Ama iyi yolda olacağını sanıyorum. Mutlaka kazanmamız gereken bir isim.
Ve de Trabzonspor maçı. Biliyorum tersten gidince akıl karışıyor ama en iyiyi en sona bıraktım. Çünkü hepimizin motivasyona ihtiyacı var. Ligin en iyi futbol oynayan takımını hem de faul olan bir gol atmasına hem de biri çok net iki penaltımızın verilmemesine rağmen, deplasmanda ikinci yarıda, kendi sahasına hapsedip galibiyeti kaçırdık. Beraberlik golünde, hep biz mi son dakika kurbanı olacağız adalet birazda bize çalışsın diye düşündüm. Oysa normal şartlarda, kazanmamızın daha adil bir maç sonucu olacak olan oyun ortaya koymuştuk. Bu akşam berbat oynayan Mariano, o maçta bence ligimizin en iyi oyuncularından Nwakaeme’ye adım attırmadı. Bugün toptan kaçan Yuto, hem çok iyi oynadı hem de harika bir son dakika golü attı. Trabzonspor maçında, sahada mücadele etmedi, iyi oynamadı diyeceğimiz bir Galatasaraylı futbolcu yoktu. Hatta Emre Mor bile fena değildi.
Bence, Galatasaray bu sezonun en iyi oyununu Trabzonspor maçının ikinci yarısında oynadı. Ama oynayan birileri daha vardı. TFF’nin köçekleri!
Peki neden?
Şimdi topu topu altı gün içinde bu inanılmaz değişimi neye bağlayacağız? Aslında sahadaki Galatasaray ile yönetim, birbiriyle çok paralel çizgilerde. Mesela bir gün evvel tarihi bir başarı ile Florya’nın, daha doğrusu evinin tapusunu alan Galatasaray yönetimi, ertesi günü sahada lime lime doğranan futbol takımı için çıkıp tek kelime etmiyor. Şeytanın avukatlığını yapıp soralım o halde; bazı şeylerin diyetini mi ödeyeceğiz bu sene? Acaba bu kapalı kapılar ardında dönen işlerin bir sonucu olabilir mi, bu bir haftalık inişli çıkışlı grafiğin sebebi? Taraftar bunu er geç öğrenmeyecek mi? Öğrenmesi gerekmiyor mu? Aslına bakılırsa bizim gibi ülkelerde hep dediğim gibi futbol siyasetin arka bahçesidir. Her başarı ve başarısızlığın ardında siyasi stratejiler yatmaktadır. Eğer bu sene başarısız olursak bunun yansımaları çok geçmeden anlaşılacaktır.
****
Teknik ekip için artık çok söylenecek çok şey bulamıyorum. Biliyorum ki sahada oynanan oyun sadece sahada kurgulanmıyor. Bu işin bir de mutfağı ve başka argümanları mevcut. Fatih Hoca’yı eleştirmekten kaçınıyorum çünkü ondan başka birinin bu takımı toparlayıp yarışta tutacağına kesinlikle inanmıyorum. Ama artık bazı sevdalardan vazgeçmeli, mesela yukarıda bahsettiğim gibi Selçuk’tan. Çok iyi biliyorum, eli kolu bağlı. FFP bir yandan, haksızlıklara tepki verme konusunda pısırık davranan yönetim bir yandan, TFF’nin ceza vermek için apartta beklemesi ise diğer yandan. Bu kadar sorunla uğraşmak ve doğru kurguyu yapmak, kamuoyu ve sosyal medya baskısı karşısında çok zor. Aklını karıştırdığı belli. Başka biri olsa, sanırım çoktan pes edip gitmişti. Ama onun adı, Fatih Terim. Mutlaka bu kötü grafiği bir noktada yukarı ivmelendirecek. Ona destek vermekten başka şans olmadığı da çok açık.
Takımın bir kondisyon problemi olduğu kesin. Bu takımın iki büyük sıkıntısından biri hız ise diğeri dikine oynayamamak. Dikine oynayabilmek için iyi bir fizik gücünüzün olması gerekiyor. İşte burada Bartali’yi sorgulamamak elde değil.
Geçen sene övgüler yağdırdığımız Bartali’nin antrenmanlarda fotoğraflarını görmemiş olsam, gitti sanacağım. Kendini toparlaması gelenlerin başında o var.
Maçları seyrettiğimizde işini en iyi yapan, kaleci antrenörü desek yanılmış olmayız.
Galatasaray Taraftarı Yoruldu
Galip gelmiş de olsak hepimizi hayal kırıklığına uğratan bir gece oldu. Eminim benim benzer satırları yazdığım gibi, Galatasaray taraftarı da keyifsiz oyunları seyrettikçe karamsar bir ruh hali ile yoruldu. Biz bir futbol kulübü değiliz elbet. Birçok amatör branşa sahip Türkiye’nin en köklü ve organize kulübüyüz. Her ne kadar yeşil çimlerde endişeliysek de diğer branşlarda gayet iyiyiz. Şüphe yok ki, küllerimizden doğmayı da ayağa kalkmayı da biliriz. Düzenin kuklalarını da yıkmayı tabi ki. Bu kulübün amiral gemisi olan futbol takımı şu an bizi üzse de ben hala umut taşıyorum. Hala birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğunu savunuyorum. Devre arasına kadar sabırla ve iyi niyetle bazı yolunda gitmeyen şeyleri tolere etmeye çalışmalıyız.
Galatasaray’ın iç ve dış düşmanlarına karşı en azından gerçek taraftarıyla ayakta kalma mücadelesine devam edeceğiz. Bu manada bugün stadı dolduran 28.711 Galatasaray taraftarını saygıyla selamlıyorum. Galatasaray’ın sizler gibi cefakâr, iyi ve kötü günde yanında olan taraftarına ihtiyacı var. Hep var olun…
Kıyamete kadar Galatasaray!
Twitter: https://twitter.com/byymiralay
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!