Kaçan Balık

0
329
Kaçan Balık
Kaçan Balık

Kaçan Balık

Ezeli rakiplerinin ve ligin liderinin puan kaybettiği haftada Galatasaray hem liderliği tekrar ele alma hem de ezeli rakiplerini strese sokma fırsatını elinden kaçırdı. Bu sonucun oluşmasındaki sebeplerin oyuncuların kişisel hatalarından kaynaklandığı kadar, kadro seçimiyle de alakalı olduğunu düşünüyorum.

Fatih Terim her ne kadar maç öncesi “Galatasaray tedbir almaz, tedbir aldırır.” dese de bugünkü orta saha pek önlem alınası değildi. 0-0 giden oyunda “bir gol atarız herhalde” oyunu oynanırken bireysel hatadan gelen gol Galatasaray’ı gerçeklerle yüzleştirdi.

Seçenekler ve seçimler

Tudor’un Galatasaray’ında orta sahanın en önemli üçlüsü Fernando, Ndiaye ve Belhanda’ydı. Fernando sakatlığı, Ndiaye Stoke City’e transferi sebebiyle Belhanda da nedeni anlaşılmayan bir form düşüklüğü yüzünden kadroda yoktu. Fatih Hoca bu şartlarda Donk, Tolga ve Feghouli üçlüsü ile oyuna başladı. Bu oyun ilk başta deplasman oyunu için uygun görünse de aslında Fatih Terim ve Galatasaray’ın futbol felsefesine çok uygun değil. Burada kimin oynadığına değil, kimlerin birlikte oynamaması gerektiğine iyi odaklanmak lazım. Orta sahadaki üçlüde Tolga, Donk ve Selçuk İnan’dan herhangi ikisinin tercih edildiği hiç bir oyunda, “oyun  kalitesi” ortaya çıkaramazsınız. Bu tarz orta sahayı Rikeerink döneminde gördük ve ne kadar kısır maçlar çıktığını hepimiz hatırlıyoruz.

Galatasaray’ın iki ön liberolu olup da başarılı olduğu maç bence çok azdır. Galatasaray genelde kahramanlaşan ya da gizli kahraman olan ön libero oyunlarıyla başarılı oldu. Mesela bunu bilmeyen Mancini deplasmanlarda bıraktığı puanlarla Fenerbahçe’ye en rahat şampiyonluğunu yaşattı. Bence bu gerçeği en iyi bilen Fatih Terim’in bir daha böyle bir tercih yapmaması gerekiyordu.

Sadede gelecek olursak bu maçın sonucunun sebebi öncelikle orta saha tercihi, ikincisi de bunun görülmesine rağmen oyuna geç müdahale edilmesidir. Formda bir Fatih Terim hatasını 30. dakikada çözerdi; ama sanırım 2-0 olana kadar “biz bu maçı bir şekilde alırız” düşüncesine kapıldı. Maç 2-0 olunca artık bir mucize dönüşten başka ihtimal kalmadı.

Kaçan Balık
Doğru kadro ve dizilişle sahaya çıkılmayınca “Kaçan Balık” büyük oldu.

Kısa kısa

  • Mariano: Bu sezon en kötü oyununu oynadı. Sağdan oyun kurucu katkısı veriyor övgülerini alırken; bugün çok fazla erken ve isabetsiz orta yaptı. Bu da zaten oyun kurmakta zorlanan takımı geri dönüşlerde de iyice zorladı.
  • Nagamoto: Maçın ilk yarısında çok tutuktu. Muslera’ya verdiği pas her iki oyuncu adına da talihsizlik; ama bu düzeyde bir oyuncu bu çeşit geri pası kaleye paralel atmalı. İkinci yarı biraz daha kıpırdanır gibi oldu. İlk ve böyle bir maçta forma giymesi Nagamoto adına şanssızlıktı. Diğer maçlarda daha alıcı bir gözle karar vermek gerekir bence…
  • Denayer: Geçen hafta Denayer yerine Serdar olmalı dediğimde bazı eleştiriler aldım. İstatistiklerden örnekler veren oldu. Hatta gazeteler “Yüzde Yüz Denayer” falan yazdılar. Eğer istatistiğe bakılacaksa Serdar-Maicon ikilisinin istatistiklerine bakılmasını öneririm. Denayer bana göre her maç bir iki kritik hata yapıyor. Bunlar bazen gol oluyor bazen olmuyor. Bugünde bir stoperin kesinlikle vurması gereken bir top direkten döndü, bir diğer hatası da penaltıya sebebiyet verdi. Bugünden çıkarılacak ikinci ders ise; Serdar Aziz sağlıklıysa ilk tercihin Serdar olması gerektiği.
  • Yasin: Bugünün etkisiz isimlerindendi. Orta sahanın etkinliğinin bu kadar az olduğu bir günde kanat oyuncularının performansı önemli. Yasin belki Nagamoto’yu yeterince tanımamasının da etkisiyle düşük bir performans gösterdi.
  • Gomis: Fazla kırılgan bir oyun sergiledi. Sezonun ilk haftalarında takımda işler iyi gitmezken ateşleyici preslerle takımı hareketlendirirken bugün pek reaksiyon gösteremedi.
  • Belhanda: Birçok insanın kızdığı Belhanda şu kadroda mutlaka sahada olması gerektiğini oyuna girdikten sonra göstermiş oldu. Bugünkü performansı hem O’nun hem de takımının adına dönüm noktalarından olabilir.

Fırat Aydınus

Verdiği kararlar şu takımın lehineydi falan diyemem; ama düdük standardı olmadığını çok rahat söyleyebilirim. Hakemin belli bir standart ortaya koyamadığı maçlarda maalesef oyucuların ritimleri etkileniyor. Dolayısıyla iyi futbol oynanmasının önünde görünmez bir engel ortaya çıkmış oluyor. Bir diğer konu da bir korneri en geç kaç dakikada atarız yarışması yapan oyunculara hiçbir uyarı yapmayıp, bu konuda tepki koyan Muslera’ya kart göstermesiydi. Muslera takım kaptanı ve 4 dakikada atıl(a)mayan kornere tepki vermesi gayet doğal. Sonuçta 6 dakika uzattı gözüktü ancak bunun 4 dakikasının korner olduğunu düşününce bana göre az uzatmış oldu. Ayrıca Denayer’in penaltı pozisyonu fauldü; ama hareket dışarıda başladığı için ceza sahası dışından serbest vuruş verilmeliydi. Burada yan hakem Taşçıoğlu’nun azizliğine uğramış oldu.

Ne Yapmalı?

Anlaşılan ve görülen bir şey var. Galatasaray en iyi defans yaptığı zamanda bile gol yeme potansiyeline sahip. Duran toplar bu gidişle sezon sonunda 20 golü bulacak. Özellikle deplasmanda geriye düşüldüğünde takımda Tudor zamanından esintiler hemen beliriveriyor. Rakip seyirci ve rakip takımın özgüveni ve motivasyonu artıyor. Maçı çevirmek çok zor oluyor. Bu durumda Galatasaray’ın yapması gereken; her zaman bir fazla gol atmaya odaklanmak ve mümkün olduğunca geriye düşmemek.

Sonsöz

Son maçlarda biraz karamsar yazdığımı düşünenler olmuştu. Eleştiri yapmak, dip not açmak kötü bir şey değil. Kendimce 3 puan almanın her şey olmadığını anlatmaya çalıştım. 3 puanı yeterli oyunu oynamadan da alabilirsiniz; ama 3 puan alırken yanlışları da görmeli ve o yanlışlardan arınmalısınız. Galatasaray bu yanlışları görmeli. Şampiyonluk yürüyüşü böyle olur. Yine 3 puan kaybetmek de dünyanın sonu değil; hatalardan arınırsanız bu kayıpları lehinize çevirebilirsiniz. İyi haftalar dilerim…

Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/  yazısını mutlaka okuyun!

Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye

Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız