Bir varmış, bir yokmuş. “Körler Ülkesi” diye bir yer varmış. Aradan yüzyıllar geçmiş, değişen bir şey olmadığı gibi bazı eklemeler yapılmış bu ülkenin ismine: “Körler, Karanlıklar ve Kötülükler Ülkesi”…
Geçmiş bunca yıl, bunca insan, bunca tür üstüne tür, değişmiş mevsimler ve dünya, kara parçaları ve hatta Kaf Dağı; bir bura değişmemiş. Aynı körlük, aynı karanlık, aynı kötülük.. Yetmemiş, her geçen gün daha kötü olmuşlar…
Geride bıraktığımız hafta Körler Ülkesi’nde bir destan daha yazdık ve yine yırttık karanlıkları. Oyunları da oyun kuranları da yıktık geçtik. “Bu cümleler biraz fazla değil mi?” diyenler olacaktır bunları okurken, az bile olduğunu, nasıl bir yapıyla mücadele ettiğimizi bir bilsek ah…
Yıllar yılı kötülük, adaletsizlik, karanlık namına görmediğimiz durum kalmayan yerden yine başı dimdik çıkıyorduk. Bu gurur yine bizim!
****
Futbol, basit bir ayak topu sporundan milyon kat ötesidir haykırışlarımızın artık ve nihayet karşılık buluyor olmasına da ayrıca mutluyum. Futbol bambaşka bir konu ve durum artık. Gerçi geçmişte de hemen hemen öyleydi, günümüzde ise kapsam ve çağ atladı. Hocamız ise hayatımda gördüğüm göreceğim en büyük karakter… Bundandır biraz da bunca kötülük, bunca ayak oyunu, bunca kötü organize.
İşte biz, geçtiğimiz cumartesi bu kötü organizeyi bir kere daha alt etmenin ne kadar önemli olduğunu, bu durumun onları tümden nasıl incittiğini görme keyfine de eriştik.
Pandemi dönemindeyiz. Bitmek bilmeyen bir azap gibi. Bizi hemen her şeyden mahrum bırakan, sevdiklerimizle bile görüşmemize engel olan, standart günlük hayat rutinlerini bile bize yaşatmayan, bunlardan da önemlisi sağlığımızın, canımızın tehdit altında olduğu bir süreç.
Böyle bir ortamda yine bir derbi maçına çıkacakken, normal olarak rutin yaşantıda geçerli olan kısıtlamalar stadyumlarda da mevcuttu. Ta ki cumartesi akşamı Saraçoğlu’ndaki panayırı görene kadar… Panayır diyorum; çünkü öylesi ortamdan farkı yoktu. Çeşitli canlımsı yaratıklar, ağzından salyalar akıtanlar, beyin gelişimini tamamlayamış bir takım organizmaları da gördük. Adeta bir biyoloji dersi gibiydi. Tek hücrelilerin tükürüklerini bile izledik hayret etmeyerek. Yapıları buydu, böylesi bile normal geliyordu. Allah ailelerine sabır versin ve yardım etsin, zira insan kılığına bürünmüş bir takım canlımsılarla yaşamak güç olsa gerek…
SKANDALLAR
Pandemi döneminde bazı taraflara serbest olan şeyler, papazın çayırında da son serbestlik geçerli şekilde bir kere daha yaşanıyordu. Hemen maç öncesi haberimiz olan bu durumun izahını yapması gerekenlerden hala ses seda yok. Zaten bu pandemi kısıtlamaları bir partinin organizasyonlarına, bir de suyun öte tarafına işlemiyor. Burada da durumun aynı olması asla tesadüf değil; birbirinin kopyası iki yapının tam gerçekliği.
İşin daha ilginç yanı; her defasında hem haklı hem de görevi gereği uyarı ve telkinlerde bulunan sağlık bakanımız da orada…
Daha ilginç yanı; Galatasaray söz konusu olunca “kesinlikle yakın takipçisi olacağız” diyerek duruşunu netçe ortaya koyan spor bakanı da orada…
Bu iki önemli bakanın bulunduğu ortamda 3 bin f*bli küfür, kafir, hakaretlerle daha topçularımız zemin kontrolüne çıktığında başladılar kötü eylemlerine. Hocamız yancı kuruluşa maç önü reportajı verirken ise zirve yaptı bu kötülük… Localar dolu, ikinci kat dolu, her yan dolu…
“Sözde” sağlıkçı 150 kişinin olduğu iddia edilen yerde, 3 bine yakın kimsenin varlığını gördük. Hoş, Hocamız maç önü bu konuya değinmeseydi, kıymetli yönetim çiçeklerden böceklerden buketler sunmaya muhtemelen devam edecekti… Yapmayın! Bu Galatasaraylıların kabulleneceği bir durmayış şekli değildir!
Ben Galatasaraylı İlker olarak <her ne kadar Başkanımız ses etmese de> Başkanımın bekletilmesini, kimlik sorulmasına hazmedemiyorum, kabullenemiyorum! Galatasaray Başkanlık makamı bu ülkedeki en büyük makamlardandır! Haddini aşanın haddini bildirmek efendilikten taviz vermek değildir! Şımarık yalı çocuğunun beyhude çabalarını duyuyoruz; bu kabul edilmeyecek duruma sessiz kalmak bu şımarık ve başarısız torpillinin ekmeğine yağ sürmekten başka şey değildir! Sözü muteber olmayanların, duruşları da muteber değildir. Bu şımarık zat, Hocamızın arkasından “kabadayı” dedikten sonra, Hocamızla yüz yüze gelince esas duruşta bekleyen, ciddiye alınmayacak, haline acınacak acınası biridir!
Tüm bu skandallar üzerine, muhatapların mecbur ve ivedi cevaplaması gereken sorular sormak istiyorum:
-F*b’ye neden bu ayrıcalık?
- Bu uygulama madem hayata geçecekti, her kulübe eşit ve tarafsız olması gereken ama taraflılıkta dünya rekorları kıran federasyon neden diğer kulüplerin fikrine başvurmamıştır?
- Söz konusu maçın taraflarından Galatasaray bu durumu haber alıp gerekli mercilere resmi başvurusunu yapmasına rağmen, neden bir cevap verilmemiştir?
- Bu cevapsızlık hakkını hangi hadsiz kendinde nasıl bulmuştur?
- Pandemi döneminde hemen her şey kısıtlama dahilindeyken, “sağlıkçı” kisvesi altında stadyuma küfürbazlar ordusunu sokmak kimin fikridir?
- Bu fikre onay veren federasyon içindeki hangi kimselerdir?
- Her fırsatta “maske-mesafe-temizlik” diyerek görevini yerine getiren ve haklı telkinlerde bulunan sağlık bakanı orada gördüğü tabloya neden ses etmemiştir?
- Stadyumlara seyirci alınmazken, 3 bine yakın kimseyi orada gören spor bakanı hala neden makam koltuğunda oturmaktadır?
- 2 önemli bakanın olduğu yerde haliyle emniyet mensupları da muhakkak vardır, bunca hakaretin küfrün edep ve ahlak sınırlarının aşıldığı ortamda, 6222’den bir yaptırım olmamasının açıklamasını hangi emniyet müdürü ne gerekçelerle açıklayacaktır?
****
İşte böyle leş çukuru ortamda, Mustafa’nın bel kıran incecik ve estetik dolu halleriyle güneş gibi doğması, Khalkedon körlerinin bile gözlerini açmıştır…
Çok değil, daha birkaç sezon önce haydutlar gibi birkaç ismin organize ettiği, onlara göre “kulüpler”, bize göre hakçalarlar çetesinin, haydutlara yaraşır korsan bildirisinde koruyup kolladıkarı hakemlerinden şimdi en üst perdeden hem de haksızca şikayet etmeleri, bunların acziyetini ve düşmüşlük seviyesinin net göstergesidir…
Yıllardır kurul ve kural tanımadan “yaptık oldu”cu zihniyetin yeşil sahalardaki baş ortağı iflastan da ötesinin son deminde. Başka çareleri yok. Üstelik şampiyon olmaları onlar için kurtuluş değil, sadece 3 dakika sürecek kısa bir nefes alma molasıdır. Çabaları beyhude, çırpınışları boş, kötülükleri ise günün birinde toplu şekilde kendilerine dönecek şekildedir!
Daha 2 sezon önce, yine papazın çayırında topçumuzun ayağına basarak alınan top sonucunda galibiyet alanlar, ne hikmetse bu sahada VAR bağlantısı kopması sonucu yedikleri nizami goller ofsayt gerekçesiyle geçersiz sayılanlar, her maçta aleni şekilde tekme tokat rakiplere giren topçuları VAR’a rağmen atılmayanlar, “biz öyle tacımdı, kornerimdi diyecek kadar küçük ve aciz değiliz” demelerine rağmen, ofsayt olan pozisyondan ahlaksızca ve yüzsüzce hala gol isteyenlere, ŞİKE SUÇU YÜZÜNDEN AVRUPA’DAN MEN YİYENLERE verecek cevaplarımız elbette vardır ama en güzel cevabı bunları maç boyu eze eze ve zorlanmadan yenen FATİH VE ASLANLARI vermiştir! Bundan öte konuşacak konu, tartışacak gündem yoktur ve olmayacaktır! Bu gerçeğe rağmen hala bu utanmaz tavırlara devam edenlere ise; akıl ve ruh hastalıkları hastahanelerine mutlaka görünmeleri gibi insanı bir öneriden verecek başka şeyimiz yoktur…
****
Yıllardır yapmadıkları ahlaksızlık, işlemedikleri cürüm kalmayanların ise bizlere ahlak satmaları ise Nietzsche’nin meşhur deyişini aklıma getirmekte… Irkçı saldırılarından sonra utanmadan gözlerimize bakarak “midemiz hastaydı” diyen embesillerle tartışabilecek bir konumuz da yoktur! Kaptan bizimdir! Her insan evladı gibi mahrem yerde yapmak ve söylemek istediklerinde serbesttir. Saha içinde her maç defalarca tanık olduğumuz, seyircisizlikten de dolayı net şekilde şahitlik ettiğimiz küfürbazlarına tek kelime edemeyenlerin de söyleyecek tek sözleri yoktur! Irkçılık suçundan hüküm giymişlere kol kanat gerip, sportif direktör yapanların bize satacağı bir ahlak yoktur!
Yıllardır, ne hikmetse federasyonun başkan vekilliğini yürüten, anlaşılması güç şekilde son başkanların listesinde en başta yer alan azılı Hoca ve Galatasaray düşmanı takacının talimatıyla alınan içeriye alınan bu kimselerin hesabı bu takacıdan sorulmalıdır! Bu kişi, Konyaspor maçımızda VAR skandalına şahit olduğumuz ve puanımızın hakem eliyle gasp edilmesi neticesinde, dönemin MHK başkanının haklı olarak kızağa çektiği bir hakeme, MHK’ya nazire yaparcasına yanına almış verdiği bu poz aslında basına değil, Galatasaray’a mesaj olarak verilmiştir. Takacı, senin de elbet hakiki adaletle tanışacağın dönemler gelecek… Bunu aklından bir an olsun çıkarma. İşte o zaman memleketinin sık ormanlarına da gitsen, gelip hesap vereceksin!
****
Galatasaray uzun zamandır sadece sportif bir mücadele vermiyor. Bu, günümüzde kısmen anlaşılmış olsa da,ilerleyen yıllarda çok daha net şekilde anlaşılacaktır…
Bize her defasında “sporla siyasetin ne alakası var ya” diyenler de bu cümlelerinden üzüntü duyacaklardır. Zaman, çok güzel vekil ve aynadır…
İşte tam da burada; Fatih Terim gibi bir gerçekliğe sahip olmanın tarifi mümkün olmayan memnuniyetini yaşama şansına erişen kimselerden olduğum için hem çok mutlu hem çok gururluyum… Allah Hocamıza uzun ve sağlıklı ömürler versin.
Evet, bunca kötülüğü bir kere daha yenmenin mutluluğu ve ülküye dimdik yürümenin gururuyla, bir kez daha: Şen Ola Cimbom Şen Ola!
Karanlığı yırtacağımız, kötü planları yine ve yine bozacağımız yürüyüşümüz kayıpsız, üzüntüsüz olsun.
Cimbom Başı Dik Yürür!
twitter: http://twitter.com/ilkeryaziyor
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!