Uzun bir süredir yaşadığımız hakem hataları, transfer dedikoduları, teknik ve idari sorunlardan sonra ilk defa teknik – taktik yazabileceğimiz bir maçı aldığımız beraberlikle geride bıraktık.
Takımımızla alakalı yorumlarıma geçmeden önce belirtmek isterim ki, Sergen Yalçın’ın Alanya’ya gelişiyle birlikte çok iyi bir takım ortaya çıktı. Mücadeleyi maçın sonuna kadar bırakmayan, sürekli önde oynamaya çalışan, agresiflik ve presle rakibi yıldıran, kazandığı topları üçüncü bölgedeki etkili ayaklarıyla hızlı şekilde buluşturup sonuca gitmeye çalışan bir Alanyaspor…
Bizim maçın özelinde de Sergen hoca işine iyi çalışmış.
Takımımızın atak yaparken ki en büyük özelliği, bindirmeleri iyi olan iki kanat bekimiz, Mariano ve Linnes’i atak yaptığımız an da açık oyuncusu gibi üçüncü bölgeye sokmak, hemen önlerinde oynayan ofans kanat oyuncularımız Feghouli – Onyekuru ikilisini de içeri atarak forveti tamamlamasından geçiyor.
Bunun yanı sıra, orta sahada top dağıtıcı pozisyonda yer alan Belhanda’ya uygulayacağınız ikili, üçlü preslerle de pas dağıtım noktasını kesmiş oluyorsunuz.
Alanya maçında da takımımızın ofans yönü bu şekilde kitlendi. Maçın ilk düdüğüyle beraber Alanya takımı top bizdeyken sürekli yarı saha çizgisine kadar çekilip kanat beklerimizin oyuna girmesini engellerken, Belhanda’ya uyguladıkları sertlik içeren müdahalelerle oyun kurmamızı engelledi. Bu duruma Fernando, N’diaye, Onyekuru ve Feghouli’nin etkisiz oyunu da eklenince neredeyse rakip sahaya geçmeden ilk yarıyı bitirdik. Etkisiz futbolun yanı sıra 45+ da Campos’un uzak mesafeden attığı golle de devreye 1-0 yenik girdik.
Bu golle Muslera’yı fazlasıyla eleştiren arkadaşlar çıkabilir. Evet gol pozisyonun da öndeydi ve topa müdahalesi biraz gecikti. Lakin; burada asıl eleştirilmesi gereken yediği golden bağımsız olarak sürekli Muslera’ya geriden oyun kurdurma isteğimiz. Belli ki, Fatih hoca takımın ayağa futbol oynayarak birinci bölgeden iki ve üçe geçmesini istiyor. İşin aksayan tarafı, Muslera’nın ayaklarının çok iyi olmaması. Bu bağlamda, Muslera’nın içinden Tafarel çıkmasını beklemek son derece yanlış. Kaptanımızın hem ayakları iyi değil hem de pas tercihleri yanlış. Topu kullanmak isterken geçirdiği süre de cabası… Hal böyle olunca da ister istemez kurmak istediğimiz her oyun tam tersi olup kaptırdığımız toplarla rakip kurgusu haline dönüşüyor. Bu sevdadan bir an önce vazgeçilmeli diye düşünüyorum…
Yukarıda da yazdığım gibi, ilk yarı oynanan etkisiz futbolun en büyük nedeni kanat beklerimizi istediğimiz gibi kullanamamız ve futbolcularımızın inanmışlıktan uzak oynamasından geçiyordu. Belhanda’yı iki maç övüyoruz, üç maç gömüyoruz. Bu oyuncuda ki en büyük sorunun istikrarsızlık olduğunu geldiği günden bu yana yazıyorum. On maç istikrarlı bir şekilde oynadığı dönem yok maalesef. Devre arasında transfer dedikoduları yüzünden karışan kafası da işin cilası… Mustafa Cengiz Başkan’ın sene sonu için Belhanda’nın gidişiyle alakalı Al – İttihad takımıyla anlaştığı yazılıp, çiziliyor. Durum böyleyse Belhanda’dan ne kadar verim alınması bekleniyor ki? Zaten kafa olarak sıkıntılı bir oyuncu. Yarın bir gün kırmızı görüp kendini üç beş maç attırmayacağı veya teknik heyetle sıkıntı yaşamayacağının garantisini kim verebilir? İdari anlamda bu işleri bir türlü beceremiyoruz…
İkinci yarı da oynadığımız futbol da ilk yarıyı çok fazla arattırmadı. İkinci düdükle beraber toparlanmış bir görüntü verip 52. Dakikada Feghouli’yle golü bulsak da etkisiz futbol ilerleyen dakikalarda da devam etti ve kötü oynadığımız Alanyaspor maçından aldığımız bir puanla evimize dönmüş olduk. Puan kaybetmeye lüksümüzün olmadığı haftalarda aldığımız beraberlik ve zirvede ki en büyük rakibimiz Başakşehir’in rakibi Akhisarspor’u deplasman da 3-0 gibi net bir skorla geçmesiyle puan farkı sekize çıkmış oldu.
****
Bu yazdıklarımın yanı sıra bireysel performanslarda da son
derece sıkıntılı bir durum söz konusu. Fernando geçen sene yaşadığı sakatlıktan
sonra neredeyse hiç yok diyebiliriz. Üst satırlarda eleştirdiğim Belhanda’nın
üç maç üst üste iyi oynamışlığını sayabilirim. Lakin; Fernando için aynı şey
söz konusu olamıyor. Bir maç idare eder oynuyor, diğer maç kötü oynuyor. Topla
oyuna giriş anlamında hiç yok, oyunu yönlendirme anlamında hiç yok, mücadele
anlamında zayıf. Bu şekilde nasıl devam edecek bilmiyorum. Gördüğü gereksiz
sarı kartla da Trabzon maçında cezalı durumuna düştü. Yerine Donk mu oynar
bilmiyorum ama Hollandalı formayı kaparsa bir daha zor bırakır gibi geliyor.
Bugünkü performansla da Fernando’nun ilk on bir oynama şansı zor gözüküyor.
Fernando’nun istikrarsız ve etkisiz performansı N’diaye’yi de olumsuz etkiliyor maalesef. Bana göre N’diaye Şu an ikinci bölgenin en çok savaşan ve koşan adamı. Buna rağmen yanında ki oyuncuların kötü futbolu yüzünden boşa çaba sarf eder pozisyonuna düşüyor. Dışardan gözüken başı kesik tavuk gibi sağa sola koşup mücadele etmeye çalıştığı yönünde oluyor. Umarım Fernando bir an önce toparlar veya geçen sene şampiyonluğun kazanılmasında büyük pay sahibi olan Donk üstün performans gösterir de ikinci bölgede daha etkili oynamaya başlarız. Yoksa işimiz gerçekten çok daha fazla zorlaşacak…
Feghouli’nin neden her topu almak istediği sorgulanabilir. Bunu da Onyekuru ve Belhanda’nın etkisiz futboluna bağlıyorum ben. Takımımız da en çok sorumluluk almak isteyen ve ona göre oynayan oyuncuların başında geliyor Feghouli. Bu bağlamda, etkisiz kalan hücum hattımıza hareket getirmek adına mevkisini kaybedip dağılmış olabilir. Netice de beraberliği getiren golü bu oyuncumuzun ayağından bulduk. Oyundan çıkması tamamen teknik heyetin yanlışıydı. Oyun içinde ki bütün varlığı kendi bireysel performansını arttırmaktan geçen ve Galatasaray formasını bu şekilde giyen Onyekuru’nun 90 dakika sahada kalması hataydı. Şampiyonlar Ligi Porto deplasmanının ilk yarısında kaleciyle karşı karşıya kaldığı an son topa ayağını sokmaktan korkmuş ve rakip takımın on kişi kalabilme ihtimalini ortadan kaldırmıştı. Bu hafta da benzer bir pozisyon yakaladı. Belki de sahanın en ağır oyuncularından Tzavellas, Onyekuru’nun gerisinden gelip topu taca attı. Son topa ayağını soksa penaltı almamız kaçınılmazdı. Onyekuru’nun kendine oynar futbolu beni son derece rahatsız ediyor. İşin kötüsü, alternatifi yok maalesef. Keşke Trezegeut’i alabilseydik…
Gelelim yeni transferlerimizin ne yaptığına.
Kostas’a maç boyunca sadece beş kere top gelmiş. Bunun ikisini kaptırırken diğer üçünü de olumlu kullanmış. Yeni bir ülke, yeni bir takım, yeni bir taraftar, yeni bir arkadaş topluluğu, etkisiz futbol yüzünden ileri gidemememiz, bunları anlıyorum ama 54 dakika da beş kere topla buluşmak nedir Allah aşkına? Yani insan biraz yırtınır, sağa sola deplase olur, al vere gelir, duvar olur hiç biri yok. Maç boyunca aldığım görüntü, stoperlerin önünde topun gelmesini bekleyen ve Alanya takımının geri ikilisine futbol kariyerlerinin belki de en rahat 45 dakikasını çıkartan bir oyuncu rolündeydi. İlerleyen haftalarda mutlaka toparlayacaktır. Bildiğimiz Kostas bu değil çünkü. Umalım ki, adaptasyon süresini bir an önce atlatsın ve takıma katkı vermeye başlasın.
Luyindama ile alakalı bir fikir yürütemiyorum maalesef. Fizik gücüne rağmen ikili mücadeleden biraz kaçarak oynadı. Bunun nedeni de maçın hemen başında gördüğü sarı kart olsa gerek. Önümüzde ki haftalarda ne kadar katkı sağlayacak daha net yazar, çizeriz…
Yeni transferlerimizin içinde en istikrarlı ve iyi oynayan oyuncumuz kuşkusuz Marcao. Allah nazardan saklasın, böyle de devam eder inşallah. Yıllar sonra çok iyi bir sol stoper kazandık sanırım.
Sonsöz
Art niyetli hakem hataları tarafımıza karşı uygulanmaya devam ediyor. Rakip takımın aktör kalecisi Haydar film çevirip kendini yere atıyor, Marcao sarı kart görüyor. Maç boyu Belhanda’ya bir sürü sarı kartlık müdahale yapılıyor eli cebine gitmiyor. Yine aktör Haydar, uzatmada dört dakika yerde yatıyor sadece kırk saniye ek sürenin üstüne oynatıyor…
Yönetimimiz de bu tür olaylara sessiz kalmaya devam ediyor. Hakkımız da hayırlısı olsun diyeceğim de, işin sonu pek hayra gitmiyor…
Saygılarımla,
Umut COŞKUN
twitter: https://twitter.com/emana312
Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom