19 Mayıs 2019 gibi güzel bir tarihte şampiyonluğumuzu ilan ettikten sonra sanırım hepimiz bu sezona eksikliklerimizi gidererek çok daha iyi başlayacağımızı ve Avrupa Fatihi günlerimize geri döneceğimizi hayal etmiştik. Çünkü biz Galatasaray taraftarı olarak geçmişle gurur duyup hep gelecekten beklenti içinde olmaya alışkınız.
- Her sezon olduğu gibi(!) çoğu transferimiz kampa yetişmediği için, memnun olmadığımız gol kralımızı satmak zorunda olduğumuzu cümle aleme ilan ettiğimiz için(!), sezona Selçuk ve satılık golcümüz Diagne ile başladık.
- Beklerimizin yaşlandığı, gitgide formdan düştüğü açıkken transferin son gün heyecanında ulaştığımız 15 yabancı sayısı neticesinde eldeki Linnes’ten de olduk. Bek zaafımız baharda açan papatyalar gibi ortaya çıktı.
- Fatih Hoca’nın cezaları kenarda zaafa yol açarken, cezası bittiğinde bir türlü en güçlü, en formda, en ideal, en istekli kadroyu bulamaması, arada “organize kötülerin” ağına düşüp tekrar ceza alması, üzerine sakatlıklar derken sezonun ilk yarısı adeta kabus oldu.
Aslında çok büyük hayallerle başlamıştık lige. Transferin son dönemecinde gelen transferler dünya çapındaydı; stoperlerimiz geçen sezonun ikinci yarısının en etkili stoperleriydi; kalecimiz ise dünya çapındaydı. Son iki şampiyonluk sürecinde tartışmalı maliyetlerde olsa da transfer verim oranı yüksekti Galatasaray’ın. Bu orana yaklaşmak bile şartları oldukça iyi noktaya getirebilirdi. Yeni transferlerden ortalamaya yakın bir verim alsak, beklerimiz de durumu biraz idare etse güzel olurdu. Ancak olmadı…
- Öncelikle ligin “organize işleri” ilk haftalarda devreye çok net girdi. Galatasaray kendi içindeki tartışmalara düşene kadar neredeyse her üç faulünden birisine sarı kart veriyordu. Akabinde rakiplere sınırsız faul haklı oyuncular tanımlanmıştı. Zaten sezon başlarında pek tutmayan “iyi oyun” ile 3 puan alma hayalinin yerine daha gerçekçi olan; çok iyi oynamadan da olsa alınacak 3 puanlar ve moral yüklemesi fırsatının Galatasaray’a gelmesi engellenmiş oldu. Galatasaray’ın gerek saha kenarında, gerek saha içinde ve dışında bu sorunlara cevap verememesi tartışmaların takım içine ve Fatih Hoca’ya dönmesine neden oldu.
- Sonraki süreçte Galatasaray artı taraflarını değilde eksilerini öne çıkarmaya başlayınca araya giren Şampiyonlar Ligi maçlarıyla birlikte herkesin özgüveni yerle bir oldu. Ben özellikle sezonun ilk periyodundaki kadar basit pas hatası yapan bir takımı daha önce hiç görmedim. Hem de pas oyunu oynayacağı iddiasıyla sahaya çıkan bir takımın bu halde olması gerçekten inanılmazdı. Bazen bu pas hatalarının takım içinde bir kumpastan kaynaklı olduğunu bile düşünürken buldum kendimi. Bu kötü süreçten Fatih Hoca’nın en güvendiği oyunculardan başlayarak bir takım piramidi oluşturması gerektiğini düşünmüştüm. Nihayet Muslera, Luyindama, Lemina ve Andone ile ilgili böyle bir güven ortamı oluşmuştu ki, önce Andone sonra Luyindama, üzerine de kısa süreli de olsa Muslera ile Lemina sakatlandı. İşte bu andan itibaren Galatasaray’ın saha içi kaosu tam olarak başladı. Yeni transferlerin form durumu artacağına azalırken eskiler de onlarla yarışınca ilk yarı bizler için kabus gibi geçmiş oldu.
Aslında ben böyle zamanları severim böyle zamanlarda hocaların maharetleri devreye girer, beklenmeyen oyuncu katkıları devreye girer, genç oyuncular piyasaya çıkar, belki kalıcı bile olurlar. Ancak bu süreci de Fatih Hoca’nın yaşlı ve formsuz oyuncu döngüsünde ısrar etmesi neticesinde hem bol puan kayıplı hem de moralsiz geçirmiş olduk. Ben bu evrede Fatih Hoca’dan sert ve çılgın hamleler görmeye alışkınım, bunu da dört gözle bekledim. Fatih Hoca da bir çok maçtan sonra bu hamlelerin mesajını da verdi hatta bir maçtan sonra bundan sonra 18 yaşındaki oyuncuları da görebilirsiniz dedi ama ne yazık ki aynı döngü Antalyaspor maçına kadar geldi. Bugün ilk kez bu döngüyü kırdı ilk on bire Taylan Antalyalı’yı aldı. Artık maça geçebiliriz sanırım…
Maça Gelirsek
Galatasaray bugün coşkulu bir ilk yarıyla sonuca gitti. İzlerken Antalyaspor’un zayıflığı Tarım Çamdal’ın varlığından okunuyordu. Buradaki zafiyeti tüm takıma uyarlayınca zaten olması gereken farklı bir galibiyetti bu geceki galibiyet. Ama mevzu bu senenin Galatasaray’ı olunca insan yine de emin olamıyor; ve insan Ankaragücü takımı Antalyaspor’dan daha mı güçlüydü diye sormaktan kendini alamıyor.
Bugün Neler Farklıydı?
Öncelikle bu sezon Taylan ile başlayarak bu sezon ilk kez bu kadar öngörülemez bir oyuncuyla sahaya çıkmış oldu. Bugün Taylan Antalyalı’yı, kimi zaman forveti ikilerken, kimi zaman Tuncay Şanlı gibi son kanat etkinlikleri içindeyken, kimi zaman orta saha üçgenlerinde, kimi zaman da savunmadan top çıkarırken gördük. Ve gördük ki tüm potansiyel eksiklerine rağmen istekli ve olumlu potansiyelli gençler kulübede değil sahada olgunlaşıyor. Galatasaray keşke kaybettiği puanları gençlerle kaybetseydi ama gelecekten kazansaydı. Keşke Fatih Hoca yarım sezon boyunca bir gaflet uykusu uyumasaydı.
Bugünkü maçtan sonra Mariano övgüleri gelecektir mutlaka. İkinci, üçüncü lig takımlarıyla kupa maçları oynarken bile Tarık Çamdal’ın oynadığı taraf zaafımız olurdu hatırlarsanız. Bence bugün sadece bir maçlığına Sabri Sarıoğlu da dönseydi yıldız olabilirdi. Düşünsenize neredeyse 25 tane resmi maç oynamış sağ bek oyuncunuz bir kere asist yapmamış, bir kere sıfıra inememişken bugün ağır saha şartlarına rağmen sıfıra iniyor, asist yapıyor. İlk sezondaki iyi performansı (özellikle Başaksehir’e attığı gol), geçen sezon Belhanda ve Feghouli ile kurduğu mükemmel uyum neticesinde savunma eksiklerine rağmen şampiyonluğa katkısı hatırına Mariano’yu alkışlarla uğurlamak gerektiğine inanıyorum, yanında da bir zamanlar saha içi enerjisine hayran olduğumu Nagatomo’yu ekleyerek. Modern futbolda kimsenin geçmişiyle zaman kaybetmeye tahammülümüz yok. Bazen hayran olduklarımıza bile…
****
Evet açık sıkıntılarımız var. Bunların ağırlıkta olduğu sebepler neticesinde 27 puan alabildik. Fatih Hoca’nın dediği gibi son dakika kayıpları olmasa puanımız daha fazla olabilirdi ancak ne oyunumuz, ne de arzumuz üst sıraları hak etmiyordu. Ben Galatasaray taraftarının maçtan önce heyecanlanmadığına uzun süre sonra ilk kez tanık oldum. Peki neleri yanlış yaptık?
- Öncelikle geçmişte adeta tefeci sözleşmelerine imza atmış olan Belhanda ve Feghouli paraya çevrilmeliydi.
- Diagne süreci daha iyi yönetilmeli basın bu süreçte doğru kullanılmalıydı. Basına “Tek hedefimiz Diagne’yi satmak.” gibi bir açıklama yapan basın sözcüsüne sahip olursanız bunun zararları da kaçınılmaz olur.
- Takım gittikçe yaşlanıyorken Taylan ayarında bonus performans gençleri transfer etmeliydik. Bu kadar yaşlı bir takımla üç kulvarda yarışma şansınız yok. Sezon açılış maçında takımın en genç oyuncuları stoperler ve Seri dışında 26 yaş altı oyuncu yoktu takımda. Geri kalanların çoğu da 30 yaş ve üstüydü. Böyle bir takımın son dakika golleri atması değil de yemesi çok da şaşırtıcı olmuyor.
- Tam da bu süreçleri yazarken Fatih Hoca’nın Arda ile ilgili açıklamalarına kulak verdim ve çok üzüldüm. Fatih Hoca artık futbolcuların geçmişine yatırım yapmayacağız derken futbol geçmişi bile 3 yıl uzak kalmış Arda Turan’a kapıyı açmasını gerçekten kötü bir tercih olarak görüyorum. Bu tercihin Galatasaray’a bir yararı yok, belki Arda’ya olabilir. Galatasaray’ın değil, Arda’nın ikinci bir şansa ihtiyacı var ama Galatasaray’ın böyle bir sorunla uğraşmaya hem zamanı hem de parası yok. Florya Tesislerinde yazan ‘’Sizi buraya getiren yeteneğiniz, burada tutacak olan ise karakterinizdir.’’ sözünün Arda Turan transferinden sonra bir anlamı kalır mı sizce? Hangi gence anlatabilirsiniz? Galatasaray, Arda Turan’a vereceğini vermiştir. Arda’ya hayal bile edemeyeceği bir kariyerin yolunu açmıştır. Arda’da karşılığında giderken bonservis kazandırarak gitmiştir. Ne yani Beşiktaş’ın Nihat Kahveci’de düştüğü hataya düşüp Arda’dan kazandıklarımızı O’na geri mi ödeyeceğiz? Arda ile ilgili yazılacak çok şey var. Zamanında fazlasını da yazmıştım dilerseniz aşağıdaki linkten tekrar okuyabilirsiniz. https://www.3numaraliuye.com/2017/10/17/arda/
- Arda mevzusundan, Babel’den, Selçuk’tan ilerlersek yapmamız gereken en önemli şey takımı gençleştirmek. Eğer takımı gençleştiremezsek diğer iki sezon gibi şampiyonluk şansı elde edemeyebiliriz. Futbolun en büyük acısı futbol hayatının kısa zaman dilimi içermesidir. Yoksa kim istemezdi Romario, gerçek Ronaldo, Rivaldo, Bergkamp, Ronaldinho gibi yıldızları her zaman izlemeyi. Bırakın futbolun bıraktıkları futbolun içine farklı yollarla girsinler. Yorumcu olsunlar, antrenör olsunlar, teknik direktör olsunlar ama Galatasaray’ın kadrosunu işgal etmesinler…
Sonsöz
Maç 5-0 gibi bir skorla bitmiş. En istediğim şeylerden birisi olmuş ve bir genç maça damgasını vurmuş, ciddi paralar yatırdığımız Falcao goller bulmuş ki belki de ikinci yarıya damgasını vuracak ama ben çok gerginim. Neden mi? İyice transfer takımı olduğumuz ve bu konuda çok da başarılı olmadığımız için. Korkuyorum yine yaşlı oyunculara verilecek paralardan, yapılacak transferlerin son güne kalmasından, Fatih Hoca’nın kendine gelememe ihtimalinden… Ama umutluyum Taylan’ın açtığı yoldan… Bırakın Galatasaray’da hayalleri olanlar oynasın, Galatasaray her zaman ki gibi hayallerin gerçekleştirildiği takım olsun. Doymuş, dolmuş, ıskartaya düşmüş oyuncular değil armaya yaraşır formayı tuttuğu zaman bırakmamak için yırtınan oyunculara yol açılsın. İster transfer olsun, ister genç takımdan yeter ki hayal kursun, hayal kurdursunlar…
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/