O Zaman Biz de Vazgeçmeyeceğiz!
“Hayal kırıklığı dersem, sezon başından beri hayal kırıklığına uğradığımız oyuncular var, oluyor bunlar. Bana her sorulduğunda “yavaş yavaş değişeceğiz” diyorum. Ocak ayında, temmuz ayında, öbür ocak ayında değişeceğiz diyorum.
Galatasaraylılar şunu bilmeli; birden bire değişemiyoruz, yavaş yavaş değişeceğiz, değiştireceğiz. Burada birçok maçı Galatasaray rakibe baskı yaparak, alan daraltarak, rakip sahada oynayarak kazandı. Onun için biraz zamanımız var.
Eğer bir oyuncu devamlı sakatlanıyorsa profesyonellik anlayışını tabii ki sorgulayacaksınız. Böyle bir şey yok. Herkes imza atarken haftada üç maç oynayacağını biliyor. Oyuncunun profesyonel davrandığı yerler belli, bunlardan biri de saha dışındaki hayatı.
Bugün Ozan sakatlandı mı? Sakatlanmadı, kramp girdi. Bunu anlayışla karşılayabilirsiniz. 18 yaşında bir adam ilk defa üç maç üst üste oynuyor, bu atmosferde çok doğal. Ancak bu vaziyette oynamaya devam ediyor. Ona “kalacaksın” dediğim için, mesele bu.”
Yukarıdaki yazı Fatih Terim’in basın toplantısında verdiği demeçlerin bir kısmıdır. Benim açımdan çok ama çok önemli açıklamalardır. Fatih Hoca değişimden, değiştirmekten bahsediyor. Çünkü malzememiz bu kadar. Yetenek anlamında, sahaya yansıtılan hırs ve profesyonellik anlamında, hocalarının verdiği taktiği sahaya yansıtabilmek anlamında, elimizdeki malzeme budur. Bunu geçen seneden beri görüyoruz. Bugün bu takımın başında başka bir Hoca olsa ne ligde lider olabilirdik ne de Şampiyonlar Ligi’nde hala daha iddiamız devam ediyordu. Bu benim için açık ve nettir. Üstüne sakatlıklar cabası. Bu şartlar altında her alanda bulunduğumuz konum Fatih Terim ve ekibinin eseridir.
Maddi imkansızlıklar ve sakatlıklar nedeniyle Schalke maçına çıkan kadroda ki bazı isimlere kısaca göz atalım;
Linnes: Normalde ilk 11 oyuncusu değildi. Ama kendisinden fazla kazanan ve kalitesinin daha yüksek olduğu düşünülen Mariano’dan formayı aldı. Normalde hep yedekti. Mücadelesi iyi olsa da yetenekleri sınırlı.
Ozan: Fatih Hoca’nın şapkadan çıkardığı en büyük tavşan.
Maicon: Bu sezon başında aslında gönderilmişti. Asla tercihimiz değildi.
Nagatomo: Fatih Hoca’nın transferi yani Tudor&Cenk Ergün A.Ş değil.
Donk: Herkesin ismini unuttuğu, bir dönem takımdan kesinlikle gönderilmesi beklenen bir oyuncuydu.
Garry: Geçen sezonun ilk yarısında yedek oyuncumuzdu, ilk 11 değildi.
Sinan: Kulübeye mahkumdu, bu sezon ilk 11 oynamaya başladı.
Eren: Hiçbir zaman Galatasaray’ın ilk forveti olmadı, bu sezon mecburiyetlerden oynuyor.
Ömer: Yedek sol bek; 400 bin Euro’ya oynuyor ve 400 bin Euroluk oynuyor.
Muğdat: Şampiyonlar Ligi maçı görmüş olması onun yapabileceği en yüksek zirve.
Selçuk: Amiyene tabirle mezardan çıkıp oynuyor, ne faydası var pek bilen yok.
Şimdi bunları yazmamamın nedeni eldeki malzemelerin ne kadar kısıtlı olduğunu yeteneklerin ne kadar sınırlı olduğunu anlatmak istememdi.
Bu maçta sakatlıkları nedeniyle oynayamayan bazı as oyuncularımıza da bakalım.
Fernando: Bu sezon sadece Porto maçında varlığını görebildik. Geçen sezon da kritik maçların olduğu dönemde sakatlanmıştı. Yine öyle ya da böyle kritik maçlarda bizi yalnız bıraktı, bırakacak.
Mariano: Hoca bile Linnes’i tercih ediyor, çoktandır formsuz.
Serdar Aziz: Sakatlık problemi hep bir soru işareti hep bir sorun.
As oyuncularımız ile çıktığımız maçlarda sorun yaşıyorken, üstüne unutulmuş, bir kenara atılmış oyuncuları Fatih Terim ekstrasıyla sahaya sürüp yamalı oyunlar oynamaya çalışıyoruz.
SCHALKE MAÇINDAN KISA KISA
Öncelikle bence Schalke maça tedirginlikle başladı. Bunun nedeni Tedesco’nun Fatih Terim ve Galatasaray’a büyük saygı duyması diye düşünüyorum. Sonra baktılar ki Galatasaray bildikleri o takım değil, yüklenmeye başladılar. Özellikle devre arasında Tedesco; “Bu bildiğiniz Galatasaray değil, yaralı Galatasaray basın, baskılı oynayın dağılacaklardır.” demiş olmalı ki ikinci yarıya daha coşkulu ve baskılı başladılar.
Fatih Hoca maç devam ederken rakibin güçlü yönlerine göre bir takım önlemler aldı. Defansın arkasına atılan toplar sanki Maicon yokmuşçasına geçerken, Maicon’un görevini Donk’a verip onu defansa çekti. Bu hamle de orta sahada boşluk yarattı. Ndiaye ve Belhanda baskı yerken Sinan, Eren ve Garry’den de destek alamayınca, izlerken acı çektiğimiz bir ikinci yarı oldu.
Orta sahada sürekli topun rakipte kalması direncimizi düşürdü. Dünkü oyunda Sinan, Eren ve Garry’nin önde yapacağı press çok önemliydi ama başta Eren olmak üzere diğerlerinde de o ruh yoktu. Bu durumu yukarıda da yazdığım gibi Fatih Hoca özetlemiş. Tekrar yazayım ” Burada birçok maçı Galatasaray rakibe baskı yaparak, alan daraltarak, rakip sahada oynayarak kazandı.”
Ve yine Fatih Hoca’nın sanırım Akhisarspor mağlubiyeti sonrasında şu minvalde bir demeci var “Benim istediğim oyun planını sahaya yansıtmak zorundalar. Yansıtmıyorlarsa oralara bakacağız.”
Ben kadronun Fatih Hoca’nın istediği oyunu da oynayamadığını düşünüyorum. Özellikle Schalke maçında da bunu gördük. Belki bunu defalarca dile getirdim ama gerçek bu. Biz Fatih Terim’in Galatasaray’ını rakip kim olursa olsun, baskılı, istekli arzulu, oyunu rakip sahaya yıkan, her iki bekinde kanatlarını otobana çevirdiği, kaybetse dahi ne top oynadık dediği bir Galatasaray olarak biliyoruz. Ama daha çok kontra atak takımına evrildik.
Geçen sezondan bu yana sahada oynanan oyunda birçok sorun var. Eğer Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi Hocası olan Fatih Terim’de tam manasıyla bu sorunu çözemiyorsa ben oyuncu grubuna bakarım.
NE YAPACAĞIZ
Yazılarımda benzer şeyleri dile getirdiğim için hep tekrara düşmek istemiyorum ama bu takımın bir oyun planı yok. Üstelik baskılı oynayan, önde basan takımlara karşı zaafı var. Eğer herhangi bir takım bize karşı baskılı oynarsa, önde basıyorsa, hızlı oyuncuları olup topu hızlı bir şekilde yarı sahamıza getiriyorsa helva gibi dağılıyoruz.
Bu nedenle eğer Eren koşmuyor, pres yapmıyor ve ruhsuz oynuyorsa; Muğdat oynasın, razıyım. Sinan yerine Yunus monte edilmeye başlansın, razıyım. Sakatlık v.s olmadıkça Ozan ilk 11 oyuncumuz olsun razıyım. Yavaş yavaş Ali Yavuz forvete monte edilsin razıyım. Atalay forma yüzü görmeye başlasın razıyım. En azından daha dinamik oluruz, en azından geleceğe hazırlanırız. Pek tabi bu genç oyuncuların durumunu Fatih Hoca hepimizden daha iyi biliyor. Ve bu tarz genç oyuncuları pat diye monte etmek riskli ama sahada ruhsuzlar gezince, elde oyuncu olmayınca insan “madem öyle gençlerimiz oynasın” demekten geri kalamıyor.
Hoca’nın “Herkes imza atarken haftada üç maç oynayacağını biliyor. Oyuncunun profesyonel davrandığı yerler belli. Bunlardan biri de saha dışındaki hayatı.” Söylemi sahada gördüğümüz oyunun özeti gibi.
GELECEKTE DEĞİŞİM ŞART
Fatİh Hoca’nın da söylediği gibi bu nedenler yüzünden değişmek zorundayız. Yavaş yavaş bu oyuncu grubunu değiştirmek zorundayız. Bu hemen şimdi olmayacak. Ancak ocakta, haziranda, sonraki ocakta… Eğer hedef “Şampiyonlar Ligi’yse’’ bu değişim şart.
Zor biliyorum ama Mariano yerine Ebuoe gibi bekini otobana çevirecek bir beke ihtiyacımız var. Fernando, Donk yerine Melo gibi tam manasıyla oyunu iki yönlü oynayabilecek bir orta sahaya ihtiyacımız var. Drogba gibi olmasa da Elmander gibi önde rakibi yıpratacak bir oyuncuya ihtiyacımız var. Sadece kanatta dripling yapmaya çalışan değil oyun da kurabilecek kanatlara ihtiyacımız var. Ujfa gibi lider bir stopere ihtiyacımız var.
Geçmişle demagoji yapmayı sevmem ama zamanında Hamit’i eleştirdiğimizi bilirim. Ama o günkü Hamit etmeyecek oyuncularımız var. Amrabat’a kızdığımızı bilirim ama Amrabat kadar olmayan oyuncularımız var. Umut Bulut kadar olamayan oyuncularımız var. Uzatmayayım; Fatih Hoca’nın kendi takımını kurmasına ihtiyacımız var. Dolgun maaşlar ile getirilen “yarı profesyonel” oyuncularla olmadı, olmuyor.
SON SÖZ
Yukarıda belirttiğim değişimin gerçekleşebilmesi için en önemli rol “yönetime” düşüyor. Evet “FFP var”, evet “UEFA tepemizde”. Rahat transfer yapmakta da güçlük çekiyoruz. Bunları hepimiz biliyoruz ama eldeki oyuncuları pazarlayacak olan, doğru maliyetle doğru oyuncuyu getirebilecek olan, bu bağlantıyı kurabilecek olan kişiler biz değil yöneticilerdir. Galatasaray şikayet etmez çözüm bulur.
Çözümü bulacak olanlar da o koltuklarda oturanlardır. Fatih Hoca’nın sırtı kanamadan artık o sırttan kalkıp iş yapma vakti geliyor.
Keza Scout ekibimize de çok büyük iş düşüyor. Galatasaray scout ekibinin son yıllarda damga vuracak hamleler yaptığını görmedim. Umarım Fatih Hoca bu ekibini de bir silkeler. Yoksa dışarıda gece gündüz maç izleyen hayatını bu işe adamış çok yetenekli kişiler var. Ben birini tanıyorum mesela Burak Özdemir…
Son olarak ben gerçek dünya ile “Galatasaray var ise umut vardır” sözünün arasında kalmış durumdayım. Öyle gerçekler var ki inancımızı zorluyor. Ama burada beni tamamen tutan en önemli etken Fatih Terim oluyor… Çünkü “Kaybettiğimiz zaman değil vazgeçtiğimiz zaman yeniliriz.” O zaman biz de vazgeçmeyeceğiz!
http://twitter.com/allahkitaphagi
Blog’un kuruluş amacı ve isim hikâyesi için linkteki→ https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!