“ORGANİZE İŞLER”, KULÜBEDE BEKLEYİŞLER…

0
476

Galatasaray-Malatyaspor maçı “haydi form tutmaya hazırız!” haftası olarak ters bir zamana gelmiş. Hem Fenerbahçe hem de PSG maçının öncesine gelen maçta Fatih Hoca rotasyona gitme yolunu seçmiş. Falcao yerine Andone, Lemina yerine Ömer Bayram, Feghouli yerine Adem Büyük ve Mariano yerine Şener, Fatih Terim’in tercihleriydi. Fatih Hoca biraz da “elimizde tam olarak ne var?” sorusuna karşılık olarak bu tercihi yapmış olabilir. Keza bu maçla birlikte şans vermediği oyuncu kalmamış oldu Fatih Hoca’nın. Galatasaray’a özellikle deplasmanda ters gelen bir ekipti Malatyaspor. Ve bu maç da o yine puan kaybı potansiyeli taşıyordu. Öyle de oldu…

****

Maçın ilk dakikası bana Galatasaray’ın bir Ali Sami Yen baskısı yapıp presli bir oyun deneyeceği izlenimi vermişti ama yanılmışım. Sonrasında Malatyaspor kontrolü eline aldı ve savunma arkasına atılan toplarla net olmasa da pozisyonlar buldu.

Özellikle ilk 20 dakikada Galatasaray için tamamen etkisiz geçerken basit top kayıpları ciddi bir kart ya da gole neden olabilecekmiş gibi gözüküyordu. Sürekli yapılan bu top kayıpları bir taraftan takımın organize olup gol ve pozisyon bulmasının önüne geçerken diğer taraftan da takımı demoralize ediyor. Bu işe bir an önce çözmeliyiz. 0-0’lık periyotlarda ya da öne geçtiğimizde rakibi oyuna ortak edecek hatalar yapmamalıyız.

Bu hatalardan ilk kez sıyrılan ve bugün ilk kez üst üste 6 pas yapan Galatasaray ilk net pozisyonunda Seri ile golünü buldu.

Golden sonra pas hatalarını da yapmayıp maçı koparabilecek 3 tane net pozisyonu da buldu ama bunları değerlendiremeyince ilk yarı terk farkla bitti.

Galatasaray ikinci yarıya değişiklikle başladı ve orta sahanın etkin ismi ve golün asistini yapan Ömer Bayram sol beke, Nagatomo dışarı alındı. Nagatomo’nun yerine giren Lemina’nın maç kondisyonu için mi yapıldı bu değişiklik bilemiyorum.

Bu yarı daha çok hakemin ince işleri, bir türlü gelmeyen Galatasaray’ın ikinci golü, nadir Malatyaspor pozisyonları ve oyuna doğru zamanda gelmeyen değişiklik damga vurdu. Maçın son dakikasında Giulherme’nin faul yaparak kazandığı faul atışından sonra kazandığı golle beraberliği yakalamış oldu. (Bir taraftan yazımı yazarken kulağım da yayıncı kuruluştaydı. Ve önemli anlarda Giulherme’nin dirsek attığı halde aldığı faulu göstermediler. Şaşırdık mı? Tabii ki hayır!)

Kısa Kısa

  • Muslera bugün kalesinde gayet iyiydi. Maç içinde Andone’ye attığı gollük pas ile oyununa yeni bir bakış koymaya çalıştığını gösterdi. Son dakikadaki golü kurtarabilirdi ancak her zaman da bu iş kaleciye kalmamalı.
  • Marcao ve Luyindama: Galatasaray’ın golüne kadar yine dağınık gözüküyorlardı. Golden sonra biraz daha toparladılar ve iyiye doğru bir ışık verdiler.
  • Şener: İlk maçıydı, savunmadaki performansı yeterliydi ama hücuma yeterli katkı veremedi. Ancak ofsayt olmasına rağmen kesilmeyen pozisyondaki ters kademesi çok iyiydi.
  • Bugün ilk yarıda hem ofansif hem de defansif olarak en fazla katkı Ömer Bayram’dan gelmişti. Ancak O’nu Galatasaray’dan gitmenin eşiğine getiren sol bek mevkisine geçirince tüm etkinliği bitti. Burada önünde oynayan Babel’in aldığı saha içi rol ve yorgun düşmesinin de katkısı yadsınamaz tabii ki.
  • Seri bugün gol atmasa da en etkin oyunlarından birisini olarak görünecekti. Bugün en verimli oyununu oynadı ve O da geleceğe doğru ışık verenler arasına girdi.
  • Nagatomo: Bir sakatlığı yoksa çıkışının nedenini anlayamadım. Bir kaç kere adamını kaçırsa da bunda Galatasaray lehine verilmeyen faullerin etkisi vardı. Devre arası uyarılmış bir Nagatomo kendini toparlayabilirdi diye düşünüyorum.
  • Andone: İlk maçında Galatasaray’ın çok da iyi oyunlar oynamadığı bir deplasman olan Malatyaspor maçına çıktı ama bence buna rağmen etkin bir oyun oynadı. Kaleciden kaptığı pozisyon penaltıydı ama penaltı için yatmaması ve pozisyona devam etmesi benim için daha kıymetli. Burada futbolcu iyi niyetiyle cezalandırılmamalı hakem göremediyse de VAR uyarmalıydı. Andone maç içinde sırtı dönük aldığı toplarda Arda Kardeşler engeline takıldı. Yoksa bu konuda takımına destek vereceği çok açık.
  • Babel bugün Brugge maçında yapmadığını yaptı ama Lemina golü atamadı, devamında yine var gücüyle vurdu, oysa solda Andone yine uygun pozisyondaydı. Sezon başı hazırlık maçlarında en çok forma giyen Babel belki de bugün rotasyona girmeliydi. Girmediyse bile geçen hafta Falcao’nun yaptığı gibi yorulduğunu teknik ekibe bildirebilir. Her zaman sahada olmak değil bazen de saha dışında olmak faydalıdır.
  • Adem Büyük: İlk devre solda etkisiz başladı, sağ tarafa geçince durumu biraz daha dengeledi. İkinci yarıda maçı koparacak pozisyonlar içinde doğru seçimleri yapamadı ve farkın ikiye çıkamasına yardımcı olamadı. Son dakikalara hem sarı kartlı hem de yorgun girdi ama değişiklik tabelasında adını göremedik.

Arda Kardeşler – Organize İşler

Sezon başından beri Galatasaray’ın başında olan iki faktörlü bir bela var. Fatih Hoca’nın “organize kötülük” dediği ve yarası olanın gocunduğu bir durum neticesinde de Fatih Hoca’ya cezalar geldi. Fatih Hoca ne demek istemişti aslında?

1- Süper Lig içindeki takımlardan transferi gündeme gelen Vedat Muriqi, Deniz Türüç ve Mevlüt Erdinç transferlerinde aslında herkesin bildiği fedarasyon yöneticilerinin devreye girişi ve Galatasaray’dan talep edilen fiyatlarla, sonuçlanan transfer bedelleri arasındaki uçurum. Çok ayrıntıya girmeyeceğim, bunu herkes biliyor. Yine bu maddede sayılacak Galatasaray lehine olsun ya da olmasın; lehine hata olmuş algısıyla rakip takımların sadece Galatasaray maçlarında kopardığı kıyametler. Aslında Fatih Hoca’yı Kayserispor maçından sonra üstü kapalı da olsa konuşmaya sevk eden buydu.

2- Geçen sezon yine büyük bir çalışma ile “Galatasaray iki tane hakemin katkısıyla şampiyon oldu” algı çalışması ve bunun neticesinde hakemlere; “Galatasaray’ın yoluna taş koymazsanız, yanarsınız!” mesajı vermek için iki hakeme astırılan düdük. Önceki sezon Ali Palabıyık, Fırat Aydınus, Hüseyin Göçek gibi bazı “operasyon” hakemlerinin yanına bu sezon tüm hakemleri “operasyon hakemi” olarak atamak. Ancak Fatih Hoca’nın dediği gibi bu sene daha “organize” olan kötülük geçen sezon olduğu gibi kör gözün parmağına değil de enstrümana akort yapar gibi ince ince çalışıyor. Bu durumdan haberdar olan ya da edilen rakipler her hafta bir ya da iki kamikaze oyuncu seçiyor ve adeta sınırsız faul hakkı olan bu kamikazeler çoğu zaman maç bitene kadar kart görmüyorlar. Hemen akla Kasımpaşa maçından Aytaç Kara gelirken bu maçın kamikazesinin de Chebake olduğunu hiç düşünmeden yazacağım. Ve Chebake’nin de tıpkı Aytaç Kara gibi kart görmediğini söylemek lazım. Tabii bundan cesaret alan diğer futbolcularla birlikte ortaya faul-kart oranları neticesinde oldukça ölçüsüz maçlar çıkıyor. Bugün Chebake’ye eşlik eden Giulherme’nin son dakikada dirsek atarak aldığı faulle takımını gole kavuşturduğunu yazmak lazım. Yine Andone’ye kalecinin yaptığı hareket maçın olağan akışıymış gibi devam ederken Rumen santrforun hak ederek aldığı sırtı dönük topların rakip stoper lehine faulle neticelendirmesi “organize ve ince işler” Oscar’ına aday olabilirdi bence.

Bugün maçı objektif bir gözlemci yönetse verdiği-vermediği kartlar, golle neticelenen hatalı faul, oyuncu değişikliklerinde yeni kuralı uygulamaması neticesinde çok düşük puan alırdı. Ancak hem o hem de tüm spor kamuoyu biliyor ki bu maçta hakem gayet yüksek puan alacak!

****

Bu maça bir akış hikâyesi yazmak istersek Galatasaray’ın avantajının, ilk golü atmasıyla birlikte geldiğini, yoksa galibiyete yakın başlayan tarafın Malatyaspor olduğunu söylemek lazım. Gol sonrasıysa rüzgar tamamen Galatasaray’ın lehine döndü. Bir türlü gelmeyen ikinci gol ve oyuncu değişikliklerinin gecikmesi ve yanlış olması Malatyaspor’u tekrar maça ortak etti. Bu ortak etmede hakemin katkısı çok fazladaydı ama biz hakemi de yenebilecek kadroyu kurmadık mı?

İşte bu noktada çuvaldızı kendimize batıracağız. Her dakikanın her topun kıymetini bileceğiz. Maçları asla ve asla “nasılsa kazanırız” çizgisine getirmeyeceğiz. Bunları yapmadığımız her maçta son dakikalarda hakemlerin güdümüne “ince ince” giren maçlar göreceğimiz kesin!

****

Yukarıda değişikler meselesinde değindim ama bir konuya daha değinmek istiyorum: Galatasaray ve Fatih Hoca gelenekleri çerçevesinde benim ancak final nitelikli maçlar ya da eleme usulü maçlarda hoş göreceğim bir durum var; yıllardır Fatih Hoca’yı izledik, öndeyken bile stoper değiştirip forvet aldığını gördük. Yalnız bu iki senedir oyunu ofansif noktada rahatlatamayıp saha içine savunma oyuncusu alma noktasına gelmesi benim hayal ettiğim ve yıllarca ruhunu içine çektiğimiz Galatasaray bakışına çok uygun değil. Biz final maçları haricinde sadece Lucescu ile savunma yaparak maç kazandık. Geri kalan maçlarda en büyük artımız ofansif arzumuz ve isteğimizdi. Elimizdeki tek güç çok gol atmak, Fatih Hoca’m lütfen bu çizgiye geri dönün…

Yavaş Yavaş Bitirirsek…

3 puan almamız gereken bir maçtan 1 puan alarak, üzgün bir şekilde evimize dönüyoruz. Haftaya umarım Belhanda dahil tam kadro şekilde derbi maçına çıkarız. Her Fenerbahçe derbisi maçı öncesinde yazıyorum; yine yazacağım. Çünkü bu sezon bu “organize işler” dalgası hepimizi daha da korkutuyor. Rakipte saha içinde “ikinci hakem(!)” saha dışında da “ikinci MHK(!)” gibi güçlenmiş bir organizasyon var. İşte bu noktada “uzman oldukları” saha karıştırma işlerine gireceklerdir. Geçen yıl olduğu gibi maçtan sonraki gelecek haftaları da etkileyecek kartların çıkmasının çalışmasını yapacaklardır. Her oyuncumuzun çok uyanık olması, gergin pozisyon içinde kalan arkadaşlarını gerginlikten hemen dışarı almaya çalışması gerekir. Rakibimizin ve bizim maçlarımızı izledim. Biz kendimizi beğenmesek de onların çok üstündeyiz. Maçın sahada, topun oyunda olması her zaman oynama niyetinde olan Galatasaray’a yarayacaktır.

Maçta sakin ve güçlü olan taraf olmalıyız. Savunmada klasikleşen hataları minimize etmeliyiz. Rakibin hâlâ oturmamış savunma hattı ve orta sahadaki zaaflarından faydalanıp, sonuca gitmeliyiz…

Sonsöz Taraftara!

Özellikle geçen sene evimizde oynadığımız maçta 2-0’dan sonra 5-5 sesleri, dalga geçmeler gibi rehavet halleri saha içine yansıdı ve hakem katkısıyla da olsa ibre bir anda Fenerbahçe’nin lehine döndü. Sonunda 2-0’dan beraberliğe gelmenin etkisiyle de Jailson’un tokat tuzağına düştü takım. Bu hafta basketbol takımımızın sloganı olan “Son Topa Kadar” sloganı tribünlerin ana fikri ve sloganı olmalı, üstüne tribün cezası alabileceğimiz tuzak gerginliklere asla düşülmemeli!

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız