En amatör anında bile “Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek“ gibi harika bir motto ortaya koymuş bir takımın taraftarıyız. Spor tarihimiz boyunca defalarca bu mottonun hakkını vermiş ve ülkemizin gururu olmuşuz. Ancak son yıllarda başımıza bir “çıta” meselesi çıktı. Galatasaray’ın mottosuna hiç uygun olmayan bu “çıta” kabullenişini hiç kabullenemedim. Çünkü o değil “çıta” zaten hep duvar vardı önümüzde. Ama “bir halatı hep birlikte çeken, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilen” takımımız defalarca bu duvarı yıktı. Ve hâlâ duvar yıkabilirdik…
Bizim son yıllardaki sorunumuz önce biraz şımarıp, çıtayı yükseltip, sonra da öz güvenimizi kaybetmekti. “Benim de hayallerim var” çıtası kendi psikolojik çöküntümüze neden oldu. Olmadıkça öz güven kaybettik. Öz güveni kaybedince de Rangers’a bile elenince önümüze “çıta” çıkıyordu. Oysa sorun çok açıktı… Yüksek kilometreli BMW’lerle yüksek bedellerle kiralayıp rezil olacağımıza, genç ve gelecek vadeden bilinmeyen markalarla cesur olacaktık. Bugün 3 senedir kaçtığımız gerçekle yüzleştik. Ve gördük ki Şampiyonlar Ligi kokulu UEFA Avrupa Ligi’nde artık biz de varız diyebiliyoruz.
Dinamizmle Karışık Denge!
Galatasaray’ın Trabzonspor ile oynadığı maçın iki devredeki iki farklı oyunu bir gerçeği ortaya koydu. İlk devredeki takım çok dinamik ama adeta frensiz bir takımdı. İkinci devrenin takımı ise gittikçe hantallaşan ve gittikçe beraberliğe razı olan bir takım. İlk devrenin takımı 4-0 da yapabilirdi ama aynı 4-0 öndeyken 4-4’e kadar gol de yiyebilirdi. İşte Fatih Hoca bugün en doğru tercihi yaptı. Taylan’ı sahaya sürerek Berkan’la ortaya çıkan uyumundan faydalandı. Ortaya bir denge çıktı. Bu denge de bizi maça ortak etti. (Fatih Hoca’nın bu ikiliyle yakaladığı frekansı bırakmaması lazım. Birisini yalnız oynatmak zorunda kalırsa o da Taylan olmalı.) Diğer yandan Kerem, Halil, Morutan ve Cicaldau da tıpkı Trabzonspor maçındaki gibi bol presli, bol hata kollayan, rakibin rahat çıkmasına izin vermeyen bir anlayışla oynadılar. Bu anlayış Halil ve Morutan’la bizi gole yaklaştırdı ama devreye beraberlikle gittik. Özellikle Morutan’ın vuruşunun direkten dönmesi gerçekten çok üzücüydü. Kalecinin ufak dokunuşu topun direğe çarpmasına neden oldu.
Zayıf Halkalar
Takımın en zayıf halkası Yedlin diye korkuyordum. Ancak bugün sanırım Nelsson’un da katkısıyla çok iyi savunma yaptı. Muslera’nın formsuzluğu diğer yandan kafa karıştıran konulardandı. Neyse ki o da bir pozisyon dışında hata yapmadı. Galatasaray ilk devreyi daha çok pozisyon bulan takım olarak bitirdi. Takımdan ikinci devrede çok umutluydum ama açıkçası değişikliklerden de bir o kadar çekiniyordum. Neyse ki çekindiğim olmadı. İlk değişiklikler Sarri’den geldi. Değişiklikler Lazio’ya hareket getirirken Galatasaray kurgusunu bozmadı. Arayışlarının meyvesini pozisyonlarla almaya başladı ancak gol bir türlü gelmiyordu. Biz beklentiler içinde nefesimizi tutmuş maçı izliyorken, Morutan soldan şık çalımlarla girdi. Şık bir pas atmak istedi ama olmadı. Ancak Lazio defans oyuncusunun ters müdahalesiyle kaleye doğru giden topu kaleci Strahoska tokatlamak yerine tutmaya çalışırken, kaleye gönderdi. Ben bu yazıyı yazarken Sevgili arkadaşım https://twitter.com/DoguTribunUst yani Nevzat beni aradı. “Yazıma yetişmek için aradığını, Vedat Muriqi’nin girmesinden sonra tribünlerin ikliminin değiştiğini, taraftarın kendisini bulduğunu ve Vedat’a gösterilen tepkilerin etkisinin kaleciye kadar etkili olduğunu anlattı. Yani “goldeki hata tribünlerdeki ayaklanmadan da kaynaklandı” dedi. En güzel cümlesi şuydu “Rizeli aslan’ın kelebek etkisi, maçı Galatasaray’a getirdi.” Ben bilgisayar başında açıkçası anlayamadım Vedat’ın oyuna girişinden sonraki atmosferi. Ama arkadaşım Nevzat’ın tribün gözlemlerine sonsuz güvenirim. Eeee Servet efendi; dünya küçük ve top yuvarlak… Bu 3 puan da aracılık mesainize gelsin!
Sonsöz
Bugün keyif yapalım çok uzatmayalım. Kısacası genç, çokça yetenekli, tecrübesiz ama başarıya aç bir takımımız var. Bu takım hatalar da yapacaktır. Ama ibrenin pozitifte olduğu, birkaç olumlu döngüden sonra güvenle karışık keyif izleme ihtimalimizin de yükseldiği bir gerçek. Bu takıma destek olmalı, Fatih Hoca’nın zaman zaman düştüğü olumsuz döngülere düşmesine izin vermemeliyiz. Bugün şansın da yardımıyla kazandık. Ama mücadelemiz ve oyunumuz bize güven verecek ve diğer maçlarda hem oyunculara hem de Hoca’ya güven verecektir. Oyunu Galatasaray ruhuna uygun oynadığımız her anda da rakip kim olursa olsun galibiyete yakın olacağımıza inanıyorum. Bugünkü gol sadece bir hatadan değil, ceza sahasına daha çok girdiğimiz için geldi. Şimdi gençlerimizin skor yapmak için güven kazanma zamanı. Goller geldikçe keyif, keyif geldikçe başarı gelecektir. Özlemişiz Avrupa maçları sonrası üzerimizdeki sevinç kıpırtısını. Herkese iyi sarı kırmızı geceler…
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/