Lider Başakşehir’in kendi sahasında Erzurumspor’la berabere kalıp puan kaybetmesinin ardından mutlak galibiyet parolasıyla Trabzonspor karşısında sahaya çıktık. Yaklaşık 47.000 taraftarımızın desteğini arkasına alan Terim’in aslanları maça baskılı başladı. Özellikle ikinci bölgede Donk, N’diaye ve Belhanda’nın rakibe nefes aldırmadan oynadığı temaslı futbol oyunu üçüncü bölgeye yığmamızda fazlasıyla etkili oldu. İki yeni stoperimiz Luyindama ve Marcao’nun takımı öne itmesi, orta sahamızın baskılı futbolu ve kanatlarımızın içeri girmesiyle beraber özlenen, istenen Galatasaray’ı sahada göremeye başladık.
Bu baskının meyvesini de 21. dakikada yeni transferimiz Diagne’nin penaltı atışını gole çevirmesiyle almış olduk. Penaltı pozisyonun tartışmasına girmeye hiç gerek yok. Genç kaleci Arda’nın sağ ayağı Onyekuru’nun sol ayağına temas ediyor ve penaltı çalınıyor. Bazı taraflı spor yazarlarının isyanı da topun ayaktan çıktığı ve neden penaltı çalındığı yönünde olmuştu. Bu savunmayı yapanlara Fenerbahçe’yle oynadığımız ve rakibin Isla’yla kazandığı penaltıyı hatırlatırım.
Golden sonrada baskımız devam etti. Özellikle N’diaye ve Belhanda önderliğinde harika bir pas kombinasyonu yakaladık. Golü bulduktan sonra N’diye’nin ceza sahası dışından attığı şutu herkes hatırlıyordur sanırım. Bu pozisyon öncesi 137 saniye top bizde kaldı ve 42 pas sonrası şut geldi.
Sahanın her yerinde topa basan, kazandığı topları pas trafiğiyle olgunlaştıran ve akıllı ataklarla rakip sahaya yerleşip gol kovalayan bir Galatasaray…
Baskılı futbolla ikinci golü aradığımız dakikalarda nadir gelişen bir Trabzon atağı golle sonuçlandı. Rodallega’nın müthiş gol vuruşuna bir futbol sever olarak fazlasıyla saygı duyuyorum; lakin ikinci yarıda ortalığın karışmasına neden olan penaltı pozisyonunda Marcao’nun Ekuban’ın ayağına bastığı iddia edilmişti. Trabzon’un attığı gol öncesi Rodellega’nın topu nasıl önüne aldığını alt tarafa koyalım ki, taraflı spor yazarları biraz olsun adil yorum yapsın. Bu pozisyona faul vermezseniz ceza alanı içinde yaşanan benzer pozisyona da faul çalamazsınız. Böyle müdahaleler maç içinde fazlasıyla yaşanır. En ufak müdahaleye faul çalınacaksa, penaltı verilecekse futbol oynamanın mantığı kalmaz.
Rodellega’nın ayağından gelen golle birlikte maça eşitlik gelmiş, takımımız
moral olarak düşmüştü. Tam da bu sırada devreye büyük Galatasaray taraftarı
girdi. Yaptığı tezaruhatlarla takımını ayakta tuttu. Taraftarın önderliğiyle
moral olarak toparlayan Galatasaray, gecenin yıldızlarından biri olan Belhanda’yla
2. Golü bulup devre arasına önde girmeyi başardı.
Belhanda’nın yeteneğiyle alakalı kimse yorum yapamaz sanırım. Genel olarak eleştirilen yanı, yeteneğine ihanet etmesiydi. Nihayet gerçek potansiyelini dün akşam sahaya yansıttı ve tam bir maestro gibi oynadı. Hırsı, mücadelesi , oyunu yönlendirmesi ve kazanma arzusuyla geceye damgasını vurdu. İkinci yarının başında attığı gol de, yeteneğiyle özdeşleşen bir vuruş sonucu gelmişti.
3. golün gelmesiyle rahatlayan takımımız kısa bir rehavet yaşadı. Bu ara dönemde Muslera’nın nefis kurtarışı olmasa maçın gidişatı değişebilirdi. Neyse ki, Rodellega’nın kafa vuruşu sonrasında sezonun en iyi kurtarışları arasına girebilecek bir refleskle topu kornere atan Muslera, takımımızın maçtan düşmesini de engellemiş oldu.
Gelelim bireysel performanlara ve maç içinde ki eksiklerimize:
Geride yer alan iki yeni stoperimiz Marcao ve Luyindama topu ayağa oynamaları, birebir de ki sağlamlıklarıyla güven verdi. İlerleyen günlerde, takım oturdukça çok daha iyi olacaklar. Bu ikiliyle alakalı benim taraftar olarak gördüğüm en büyük sıkıntı, topu oyuna olumlu sokma anlamında çok fazla sorumluluk almaları yönünde olacak. Özellikle Luyindama iki pozisyonda risk aldı ve topu kaptırdı. Pozisyonlar golle sonuçlansa hem kendi adına hem de takım adına kötü olacaktı. Biraz daha basit oynamalı diye düşünüyorum. Marcao ise her maç daha fazla büyüyor. Allah nazardan saklasın…
Daha önce ki
maç yazılarım da Fernando’nun formsuzluğundan bahsetmiş, bu formsuzluk
yanındaki N’diaye’yi de etkiliyor diye yazmıştım. Her defasında dipnot olarak
Donk’un formayı kapması halinde üzerinden çıkartmayacağını belirtmiştim. Donk
dün akşam çok basit ve temiz oynadı. Her ne kadar N’diaye ve Belhanda gibi göze
batmasa da, görev yerini iyi tuttu. İkili mücadelelerde kazandığı topları
olumlu kullandı, takımın pas organizasyonunda etkili rol oynadı.
Belhanda’nın haricinde gecenin bir başka yıldızı N’diaye’nin hakkını da verip
öyle devam edelim. N’diaye dün akşam oynadığımız maçta Terim’in istediği presin
başlangıcını çeken, ikinci bölgeden üçüncü bölgeye çıkışların öncüsü olan, on
sekiz içinde ve dışında oluşan bütün pozisyonların içinde yer alan oyuncuydu. Arkasında
dengeli duran iki stoper, yanında görev yerini kaybetmeyen ve basit oynayan
Donk ve hemen önünde maestro görevi gören Belhanda’yla olan uyumu müthişti.
Yükselen bu performansı ilerleyen haftalarda da devam eder inşallah.
Linnes – Nago ikilisiyle alakalı yazacak pek bir şey yok sanırım. İki oyuncumuzun profesyonellği takdire şayan. Dün akşam da ileri geri çalıştılar, Trabzon’un en etkili iki oyuncusu Abdülkadir’le Ekuban’a nefes aldırmadılar.
Feghouli de her zaman ki Feghouli. Özellikle Linnes ve Belhanda’yla sağ tarafta kurdukları üçlü pas trafiği takımın ofansa geçişlerine büyük katkı sağladı. İyi futbolunu Belhanda’ya yaptığı asistle de süsledi.
Son olarak yazılacak iki adam kaldı sanırım. Bir tanesi Onyekuru, diğeri de yeni transfer Diagne.
Onyekuru
hakkında ne yazacağımı bilemiyorum. Bildiğim tek bir gerçek var ki, o da bu
oyuncunun sorumsuz oluşu. Yetenekleri, çabukluğu, sürati tartışılmaz. Lakin;
son vuruşlarda becerisiz olması ve kendine oynar futbolu insanı olumsuz
düşüncelere sevk ediyor. Dün akşam rakibi kontra da yakalamışız, Luyindama
harika bir ters top atmış, havadan gelen topu sırtıyla kontrol edip atağın
olgunlaşmasına engel oluyor. Onyekuru sana bu hakkı kim veriyor kardeşim? Trabzon
golü bulduktan sonra kalemizde oluşan baskının sürekli sol taraftan olması ve
Nagatomo’nun yalnız kalması da cabası… İkinci yarı biraz daha toparlayıp geri
gelmeye başladı. Fakat geriye gelişleri bile hep yalandan. Gölge dövüştürmekten
başka bir defansif icraatı yok maalesef. Alternatifinin olmamasından kaynaklı
mı böyle oynuyor bilinmez ama kendisini bir an önce toparlaması da bir gerçek.
Öne oynadığı her pozisyon tehlike yaratabilecekken rakibi karşısına alıp çalım
atma çabası bir an önce engellenmeli…
Diagne konusuyla alakalı yazacak çok fazla bir şey yok. Daha ilk maçıydı ve
kimi zaman etkili oynadı kimi zaman gereksiz işler yaptı. Tıpkı elle gol atmak
istemesi, sürati olmaması rağmen iki üç kişiyi geçip şapkadan tavşan çıkartmaya
çalışması gibi. Genel olarak forvetle oynamayı özlediğimiz bir gerçek. Rakip
stoperlere sırtını yaslaması, set hücumlarında önü çeken oyuncu olması çok
iyiydi. Keşke attığı penaltı golü haricinde bom boş yakaladığı iki kafa topunu
da gole sonuçlandırabilseydi. İlerleyen haftalarda çok daha iyi olacak
inşallah…
Maç içinde yaşadığımız en büyük sıkıntıyı da yazıp son söz kısmına geçelim.
Bana göre yaşadığımız en büyük sıkıntı duran toplarla akalı. Sahada; Luyindama, Marcao, Diagne, Donk gibi uzun oyuncularımızın olmasına rağmen hemen hemen her topta çok büyük sıkıntı yaşadık. Bunun nedeni de uygulamış olduğumuz alan savunmasından kaynaklı diye düşünüyorum. BU savunma şeklini kim çıkarttı bilmiyorum ama bize hiç uymadığı kesin. Duran toplarda adam adama savunma yapmadığımız sürece bu sıkıntıyı her maç yaşarız. Umarım bunun analizi yapılır ve tez zamanda düzelir…
Son söz
11 yabancıyla sahaya çıkmamızı bahane gösterip belden aşağı vuranları görüyoruz.
Geçmişe ufaktan bir göz atalım;
Yabancı oyuncu sayının arttırılmasına yönelik düşünce geçmişte de gündeme gelmiş, Fenerbahçe camiasının Avrupa’dan men cezası almasıyla karşısında rafa kalkmıştı. Bu camianın cezası biter bitmez yabancı sayısının arttırılmasına yönelik düşüncenin tekrar gündeme geleceği hepimizce aşikardı. Nitekim de öyle oldu. Fenerbahçe’nin cezası bitti, yabancı oyuncu kuralının yeniden düzenlenmesi fikrinin öncüsü Fatih Terim Milli takımın başına geldi ve sınırlama değişti.
Benim kadromda yabancı oyuncu tutma hakkım yok mu? Var. Bunların ister hepsini ilk 11 oynatırım ister yedeğe koyar yerlileri oynatırım. Size ne?
Türklük üzerinden bize belden aşağı vurmaya çalışanlara sesleniyorum; bu ülkenin bayrağını yurt dışında şerefiyle ve şanıyla dalgalandıran en büyük takım Galatasaray’dır. Bugün 11 kişiyle sahaya çıkıp 47.000 kişiye İstiklal marşı söyletiriz, yarın 80 milyonu başarımızla sokağa döküp Türk’ün bayrağını dalgalandırırız.
Trabzonspor Başkanı Ağaoğlu’nun açıklamalarına da iki kelam edip yazımızı sonlandıralım.
Sayın Ağaoğlu;
Bırakın bize Türk’lük öğretmeyi. Dün akşam beş yerliyle İstiklal Marşını okudunuğunuzu söylemişsiniz. Size soruyorum, takımınızın dört adet as futbolcusu olan Onazi, Parreira, Sosa ve Novak sakat olmasaydı İstiklal marşını kaç yerliyle okurdunuz? Bir mi, iki mi? Bırakın bu işleri. Yıllardır yanlış işlenmiş transfer politikalarınızın sorumluluğunu bizim sahaya çıkarttığımız yabancı oyuncu sayısı üzerinden gidermeye çalışmayın.
Biz beş maç üst üste sahada katledilirken hepiniz ” hakemler de hata yapar” politikasıyla ortak bildirgeye imza atmayı biliyordunuz.
Sıkmayın canınızı, ”hakemler de hata yapar”
Hepinize sesleniyoruz, bunu hafızanızın bir kenarına yazın;
Hep oyunlar, senaryolar,
Sustuysak bir yere kadar,
Aklınızdan çıkarmayın,
Türkiye’dir GALATASARAY…
twitter: https://twitter.com/emana312
Yeni açtığımız ana hesabı takip edin ve gücümüze güç katın: https://twitter.com/3numaraliuyecom