Pandemide Seyircisiz Sezon

0
391
Arda Turan
Arda Turan'ın gol sevinci Uğur Senpire'nin objektifinden... Fotoğraf için kendisine teşekkür ederiz.

Pandemi dönemi hayatımızda birçok şeyi değiştirdi, birçoğunu da aldı götürdü. Canlarımızı, özgürlüğümüzü ve nicelerini… Herkes için birtakım eksiklikler yaşatmaya devam eden bu sıkıntılı süreç, bir şeyi daha aldı götürdü bizlerden; futbolun coşkusunu…

Şu bir gerçek ki futbol seyirci ile güzel. Maçları stadyumda izleyenler iyi bilirler,  asla ve asla ekran karşısında izlemek gibi değildir. Stadyumda iken futbolcunun kalp çırpıntısından, aldığı darbe sonucu çektiği acının yüzündeki yansımasına kadar içinizde hissedersiniz. Tezahürata katıldığınız zaman, atağa kalkan ya da cansiperane savunma yapan siz olursunuz…

İşte aylardır bu coşkudan mahrumuz. Heyecanımızı tam manasıyla yaşayamıyoruz. En basit anlatımıyla ekran karşısında maçları izlerken bile stadyumdaki coşkuyu duyamamak, tribünleri boş görmek o denli kötü ki. Hep bir şeyler eksik. Halı saha maçını hatta mahalle arasında futbol oynayan çocukları (tabii kaldıysa) izlemek bile çok daha keyiflidir. Çünkü gözünüzün önünde, çünkü bir tepki verseniz karşılığını alabileceğiniz biçimde yaşanır olanlar.

Ya Futbolcular?

Ama sadece biz taraftarlar değiliz tabii ki. Futbolcular da bu coşkudan uzaklar. Ben bu eksikliğin onlar üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum. Onlar da, aylardır, deplasman ya da iç sahanın ayrımını yapamadan tribünden gelen tezahürat, coşku ve baskıyı hissedemeden oynuyorlar.

Bazı kulüplerin seyircisi zaten azdır ve olsa da olmasa da olur havasındadırlar. Bu tanıma uyan, zoraki seyirci kitlesine sahip olan bir şampiyonumuz var mesela! Böyle ekipler için deplasman baskısı hissetmemek belki bir nevi avantaj olabilir. Ama şu var ki seyirci olmadan deplasmana bile motive olmak bazen zordur.

Ve biz Galatasaray, iç sahada eşsiz bir destekle ve coşkuyla oynayan, son yıllarda deplasmanlarda görece zorlanan bir takımız. Ancak pandeminin etkisiyle, içinde bulunduğumuz seyircisiz sezonda,  iç sahada o coşkuyu arkasına alamadan oynayan tam tersi ise deplasmanda ise daha başarılı olabilen bir yapıya evrildik. Örneğin seyirci desteğine sahip olabilsek, iç sahada oynanan Kayserispor ve Alanyaspor maçları, hatta Fenerbahçe derbisi adımıza pozitif anlamda daha farklı skorlarla sonuçlanabilirdi. Deplasman canavarına döndüğümüz bu sezon, deplasmandaki sonuçlarda tam tersi, negatif olarak farklı olma olasılığına sahipti.

Son Maçlardaki Sonuçlar Üstüne

Galatasaray’ın, Sivasspor maçıyla başlayan ve Hatay maçına kadar süren iyi futbolu bir noktadan sonra durağan hale gelecekti. Nitekim Karagümrük maçında beklenen oldu. Çünkü Galatasaray’da son birkaç haftadır yedeklerin ortaya koyduğu inanılmaz mücadeleci oyun rakipler tarafından hem çözümlenmiş hem de doyum noktasına yaklaşmıştı. Ben bunun böyle olmasını da bekliyordum üstelik. Böyle düşünmemin en önemli sebeplerinden biri de, her verilen aradan sonra aynı şekilde kaldığımız yerden devam edemeyişimizdi. Karagümrük maçı dramatik bir sonla tamamlanınca morali bozulan bir anda her şey bitmiş gibi davranan bir taraftar topluluğu görmekte, ayrıca üzücü. Bizim bildiğimiz kadarıyla, dünyada her maçı kazanarak şampiyon olan takım yok. Var ise de zaten o normal bir lig değildir. Bu nedenle, her kötü sonuçtan sonra karaları bağlamak ve olumsuz hava estirmek ya cahillerin ya da provokasyon yapmak isteyenlerin tepkisi biçimidir.

Tekrar Sonuçlara Dönersek

Tekrar sonuçlara dönersek, F. Karagümrük maçında Fatih Hoca’nın da aldığı ceza -ki ona da ilerleyen satırlarda değineceğiz- upuzun bir lig sürecinde rahatlıkla telafi edilebilecek bir kayıptı. Göztepe maçında her ne kadar ilk 15 dakika haricinde önceki haftalara benzer bir oyun oynayamasak da galibiyet için yeterli mücadeleyi gösterip galip gelmeyi başardık. Bu noktada, Göztepe maçı şu bakımdan önemlidir; Geçmiş maçlarda ilk on bir dışındaki oyunculardan ağırlıklı olarak oluşan takımın oyunu çözülmeye başlandığı için bazı oyuncuların takıma dönmesi öngörülebilirliği azalttı. Özellikle, Arda, Saracchi ve Omar’ın dönüşünün katkı sağladığını düşünüyorum.

Hep söylediğimiz bir şey var, sadece vasat hatta kötü oynarken de kazanmayı bilmek lazım. Şampiyonluğun anahtarı da budur. Ligde oynadığımız 14 maçta alınan üç mağlubiyetin ikisinin son dakika gelen goller ile olduğunu ve özellikle Alanyaspor maçındaki hakem hatalarını hatırlayınca, kötü oynarken kazanmanın veya tek puan almanın dahi önemli olduğu su götürmez bir gerçek olmaktadır. Bazen o bir puan sizi şampiyon yapabilir bazen de şampiyonluktan edebilir. Büyük takım olma refleksi ile Galatasaray’ın o yolda ilerleyeceğine şüphemiz yok.

Fatih Hoca’nın Cezası

Bu ligi domine eden Fatih Hoca (bazıları onu geçmeyi odalarına astıkları bir resim ile olacağını sansalar da) Süper Ligin tüm hocalarının hocasıdır. Yılların verdiği deneyimle en fırtınalı dönemlerden bile ekibini karaya çıkarmanın yolunu hep bulmuştur. Ancak en iyi olmanın bir bedeli vardır. Sizi çekemeyenlerin, başarısız etmek isteyenlerin olması. Hele ki bu Galatasaray düşmanlığı ile birleşince, her kazandığınız başarının cezalandırılmak istenmesi olası bir durumdur. Üstelik karşınızda, size yıllar içinde ezilen, büyüklüğünü, kendinden başka hiçbir camianın ve aklı başında olan insanın anlamadığı bir kulüp, başarı yolunu Fatih Hoca’yı devre dışı bırakmak olarak seçtiyse.

****

Bir arkadaşımın söylemine göre, ne kadar iddialı da olsa Fatih Hoca, Türk futbolunun Atatürk’üdür. Ben buna sonuna kadar katılıyorum. Yaklaşık 40 yıldır onu sahada ve saha kenarında izleyen biri olarak bunu çok net görebiliyorum. Düşünsenize, büyüklüğünü kendinden başka kimsenin anlamadığı söz konusu kulüp, Fatih Hoca’ya sahip olsa durum nasıl olurdu? Şimdiye kadar çoktan heykellerini dikmiş, adına akademiler kurmuş, mürit derecesinde sapkınları oluşturmuşlardı. Ama kendilerinden olmayan herkese, “düşman gözüyle” bakan, ağır ezilmişlik, yenilmişlik, çekememezlik psikolojisiyle saldıran bu güruh, ele geçirdikleri TFF ve kurulları vasıtasıyla sürekli Fatih Hoca üstüne oynamakta. Aldığı haklı tazminattan, yaptığı bağışa kadar her adımının dillerinde olmasına tek bir sebep olabilir; gerçek değil sahte efsanelerle avunmak zorunda kalmaları.

TFF, adalet olan bir ülkede, resmen futbol saha ve çevresine ömür boyu yanaşamayacak davranışlarda bulunan, sözde spor adamlarına ceza vermemek için kıvranıp dururken üzerindeki Fatih Hoca kompleksi ile her fırsatta ağır ceza vermek peşindedir. Para ile cezalandırılabilecek (ki taze bir örneği var) bir konu için tüm camiayı durdurmak amacıyla verilen 5 maçlık cezanın hiçbir izahı yoktur. Bu arada tahkim kuruluna da en ufak bir inancımız yoktur. Çünkü PFDK ve Tahkim Kurulu birbirinin lafından çıkmayan ikiz kardeşlerdir. F. Karagümrük maçına, covid karantinasından yeni çıkmış, antrenmansız, neredeyse sahada yıkılıp kalacak görüntüsü veren bir hakem atamak sadece Galatasaray karşıtlığı değil, insan canını hiçe saymakla da eşdeğerdir.

Şu bir gerçek ki ne yaparlarsa yapsınlar, Galatasaray’ı durdurmaya güçleri yetmeyecektir. Takımdaki onca eksiğe rağmen alınan Trabzonspor galibiyeti sadece küçük bir örnektir.

Trabzonspor Maçı

Yine bazı eksikler ve Falcao gibi kafada eksilenler ile Trabzon’a gidilmişti. Son 6-7 seneye kadar Trabzonspor deplasmanları kolay geçerken Trabzonlu dostların anlamsız kindar tavırları maçları daha stresli hale getirdi ve bu bizim için olumsuz sonuçlara yol açtı.

Ancak, yukarıdaki satırlarda belirttiğim gibi Trabzon bu sene diğerleri gibi deplasman sayılmazdı. Tabi ki iç saha da değildi. Tribün ambians ve coşkusu yoktu. Bu yüzden bir de büyük maç gerginliği nedeniyle her iki takım için de coşkulu ve baskılı oyun beklemiyordum. Maçın geneline bakıldığında iki tarafın da bariz baskı kuramadığı zaman zaman iki ekibin de tehlike oluşturduğu bir maçtı. İlk yarı Feghouli’nin sakatlanıp Ömer’in girmesi, sıra dışı bir Ömer performansı ile takıma katkı olarak döndü. Çokça eleştirdiğim ama son maçlardaki performansı ile faydalı işler yapan Feghouli umarım çabuk döner.

Arda’nın gelmemesini istediğimi gerek bu satırlardan, sosyal medyadan ve gerekse yayınlarımızda sıkça paylaşmıştım geçmiş dönemde. Ama Arda beni utandırdı. Ben utanayım yeter ki Galatasaray utanmasın. 14 lig maçının, 11’inde 582 dakika forma giyip 3 gol ile katkıda bulunması bir yana geçtiğimiz senelere göre daha yetenekli gençlerden aynı zamanda Türk ağırlıklı kadroya, mental anlamda katkısı üst düzeyde. Gençlerin kendisinden olumlu yönde etkilendiklerini düşünüyorum. Umarım geçmişte yaşadığı ve kendisini dibe çeken vasıfsız arkadaş grubuna bir daha yanaşmaz. Ve umarım, takımın ihtiyacı olan kaptan Arda Turan olmaya devam eder. Bu performansla, ligin toplamında 10 golün üstüne çıkarsa futboldan bu kadar uzaklaşmasına rağmen geri dönüşüne göre başarı sayılabilir. Haydi, Kocakafa böyle devam.

Taylan ve Oğulcan

Taylan ve Oğulcan bu sene ligin ve Galatasaray’ın iki flaş ismi. Taylan’ın sarı kartı nispeten kolay bir maçta cezasını tamamlaması için uygun gibi duruyor. Ama sahada inanılmaz bir çevre kontrolü, pas başarısı ve hız ile oynuyor. Oğulcan ise sağ kanat veya forvette, görev verilen her yerde fizik gücünün de etkisiyle inanılmaz bir mücadele veriyor. Katkısı artarak devam edecek. Kendisinden çok umutluyum. İsterse başarabilir. Her ikisini de Allah nazarlardan saklasın. Tabi bunlara ilave edebileceğimiz bir Emre Kılınç var ki, gerçekten başka seviye. Katkısını, olmadığı zaman anlayacağız. Onun için bazen boş eleştiri yapanları dikkate almayın derim.

Belhanda

Belhanda’yı bildiğiniz gibi, hiçbir zaman beğenmedim, beğenemeyeceğim. Dün o kadar çok ve tehlikeli alanda top kaptırdı ki, bu kaptırdığı toplar olmasa Trabzonspor’un üstümüze gelebileceği bile yoktu. Lakayt ve vurdumduymaz tavrından, sadece canı istediğinde oynamasından o derece sıkıldım ki, 1,2 MEuro karşılığında yeni sözleşme yapılması ihtimalinden bile rahatsızım. Bana kalsa 120 Bin Euro bile verip kulüpte tutmam.

Emre Akbaba

Ve Emre Akbaba. Galatasaray’ın çocuğu değildir ve olmayacaktır. Daha ileri gideyim, Galatasaray seviyesinde bir futbolcu değildir ve asla olmayacak. Kısa bir süre de olsa aynı anda Belhanda ve E. Akbaba’yı bu Galatasaray kaldıramaz. Umarım aynı dizilimi bir daha izlemeyiz.

Ve Diğerleri

Diğer oyuncularımız bildiğimiz düzeyde oynadılar. Yetenekli oyuncuların olması skoru bir şekilde lehinize çevirmemize imkân tanıyor. Yakaladığımız pozisyonları değerlendirmeyi ve maçı net bir skorla 0-2 kazanmayı bildik.

Sonuçta, kalıcı liderliğin alındığı deplasmanda büyük bir takımı yenmenin mutluluğunu yaşadık dün gece.

Duran Toplar

Tabi duran top konusunu unutmayalım. Bambaşka bir yazının konusu olan duran toplarda maalesef çok eksiğiz. Her taç atışının bile değerli olduğu günümüz futbolunda, penaltı dışında duran bir toptan sonuç alamamak Galatasaray için kabul edilemez bir durum. Geçtiğimiz yıllarda topun başına neredeyse sahadaki 11’in yarısı geçebilecek iken ve biz en ufak bir tereddüt duymayacakken şimdi tüm duran topları bir top kaybı olarak görüyoruz. İşte gerçek bir 10 numaraya sahip olamamanın sonucu! Unutmayalım çok maçta rakibi çözebilmek, kilidi açmak için etkili duran top performansına sahip olmak gerekecek. Ara transfer sürecinde alınacaklar arasında mutlaka duran top konusunda başarılı ve kendisine saygı duyulan bir futbolcu olmalı. Eline vurulup top alınacak biri değil elbette.

Beyaz Sayfadan Kara Geceye

Galatasaray’ımız hedefine uyguna adımla yürümeye devam ederken şimdi bu süreci yönetimin nasıl devam ettireceği ve seçim konusu arka planda konuşulmaya devam edecektir. Daha uzun bir süreç olduğu aşikar ancak yönetim belki aylardır ilk defa “Beyaz sayfa”yı kaldırmaktan söz etti. Sebebi nedir hangi çıkarlar çatışmıştır bilinmez ama olumlu bir adım olarak görülebilir. Fakat hiçbir olumlu adım bir sonraki seçimde mevcut yönetimin değişmesini engelleyecek gibi görünmüyor.

Pusulanız Galatasaray Olsun!

Federasyonun güdümlü ve saçma kararıyla inanılmaz derecede uzamış olan sezon, artık dönem dönem haftada iki maçla devam edecek ve bu uzun vadede, tecrübe ile gençliğin dinamizmini kaynaştıracak ekipleri avantajlı kılacak. Bu konuda Galatasaray rakiplerinin çok önünde. Yeter ki birileri gölge etmesin. Biz dünkü net galibiyet sonrası tazelenen güvenimizle ve tüm kalbimizle Galatasaray’a inanıyoruz. Biz sarı diyoruz, cevap olarak kırmızı diyecek binler bulunur mutlaka… Pusulanız Galatasaray olsun!

Twitter: https://twitter.com/byymiralay

3numaraliuye@gmail.com

Blog’un kuruluş amacı ve isim hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/yazısını mutlaka okuyun!

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız