Ayrılanlar ve sakatlıklardan sonra ideal hale gelen ilk on birimizle başladık yeni UEFA Kupası serüvenimize…
Maça sakarlıklarla başladık. Henüz ilk dakika dolmadan kalemizde pozisyon gördük. Ardından benzeri bir hata daha yaptık ancak Prag takımı sonunu getiremedi. Sonrasında oyunda yavaş yavaş dengeyi kurduk. İlk net pozisyonumuz Barış’la geldi. İcardi’nin enfes pasıyla tam özelliklerine uygun bir şekilde savunmasının arkasına sarkan Barış direkt vuruş anı bulduğu ilk fırsatta vurmak yerine çekmeyi tercih edince kontrolünü kaybetti ve golü kaçırdı.
Çok kısa süre sonra bu sefer sağ tarafa benzer kalitede pas attı İcardi. Bu kez topla buluşan Kerem Demirbay’dı. Kanat özelliği olmayan Kerem Demirbay’ın soldan bir kanat oyuncusu edasıyla akması sonucu orta denemesiyle biter derken o kaleye doğru sert bir vuruş çıkararak ilk golümüzü attı.
****
Rakip takım tıpkı Kopenhag takımı gibi dinamik, fizik gücü yüksek ve diri bir takımdı. Maçın başında, berabereyken, öne geçtiğimizde, eksik kaldığımızda, tekrar beraberlikte ve sonrasında her an istediklerini alma ihtimaller vardı. Ancak Muslera gününde, Mertens sanki 27 yaşındaydı. Muslera’nın performansı bizi oyunda tuttu ancak Mertens takımı şiir gibi yönetti. Presi organize etti, atakları organize etti, harika duran toplar kullandı ve nihayet golünü attı.
Aksaklıklar
Ara ara aksaklıklara rağmen maçı erken çözebilirdik. Öncelikle hakemin net sarı kartlık pozisyonları es geçmesi, avantaj sonrası kartlara dönmemesi sıkıntılıydı. Prag takımına ilk sarı kartı faullerden değil de kendine yapılan saygısızlıktan verdi. Cebinde kartla oynayan oyuncu her zaman tedirgin olur. Biz de Barış böyle oynadı, Prag takımı tam tersi konforu yaşadı. Bu konfor onların daha diri savunma yapmalarına yardımcı oldu.
Diğer yandan Kaan’ın sakatlığı sonrası zorunlu değişiklik yapmamız, uzun süredir oynamayan Abdülkerim’i sahaya sürmek zorunda olmamız, Davinson Sanchez’i de sağ beke çekmek zorunda kalışımız da dengemizi bozdu. Zaten çok dengeli savunma yapamıyorken kopukluk arttı. Nitekim Nelsson’un rakibini indirdiği pozisyonda Davinson Sanchez ofsaytı bozan oyuncumuz olmuştu.
Hakem ikinci yarıda da devreye girdi. İcardi’nin direkten dönen pozisyonu sonrası Barış’a yapılan harekete devam dedi. Bunlara rağmen Mertens ile öne geçtik.
Golden çok kısa süre sonra Nelsson ceza yayında rakibini indirdi. Pozisyon bence de faul ve kırmızı karttı. Ancak Barış’a yapılan faulden farklı bir faul olmadığını düşünüyorum.
Kırmızıdan sonra biraz savunma dengesi kurup kontratak ararız derken çok çabuk şekilde golü yedik. Golden sonra da pes etmedik. Okan Buruk Mertens’i sol kanada Kerem’i sağ kanada çekti. Orta sahayı da Demirbay ve Torreira’ya emanet etti . Mertens soldan oyun kurmayı, duran topları etkili kullanmayı sürdürdü. Yine pozisyonlar bulduk ama atamadık.
Kırılma Anı
Cebinde sarı kartı olan Barış bir yandan savunma yapmaya çalışıyor bir yandan da hücumu kolluyordu. Hatalı bir çıkış sonrası geri dönmeye çalışırken rakibin eli yüzüne geldi. O da faulü etkin bir şekilde gösterdi. Yan hakemin uyarmasıyla gelen faule hakem diğer pozisyonlardaki gibi kayıtsız kalıp kartsız geçiştiremedi.
Kırmızı Sonrası Kamikaze
Okan Buruk içindeki çılgın Galatasaraylıya dur diyemedi ve golden sonra sert iki hücum hamlesi yaptı. Bu değişikliği kırmızı karttan önce hazırlanırken de gördük aslında. Esasında ben o değişiklikten korktum. Evimizde mağlup olmamak da anlamlı olabilirdi. Ancak kırmızı gelince değişiklik birden anlam kazandı. Kırmızıdan önce -belki oyundan çıkacak olan Mertens- bu sefer Torreira’nın yeni partneri oldu.
Bir yandan gol arıyor bir yandan çok ciddi açıklar veriyorduk. Sağdan savunma arkasına sarkan Sparta Prag oyuncusu Muslera ile karşı karşıya kaldı. Tek çaresi genişlemek olan Muslera elinden geldiğince genişleyerek rakibin karşısına çıktı. Rakip oyununun sert vuruşu Muslera’nın yüzünden dönünce Okan Buruk bir kart daha oynadı. Vinicus ile birlikte Ndombele, Kerem ve Mertens’in yerine oyuna girdi.
Açıkçası bu değişiklikten de endişe ettim. Çünkü Ndombele umut bağlanacak bir pozisyonda değil ve gol yeme riskimiz de iyice arttı diye düşündüm.
Ancak maçın sonuna doğru yıldızlaşan askerimiz Barış Alper sahneye çıktı ve topu rakip sahaya taşıdı, ardından İcardi ile buluşturdu. Ceza sahasını karıştıran Vinicus’un yarattığı açıktan da faydalanan İcardi boşluğu aradı, buldu ve klasını konuşturdu. Böylece kötü bitebilecek bir akşam sevinçle bitti.
****
Maçın ilk yarısında Kerem Demirbay ve Kaan ekstra performanslarla öne çıktılar. Kerem Demirbay attığı bir golle olası tribün geriliminin önüne geçti.
Diğer yandan net bir gol kaçıran Barış Alper Yılmaz’ın saha içi yaklaşımı, tribünlerin ona yaklaşımı da bugün maçın kazanılmasında önemli bir etkendi. Barış golü kaçırdığında olumsuz bir uğultu gelse ya da oyuncu kendi moralini bozsaydı son dakikada o çıkışı yapacak cesarete sahip olamazdı. Hem oyuncu karakterinin denemekten vazgeçmeyen bir karakter olması hem de tribünün oyuncuya yardımcı olmasının ne gibi faydalar getirdiğini bir kez daha gördük.
Okan Buruk
Oyunla ilgili eleştiriler haklı olarak olabilir. Ancak kadronun gittikçe daraldığı bu evrede bir takımın her an başı dik ve pozitif bir mücadele içinde tutabilmek kolay bir olay değil. Hem oyunculara hem de hocaya bahane hazırdı oysa. Orijinal olmayan pozisyonlar, giden oyuncular, sakatlıklar, yeni dönenler, dönemeyenler derken sığınacağınız çok fazla bahane vardı. Ancak onlar bahane bulmak yerine mücadele etmeyi tercih ettiler.
Her türlü riski almak belki çok sağlıklı bir karar değildi. Hoca tamamen inanca yönelik riskler aldı oysa beraberlik de bugünün şartlarında kabul edilebilirdi. Hoca kumarı denedi ve kazandı. Tek sert eleştirim Ndombele olmaya devam edecek. Bu fizikte, bu form düzeyinde, umut vadetmeyen Ndombele’yi maç 3-0’ken aldığında bile korkuyorum. Tapusu bizde olmayan bir oyuncu için şansımızı neden bu kadar zorluyoruz, hiç anlamıyorum.
Sonsöz
Avrupa’nın ikinci ayağına devam ederken başlangıçlar hep zor olmuştur. Ülke futbolunun kötü yönetimi, kirli ayak oyunları yapan rakip takımlar, kötü niyetli hakemler, niyeti kötü olmasa becerileri kötü hakemler derken içerideki mücadelemiz de Avrupa yolundaki mücadelemizden çalıyor. Üstelik Avrupa’da da Türkiye’den hakem esintileri görüyoruz. Tüm bunlara karşı duran bir ruh var. İşte buna Cimbom Ruhu diyoruz. Bu ruh sayesinde çılgınlıklar deneyip, hem lig şampiyonluğu hem de Avrupa’da kupa hayal edebiliyoruz.
Yolumuz Avrupa yolu, umudumuz büyüktür.
Yaşasın Galatasaray!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/