Şampiyonluğa Tutkun!

0
736

Nasıl ki hayatın birbirine benzeyen devinimleri varsa; “hayata benzeyen” futbolun da devinimleri var. Bugünkü Konyaspor deplasmanı maç önü duygusuyla, başlangıcıyla ve güçlü bir skorla bitişiyle bana dördüncü yıldızımızı kazandığımız 2014-15 sezonundaki Konya deplasman maçını hatırlattı. O sezonda deplasmanda skora rahat ulaşmış ve 5-0 gibi farklı bir galibiyete ulaşmıştık. Normalde deplasman maçları öncesi çok rahat olmam ama nedense bu maç için güzel bir “dejavuya” hazırdım. Bugünkü Konyaspor galibiyeti de beni futbol adına umutlu bir pazartesiye doğru yola çıkardı.

****

Galatasaray sezonun koskoca ilk yarısını çöpe attıktan sonra pabucun pahalı olduğunu farketmiş olacak ki skora “tutkun”, takıma “tutkun”, maçlara ve puanlara “tutkun” bir oyun anlayışına tutunmaya başladı. Özellikle Çaykur Rizespor maçlarıyla başlayan olumlu grafiğin ısı haritalarındaki yansımalarını inceleme fırsatım olmadı ama inceleyince sezonun ilk yarısıyla dağlar kadar fark olduğunu göreceğime eminim.

Peki Galatasaray’da Neler Değişti?

Yeni transferlerden bağımsız olarak başlamak isterim bu başlığa. Sezonun ilk yarısında kadroya her baktığımda takıma katkı verme ihtimali düşük, özellikle defansif yüklerini diğer arkadaşlarına bırakmış oyuncular vardı. Ben de yazılarımda eldeki oyunculardan yetenek ve niteliklerden bağımsız en etkin oyuncuların seçilmesi gerektiği konusunda fikir belirtmiştim. Muslera, Luyindama, Lemina ve Andone’nin (Falcao’nun da sakat olduğu dönemde) ilk dört isim olması yanına başka askerler kazanılmasından yanaydı beklentim. Bu yönde forma adaleti açısından başlayarak Ömer Bayram, teknik zorunluluktan Marcao’ya ek olarak eldeki kısıtlılıktan Babel, Donk ve Seri’yi kazanmak gerektiğini belirtmiş hatta Nzonzi’nin de bu kervana kalite olarak katılabileceğini eklemiştim. Ne yazık ki art arda sakatlanan Andone ve Luyindama çok ciddi sakatlıklar yaşayınca elde Muslera ve Lemina’dan başka kimse kalmadı. Sonrasındaki süreçte Nzonzi’nin kadro dışı kalması, Seri’nin de geçici olarak kadro dışı kalıp silkelenmesi neticesinde takımda bir hareket başladı. Ancak eldeki kadro sakatlıklar, kadro dışı kalan oyuncular, formsuz ve yaşlı beklerden kaynaklı harekete geçemedi. Devrenin son maçında rotasyonu zorlayan Taylan, sakatlıktan kısa sürede mucizevi bir şekilde dönen Emre Akbaba ve yeni transfer Saracchi ile takımın çehresi değişmeye başladı. Bu oyunculara ek olarak sakatlıktan dönen yavaş yavaş form tutan Falcao ve gerekli uyarıyı almış Seri’yi de ekleyebiliriz. Böylece maçların çok büyük bölümünde olmasa da daha dinamik, daha hızlı paslaşmaya çalışan, direkt pas sayısı gittikçe artan ve kaybettiği topları daha çok kazanmaya çalışan bir takım ortaya çıkmaya başladı. Henry Onyekuru da bu takıma katılınca, Emre Akbaba ve Falcao daha da güçlenince güzel şeyler görebiliriz. Bir de Saracchi’nin yaptığı katkıyı yapabilecek; stoper, ön libero, bek ve santrfor mevkiilerinden bir ya da birden fazla transfer olursa bu değişime büyük bir ivme kazandırılabilir. Bu olumlu değişime Linnes’i de eklemek lazım. Maç eksiği olmasına rağmen önce takımın sağ bek konumlanışını değiştirmiş oldu, sonrasında (bir maçlık değilse) Şener’in de desteğiyle Mariano’da rekabetten kaynaklı bir harekete neden oldu.

Tüm bu gelişmelerden sonra benim takımda gördüğüm şey; “turnuva takımı gibi bir konumlanışa hazırlandığı” yönünde… Yani önümüzdeki bir kaç maçı da kazanmayı başarırsa Galatasaray sonrasında maç-maç hazırlanıp ligin kalan bölümüne bir turnuva takımı gibi yaklaşacaktır. Cümle çok uzun oldu, özcesi; “Galatasaray iki maç daha kazanırsa, şampiyonluk modunu açaçaktır” olacak…

Bugün beni olumlu anlamda şaşırtan şeyler oldu:

  • Her ne kadar sonu kasık sakatlıklarıyla bitse de bekten beke diyagonal pas görmek beni şaşırttı. Ne yazık ki böyle bir şeyi uzun süredir görmemiştim.
  • Alanyaspor’da topla daha çok buluşan, Galatasaray’a ilk geldiğinde de bu istekte olan ama tarak kemiği kırıldıktan sonra top almakta zorlanan, aldıktan sonra da pek fazla ayakta kalamayan Emre Akbaba’nın, “yeniden doğuşu” sonrası oyun içinde çok fazla gizlenmesi ve ortaya çıktığı anlarda, ciddi ofansif hamleler yapması beni çok şaşırttı. Bazen futbolcular yaşadıkları büyük sakatlıktan sonra başka stillerde büyük geri dönüşler yaparlar. Biraz daha geniş zamana yayılsa da bu değişime Okan Buruk’un ayağının kırılmasından sonra tanık olmuştuk. Emre bugün yine gol attı. Ancak üçüncü golde şut açısına zorlandığı anda kafasının ve vücudunun aldığı konuma rağmen, savunma oyuncularının açıyı kapattıklarını fark etmesi ve neticesinde geriye dönüp pas vererek, golle sonuçlanacak bir atağı sürdürmesi benim çok etkilendiğim takdire şayan bir pozisyondu. Emre’nin bu pozisyondaki zihin açıklığı gelecek adına beni çok umutlandırdı. Artık Emre Akbaba başka bir şey… Bakalım bize daha ne sürprizler yapacak?
  • Ömer, Feghouli ve Emre Akbaba’nın fiziksel eksikliklerinden kaynaklı bir 65. dakikada oyundan düşme sorunumuz var. Çok daha konsantre olmasına rağmen Fatih Hoca bu sezon bir süredir, oyuna müdahelede ve değişiklik yapmakta gecikiyordu. Bugün 65. dakikada bu periyotta ilk kez oyundan düşen takıma müdahale için değişiklik hazırlığı yaptı. Her ne kadar Saracchi’nin sakatlığı sonrasında değişiklik iptal olsa da bu sakatlıktan sonra saha içinde bir geri dönüş gerçekleşti. Tabii ki bu değişim saha içi bir uyandırma faaliyetinden kaynaklıydı. Yoksa Şener’in sol beke alınmasının bir agresyon yarattığını düşünmüyorum. Bu değişiklik sanırım Rizespor maçındaki çizgiden çıkarmanın ödüllendirilmesiydi. Yoksa Şener’i bir daha sol bek pozisyonunda görebileceğimize düşünmüyorum.
  • Son olarak geçen hafta genç oyunculardan yoksun ve tek stoperli yedek kadroyu eleştirmiştim. Bu hafta iki genç stoper Emin ve Işık Kaan’ı birden yedeklerde görmek, üstüne bir de Emin’in maça alınmasını görmek beni çok mutlu etti. Genç oyuncuların geleceği tutuşunu görmenin hastasıyız. Sonları bazı “abilerine” benzemesin!

****

Şimdi diyebilir ki Konyaspor çok zayıf bir rakip. Evet bence de çok zayıf bir rakip. Ancak Galatasaray’ın en büyük sorunu en zayıf rakiplere bile puan alma şansı vermesiydi. Bunu geçen hafta da yazmıştım. Bu hafta da bir zayıf rakibe geçit vermeyerek bir sonraki rakibin umudunu kırmaya başladı Galatasaray. Ki bu da şampiyonluk için önemli bir psikolojik hamle… Bazı maçlar bir maç önceden kazanılır. Bence bu değişim de yavaş yavaş geliyor; gelecek.

****

Galatasaray güzel bir yola girdi. Kayserispor maçında cezalı Lemina’dan yoksun bir şekilde sahaya çıkacak. Ki bence Lemina bu pozitif ivmeye en çok katkı veren oyuncu. Umarım Hoca haftaya cezadan dönen Marcao’nun yanına bu haftanın kazananlarından Ahmet Çalık’ı alır ve Lemina’nın yerine Donk ile başlar. Olası bir Selçuk ya da Belhanda hamlesi ne yazık ki bizlere karanlık günlerimizi hatırlatabilir.

Sonsöz

Hafta içinde Galatasaray camiası olarak bir krizin içinde bulduk kendimizi. Mustafa Cengiz, Fatih Terim, Arda derken bu kritik evrede hiç olmaması gereken bir parçalanma duygusu yaşadık. Ancak futbolda her şeyin ilacı saha içi sonuçlardır. Bugünden sonra bu konuyu çok kaşımadan, Hedef 23 yolunda tam bir #konsantrasyon durumuna geçmeliyiz. Rakiplerin bu krizde nasıl da ellerini ovuşturduklarını hepimiz gördük. “Üzmemiz gereken kişilerin” TFF kurullarını nasıl etkiye aldıklarını, dört bir yandan ligi dizayn etmeye çalışmalarını gördük. O yüzden silkelenip kendimize geleceğiz .Umuyorum ki bu krizi de şampiyonlukla ve Türkiye Kupası ile taçlandıracağız!

Not: Elazığ’da yaşanan deprem felaketi nedeniyle tüm ülkemize geçmiş olsun. Yaralılara acil şifalar, ölenlerin yakınlarına sabırlar diliyorum. Bu ülkenin en büyük sorunu deprem, ikinci en büyük sorunu işsizliktir. Bu konuda sorumluluğu olan herkesi bu uğurda doğru çalışmalar yapmaya davet ediyorum.

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız