Santradaki Maden!

2
886
Konyaspor-Galatasaray!
Yediğimiz ikinci golün "kahramanı" Linnes!

Bu sezon çeşit çeşit Galatasaray izledik. İlk olarak sezona harika bir giriş yapan, beklentileri bir anda yükselten Galatasaray. Daha sonra maç kazanamayacak kadar kötü, çaresiz bir takıma bürünen Galatasaray. Ardından kötü olduğu halde üst üste iki maç kazanan (Ankaragücü, Erzurumspor) Galatasaray. Sonrasında müthiş bir oyun sıçraması yapıp hem iyi oyun hem de yüksek puan ortalaması yakalayarak liderliğe kadar yükselen Galatasaray. Bu seride aradaki Karagümrükspor maçı dışında, tamamında iyi oynayan Galatasaray, Antalyaspor maçında savunma duvarını aşamadığı gibi Marcao, Arda ve Emre Kılınç’ı da kaybederek Konya deplasmanına geldi. “Bakalım bu eksikliklerle talih yüzümüze gülecek mi?” soruları içinde bir maç izlemeye başladık.

Maça Gelirsek

Konyaspor çoğu Anadolu takımının yaptığı gibi Galatasaray maçına çok iyi çalışmış. Galatasaray’ı Donk ve Luyindama’nın stoperdeki uyumsuzluğu ve beklerinin arkasına atacağı toplarla zorlamayı planlıyordu. Beklediklerinden kötü bir Galatasaray da bulunca bu denemelerine bir de coşku eklediler. Rahat bir şekilde golü de buldular. Aslında maç başladığı gibi bu maçı normal şartlarda kazanamayacağımızı düşünmüştüm. Gol de gelince umutlarım azaldı. Üstüne Diagne’nin bulduğu bir pozisyonu dağlara taşlara atmasıyla umudum gittikçe uzaklaşırken, son dakikada Oğulcan’ın kurduğu baskı neticesinde Diagne’ye yaptığı asist devreye bir nebze umutlu girmemize sebep oldu.

Santra Azabı

İkinci devre başlar başlamaz Karagümrük maçından hatırladığımız kopyala-yapıştır bir gol yedik. Eğer bu golden ikinci kez yiyorsak demek ki santradaki madeni rakipler görüyor ama biz ısrarla bu duruma önlem almıyoruz. Gerçekten inanılmaz! Bu golden sezonda bir tane değil, on senede bir tane yenmez! Linnes gibi hızlı bir adama, Avrupa patentli bir oyuncuya bu yakışmıyor. Galatasaray takımından milyon Eurolar bareminde kazanan bir oyuncu böyle basit zaaflar gösteremez!

Oyuncu Değişikliği

Maç başlamış. Rakip istediği oyunu rahat rahat oynuyor. Devreye tesadüfen beraberlikle giriyoruz. Hoca ile temas çok rahat temas kurulacak bir zaman var. Fakat ikinci yarıya aynı kadroyla çıkıyoruz. Ben merak ediyorum? İlk devredeki takımın ikinci yarı ne yapmasını bekliyorduk da ikinci yarıya çıktık. İkinci devre hemen mağlup duruma düştükten sonra nasıl oluyor da 68. dakikaya kadar sabrediyoruz. Saha kenarından değil yukarıdan izleyen Fatih Hoca bu duruma nasıl müdahale edemez? Gerçekten inanılır gibi değil?

Buçuklu Taktik

Maçın ilk iki değişikliği 68. dakikada geldi. Herkes kenarda Kerem’i, Babel’i beklerken biz Emin Bayram ve Emre Taşdemir’i gördük. Bu değişiklikle savunma üçlüye dönüyor, savunmadaki Donk’a orta saha ve stoper arasında maç anına göre bir opsiyon tanıyorken, her iki bekinde maçın geri kalanını rakip sahada oynaması hedefleniyordu. Değişiklik oyuna katkı verecek mi diye beklerken bulduğumuzu ilk pozisyonun sonunda Linnes’le ucuz bir penaltı kazandık. Diagne penaltıyı kaçırdı, ancak kaleci çizgiden iki ayağıyla birlikte erken ayrılınca penaltı tekrarlandı ve Diagne bu sefer golü attı. Ucuz bir penaltı ve haklı bir penaltı tekrarı derken kenardan gelen İsmail Kartal tepkilerinin kırmızı kartla cezalandırılmasının hakemin üstündeki baskıyı arttıracağını düşünüyordum. Öyle de oldu. Bu sefer Konyaspor’un ucuz penaltısı geldi. Penaltıda Luyindama’nın tüm hareketleri anlamsızdı. Hiçbir şey bilmiyorsanız topa vurursunuz gider. Bu arada rakip oyuncuyu da tebrik etmek lazım. Arkadan canhıraş bir şekilde koşarak savrulan ayakla temas etmenin bir yolunu bulup penaltıyı aldı. Futbolun Oscar’ı varsa, bu oyuncuya verebilirsiniz.

Konyaspor tekrar öne geçtikten 5 dakika sonra gelen değişiklikle birlikte Galatasaray savunması halı saha maçlarının son dakikalarına benzedi. Herkesin halı saha maçlarında savunmada oynayan ama ben de “gol atacağım” diye ileri giden savunmacı arkadaşı olmuştur sanırım. Galatasaray savunmasındaki hâl bana bu durumu hatırlattı. İşte böyle bir süreci izlerken Konyaspor dördüncü golünü attı. Sonra sakin kalsalar beşinci golü atarlar diye düşünüyorken, Babel bireysel bir çabayla kendisine bir şut ortamı hazırladı. Bu şut kaleci Sehiç’ten dönerken Oğulcan’ın takipçiliği Galatasaray’ın beraberlik için umutlanmasına neden oldu.

Son Umutlar

Maçta artık 180 saniye kalmıştı ki maçın umudu olma ihtimali olan Kerem’le “ben bu takımda niye varım?” diyen Şener oyuna girdi. Uzatma dakikalarının yarısı gol sonrası “sakatlığa yatan” Sehiç’e ve oyuncu değişikliklerine gitmesine rağmen maçın uzatmasına sadece bir dakika eklenince son umutlar da bitti.

Zor Dönemeçler

  • Galatasaray her sezon zor dönemeçler oynuyor. Tüm bu zorlu dönemeçlerin yegâne kahramanı Muslera olurdu. Muslera’sız zorlu dönemeç atlatmak biraz zor görünüyor.
  • Hani transferin son günlerinde Marcao ve Roma transferi haberleri vardı ya? Normalde kulübe para kazandırma modeli olarak en savunduğum, en sevineceğim transfer hamlesi olacakken bu transfere karşı çıktım. Çünkü Marcao öyle bir başlangıç ortaya koymuştu ki bu takım onsuz bir periyotu zor aşar diye düşünüyordum. Nitekim Marcao’daki düşüş sürecinde takım da düşüş haline bürünürken Marcao’nun toparlandığı süreçte doğru düzgün pozisyon bile vermedi. Geçen hafta kalemize gelemeyen Antalyaspor maçında Marcao olmasaydı o defansif takımdan gol de yerdik bence.
  • Taylan’ın yoluğunu konuşmaya bile gerek yok. Ancak pozitif süreçle ilgili sezon başında Belhanda, sezonun ikinci bölümünde Feghouli oyundaki imdat kollarıydı takımın. Özellikle ikinci periyotta Feghouli’nin oyunu tam da saha içi liderliğe doğru giden, Taylan’daki iyilerin daha da ortaya çıkmasına neden olan bir oyundu. Böyle periyotlarda Taylan ve Marcao ile birlikte olmazsa olmaz üçüncü kişi Feghouli’dir.

Eğer sahada bu oyunculardan eksiğiniz varsa sahada en az ikisinin bir araya gelmemesi gereken üç oyuncu var. Belhanda, Emre Akbaba ve Ömer Bayram. Ne yazık ki değil iki tanesini bugün üçünü birden sahada gördük. Ve iki tanesini 99 dakika boyunca izledik. Bugün Ömer uzun bir süre sonra ilk kez iki tane etkili duran top kullandı. Bunun dışında katkısı neredeyse yoktu. Emre Akbaba çok kısa bir üçgen içinde oynayan ve etkin olduğu ceza sahası için etkinliklerini yapamayan haliyle maçın tamamında oynadı. Emre yeni bir çıkış yapana kadar elinden gelen budur. Bu kadar kötü durumdayken şans ilk on birde şans bulması Kerem ve Ali Yavuz’a haksızlıktır.

Belhanda Sakatlanmıyor!?

Galatasaray maçlarının meşhur Belhanda tartışmaları var, bilirsiniz? Burada Belhanda’nın çene kırıklığı dışında neredeyse hiç sakatlanmadığı argümanı da sık sık ortaya konur. Vallahi bu kadar saklanarak oynarsanız kolay da sakatlanmazsınız. Bugün Belhanda’yı yerinde sanırım ben de Belhanda yazılı bir forma giysem kimse ayıramazdı. Yahu sen hani hırslı oyuncuydun? Sarı kart görecek kadar bile mi oyuna giremiyorsun!

Luyindama

Yalan yok ben bir Luyindama hayranıyım. Ancak bu oyuncunun düştü hale gerçekten inanamıyorum. Fiziksel sakatlığın zihinsel kısma bu kadar etki ettiği bir sakatlık da hatırlamıyorum. Yahu senin düzeyindeki oyuncu hele ki formda değilse daha basit oynar. Sırtı kaleye dönük, arkadan gelen bir oyuncu karşısında bu kadar aciz kalmanın bir anlamı var mı? Maç 4-2 olduktan sonra kameralar Luyindama’yı gösterdiğinden perişan duruyordu. Umarım bir an önce kendine gelir. Galatasaray’ın iyi bir Luyindama’ya gerçekten ihtiyacı var.

Gençler

Galatasaray’da en çok gençleri görmek istediğimi çoğu kez yazdım. Özellikle alt yapıdan gelen oyuncu heyecanının hastasıyım. Şans bulmaları için de elimden gelen mücadeleyi yapıyorum. Ancak genç oyuncu her sene bir önceki sezondan güçlü olmalı. Hataları eksik maç ve tecrübesizlikten kaynaklı kabul edilir bulunurken gelecek için sarılacak bazı yönlerini bizlere göstermeli. Maalesef Emin Bayram ile ilgili umutlarım azalmaya başladı. Geçen seneden bu yana fizik olarak bir değişim yokken, diğer yandan da özgüveni azalmış. Eğer bu sezon da değişim olmayacaksa kulübede başka gençler şans bulmalı. Ben Fatih Hoca’nın yerinde olsan kulübedeki stoper kontenjanı için iki genci rekabete sokarım. Hangisi iyiyse formayı o alsın. Hem çalışkan olan hem de Galatasaray kazansın.

Gençler Demişken

Kazanmak ya da kaybetmek değil de bazı şeyleri anlayamıyorum. Kerem’in, Ali Yavuz’un forma bulmaları için kalan son beş dakikada buldukları şanslarda bir mucize mi gerçekleştirmeleri gerekiyor?

Anlamadığım?

Rakipler bizim defansımızda bir zaaf varsa bunu zaafı çok rahat kullanıyorlar. Sabri, Maicon, Ahmet Çalık, defansif olarak kötü günündeyse Mariano… Geriye doğru uzar da gider. Yahu karşı tarafta kendi takımımızda beşinci stoper olarak bile görmek istemediğimiz, her yönünü bildiğimiz Ahmet Çalık var… Hiç mi bu oyuncunun zaafları üstüne gidemiyoruz? Gerçekten anlayamıyorum!

Mucize

Bu kadar kötü olduğumuz halde bu kadar pozisyon bulmamız, maçı iki kez beraberliğe getirmemiz büyük bir mucizeydi. Futbol tanrılarının elleriyle “haydi” dediği zamanlardaki fırsatları değerlendirirseniz şampiyonluk size koşarak gelir. Ancak santradan gol yerseniz, sizin yenildiğiniz takımları rahat rahat yenen takımlar gelir liderliği sizden alır.

Şampiyon Olmak İstiyorsak!

Eksik transfer, FFP, limitler, rakiplerin transfer şikesi kokan transferleri bir yana Galatasaray’ın bir maç fazlasıyla Hatayspor’un 3 puan üstünde olması diğer yana. Evet bu sene bambaşka bir sene ama ligin en tecrübeli Hoca’sıyla, kazanma alışkanlığı en yüksek ekibi olarak ikinci ligden yeni çıkmış bir takımla aynı puanda olma ihtimali bile kabul edilemez. Tamam diğer ezeli rakiplerimiz bazı kolaylıklar görüyor olabilir ama bunu Gaziantepspor için Hatayspor için diyebilir miyiz? Şampiyon olacaksak Fatih Hoca’nın duygusal tercihleri bir kenara bırakması gerekir. Emre Akbaba, Ömer Bayram hatta Belhanda tercihlerini bile ben duygusal tercihler olarak yorumluyorum. Bu oyunculardan elbet faydalanacağız ama hepsinden aynı anda değil. Gerekirse sistem değişir, iki santrforla oynanır. Üçlü defans oynanır ama bu üçüyle birlikte oynanmaz!

Galatasaray’ın beklerini gerçekten anlayamıyorum. Bütün ligi tarasak, boş orta pozisyonu bulan beklerin isabet oranında sondan üçüncü oluruz sanırım. Takım coşkusu yerindeyken sıfıra inerek yapılan ortalar dışında durağan anlarda ve boş pozisyonlarda neredeyse sıfır orta başarısı gerçekten kabul edilemez. Galatasaray zaten bek seçenekleri açısından vasat kalırken bir de Omar’ın kötü kazası geldi başımıza. Bu eksiği de düşünürsek “idare ederin üstünde” bir sağ beke ihtiyacımız var, ikinci yarıda. Hücumu Mariano kadar olmayabilir ama Linnes ve Omar’ın daha üstünde, savunması da en az Omar kadar olan bir bek almalıyız eğer şampiyon olmak istiyorsak. Falcao ile yol ayrımı, Taylan’a alternatif ve yardımcı derken transferden anlamayan transfer ekibimizin bir mucizeye imza atmasını bekleyeceğiz. Bir mucize olsa, transferin sadece parayla değil akılla, vizyonla da yapılacağı konusunda bir mucize gerçekleşse… Çok şey mi istiyoruz?

Sonsöz

Diyeceksiniz ki iki hafta önce ağzınızdan bal damlıyordu. Neredeyse şampiyonluk şarkıları söylüyordunuz. Haklısınız… Benim en iyi günümüz ile ilgili çekincem yok. En iyi halimiz ligin tüm ekiplerini üstünde oyun ortaya koydu. Bunu yine yapacak! Ancak kötü olduğumuz anlarda da bu kadar kötü olmamanın yollarını bulmalıyız. İki oyun arasında siyah ve beyaz kadar fark olmamalı. Bu dengeyi kurduğumuzda bizi kimse durdurmaz. “En kötü günümüz böyleyse, daha yüksek sesle Galatasaray!”

3numaraliuye.com
İletişim: 3numaraliuye@gmail.com

Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/  yazısını mutlaka okuyun!

Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye

Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/

İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/

2 Yorum

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız