Dünyanın zorlu zamanlarından herkese merhaba. İçinde bulunduğumuz durum ve ruh hali kötü. #EvdeKal sloganına uyup evde kalmamız gereken zamanlardayız, çoğumuz sıkıldık ve virüs belası bizi daha da sıkıyor, biliyorum. Sıkıntılı bu süreçten bir nebze olsun sıyrılalım; gururlanalım, hatırlayalım, yad edelim, umudumuzu kaybetmeyelim istedim.
Galatasaray, misyon itibariyle her daim ve her şeyden evvela bu kadim milletin lehine olacak ne varsa ya öncüsü olmuştur, ya içinde bulunmuştur. Günümüzde geldiğimiz noktada bu kıymetli duruştan tek bir eksilme olmadığı gibi, artarak devam etmiştir. Dünyada “Türk” denince Atatürk’ten sonra akla gelen ikinci şey “Galatasaray”dır. Bu kıymet boşa, heybeye kazanılmamıştır. Birinci Dünya Savaşı ve özellikle Çanakkale Cephesi’nde, sonrasında Cumhuriyet’in kuruluş süreçlerinde münevver Galatasaraylıların varlığı en üst perdedendir… Galatasaraylılar sporda yazdıkları destanlardan önce, Türk tarihinin önemli olan kısımlarında destanlar yazmışlardır…
Muaf oldukları halde cepheye gönüllü koşan Galatasaray Liselilerin, Cumhuriyet kurulurken türlü zorluklarla mücadele eden, kurucu kadrodaki Galatasaray Liselilerin haklarını ödeyemeyeceğiz…
“Feda” nedir?
Tarihler 3 Ağustos 1914’ü gösterirken seferberlik ilan ediliyordu. Memlekete yangın yeriydi. Yorgun düşmüş, dört yanı kuşatılmış, memleketin her yanından feryatlar yükselir hale gelmişti…
Bundan önce Trablusgarp’ta Mustafa Kemal ve Enver Bey’lerle İtalyanlara karşı çarpışan 8 Galatasaraylı gibi (O çatışmalarda hayatını kaybeden İdris Bey, Galatasaray tarihinin 2. Şehididir), Balkan Savaşı’na katılan yaklaşık 60 Galatasaraylı gibi (Balkan Savaşı’nda Galatasaray 3 şehit vermiştir), Birinci Dünya Harbi’nde de varlık gösterecekti Galatasaraylılar… Kafkasya, Irak, Filistin ve Çanakkale Cephelerinde kahramanca yer alacaklardı, aldılar da… Bu cephelerde Galatasaray 35 şehit verdi. 35 kahraman Galatasaraylı mukaddes Vatanın namusunu korumak için kanını, canını feda etti…
“Feda nedir?” sorusunun cevabıydı Galatasaraylılar. Feda; “ileriye atılıp bir daha dönmemek”ti, öyle yaptılar! Hem de seferberlikten muaf oldukları halde! “Ayrıcalıklıların” gönülden ‘feda’sıydı bu…
Çanakkale var oluşumuzdur. Çanakkale haklı isyanımızdır. Çanakkale, dört bir yandan sarılmış namusun korunmasının zirvesidir. Haklı isyandır Çanakkale! İnanmışlığın, adanmışlığın, topyekûn oluşun destanıdır Çanakkale! İmkânsızlığın galip geldiği yerdir Çanakkale!
İşte böylesine büyük bir sahnede de vardı Galatasaraylılar… Çanakkale’de şehit düşen Galatasaraylılar;
-119/Ahmet Refik
-64/Yusuf Cemil
-238/Hasnun Galib
-666/Mehmet Nazmi Vecdi
-476/Mehmet Ali
-252/Aziz Ulvi
-670/Mehmed Nüzhet
-901/Ömer Seyfeddin
-43/Besim İbrahim
-472/Ahmed Refik
-519/Hüsameddin
-169/Hasan Tahsin
-280/Cevdet
-255/Edhem Mehmed
Galatasaray, Sultani’de hizmet veren görevlileri de cami içinde saydığından, hizmet verirken çağrılan 5 müstahdemimiz de Şehitlerimiz arasındadır. Bunlar;
-Eğinli Ahmed
-Kemahlı Rıza
-Kemahlı Mehmed
-Boyabadlı Halid
-Şileli S. Çavuş
Vatan sizlere her zaman minnettardır!
Galatasaraylı Komutanlar da cephede en cesur şekilde görev aldılar. Milletin makus kaderini yendiği yerde, hüküm verenlerdendiler, oradaydılar. Mirliva (Tuğgeneral) Cevad Çobanlı, Erkanı Harbiye Miralayı (Kurmay Albay) Ali Rıza Sedes cephenin en önemli isimlerindendir. Öyle ki; Cevad Paşa 18 Mart 1915’te emrindeki topçu bataryalarıyla düşmana öyle haddini bildirmiş ve geçit vermemiştir ki, kendisine “18 Mart Kahramanı” ünvanı verilmiştir!
Çanakkale Cephesi’nde yönü değiştiren olaylardan birisi de Conkbayırı hücumudur. Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal’in komutasında 10 Ağustos 1915’te gerçekleşen hücuma, 8’inci fırkaya bağlı 23. 24 ve 28’inci alaylar katılmıştır. Mustafa Kemal’in emriyle yapılan bu süngü hücumunu gerçekleştiren 8. fırkanın komutanı Ali Rıza Sedes’tir! Bu savaştan sonra Mustafa Kemal’in “paşam” diye hitap ettiği Kurmay Albay Ali Rıza’nın Mirlivalığa (Tuğgeneral) yükselmesi için Enver Paşa’ya mektup yazmıştır…
Çanakkale’den sağ dönen Galatasaraylılar da vardır. “Gazi” makamındaki en bariz örnek 3 numaralı kurucumuz Emin Bülent Serdaloğlu’dur…
Mustafa Kemal’in savaşın en kızgın anlarında Kin’in “Garbın cebin-i zalimi” dizesini “bağıra bağıra” okuduğu bilinir. “Kin” şiirinin yazarı Emin Bülent Serdaloğlu’dur..
Melih Şabanoğlu Hoca “Galatasaray ve Çanakkale” adlı makalesinde;
“Mustafa Kemal, aradan 17 yıl geçtikten sonra, Arıburnu’nda birbirlerinden habersiz savaştığı Emin Bülent’in ağzından Kin’i dinlemek imkânı bulur. Mekteb-i Sultani 1911 mezunlarından (414) Ruşen Eşref Ünaydın bu tanıklığı kendi kaleminden şöyle aktarır” der, ifadeler şunlardır;
“Ne şereftir Galatasaraylı şair Emin Bülend’e ki Atatürk onun “Kin” başlıklı şiirini her fırsatta beğenerek okurdu. Hele o şiirin şu, “Garbın cebîn-i zâlimi affetmedim seni, Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi” beytini ezberinden söylerdi; Çanakkale’ye saldıranlara karşı korken bu mısraları ikide bir bağıra bağıra tekrar ettiğini duygulanarak anlatırdı. Şairi bir fırsatta görüp tanımak isterdi.“
İşte Galatasaray budur, Galatasaraylılar budur!
Cumhuriyet’in Galatasaraylıları
Ata’mızın yanında görev yapan, elini değil gövdesini taşın altına koymuş, görevden bir an olsun kaçmamış ve atılmış çokça Galatasaraylı var. Tıpkı yukarıda andığımız Komutanlarımız gibi… Tarih hepsini en güzel ve hak ettikleri şekilde çoktan yazdı. Her ifademiz tarihe bir not, biz de bir not bırakalım sevgili Galatasaraylılar… Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşları olmuşlardı. Millete, memlekete katkıları hep ileriydi. Ruşen Eşref Bey gibi, Abdurrahman Şeref Bey gibi, Suphi Tanrıöver Bey gibi, Ekrem Talu Bey gibi, Bekir Sami Kunduh Bey gibi… Hangi birisini yazsak diğeri eksik kalacak. Bu konuda detaylı kaynak Mehmet Şenol ağabeyin; aşağıdaki bilgiselinde mevcuttur.
Kendini ve haddini bilmez meczuplara!
Görseldeki kendini ve haddini bilmez kıt akıllı sadece bir örnek. Bu ve bunun gibi binlercesi bu şuursuzluktan nasip almış, bedbahtlar sürüsüdür. Yukarıdaki şahıs bir kıymeti olduğu için değil; kendisi gibi zihinleri çöplük olanların, o pis zihinlerinden kustukları zırvalıkların bir örneği olarak konulmuştur. Bu cahiller sürüsünün düşünme, tahlil etme, araştırma ve akıl gibi kavramları yoktur. Yarattıkları çöplerinden, etraflarına mikrop yaymak bunların asli yaşama biçimidir.
Galatasaray akıldır, bilimdir, tarihtir, cesarettir, Vatanına hizmettir, geleceğe ışıktır, yol başçıdır. Bağrından, Mekteb-i Sultani’den yetişen nice münevverler bu aziz Vatana her daim katkıda bulunmuştur. Şüphesiz bu Ocaktan doğan, bu Ocağın kutlu ateşini taşıyan, bu Ocağın Armasına hizmet etmişler de bu geleneği sürdürmüş ve sürdürecektir.
İşin komik tarafı ise; Galatasaray’a ve Galatasaraylılara aşağılık terör örgütüyle ilişkili gibi kahpece söylemlerde bulunanlar, bu konuda her fırsatta bu kahpe iftirayı atanların bünyelerinde, mevzu bahis aşağılık terör örgütü mensuplarında 11+yedeklerden oluşacak sayıda bir takım kurulmasıdır… Tutuklu sayıları, itiraflar neticesinde hakikat açıktır!
Galatasaray, bir takım kimseler/kurumlar gibi bu kişileri ne üye yapmıştır, ne halı sahaya ne tavla partilerine davet etmiştir!
Yakalanan üst düzey darbecilerden birinin: “İlk asacaklarımızdan birisi Fatih Terim’di” ifadesindeki Terim, Galatasaray’ın medarı iftiharı, yaşayan efsanesi ve hali hazırda takımının başındaki Hocasıdır!
İşgalci komutanı ve işgalcileri “eğlendirmek” üzere, davet edildikleri yere koşarak gidenler, Galatasaraylı ve Mim Mim Teşkilatı kurucusu Velid Bey’in “Namusuma kast edenlerle aynı ortamda bulunmam!” diyerek aynı daveti reddedtiğinden de habersizdir bu ahmak sürüsü! O gün, o daveti reddeden yine Galatasaraylılardır!
Aşağılık örgütün adeta Türk futboluna soktuğu virüsün başının kim olduğunu, hangi takımlı olduğunu, onun dönemindeki başarılarını görmez bu yukarıda görseldeki ahmak sürüsü!
Had bilmezlerin, tarih bilmezlerin iftira atamayacağı kadar büyük ve kutlu Ocaktır Mekteb-i Sultani!
Atatürk’ün yakınında olan Galatasaraylıları bilmez. Tevfik Fikret kimdir bilmez mesela… Sözde “Atatürkçü”dür, Atatürk’ü kimseye bırakmaz ama, Atatürk’ün: “O karanlıklar içinde bir nûr gören ve halkı o nûra doğru götürmeye çalışan Fikret bu feryadı koparırken siz nerelerdeydiniz? Niçin içinizden kimse onun gibi feryat etmedi? Ben Fikret’e yetişemedim, onun sohbetinden istifade edemedim. Kendimi bedbaht sayarım. Fakat onun bütün eserlerini okudum, birçoğu da ezberimdedir. O hem büyük şair hem de büyük insandır.” dediğini bilmez… “Esin kaynaklarımdan biridir.” dediğini hiç bilmez, işine gelmez, beyin gözü kapalıdır içine hakikatı almaz! Bir bakıma hem sözde Atatürkçü olup, bu meczuplukla aynı zamanda tam da karşısında olmuş olacaktır! İftira etmek ayıptır, hakka girmektir, yüz yüze gelemeyeceklerine yapılan iftira ise kahpeliktir!
Galatasaray ve Galatasaraylılar dün olduğu gibi; bugün ve yarın da ışık olmaya, aklın bilimin kültürün kaynağı olmaya devam edecektir. Vatan zora düşerse şayet, tıpkı dün gibi bugün de dönmemek üzere ileriye atılacak, namusunu çiğnetmeyecektir. Sakallı Celaller, Cevad Paşalar, Hasnun Galipler bizde bitmeyecektir!
Taraftarlık gözünü kör etmişlerin kör gözlerine ve çöplüğe dönmüş zihinlerine Galatasaray’ın ne demek olduğunu her zaman göstereceğiz…
Bu günlerde özgürce yaşamamıza sebep olan, bu uğurda canlarını, kanlarını, mallarını feda etmiş nice isimsiz kahramana minnettarız! Bu vesileyle Çanakkale Zaferimiz bir kere daha kutlu olsun!
Yazı konusunda desteğini esirgemeyen Melih Şabanoğlu Hocama ayrıca teşekkür ediyorum.
İçinde bulunduğumuz sıkıntılı ve sıkıcı süreçte lütfen yapılan uyarıları dikkate alalım. Sevdiklerimizin ve insanların sağlını riske atmayalım. Virüsten kurtulduğumuz günlerin yakın olması dileğiyle, esen kalın…
twitter: http://twitter.com/ilkeryaziyor
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!