Tuzsuz Simit

2
284

Dışarıdan bol katliamlara maruz kaldığımız, içeriden bol entrikalar içinde yüzdüğümüz işkence sezonu nihayet bitti. Tuzsuz simit gibi bir takımın dış görünüşüne aldanıp sürekli “müşterisi olarak” kendimize işkence yapan sadistler olarak tarihteki yerimiz aldık.

****

Uzun süredir yazmıyordum. İşimden kalan zamanı paylaştırırken Galatasaray da önemli bir yer tutuyor. Yaklaşık beş senedir teraziyi düzgün ayarlamaya çalışıyorum. İş, aile, Galatasaray, arkadaşlar, dostlar, eğitim, müzik derken çok sıkıştığım zaman oldu. Galatasaray’ın iyi ya da kötü olmasından bağımsız elimden geldiğince siteyi ve sosyal medya hesaplarını aktif tuttum. Ancak Galatasaray bu sene öyle bir sürece girdi ki ne kaosu olumlu bir adrenalin doğurup bizleri kendine çekti ne de umudu bizleri coşturdu. Bir tek Avrupa maçları ve birkaç derbi maç dışında gördüğüm en anlamsız sezonlardan birisini izledim. Barcelona’ya elendikten sonra ailemi ilgilendiren bir mesele zihnimi kurcalayınca zaman bulsam da maç izlemekten öte vakit ayırmadım Galatasaray’a. Sezonun bitmesi vesilesiyle kısa bir sezon vedası yapmak istedim bu akşam.

****

İşini eksik yapan idareciler, yöneticiler, teknik ekipler, transfer komiteleri, kondisyonerler, bölünmeye hazır taraftarlar, lider oyuncu eksikliği, vasat ve vasat altı oyuncu fazlalığı bu kadar açığa her fırsatta vuran federasyon ve hakemlerin de katkısıyla yerel alanda yaralarımızın derin olmasına sebep oldu. Ayrıntılara girmemeye çalışıyorum zira çok yazdım. Ben yazmaktan sıkıldım, siz okumaktan sıkıldınız ama aynı hataların tekrarını defalarca izledik.

Galatasaray’da İkincilik Başarısızlıktır

İkinciliğin başarısızlık olduğu yönünde genel bir kabul var camiamızda. Buna kısmen katılsam da ben bazı zamanlar üçüncülüğü bile başarı sayabilirim. Mesela Feldkamp’ın her iki gelişi, Lucescu’nun ikinci sezonu, Gerets’in şampiyonluğu gibi sezonlarda ikinci de olsak ben o takımları başarı sayardım. Gerçek anlamda ekonomik, gerçek anlamda gençlerden faydalanılan ve eldeki kadronun da değerlendirilmesiyle mücadele gücü yüksek, -Lucescu şampiyonluğu hariç- ofansif olarak öne çıkan takımların şampiyonluk mücadelesi içinde kalmaları da başarıdır benim gözümde. Hele ki bu süreçte gençleri olaya dahil edip geleceğin tuğlalarını ördüğümüz ilk Feldkamp dönemi gibiyse daha da başarılıdır. İşte beni bu sezon en çok hayal kırıklığına uğratan da bu oldu. Geçen sezondan parlattığımız Kerem’in dışında seviye atlattığımız yerli oyuncumuz yok. Marcao ve Nelsson dışında değerini düşürmediğimiz yabancımız yok. Yatırım yaptığımız oyunculara doğru bir organizasyon içinde fırsat verememişiz. Potansiyelli oyuncu diye aldığımız bu oyuncular eski takımlarındaki kadar bile potansiyellerini gösterememişler. Lige tamamen risksiz ve anlamsız bir pozisyona düşmüşken bile alt yapı oyuncularına yol açmayıp otuzbeşlik adamlara zaman harcamışız. Açıkçası bir tane alt yapı oyuncusu takıma dahil olsa ve oynasa yeni transfer gibi gözler takıma dönerdi. Krizi fırsata çevirmek gibi bir olanağı yok sayarak takımı tamamen orta sıra altı, vasat bir takım olarak kabul etmek nasıl bir durumdur. Altyapı oyuncularımız fasulyeden oyuncularsa altyapıyı kapatalım, boşuna o kadar para ve zaman harcamayalım. Yok gerçekten potansiyelli oyuncularımız varsa bir zahmet soralım bu sezon değil de ne zaman fırsat bulacaklar? Bu çocuklar nasıl hayal kuracak, bu hayalleri nasıl gerçekleşecek? Kırılma dönemlerinde aileleri nasıl bir kariyer planlaması yapacak? Hamza, Baran, Emre gibi gençler olsanız Babel, Arda, Gomis’in aldığı süreleri, kiralık oyunculara son maça kadar şans verilmesini nasıl karşılardınız?

Torrent Fırsat Kaçırdı

Futbol ilginç hikâyelere gebe. Yıllarca ikinci adam olup Galatasaray gibi bir takıma geliyorsunuz. Yetersiz bir takımla Barcelona’yı eleme heyecanını yaşıyorsunuz. Eleniyorsunuz ve hala yaşlı oyuncular üzerinden gidiyorsunuz. Devlet memuru olsanız canınız sıkılır da “bir değişiklik yapalım” dersiniz. Ancak bunun yerine takımın geleceği yerine kişisel puan ortalamasına odaklanacaksınız ve “belki bir takım daha bulurum” diye vasatta ısrar edeceksiniz. Oysa kriz sadece Galatasaray için bir fırsat değildi. Torrent bu krizde bazı riskler alarak kafaları karıştırabilseydi başkan adayları belki de teknik direktör arayışına girmeyecekti. Aldığı ücretle güzel bir emeklilik kazanmış olabilir ama Galatasaray insana rüyalar üstü duygular yaşatabilecek camia. Keşke bunun farkına varabilseydi.

Bu Sezonun En İyi Tarafı

Evet çok kötü bir sezon geçirdik. Ama bu sezon mide bulantımızın azalması için bize bir teselli ikramiyesi verdi. Başkanlarının çirkinliklerini anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kaldığı Rizespor nihayet küme düştü. Aşağı doğru yolları açık olsun. Bu kötü karakterlerden arınmazlarsa bölgesel amatörde bile tutunmamalarını dilerim…

Sonsöz

20.05.22 itibariyle twitter hesabımın beşinci senesine girdiğimi hatırlattı. Dursun Özbek yönetiminin Galatasaray’ı düşürdüğü duruma karşı bir isyan olarak açtığım hesabım http://3numaraliuye.com‘a dönüştü. Ne ilginçtir ki bugün Dursun Özbek entrikalarla dolu seçim sürecinden sonra adaylık başvurusunu yaptı. Toplumumuz gibi camiamızın da hafızasının zayıfladığını bir kez daha gördük. Galatasaray DNA’sı bir mucize yaratmazsa bir süre daha yüzümüzün gülme olasılığı düşük… Gençlerin umut meşalesinin ateşine koştuğumuz günleri görmek dileğiyle. Sevgiyle kalın…

Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!

Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye

Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/

İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/

2 Yorum

Yorum bırak

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen buraya adınızı yazınız