Rusya deplasmanından 3 puanla dönen Galatasaray, son yıllarda sanal bir “Kadıköy serisi” oluşturulmaya çalışan Beşiktaş deplasmanına çıktı. Fatih Terim derbide Lokomotif Moskova maçını koparan kadroyu tercih etti. Maçtan önce yaptığı açıklamada “Beşiktaş’ın baskılı başlayacağını ama genç kadronun, bunun üstesinden geleceğini” düşündüğünü belirtmişti. Nitekim Beşiktaş ciddi bir baskı kurdu. Bu baskıdan sakin paslarla çıkma olanağını özellikle Taylan’ın yaptığı pas hatalarıyla değerlendiremedik. Buna rağmen 30. dakikadan sonra baskıyı bir nebze kırıp, topu Beşiktaş yarı sahasına taşıdık. Takım bu sürede adeta nefes aldı. Bu nefes alma sonunda ilk şutumuzda Cicaldau ile golle buluştuk. Golden sonra özellikle Morutan’la tehlikeli olma hevesindeydik. O Morutan’ın golden sonraki ilk atağında da korner kazandık. Beşiktaş’ı köşeye sıkıştırdık derken. Nelsson ve Muslera’nın zincirleme hatası kalemizde gole neden oldu. Bu golle devre arasına Beşiktaş takımı daha moralli girmiş oldu.
İkinci Yarı
Soyunma odasına geriden gelmenin moraliyle giden Beşiktaş ikinci yarıya, ilk yarıdaki gibi bir baskıyla başladı. İlk devrenin kötülerinden Taylan’ın toparlanamaması, Taylan’ın başaramadığını başarmak için ne Berkan ne de Cicaldau yeterli inisiyatifi alamaması neticesinde Fatih Hoca maça müdahalede bulundu. Tam bu değişiklik sürecinde korner kullanan Beşiktaş, bu kornerde Larin ile ikinci golünü buldu. Golden sonra Halil ile bulduğumuz pozisyon direğin dibinden çıktı. Pozisyonun sokunu atlatan Beşiktaş faul alma peşinde koşarak ve zaman geçirmeye çalışarak maçı soğutmayı başardı. Galatasaray ise buna rağmen soğukkanlı bir şekilde golü aramaya çalıştı. Bu pozisyonlardan birinde Vida’nın elle müdahalesi sonucu penaltı kazandık. Penaltıda bir Galatasaray klasiği yaşadık. Penaltı için atışın başına geçen Mostafa Mohammed, Fatih Hoca’dan onay bekleyerek penaltıyı kullandı. Bu görüntüyü yaşadığımız penaltılarda kaçırma oranımızın yüksekliğini düşününce bir korku yaşadım. Ve ne yazık ki korktuğumuz başımıza geldi. Mohammed’in kafasını kaldırmadan kullandığı soft penaltıyı kurtarmak Ersin için zor olmadı. Galatasaray gibi bir takımın penaltı dahil duran top kullanma konusunda bir zafiyet yaşaması kabul edilebilir bir durum değil.
Beşiktaş’ın Çocuğu Fırat Aydınus ve Kindar Mete Kalkavan
Son yıllarda özellikle deplasmanda Beşiktaş lehine yönetilen maçların baş kahramanı Cüneyt Çakır bu hafta sahadaki yerini alamamıştı. Formasını uzatmalı hakem Fırat Aydınus’a ve VAR’da Mete Kalkavan’a bırakmıştı. Geçen sezon topla oynayan ayağı tehlikeli bir şekilde havadayken, o ayağa doğru koşu yapan Beşiktaş oyuncusu Montero’ya çarpan ayakta Diagne’yi atan hakemler, bugün Alex Teixeira’nın Kerem’e dirseğinde 3 maymunu oynuyordu. Aslında Fırat Aydınus maçın başında stoperimiz Marcao’ya yapılan klasik faulü görmezden gelerek maçla ilgili yapacaklarına dair ipucu vermişti. Bu ve buna benzer pozisyonlarla zaten baskı altında oynayan oyuncularımıza “yine mi?” dedirtti. Özellikle Morutan’ı yan hakemin önünde 3 defa omzundan silkeleyen Vida’nın faullerinin görmezden gelinmesi gerçekten çok enteresan… Hem geçen hafta hem bu hafta Morutan’a yapılan faullerin özellikle görmezden gelinmesinin bu oyuncunun kendisini göstermesini engellemek amaçlı olduğunu düşünmek istemiyorum. Avrupa’daki maçlardaki hakemleri görmesek bu ligdekilere inanırdık ama ne yazık ki aradaki farkı görüyoruz. Yine geçen sene VAR’dan aleyhimize gelen neredeyse her penaltı pozisyonu, sarı kartı gerektirsin gerektirmesin sarı kartla cezalandırılırken bugün Vida’nın penaltısının sarı kartsız geçiştirilmesini, “penaltıya şükür” kısmına saymamızı istiyorlar galiba. Elin yüze gelmesinin en ağır örneklerini gösteren, bileğe-ayağa müdahalelerin en ağırlarını bize gösteren, “golden önce el varmış, aman faul varmış.” gibi gollerimizin iptal edildiği ligimizin VAR’ı, Donk, Seri, Falcao, Mohammed gibi oyuncular parçalıyı giydiğinde defalarca şahin kesildi VAR hakemleri. Bugün Teixeira’nın dirseği gibi bir dirseği Marcao atsaydı acaba ne olurdu çok merak ediyorum?
Kısa Kısa
- Bugün hakemlik meseleler olmasına rağmen bu maçı kazanabilirdik. Beraberlik ise normal bir sonuç olurdu. En azından diğer derbilerde olduğu gibi penaltımızı yemediler. Ancak bu sefer de biz kaçırdık. Fatih Hoca penaltıyla ilgili “asıl penaltıcının Cicaldau olduğunu ama Mostafa’nın gereksiz bir inisiyatif” aldığını söyledi. Umarım bir daha böyle bir kriz yaşamayız. Son yıllarda Diagne, Gomis ve Mohammed ile yaşadığımız penaltı krizlerini göz önüne alınca artık santrforlarımızın kritik anlarda beyaz noktaya gelmemeleri konusunda net bir karar almamız gerektiğini düşünüyorum. Koskoca Galatasaray oyuncu morallendirme müessesesi yerine konulamaz. En iyi kimse o atacak. Duygusal olmaya gerek yok!
- Galatasaray son yıllarda hep bir mevkii ile ilgili net bir sıkıntı yaşıyor. Net santrfor, stoper, sağ bek, ön libero derken her sezon bir yumuşak karın veriyoruz. Geçen sezon transfer dönemini altı numarasız geçirirken Fatih Hoca şapkadan Taylan’ı çıkarmıştı. O Taylan’ın sahada olduğu sahada maçların çoğunda Galatasaray’ın kazandığını gördük. Ancak son yılların en organize transfer dönemini geçerken Taylan’a net alternatif koyamamış olmamız, bu sene canımızı çok yakıyor. Kadro burada öyle sıkışıyor ki en formsuz haliyle bile Taylan’ın yokluğu boşluk doğuruyor. Bu gerçekten çok can sıkıcı. Bu büyük düşüş sakatlıklarıyla mı alakalı bilmiyorum ama Taylan bir an önce kendisini bulmalı.
- Duran top, kaleden uzakta basit fauller yapmama ya da yapamama sorunumuz devam ediyor. Duran toplar gittikçe pozisyona dönüşmeye başlasa da artık gol ve goller gelmeli. Dün Alanyaspor’un, bugün Beşiktaş’ın yaptığını biz neden yapamayalım?
- Bugün Marcao ve Nelsson’un ligdeki ilk buluşmasını izledik. Orta sahada yediğimiz baskıya ve pas hatalarına rağmen top stoperlerimizdeyken stres yaşamıyor olmak güzel bir duyguydu. Mağlubiyete rağmen bunu sevindirici notlara eklememiz lazım.
- Lokomotif Moskova maçındaki gol Kerem’i toparlamış. Bugün uzun süre sonra en etkili oyunlarından birisini ortaya koydu. Genç oyuncular çıtayı yükseltince kendilerini büyük bir baskı altında buluyorlar. Sabırlı olmak her iki taraf için önemli.
Sonsöz
Yeni ve genç takımızla ilk derbimize çıktık. Büyük baskıya rağmen kazanabilir ve önemli bir avantajla evimize dönebilirdik. Bu takımın çok iyi yerlere geleceğine yürekten inanıyorum. Ancak bu şanlı yürüyüşümüz büyürken bu genç adamların sadece sevgi ile değil, takım aşkı ve disiplin yönünden de geliştirmek gerekiyor. Bugünkü penaltı örneğini tekrar gözden geçirdiğimizde bunun önemli bir bireysellik sorunu içerdiğini düşünüyorum. Zor zamanda sorumluluk almak yerine “penaltıyı ben atayım” duygusu daha ön planda. Bu takımda Hagi bile penaltı kaçırınca penaltı atmayı bıraktı. Kritik penaltılarda Ümit Davala gibi takım adına sorumluluk alan oyuncular öne çıktı. Ümit Davala, Milan maçındaki penaltının başına gittiğinde kendi adına bir istatistik yaratmak için değil, takım için sorumluluk almak adına gitmişti. Hakan Şükür “penaltıyı ben aldım, ben atarım,” demedi. Çünkü takım ön plandaydı. Ayrıca penaltıyı santrforun kaçırması zincirleme sorunlar ortaya çıkarıyor. Penaltıyı Cicaldau kaçırsa hayat normal olarak devam edebilirdi. Ancak şimdi zorla forma soktuğumuz Mohammed’in moral sorunuyla uğraşmak zorunda kalacağız. Umuyorum ki bu akşamın travmasını en kısa sürede atlatıp yolumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Hakemlerimiz ne kadar kalitesiz olsa da çok kaliteli takımlar da var ligimizde. Bu köprünün altından çok su akacak. Sonunda umarım bizim gençlerimiz kazanacak!
Blog’un kuruluş amacı ve hikayesi için https://www.3numaraliuye.com/3-numarali-uye/ yazısını mutlaka okuyun!
Twitter: http://twitter.com/3numaraliuye
Facebook: https://www.facebook.com/3numaraliuye/
İnstagram: https://www.instagram.com/3numaraliuye/