Herkese selamlar. 2019 hepimiz için ayrı ayrı onlarca iyi ve kötü hatıra ile dolu. Galatasaraylılar olarak mutlu ama zorlu geçirdiğimiz geçen sezonun en büyük hediyesi 19 Mayıs 2019’da aldığımız şampiyonluktu. 2020’nin Mayıs’ında da şampiyon olacağımızdan şüphem yok. Bu sefer biraz daha zorlu geçecek ama; Galatasaray zoru da, zorlayanları da sever…
Çok çabuk unutan, tepkisiz, hafızasız bir topluluk olmak üzücü. Unutmamak, her fırsatta hatırlatmak ise hepimizin görevi.
2019’da Federasyon başkanı ve yönetimi değişti. Başkanlığı döneminde Galatasaray’ın başarılarını defalarca gören, istemeden de olsa yüzü asık şekilde Galatasaray’a kupalar vermek zorunda kalan kişi, Galatasaray’a kupalar verme işini bir başkasına devretti… Halef ve selefin ortak bir noktası daha var; ikisinin de adı dünya futbolunu sarsan, birçok yerde o ülkenin hukuk kurullarının çalışmasına sebep olan “Football Leaks” belgelerinde direkt yer bulmaları… Dünya futbolunda “süpersonik” yükselişimiz sahalardan ziyade, böyle olağanüstü güzel (!) gündemlerle yine önlenemedi.
****
Geçtiğimiz sezon bir deplasmanda kazandığımız maçtan sonra: “silahım olsa hakemi vururdum” deyip, <hala> elini kolunu sallayıp gezenler, malum kulüp için şirinlikler yapıyor, malum kulüple yaptıkları “hatır sponsorluğu” nu açıklarken ise adeta bir sevgi buketi saçıyordu…
Yeni başkan; Türk futbolunu ileriye götüreceklerini, Türkiye’yi dünya futbolunda ilk 10 içine yükselteceklerini beyan ve vaat etmişti. Her kulübe eşit ve olumlu mesafede yaklaşacaklarını, futboldaki pastayı büyüteceklerini, adil olacaklarını söylemişti de söylemişti… Bunları söylerken “Ben Türk futbolunun ağabeyi olarak…” cümleleri ile kendisine zorla bu sıfatı taktırmak, yapma bir babacanlık ve ak sakalları ile adeta bir “Şirin Baba” imajı oluşturmaya çalışırken elbette gönülden ve yedi göbekten bağlı oldukları biriciklerini göğsünün tam üstünde hissediyordu…
Galatasaray “herkes için adalet” isterken, vicdanımızda “17’ler” olarak anılan, sonra “babasız çocuk” gibi kimsenin sahiplenmediği, Galatasaray’dan habersiz ve Galatasaray’a karşı yayınlanan korsan bildiriyi zaten hiç unutmuyoruz… Bizler bugün de söylediğimiz gibi, o gün de: “adalet herkese lazım” derken, eşek derisinden daha kalın çehreleriyle gülenler, bunu fırsat bilip içindeki öfkeyi yansıtanlar; bugün adalet ister ve arar olmuş… İşte seyir böyle böyle gidiyordu. “Organize” devam ediyordu…
****
Lig başlarken hepimiz mutlu ve umutluyduk. Transferlerin gelişi ile bol opsiyonlu ve daha güçlü bir kadroya sahiptik artık. Takımın bir an önce birbirleriyle oynama alışkanlığı kazanması, uyumun yakalanmasını heyecanla bekliyorduk. Verim alamadıklarımız da oldu, sakatlık ve ceza durumlarından yararlanamadıklarımız da. İlk yarının öz eleştirisini Fatih Hocamız kendisi yaptı. Bundan sonrası için gereğini yapacağına eminim.
Hocamız geçen sezon bir açıklama yaparak, Galatasaray için kötülük kurgulayan ve hayata geçirenleri “organize ama amatör kötülük” olarak adlandırmış, tek bir isim dahi vermemiş olmasına rağmen o kötülüğün sahipleri bir bir kendilerini ifşa etmişti. Bu organize kötüler <daha> ligin ilk maçında kendilerini bir kez daha gösterdiler. Bu sefer Denizli semalarında kötülük dağıtıyorlar, efsane futbolcumuz ve yardımcı antrenörümüz Hasan Şaş’ın çocuklarına küfür ettirip olaylar çıkarıyorlardı. Olayın içinde bulunan şahısların birisi malum takımlı, diğerinin de İstanbul’daki bir semt takımının mensubu olduğu ortaya çıkıyordu…
Verilen ve verilmeyen kartlar, yeniler haklarımız, yapılmaya çalışılanlar ayan beyan ortadaydı. Oyuncumuz Seri’nin haklı yere gördüğü kırmızı kart pozisyonunu gözünüzün önüne getirin; aynı müdahale daha o hafta bir başka takım topçusu tarafından yapılırken “uyarı” ile geçiştiriliyordu… Aynı pozisyonu lig boyunca defalarca gördük, yaşadık ama henüz kırmızıya rastlamadık… İç saha dahil Galatasaray oyuncuları ikili mücadelelere bile giremez hale gelmiş, VAR’a rağmen haklar yenmişti. Hocamızın söylediği “organize”nin en alt tabakası ve adeta “tetikçi”leri görevlerini layıkı ile yapıyorlardı.
Ayan beyan ortada olan resmi görmek zor değildi. Yılların Kurdu Fatih Terim Kayseri deplasmanında maç sonrası açıklamasında: “Bu atmosfer yaratıldı. Galatasaray yalnızlaştırılmaya çalışılıyor gibi bir ortam yaratıldı. Örgütlü organize işler ama amatör demiştim. Bu sene profesyonelce işler var. Bunu bu maç için söylemiyorum. Galatasaray camiasına tekrar, erkenden söylüyorum; bir bütün olarak durabilmeliyiz. Ben bunu zaman zaman hatırlatıyorum. Geçen sene kullandığım amatör kısmına demek alınmışlar. İki maç puan kaybettik, kimse yabancı konusunu gündeme getirmedi. Şimdi kazandık, yine yabancı konusu konuşulur.” ifadelerini kullanmıştı. Sonuna kadar da haklıydı. Organize ama profesyonel kötüler ne yaptı? Öznesi bile olmayan bu sözlerden ötürü Hocamızı PFDK’ya sevk ettiler… Hocanın mesajı bir kere daha yerine ulaşmış, kötüler kendilerini peşrev çeker gibi meydana atmışlardı.
Gazeteci Atilla Türker abinin ortaya çıkardığı Tahkim Kurulu üyelerinin gönül verdiği takımlar listesi, o listede bulunanların birçok spor insanı ile olan ilişkileri, kulüp başkanları ile olan ilişkileri, hangi davalarda kimleri savundukları ortaya çıkıyordu. Hocamızın sözleri bir kere daha ispatlanmıştı…
Öznesiz bu açıklamasına rağmen Hocamızın sevki başlı başına skandalken, bir de verilen ceza kararını 19.05’te açıklamaları; duydukları kini, öfkeyi, hazımsızlığı ispat eder nitelikteydi. Gelen haklı ve büyük tepkiler üzerine zekamızla bir kere daha dalga geçmeye çalışarak: “tesadüfen” açıklaması yapıldı…
Ardına <yine> Galatasaraylı cesur yüreklerin araştırmaları neticesinde bir gerçek daha ortaya çıktı: Bir kulüp başkanı ile MHK başkanının ticari ortaklıkları ortaya çıktı. Başka bir ülkede olsa infial yaratacak, istifalar getirecek olan bu durum, bizim sözde medyanın sözde medya mensupları tarafından “ne var bunda” dan öte götürülmeyerek ört pas edildi… (Kadir abiye selam olsun)
Bu süreçte ilginç (!) şekilde yıllardır konuşulan bir konu birden kesilmişti: yabancı sınırlaması/milli marş kaygısı (!) Kimse yabancının y’sini ağzına almıyordu. Çünkü Galatasaray’da işler iyi gitmiyordu. Çok yüzlü sözde basıncılar bu konuyu dimağlarından silmişlerdi…
Bir şirkete kayyım olarak atanan bir kulübün üyesi kimse, aynı zamanda kayyım olarak CEO’luğunu yaptığı kurum üzerinden başka bir takıma sponsorluk veriyordu. Sponsorluk verdiği kulübün başkanı ise başka bir kulübün üyesiydi… Tımarhaneler, içinde bulunduğumuz ortamdan daha sağlıklıdır!
Yeni başkan: “Türk futbolunun gelirleri artıyor ama kontrolsüzce yapılan harcamalar var. Gelirin 3,5 katını harcama lüksü artık yok. Federasyon olarak denk bütçeye önem veriyoruz. Bunun için kulüp lisans yönetmeliğini yeniledik. Harcama limiti getirdik. Herkesin ayağını yorganına göre uzatmasını istiyoruz. Ocak ayından itibaren can yakacak kararlar almak zorunda kalacağız. Transfer yasağı, puan silme ve küme düşürme cezalarını uygulayacağız” demişti, hatırlatmakta fayda var. Bu çıkışın Galatasaray ligde kötüyken yapıldığını unutmamak da daha büyük fayda var… Bu çıkıştan sonra yenice yaşananlara birazdan değineceğiz.
2019’un başında da bildiğimiz bir süreç daha var; Galatasaray’ın talip olduğu futbolculara talip olmak, fiyat arttırmak… 2019 biterken tabloda değişen bir şey yok, muhtemelen önümüzdeki 100 yılda da değişen bir şey olmayacak.
****
Günler böyle geçerken gündeme bomba gibi düşen ve hepimizin defalarca yazdığı, konuştuğu/yazacağı, konuşacağı o malum karanlık zirve… Medyada yer bulamamış olsa da (!), bizlerin aklında, beyninde sağlam bir yer edindi. Biriciklerinin durumu ortadayken, <yardımcı>lar ile alınan puanlar falan yetmemiş olacak ki, efendiler daha da fazlasını istediler. Neden “istediler” diyorum? İçeriğe tam anlamıyla vakıf değiliz, e bizi aydınlatan da yok. Tüm olasılıkları konuşmak en tabii hakkımız! Yine başka bir ülkede olsa; onlarca istifa gelir, savcılar harekete geçer, medya bir an olsun susmadan güncel olarak bunu konuşurdu. Hatta belki de o takım süresiz şekilde futboldan men edilirdi… Tedirgin olanlar uzun süre sessiz kaldıktan sonra baktılar olmayacak; “Normal ve sıradan bir görüşme” diyerek yüzsüzlükte zirveye tırmanıp bizlerin aklıyla dalga geçerken, konunun muhatabı diğer kimse ise mevzu bahis görüşmenin konularından birisini kendi ağzıyla ifade etti: “hakemlerin durumunu” konuştuklarını söyledi. Afiyetleri yerindedir inşallah!
Tam bu skandalı konuştuğumuz zamanlarda bir skandal daha patlak verdi: federasyon standart sapma oranında değişikliğe gittiğini açıkladı. Aynı “babasız çocuk” gibi sahipsiz kalan 17’ler bildirisinde olduğu üzere, kulüplerin tek tek açıkladığı “biz istemedik” açıklamalarından sonra birileri yine panik, korku, telaş ile savunma yapma ihtiyacı hissetti. Bugün itibariyle Devletimizin kanalı TRT’de açıklandığı üzere, bütçesini 101 milyon TL aşanların bir sonraki yeni “zirve”sini ve sonuçlarını merakla bekliyoruz!
Federasyon başkanının net tavrını, o cümleleri sarf ederken ki kararlılığını, “kimseye acımak yok” ifadelerini ve standart sapmayı 101 milyon TL aşanlara karşı federasyonumuzun ne gibi yaptırımlar yapacağını merak ediyoruz! Transfer yasağı mı? Puan silme cezası mı? Yoksa küme düşürme mi? Hangisi sayın “tarafsız” başkan? Kırk katır mı kırk satır mı?!
Fatih Hoca yılların kurdu. Türk futbolunun yaşayan en büyük spor adamı, Galatasaray’ın efsanesi. Yaşamadığı, görmediği kalmamış. Ağzından bir laf çıkıyorsa, bir şeyler ifade ediyorsa; bunları araştırmadan, bunları netleştirmeden, bunları bilmeden konuşmaz, hiç konuşmadı! Hoca bir şey diyorsa o yanlış değildir, o yalan değildir! Bunların aksi henüz çıkmadı ve çıkmayacak. Hocaya, birikimine, tecrübesine, yaşadıklarına güvenen kimseler Hocanın bir şeyleri bilmeden, emin olmadan konuşmadığını bilirler. Her konuda olduğu gibi bir kere daha haklı çıkmıştır…
2019’u umutlu bitirmemize sebep olan Antalya maçıyla devreye girdik. İnanıyoruz ki çok daha iyi bir Galatasaray göreceğiz. Bu yolda yürürken bu yaşananların hiçbirisini unutmamak ve her zaman dillendirmek hepimizin vazifesi. Değerlendirmelerimizi ise bunları katmadan ve görmezden gelerek yapmak büyük yanlış olur.
En haz almadığım, bitmesini bir an önce istediğim malum döneme; transfer dönemine girdik. Umuyorum ki en doğru hamleler en kısa sürelerde yapılır. Hocamızın Antalya maçından sonra bir kere daha üzerine basarak ifade ettiği üzere: “Bizim ağzımızdan çıkmayanlara inanmayın, itibar etmeyin. Duyumcuları hayatınızdan çıkarın” ifadeleri bizler için hem ruh sağlığı, hem de huzur bakımından önemli.
Yeni yıl hepimize sağlık, huzur, bereket ve mutluluk getirsin. Yeni yıl bize Galatasaray’ın şampiyonluklarından birini daha getirsin.
Yeni yıl için sizlere bir şarkı hediye etmek isterim 🙂
Galatasaray’la kalın, esen kalın.
twitter: http://twitter.com/ilkeryaziyor